03/11/2025
MİLLİ GÖRÜŞ HAREKETİ: DÖNÜŞÜM, YALNIZLIK VE YENİDEN DOĞUŞ İHTİYACI – STRATEJİK ANALİZ RAPORU
Milli Görüş hareketi, 1960’lı yıllarda Müslümanların gayretiyle doğmuş; İslami şuur kazandırmak, toplumu bilinçlendirmek ve Müslümanlara siyasi şuur kazandırmak amacıyla şekillenmiş bir toplumsal bilinç hareketidir. Onlarca yılı aşkın süredir sürdürdüğü mücadelesiyle hem inanç hem de toplumsal düzlemde önemli bir yer edinmiştir. Hareketin temelinde imanla adaletin birlikte var olması gerektiği inancı ve mazlum coğrafyalara karşı sorumluluk bilinci yer alır.
Ancak son on beş yılda yaşanan dönüşüm, hareketin kurumsal misyonunda ciddi bir yön değişikliğine neden olmuştur. Bu analiz, söz konusu dönüşümün sonuçlarını ve Avrupa’daki Müslüman toplumlar üzerindeki etkilerini incelemekte; çözüm için stratejik öneriler sunmaktadır.
Tarihsel Arka Plan:
Milli Görüş, ortaya çıktığı dönemde Müslümanlara hem manevi hem siyasi bilinç kazandırmak üzere teşkilatlanmış, dinî değerlerle adaleti birleştiren bir sistem önermiştir. Hareket uzun yıllar boyunca sadece inanç merkezli bir yapı değil, aynı zamanda mazlum milletlerin sözcüsü konumunda olmuştur. Bu sayede Avrupa’daki Müslüman diasporada da teşkilat yapısı ve kimlik bilinci açısından referans noktası hâline gelmiştir.
Kemal Ergün Dönemi ve Dönüşüm:
15 yıl önce yaşanan yönetim değişimiyle Kemal Ergün göreve gelmiş ve başkan olmuştur. Bu dönüşüm de onunla birlikte başlamıştır. Yeni dönemde hareket, kuruluş felsefesindeki siyasi duyarlılıktan ve ümmet bilincinden uzaklaşarak daha çok ahlak ve eğitim merkezli bir yapıya bürünmüştür.
İlk bakışta bu değişim maneviyat merkezli bir yenilenme olarak algılansa da, stratejik açıdan hareketin asli işlevi olan toplumsal bilinç ve siyasal temsil gücü önemli ölçüde zayıflamıştır. Özellikle Avrupa’daki Müslümanlar açısından bu değişim, tarihsel olarak sağlanan toplumsal dayanışma ağlarının zayıflaması anlamına gelmiştir.
Avrupa’da Müslümanların Karşılaştığı Somut Sorunlar:
Avrupa genelinde Müslümanlara yönelik ayrımcılık, ırkçılık ve kurumsal baskılar son yıllarda sistematik bir boyut kazanmıştır.
• Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı (FRA)’nın “Being Muslim in the EU” raporuna göre, Müslümanların %47’si günlük yaşamda ırkçı ayrımcılıkla karşılaştığını bildirmiştir; 2016’daki %39’luk oranla karşılaştırıldığında bu ciddi bir artıştır.
• Belçika’da ayrımcılık vakalarının %90’ı Müslümanlarla ilgilidir. Başörtülü kadınlar iş bulmada, konut edinmede ve kamusal hizmetlere erişimde ciddi engeller yaşamaktadır.
• Fransa’da Müslümanlara ait özel okullar, “radikalizmle mücadele” politikaları kapsamında sübvansiyonlardan dışlanmış, bazı kurumlar kapatılmıştır (Reuters, 2024).
• Almanya’da 2023 verilerine göre, Müslüman karşıtı suç sayısı 1.500’ü aşmış, camilere yönelik saldırılar 60’ın üzerinde rapor edilmiştir (Deutsche Welle, 2024).
