Hidayet Güneşi MİHR

Hidayet Güneşi MİHR Bismillâhir rahmânir rahîm.

51 / ZÂRİYÂT - 50
Öyleyse Allah'a firar edin (kaçın ve sığının).

Muhakkak ki ben, sizin için O'ndan (Allah tarafından gönderilmiş) apaçık bir nezirim.

16/06/2024

Ankara Tasavvuf Konferansı Bölüm 2 26/04/1996

Allahû Tealâ Yûnus Suresinin 7. âyet-i kerimesinde şöyle söylüyor:

10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatmeennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).

Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.

“innellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatmeennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).” diyor: “Onlar ki Bana mülâkî olmayı, Allah’a, Bize mülâki olmayı, Allah’a mülâki olmayı; ruhlarını ölmeden evvel Bize ulaştırmayı dilemezler (ummazlar, böyle bir talepleri yoktur). Onlar, dünya hayatından razıdırlar. Dünya hayatıyla mutmain olmuşlardır; doyuma ulaşmışlardır. Onlar, âyetlerimizden gâfil olanlardır.” diyor Allahû Tealâ.

Yani şu dünyada ordinaryus profesör mü olursunuz, ilâhiyat fakültesinin dekanı mı olursunuz, en üst noktalarda düşünün kendinizi ama bir küçücük eksiğiniz olsun; Allah’a ulaşmayı dilemeyin. O zaman sizin için söz konusu olan şey, Allah’ın koyduğu bu hüküm:

“Onlar, Allah’ın âyetlerinden gâfil olanlardır.” diyor.

18/05/2024

SORULAR VE CEVAPLAR
TARİHİ: 07.07.1996

Kim o kitaptan mesela Kur’ân-ı Kerim’den bir âyet-i kerimenin yanlış olduğunu, yalan olduğunu, o âyet-i kerimenin Allahû Tealâ tarafından indirilmediğini iddia ederse, o kişi veya o âyet-i kerimeye inanmazsa küfre düşer, kâfir durumuna düşer.

Öyleyse Allah’ın peygamberlerine indirdiği kitaplara dikkatle bakın. Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)’e Kur’ân-ı Kerim’i indirdi Allahû Tealâ; bir şeriat kitabı. Neler yapılması lâzım? Namaz kılmak lâzım, oruç tutmak lâzım, zekât vermek lâzım, hacca gitmek lâzım, kelime-i şahadet getirmek lâzım, zikretmek lâzım, Allah’a verilen yemini, misaki, ahdi gerçekleştirmek lâzım, daimî zikrin sahibi olmak lâzım, irşada ulaşmak lâzım, teslime ulaşmak lâzım. Bunların hepsi, Kur’ân-ı Kerim’de farz kılınmış üzerimize. Hiç kimse Allah’ın farz kıldığı hususları, “Farz değildir.” diyemez.

12/05/2024

SORULAR VE CEVAPLAR
TARİHİ: 07.07.1996

Unutmayın, biz Allah’ın dostuyuz.

