Gazete Değişim

Gazete Değişim Çanakkale'nin Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Kerem İriç
[email protected]

Kerem İriç yazdı; "Küçük Bir Yol Meselesi Esnafı Batma Noktasına Getirdi" https://www.gazetedegisim.com/yazar/kerem-iric...
03/07/2025

Kerem İriç yazdı; "Küçük Bir Yol Meselesi Esnafı Batma Noktasına Getirdi"
https://www.gazetedegisim.com/yazar/kerem-iric/kucuk-bir-yol-meselesi-esnafi-batma-noktasina-getirdi-923-kose-yazisi

Küçük Bir Yol Meselesi Esnafı Batma Noktasına Getirdi

“Küçük bir yoldayım, en başındayım. Kendi kendimle, hep sıfırdayım” diyor şarkıcı Hadise, sanki Barış Caddesi’nin halini görmüş gibi…1.5 kilometrelik bir yol… Ana cadde üzerinde, onlarca esnafın dükkânı var; binlerce insanın evi bu caddeye bakıyor. Çanakkale Belediyesi diyor ki: “Altyapısı çok eski, yenileyelim.”

Güzel, olması gereken de bu. İhaleye çıkılıyor, kazmalar vuruluyor, inşaat başlıyor. Ama aradan geçen 3 aya rağmen iş hâlâ bitirilemiyor.

Oysa yapılan ne bir köprü ne bir alt geçit ne de bir kavşak. Sadece su, kanalizasyon, elektrik ve Telekom altyapısı…

Yani bir belediyenin günlük rutini sayılabilecek işler. 1 ayda bitmesi gereken basit bir altyapı çalışması, aylardır vatandaşa çile olarak geri dönüyor.

Caddeye araçla girmek mümkün değil. Yürümek deseniz, o da çamura saplanmak demek. Esnaf iş yapamıyor, “Kiralarımızı ödeyemiyoruz, batma noktasına geldik” diye feryat ediyor.

Peki, bu çilenin sorumlusu kim?

Barış Caddesi’nde yaşanan bu manzara, sadece bir caddeye özgü değil. Bu tablo, Çanakkale Belediyesi’nin iş yapma becerisiyle ilgili ciddi bir sorgulamanın kapısını aralıyor.

AK Parti Belediye Meclis Üyesi Dr. Hakan Çetin’in esnafı ziyaret ederek yaptığı açıklamalarda önemli noktaya da parmak basıyor: İhale sürecindeki plansızlık.

Eğer siz işi “6 ayda bitsin” diye ihaleye koyarsanız, müteahhit de ona göre çalışır. Belediye bu süreci sıkı takip etmezse, ortaya işkence gibi bir altyapı süreci çıkar.

Üstüne bir de kurumlar arası koordinasyonsuzluk eklenince – Telekom ayrı kazar, gaz idaresi ayrı, su idaresi ayrı – aynı sokak defalarca kazılır.

Bir yönetim tarzının özeti: “Yavaş iş, çok laf.”

Belediye Meclisi’nde konuşan AK Parti Grup Başkanvekili Ergin Sezen’in açıklamaları da durumu netleştiriyor:

“Saat 5’ten sonra çalışılmıyor, hafta sonları şantiye kapalı. Oysa gün uzun, güneş 21.00’de batıyor. Vardiyalı sistem yok, fazla mesai yok. Halka hizmet değil, keyfe göre tempo var.”

Barış Caddesi’nde durum bu kadar vahimken, Belediye Başkanı Muharrem Erkek ne yapıyor? Meclis kürsüsüne çıkıyor ve konuyu hemen genel siyasete çekiyor.

İmamoğlu’na yapılan operasyonlar, ekonomi, merkezi hükümetin baskısı derken, yerel hizmetlerin konuşulacağı zemin bir anda buharlaşıyor.

Bu artık bir siyasi strateji hâline gelmiş durumda. +1 mağduriyet siyaseti. Ve AK Partili meclis üyelerine önerim şudur: CHP’li grup başkanvekili Bülent Şarlan’ın sadece genel siyaset konuşup topu taca atmasına rağmen siz genel siyasetle değil, sadece yerelin sorunlarıyla ilgilenin ve mecliste sadece bu konulara girin. Muharrem Bey’in her tartışmayı “iktidar-mağduriyet” eksenine çekmesine izin vermeyin.

Çünkü siz bu kozu onun elinden almadığınız sürece, Çanakkale’de hizmetin konuşulacağı bir zemin oluşmaz.

Yani yerelde başarısız olunca, hemen “bizi engelliyorlar” kartı devreye giriyor. Ama Çanakkale halkı artık bu oyunu yutmuyor.