• Avusturya’da “İslam Haritası” uygulamasıyla, ülkedeki tüm Müslüman derneklerin adresleri kamuya açık bir veritabanında yayınlanmış; bu durum camilere yönelik saldırı riskini artırmıştır (BBC, 2021).
Bu somut örnekler, Avrupa’da Müslüman kimliğine yönelik baskıların yalnızca bireysel değil, kurumsal ve toplumsal düzeyde de arttığını göstermektedir.
Tam da bu süreçte, Müslümanların güçlü bir sivil ve fikrî temsil mekanizmasına ihtiyaç duyduğu bir dönemde Milli Görüş’ün sessizleşmesi stratejik bir boşluk doğurmuştur. Hareketin tarihsel olarak üstlendiği koruyucu, yönlendirici ve temsil edici misyon zayıfladıkça, Müslüman topluluklar bu baskılar karşısında savunmasız kalmıştır.
Analiz ve Tespitler:
• Stratejik Boşluk: Milli Görüş’ün siyasal ve toplumsal temsil misyonundan uzaklaşması, Avrupa’daki Müslüman toplulukların politik sahada yalnız kalmasına neden olmuştur.
• Kültürel Asimilasyon Riski: Genç nesillerin dini ve kültürel kimliklerini koruma konusunda yalnız kalması, uzun vadede asimilasyonu hızlandırmaktadır.
• Kurumsal Sessizlik: Irkçılığa, cami kapatmalarına ve din özgürlüğü ihlallerine karşı güçlü bir kurumsal refleksin oluşmaması, harekete yönelik güveni zayıflatmıştır.
• Toplumsal Aidiyetin Zayıflaması: Teşkilat yapısının siyasi sorumluluk bilincinden uzaklaşması, üyelerin aktif katılımını ve bağlılığını azaltmıştır.
Sonuç ve Stratejik Öneriler:
Milli Görüş hareketi, tarihsel birikimi ve teşkilat tecrübesiyle Müslüman dünyasında ve Avrupa’da hâlen büyük bir potansiyele sahiptir. Ancak bu potansiyelin yeniden etkinleşebilmesi için aşağıdaki stratejik adımlar gereklidir:
1. Kuruluş Felsefesine Dönüş: Siyasi şuur, toplumsal dayanışma ve ümmet bilinci yeniden merkeze alınmalıdır.
2. Avrupa Odaklı Yeniden Yapılanma: Her ülkenin özel koşullarına göre hak savunuculuğu, medya iletişimi ve sivil inisiyatif mekanizmaları kurulmalıdır.
3. Gençlik ve Kadın Odaklı Eğitim Programları: Yeni nesillerin İslami kimlik ve temsil bilincini güçlendirmek için Avrupa doğumlu gençlere yönelik yeni eğitim ve liderlik programları başlatılmalıdır.
4. Kriz Diplomatisi ve Kamuoyu Stratejisi: Cami kapatmaları, ayrımcılık vakaları ve ırkçılık karşısında aktif diplomatik, hukuki ve medya stratejileri geliştirilmelidir.
5. İç Denetim ve Şeffaflık: Teşkilat içi mekanizmalar gözden geçirilmeli, üyelere hesap verebilirlik esasına dayalı güven ortamı sağlanmalıdır.
Bu adımlar, sadece hareketin yeniden eski ayarlarına dönmesi değil, aynı zamanda Avrupa’daki Müslüman toplulukların geleceğini de güvence altına alacaktır.
Kaynakça
• European Union Agency for Fundamental Rights (FRA), Being Muslim in the EU, 2025.
• Anadolu Ajansı, 90% of Discrimination Cases in Belgium Involve Muslims, 2025.
• Reuters, Muslim Schools Caught up in France’s Fight Against Islamism, June 2024.
• Deutsche Welle, Germany Records More Than 1,500 Anti-Muslim Crimes in 2023, March 2024.
• BBC News, Austria’s ‘Islam Map’ Draws Criticism and Security Fears, May 2021.
Ali Gedikoğlu