Bakın size tekrar ediyorum, bir gün bir İslâm birliğinin kurulduğunu göreceksiniz. Onun kurucusu biziz, bunu hiç unutmayın! Siz isteseniz de istemeseniz de bizi öldürmeye çalışsanız da karşı koymaya çalışsanız da vız gelir. O, Allah’tır. Hiçbiriniz O’na karşı koyamazsınız. En kuvvetli biziz. Neden biziz, biz kuvvetli olduğumuz için mi? Hayır. Allah bizimle beraber olduğu için… Unutmayın, şu anda siz, küfrü temsil ediyorsunuz. Evet, tekrar ediyorum; eğer biz diyorsak ki; Kur’ân-ı Kerim’den insanları cennet ve dünya saadetine ulaştıracak olan bütün temel farzlar koparılmıştır. Kur’ân-ı Kerim’de mevcut olmasına rağmen tatbikatı değiştirilmiştir. İnsanları dünya saadetine ulaştıracak olan bütün temel farzlar da Kur’ân-ı Kerim’de mevcut olmasına rağmen bugün tatbikattan çıkarılmıştır. Bir rağmen daha; bütün sahâbe, kendilerini cennet saadetine götürecek olan ve dünya saadetine götürecek olan bütün bu farzları gerçekleştirip hem cennet saadetinin hem dünya saadetinin sahibi olduğu da bir Kur’ân-ı Kerim vakası iken (hadîs-i şeriflerle değil, âyetlerle ispat ediyoruz size bunları), siz de bunların Kur’ân’dan koparılmadığını iddia etmek suretiyle neyi temsil ettiğinizi zannediyorsunuz? Eğer bize diyorsanız ki; “Bunlar Kur’ân-ı Kerim’de var, tatbikatı da var.” Hadi, gösterin bakalım tatbikatınızı! Bunlar, Kur’ân-ı Kerim’de mevcut olduğu halde tatbikattan koparılmış ve siz, şu anda bunları gizlemek mecburiyetinde hissediyorsunuz, o tahtlarınız sallanacak diye.

Unutmayın, biz hiçbir zaman iktidara talip olmadık, olmak gibi bir niyetimizde yok. Ama bu ülkeyi tekrar tekrar söylüyorum, bu ülkeyi öyle işin içinden çıkılmaz şartlara iteceksiniz ki, bir gün gelip bize davette bulunacaksınız. O zaman dürüst kadroların iş başına geldiğini göreceksiniz. Bu ülkeyi o zaman bizler, bizim çevremizde bulunan insanlar kurtaracak. Biz iktidarı asla istemiyoruz, asla ona talip değiliz, bugüne kadar da siyasete bu sebeple hiç karışmadık. Ama siyasetin bataklığında bu ülkeyi batırdığınız zaman, geleceğiniz kapı biziz. İlk yenilgileri 3. Cihan Savaşı’nda almaya başladığınız zaman geleceğiniz kapı biziz. Çünkü biz, Allah’ın dostuyuz. Bugün siz, Allahû Tealâ’nın bir ni’metine küfrân halindesiniz. Bu küfran devam ettiği sürece bu ülke bu standartlar içinde kalacaktır. Ne zaman ki, aklınız başınıza gelecek, küfrân-ı ni’metten vazgeçeceksiniz, ni’meti, ni’met olarak kabul edip Allah’tan yardım isteyeceksiniz, o zaman biz devreye gireceğiz. Ve o zaman bu ülkenin kurtulduğunu göreceksiniz. Yetmez, İslâm’ın da kurtulduğunu ve 3. Cihan Savaşı’ndan gâlip ayrıldığını göreceksiniz. Gelecek günler size hep bunları gösterecek ve ispat edecek.

10/05/2024

SOHBETİN ADI: NEVŞEHİR KONFERANSI 4. BÖLÜM
TARİH: 02.09.2007

SORU: SORU: Esselâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu. (Ve aleykum selâm ve rahmetullâhi ve berekâtu!) Efendimiz, Ellerinizden hürmetle öperim. Peygamber Efendimizin bazı hadîslerinde ve Şiî inancında, 12 imamdan bahsedilmektedir. 12. imamın İmam El Mehdi olduğu ve 800’lü yıllarda kaybolduğu ve tekrar bazı görevleri yapmak için döneceğine inanılıyor.

CEVAP: Sevgili kardeşlerim, Kur’ân-ı Kerim’de 12. imamın ortadan kaybolduğu, kaybolacağı, sonra tekrar çıkacağı, sonra da Mehdi Aleyhisselam olacağı konusunda hiçbir bilgi mevcut değil.

Allahû Tealâ diyor ki Kur’ân-ı Kerim de:

6/EN'ÂM-38: Ve mâ min dâbbetin fîl ardı ve lâ tâirin yatîru bi cenâhayhi illâ umemun emsâlukum, mâ farratnâ fîl kitâbi min şey’in summe ilâ rabbihim yuhşerûn(yuhşerûne).

Ve yeryüzünde yürüyen hayvanlardan ve iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa (4 ayaklı) hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki; sizin gibi ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra Rab’lerine haşrolunacaklar (olunurlar).

“Biz, bu kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Her şeyi bu kitaba yerleştirdik.”

Eğer gerçekten böyle bir husus tahakkuk edecek olsaydı, Allahû Tealâ mutlaka Kur’ân-ı Kerim’ine buna dair bir işaret koyardı.

Şimdi kardeşimiz zaten bu hükmü tamamlıyor.

Kur’ân-ı Kerim’e göre reenkarnasyon kabul edilmiyor.

Yani bir ruhun, bir insanda yaşadıktan sonra ondan çıkıp başka bir insana geçeceği, o ölünce başka bir insana geçeceği diye bir olay kesinlikle Kur’ân-ı Kerim’de mevcut değil.

Reenkarnasyon, Kur’ân-ı Kerim’in kabul etmediği bir husus.

“Böyle olduğuna göre geri dönmesi mümkün değil.” diyor bir kardeşimiz, R. A. Kayseri’den.

“İmam” kelimesinin başkan, önder gibi anlamlarının olmasından hareketle ve zat-ı âlinizin açıklamaları doğrultusunda bu 12. imam olan Mehdi’den kastın siz olduğunuzu düşünebilir miyiz?” diyor kardeşimiz.

Ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bugüne kadar seçilen 11 Cumhurbaşkanı olduğu ve 12.’nin de siz olacağınız hükmüne varabilir miyiz?” inşaAllah diyor kardeşimiz.

Allah razı olsun.

Böyle bir husus, Kur’ân-ı Kerim’de mevcut değil; yani 12. imamın ortadan kaybolacağı, sonra tekrar geleceği.

Biz onu da; 12. cumhurbaşkanı olup olmayacağımızı bilmiyoruz.

Ama bildiğimiz bir şey var kesin olarak; biz bu ülkenin cumhurbaşkanı, şartlar ne olursa olsun mutlaka olacağız.

Mutlaka bu ülkede cumhurbaşkanı olacağız.

Allahû Tealâ bugüne kadar bize ne söylediyse, hepsi birer birer teşekkül etti ve zaten söylediği şeyi açık açık dergimizde yayınladık.

Allahû Tealâ bize bu ülkenin cumhurbaşkanı olacağımızı kesin olarak emretmiştir, açıklamıştır ve de biz O’nun tasarrufundayız.

Hayatımızın da şu kadarcık bizim için kıymeti yok.

Biz, Allah’ın telefonuyuz.

Ne söylersek O söyletir.

Onun için evet, biz Cumhurbaşkanı olacağız.

12. cumhurbaşkanı mı oluruz, bilmiyoruz.

Ayrıca 12 imamdan murad 12. cumhurbaşkanı olabilir.

Ama şu anda kesin bir şey söyleyemiyoruz.

08/05/2024

SOHBETİN ADI: SORULAR VE CEVAPLAR
TARİHİ: 07.07.1996

Şimdi bu sayın dîn adamlarına bir sualim var benim.

Eğer Allahû Tealâ diyorsa ki; “İnsanları cennet saadetine götürecek olan temel farzlar ve dünya saadetine götürecek olan temel farzlar, Benim Kur’ân-ı Kerim’imde varolduğu halde insanlar tarafından devreden çıkarılmış.

Bunları onlara bildireceksin.”

Ben de bunları bildiriyorsam ve ülkedeki bütün dîn adamları benim karşımda cephe alıyorlarsa, hem o dîn adamlarına hem de sizlere soruyorum muhterem izleyiciler; insanlar Allah’ın taraftarı mı, yoksa şeytanın taraftarı mı?

Bu sualime iki taraftan da cevap bekliyorum.

Özellikle bize her zaman ulaşabilen kardeşlerimiz canlı yayın yaptığımız zaman veya herhangi bir zaman bize mutlaka televizyonumuza ulaşıp bu sualleri sorabilirler.

Telefonlarımız belli.

Allahû Tealâ’nın emri buysa ve bunu herkese her zaman ispat edebiliyorsak, o zaman kim Allah’ın taraftarı, kim şeytanın taraftarı?

Bu sualin cevabını vermenizi bekliyorum bana.

30/04/2024

DENİZLİ KONFERANSI BÖLÜM-1
TARİHİ: 11.07.1996

Öyleyse gelecek günler bir harbin mutlaka vücuda geldiği ve insanların dînleri uğruna şehit olduğu yeni bir devreyi ifade eder. Bu savaştan galip çıkacak olan, İslâm’dır. Şunu kesin olarak söylüyorum ki mutlaka bir İslâm birliği kurulacaktır. Bu İslâm birliğinin başında da bu ülke olacaktır.

Bize düşman olan zavallılara ben şahsen çok acıyorum. Hele bunların dîn kesiminin içinde olmaları bir hayli düşündürüyor beni. Bu zavallı insanlar, bindikleri dalı kesmekteler. Bilmiyorlar ki İslâm birliğini kuracak olan yegâne kişi, sadece biziz. Bu, ancak Allah’ın yardımıyla gerçekleşebilecek olan bir olgudur. Allah yardımı yapmadığı sürece, dünya üzerindeki bir İslâm birliğinin kurulması mümkün değildir. O’nun tarafından bu emir bize verilmiştir ve şu anda bu ülke, küfran-ı ni’mettedir. Aranızda Allah’ın bir ni’meti var. O ni’met şu anda reddedilmektedir. Toplumun bu konuda karar sahiplerini teşkil ettiği kesimler, ni’meti reddetmektedirler ve ülke, birbirinden kötü günler geçirmektedir.

Görüyorsunuz işte, hükümetler kurulamıyor, her şey birbirinin arkasından cereyan ediyor. 2 buçuk, 3 aylık bir hükümetin sonucunu gördünüz; sıfıra sıfır, elde var sıfır. Ama bu arada insanlar boş durmamışlar, birçok kadroyu acele doldurmuşlar fırsattan istifade. Zaten iflas etmiş bir bütçeyle karşı karşıyasınız, bir de bu bütçeye yeniden yükler getiriyorsunuz, yeni insanları mevcut kadrolara yerleştirmekle. Kimse ülkenin iflâsından sorumlu görünmüyor ve herkes iktidar olmak için bir gayretin içinde. Enflasyon, şiddetli bir canavar olarak hâlâ birinci sınıf düşmanımız. Ama onu alt etmek için gerekli olan şartları biz bildiğimiz halde, bugüne kadar kimse bize, “Hadi gel bunları hallet.” demedi. Ama halledebilecek olan biliniz ki biziz. Hep insanlar iktidara geliyorlar, diyorlar ki; “Biz enflasyonu çözeriz.” Ama yıllardır hep aynı sonucu bekliyoruz. Hiç bir zaman bu bela halledilemedi. Aslında bunun halli hiç de zanedildiği kadar zor değildir. Ama iktidarlar böyle bir çözüme hiçbir zaman yanaşmamaktadırlar. Sadece karşılığı altın olan ve Merkez Bankası’nda bu altınların mevcut olduğu bir sistem kurulacak. Yeniden basılacak olan paralar, eski bütün paraların alınmasıyla değiştirilecek. Ama bu paraların hepsi, altın karşılıklı olacak ve her paranın üzerinde, her kâğıt banknotun üzerinde; “Bu para şu kadar gram altının karşılığıdır.” ibaresi bulunacak. Yani piyasada dolaşan şey kâğıt para olmayacak, altın olacak. Bunu piyasaya sürdüğümüz gün, enflasyon denilen bela sona erer. Bunu mutlaka yaptığımızı göreceksiniz. Allahû Tealâ nasip ederse bu iş, bizim işimizdir ve mutlaka bunu Allah’ın yardımıyla başarırız.

Ne demek istiyorum?Cennete girecek olanlar da cehenneme girecek olanlar da hepsi cehennemin kapısında toplanacaktır,heps...
25/04/2024

Ne demek istiyorum?

Cennete girecek olanlar da cehenneme girecek olanlar da hepsi cehennemin kapısında toplanacaktır,hepsi cehennemin içine girecektir.

Bir kısmı ayakta ve uçarak, bir kısmı burunları üzere sürtünerek cehenneme girecektir.

Sonra cennete girecek olanlar, cehennemdeki olayı görüp Allahû Tealâ’ya uzun uzun şükrettikten sonra oradan ayrılacaklardır.

Kapılar onları asla tutamaz. Kulaklarında vakra yoksa, kalplerinde ekinnet yoksa okuyucu sistemler onların rahatlıkla orasını terk etmesine müsaade edecektir.

Onlar oradan ayrılıp cennete ulaşacaklar, cennetin çeşitli kapılarına o gün, kıyâmet günü dağıtılacaklardır. Öyleyse kulaklarınızda vakra varsa cehennemden çıkamazsınız.

İZMİR TASAVVUF KONFERANSI BÖLÜM-2
TARİHİ: 18.08.1996

24/04/2024

İZMİR TASAVVUF KONFERANSI BÖLÜM-2
TARİHİ: 18.08.1996

Bütün sahâbe, Hazreti Muhammed Mustafa (S.A.V)’i muhteşem bir şekilde seviyorlardı. Ona en büyük muhabbeti besliyorlardı. Bütün münafıklar da Allah’ın bütün düşmanları da Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den nefret ediyorlardı; işte bu sebeple; hicab-ı mesture sebebiyle.

Sonra, “Onların kulaklarında vakra vardır. Seni işitemezler; duyarlar ama işitemezler.” diyor.

Şimdi ben sizlere hitap ediyorum. Sözlerim kulaklarınıza ulaşıyor. Kulaklarınıza ulaştığı zaman beni duymuyorsunuz. Beni işitmiyorsunuz. Sadece duyuyor kulaklarınız. Beni işitebilmeniz için zihninizin devreye girmesi ve kulağınıza ulaşan keliminin mânâsına ulaşmanız gerekiyor. O zaman işiteceksiniz. Öyleyse duymak ve işitmek birbirinden farklı mefhumlar. İşte duyan, kulağınızdır. İşiten, zihninizdir. Zihninizi, kulağınıza ulaşan kelimelere konsantre etmedikçe, o kelimelerin mânâsına ulaşmayı dilemedikçe işitemezsiniz. Sadece kulaklarınız duyar. İşte bir insanın işitebilmesi, Allah’a ulaşmayı dilemesiyle mümkün. Çünkü kim Allah’a ulaşmayı dilerse Allah, onların kulaklarındaki vakrayı alıyor. Ve işitmeyi mümkün hale getiriyor. Artık onların zihinleri irşada müteallik hususları işitmeye başlıyor. Ondan evvel vakra sebebiyle kişi, kelimeleri duysa bile kelimelerin mânâsına varmayı dilese bile işitemez. İrşada müteallik olan hususları işitemez.

18/04/2024

SOHBETİN ADI: RAMAZAN SOHBETİ 1 - SEVGİ
TARİH: 24.09.2006

Bu, Allah'ın hedef gösterdiği bir mutluluk vesilesidir ki Allah, onu mutlak olarak gerçekleştirecektir.

Bütün dünyada savaşların bittiği, silahların sustuğu, sulh ve sükûnun bütün dünyada bir güneş gibi yükseldiği yeni bir devreye girdik.

Bugün mevcut olan harplerin hepsinin önümüzdeki yıllarda birer birer sona erdiğini göreceksiniz.

Sözlerim inanılmaz gibi mi geliyor?

Ama sevgili kardeşlerim, sizler biliyorsunuz.

Biz vaktiyle size hep bir şeyler söyledik ve “Bunları bir tarafa yazın” dedik, “Tahakkuk ettiğini göreceksiniz.”

Ne oldu?

Bugüne kadar hepsi birer birer oluştu.

Bundan sonra da oluşacak.

Bütün dünyayı sulh ve sükûnun kapladığı o günlerde ben size hatırlatmayacağım.

Siz Bize hatırlatacaksınız;

“Vaktiyle böyle söylemiştin.

Hamd olsun bu da gerçekleşti.” diye.

15/04/2024

SOHBETİN ADI: ANKARA TASAVVUF KONFERANSI BÖLÜM 1
TARİHİ: 26.09.1996

Kur'ân-ı Kerim, Allah korkusunu değil, Allah sevgisini öneriyor. Allahû Tealâ diyor ki: “Benden nasıl size çağlayanlar gibi sevgi akıyorsa, sizden de etrafınıza sevgi akmalı.” Sizden de etrafınıza sevgi akmalı. Sizden de etrafınıza sevgi akmalı.

14/04/2024

SOHBETİN ADI: TÜRKİYE GENELİ KONFERANSI-SORU VE CEVAPLAR- BÖLÜM 2
TARİHİ: 08.07.2012

Sevgili kardeşlerim! Allah’a ulaşmayı dilemek mutluluğun başlangıcıdır.

Allah’a ulaşmayı dilemeyen bir insan mutluluğu hiçbir zaman yaşayamayacak olan birisidir.

İslâmın 5 tane şartı; namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek hiç kimseyi aslî mutluluğa ulaştıramaz.

Kur’ân-ı Kerim’deki rakam dizisine bakarsak hep 7’li sistemin vücut olduğunu görürüz.

Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek…

Sonra mürşide tâbiiyet (6) ve
Ruhun, vechin nefsin ve iradenin Allah’a teslimi (7).

7’li bir sistemin devreye girdiğini görürsünüz. Ama İslâm âlemi, İslâmın 5 şartının ötesini ne yazık ki, devre dışı bırakmışlar. Kur’ân’da:

• Allah’a ulaşmayı dilemek,
• Mürşide tâbiiyet,
• Ruhun Allah’a ulaştırılması,
• Fizik bedenin teslimi,
• Nefsin teslimi,
• Muhlis olmak ve
• İradeyi Allah’a teslim etmek 7 tane temel şarttır.

Ama İslâm âlemi, bugün hepinizin bildiği gibi İslâm’ın 5 şartına terk edilmiştir. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek; hepsi de farzdır.

Farzdır ama hiç kimseyi Allah’ın cennetine ulaştıramaz.

11/04/2024
08/04/2024

SOHBETİN ADI: MUTLULUK
TARİHİ: 19.04.2004

Sevgili kardeşlerim, mutlu olmak istiyor musunuz?

Sevgili kardeşlerim, size bir sır vereyim mi? Ne zaman kendiniz için değil de başkaları için yaşamaya başlarsanız, o zaman O sizden hiç ayrılmaz. Mutluluğu bütün boyutlarıyla o zaman yaşarsınız. Her şeyinizi başkalarına hasrettiğiniz zaman. Her an bir başkasının problemiyle meşgul olduğunuz zaman. Her an Allah’ın size öğrettiklerini başkalarına öğrettiğiniz zaman. İnsanların hasetlerinin, kinlerinin, düşmanlıklarının size hiçbir tesir icra edemediği o zaman. Sadece mutluluklardan oluşan bir renkli dünyada yaşadığınız zaman.

08/04/2024

SOHBETİN ADI: MÜ’MİN OLMAK
TARİH: 30.01.1995

4/SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mu’minîn(mu’minîne).

Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü’minleri oluşturan bir fırka (Allah’a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.

“Kıyâmet günü şeytan, insanlara olan vaadini yerine getirdi. Mü’minleri oluşturan bir tek fırka hariç bütün fırkalar, şeytana kul oldular.”
Sahâbe, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e soruyor: “Ey Allah’ın Resûl’ü! Kaç tane fırka?”

“73.” diyor.

Demek ki 73 tane fırkadan 72’sinin kurtulması mümkün değil. 73 tane fırkadan 72’si mutlaka cehenneme gidecek, bir tek fırka kurtulacak. Kim bunlar? İsimleri mü’minler.

Şimdi şu masanın üzerinde ki her şeyi 73 tane fırka olarak düşünelim. Bu mikrofon da 73. fırka olsun yani mü’minler olsun. Kur’ân-ı Kerim’i beraberce şimdi araştırıyoruz. Niçin araştırıyoruz? Acaba 73 tane fırkanın geçtiği başka bir âyet-i kerime var mı diye? Var, En’âm Suresinin 153. âyet-i kerimesi. Allahû Tealâ orada diyor ki:

6/EN'ÂM-153: Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûhu, ve lâ tettebiûs subule fe teferraka bikum an sebîlihi, zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûn(tettekûne).

Ve muhakkak ki; bu, Benim mustakîm olan yolumdur. Öyleyse ona tâbî olun. Ve (başka) yollara tâbî olmayın ki; o taktirde sizi, onun yolundan ayırır. İşte böyle size onunla vasiyet etti(emretti). Umulur ki böylece siz takva sahibi olursunuz.

“İşte bu Sıratı Mustakîm’dir. Sıratı Mustakîm’e tâbî olun. Sakın Sıratı Mustakîm’in dışındaki yollardan herhangi birisine tâbî olmayın ki o yolların hepsi sizi şeytana kul eder, sadece Sıratı Mustakîm hariç.”
Anlaşılıyor ki sadece Sıratı Mustakîm’in üzerinde bulunanlar kurtuluşa ulaşabilecektir. İşte gene 73 tane fırka, şu fırkaların hiç birisi kurtuluşa ulaştıramıyor; yalnız Sıratı Mustakîm kurtuluşa ulaştırabiliyor. İşte gene diğerlerini 72 fırka düşünürseniz, masanın üzerindeki 73. fırkayı bu mikrofon olarak düşünürseniz, size ne ifade eder bu? 73. fırka, Sıratı Mustakîm’in üzerinde bulunanlar; bunların isimleri mü’minler.

Öyleyse mü’minler kimdir? Mü’minler, sadece Sıratı Mustakîm’in üzerinde bulunan insanlardır. Bundan evvelki konuşmamızda şunu görmüştük; insanın ruhu vücudundan ayrıldığı zaman ne olur? O kişinin ruhu Sıratı Mustakîm’e ulaşır ve Allah’a doğru bir yolculuğun başlaması söz konusu olur. Ruh, o andan itibaren Sıratı Mustakîm’e ulaşmıştır. Kişi, hidayete adım atmıştır. Ve kimin ruhu Sıratı Mustakîm’in üzerinde ise o kişi, mü’min olmuştur. Çünkü ifade son derece net; ikisinde de iki âyet-i kerimede de 73 fırka var. 1. âyet-i kerimede; Sebe-20’de 73. fırkanın ismi konuyor. Kim bunlar? Mü’minler. 2. âyet-i kerimede kurtuluşa ulaşanlardan bahsediliyor sadece; Sıratı Mustakîm’in üzerinde olanlar. 73. fırka Sıratı Mustakîm’in üzerinde bulunanlar. İkisi de 72 fırkanın dışındaki tek fırka. Öyleyse Sıratı Mustakîm’in üzerinde bulunanlar, sadece onlar mü’minlerdir.
Ne zaman Sıratı Mustakîm’in üzerinde bulunuruz? Fâtiha Suresine bakalım, ne diyor Allahû Tealâ? Diyor ki:

1/FÂTİHA-7: Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn(dâllîne).

O yol (SIRATI MUSTAKÎM) ki; üzerlerine nimet verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlette kalmışların (Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin) yolu değil.

sırâtallezîne en’amte aleyhim: O Sıratı Mustakîm var ya, başlarının üzerine ni’met verdiklerimizin yoludur.
“Kimin başının üzerinde mürşidin ruhu bir ni’met olarak varsa işte o, Sıratı Mustakîm’in üzerinde olabilir.” diyor Allahû Tealâ.

Evvelce de söylemiştik, Âli İmrân Suresinin 164. âyet-i kerimesinde; “Biz, mürşidleri mü’minlerin başlarının üzerine bir ni’met olsun diye vazifelendirdik.” diyor.

3/ÂLİ İMRÂN-164: Lekad mennallâhu alâl mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete, ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin).

Andolsun ki Allah, mü’minlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni’met olmak üzere (onların aralarında, kendi kavminin içinde) kendilerinden bir resûl beas eder. Onlara O’nun (Allah’ın) âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel) onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler.

Nasıl bir ni’met bu? Mürşidin önünde diz çöküp el öptüğümüz gün, mürşidin ruhu mutlaka başımızın üzerine gelip yerleşiyor. İşte bu bir ni’met. Sadece başının üzerinde mürşidin ruhunu taşıyabilenler, bulundurabilenler; işte onlar Sıratı Mustakîm’in üzerinde bulunurlar. Nitekim arkadan Allahû Tealâ buyuruyor ki: “gayril magdûbi aleyhim: Üzerlerine gadap duyduklarımızın yolu değildir.”
Kimlere gadap duyar? Cehenneme gidecek olanlara gadap duyar Allahû Tealâ. Onlar da zaten Sıratı Mustakîm’in üzerinde bulunamazlar. Son âyet-i kerime konuyu perçinleştiriyor; çünkü “ve lâddâllîn” kelimesiyle bitiyor Fâtiha Suresi. Dalâlette olanlar da Sıratı Mustakîm’in üzerinde bulunamazlar.

Kimler dalâlettedir? Hidayet mevzuunu anlatırken dalâlette bulunanların mürşidlerine ulaşamayan insanlar olduğunu söylemiştik. Öyleyse mürşidlerine ulaşamayanların başlarının üzerinde o ni’met yoktur ve son âyet-i kerime de zaten, dalâlette olanların Sıratı Mustakîm’inüzerinde bulunamayacağını söylüyor. Dalâlette olanlar kimler? Mürşidlerine ulaşamayanlar.

KURAN’DAKİ HİDAYET NEDİR ?Ali İmran 73, Bakara 120 ve Kehf 17 de Allahu Teala, hidayetin Allah'a ulaşmak olduğunun altın...
07/04/2024

KURAN’DAKİ HİDAYET NEDİR ?

Ali İmran 73, Bakara 120 ve Kehf 17 de Allahu Teala, hidayetin Allah'a ulaşmak olduğunun altını çiziyor.

Ali İmran 73 : ...innel hüda hüdallah/... muhakkaki hidayet Allah'a ulaşmaktır.
Bakara 120 : ...inne hüdallahi hüvel hüda/... Allah'a ulaşmak varya işte o hidayettir.
Kehf 17 :.... men yehdillahü fe hüvel muhted ve men yudlil fe len tecide lehü veliyyen mürşida/...Allah kimi kendisine ulaştırırsa o hidayete erer ve kimde dalalette kalırsa onun için veli mürşid bulunmaz.

Hidayet önemli mi? Önemli, hemde çok önemli.Çünkü Yunus 7-8 de Allah , ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerin ateşe gideceğini buyuruyor. Allah'a ulaşmayı dilemeden Allah'a ulaşmak mümkün olamayacağına göre, hidayette Allah'a ulaşmak(ruhun Allah'a ulaşması)olduğuna göre kişi Allah'a ulaşmayı dilemeden hidayete eremeyecektir.

Address

Baku-Baladshary
[email protected]

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Hidayet Güneşi MİHR posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Business

Send a message to Hidayet Güneşi MİHR:

Videos

Share