Vatandaş çöpün alınmadığına, yolların bitmediğine, pazar yerinin hâlâ yapılmadığına bakıyor.

Cuma Pazarı’nın hâli içler acısı. Proje ihalesinin dahi yapılmadığı söyleniyor. İhale süreci bir yıl, inşaat bir yıl… Yani 2029’da bile bitemeyecek bir Pazar yeriyle karşı karşıyayız.

“Sayın Başkan erkek… Silivri’den selam getiriyor”

Ergin Sezen’in meclis toplantısında yaptığı şu sert çıkış ise, son derece çarpıcı ve durumun özetidir:

“Çünkü Sayın Başkan erkek. Çanakkale’de sokak sokak kapı kapı dolaşıp nereye hizmet edeceğini araştıracağına, seçim öncesi verdiği sözleri yerine getirmeye uğraşacağına, vatandaşın sorunlarına çözüm arayacağına Silivri’den selam getirmekle meşgul. Ankara’da parti içi koltuk savaşlarıyla meşgul. Değerli hemşerilerim, Çanakkale’de hâlâ çöp, kaldırım, yol gibi temel hizmetleri konuşuyor olmamız Çanakkale Belediyesi’nin, CHP’li Çanakkale belediyeciliğinin iflasının özetidir. Ve biz buradan sormaya devam edeceğiz: Neden bitmiyor? Neden çalışılmıyor? Neden bu şehrin sorunlarına kulak verilmiyor?”

Yerel yönetimin işi “mağduriyet siyaseti” değil, “hizmet siyasetidir.”

Seçimden bu yana geçen 1.5 yıl, bir vizyon sunmadı. “Yapamadık ama gelecek dönem yaparız” denilecek bir 5 yıl mı hazırlanıyor?

Üstelik pazarcı esnafına “Yeni yer yapılacak, katkı payı vereceksiniz” denmiş. Peki karşılığında ne var? Koca bir hiç.

02/07/2025

3 AYDIR SÜREN REZALET ESNAFI İFLASA SÜRÜKLEDİ! Çanakkale Barış Caddesi'nde BİTMEYEN KABUS!
https://www.gazetedegisim.com/haber-canakkale-belediyesinin-beceriksizligi-esnafi-iflasa-surukledi-102618.html

Nisan ayında başlayan ancak Haziran ayının sonuna gelinmesine rağmen tamamlanamayan bu "sonsuz" çalışmalar, 1.5 kilometrelik Barış Caddesi'ni adeta yaşanmaz hale getirdi. Cadde üzerinde kepçeler, moloz yığınları ve çamurdan geçilmiyor...

ESNAF İFLASIN EŞİĞİNDE, KİRALAR ÖDENEMİYOR!

Batma noktasına gelen esnafın açıklamaları
"Şu an çok mağduruz. İşlerimiz hiç yok! Kira ödeyemiyoruz, elektrik su ödeyemiyoruz. Bu yollar galiba hiç bitmeyecek!"
"Kazıyorlar, döküyorlar, yine yine, tekrar kazıyorlar. İki gün sonra yine kazıyorlar. Bir işi sağlam yapmıyorlar!"
"Üç aydır AYNI İŞİ yapıyorlar. Olan parayı da bitirdik, şu an cepte de para kalmadı!"

MAHALLELİNİN SIKINTISI BÜYÜK:

Araçlar caddeye giremiyor, esnafın malları, vatandaşın alışverişi yapılamıyor.
"Araba her zaman çamurlu, p*s! Resmen engelli parkur gibi olduk!"
Evler ve dükkanlar toz, toprak ve çamura bulanmış durumda: "İçeride basıp geliyorlar, içeriye çamur dolduruyorlar. İçeride kumaşlarım, eşyalarımın hepsi mahvoldu!"
Çöp toplama bile aksıyor: "Çöpleri de alamıyorlar, giremiyorlar ki!"

KİMLER SORUMLU? AK Parti Çanakkale Belediye Meclis Üyesi Dr. Hakan Çetin'den Çanakkale Belediyesi'ne sert TEPKİ!

Dr. Hakan Çetin, bu bitmek bilmeyen çilenin temelinde PLANSILIK olduğunu net bir şekilde vurguladı:
🗣️ "Barış Caddesi'nde 3 aydır alt yapı çalışmaları devam ediyor. Burada yaşayan insanların ciddi şikayetleri var. Aslına bakarsanız yapılan basit bir altyapı çalışması gibi görünüyor fakat sadece 1,5 kilometrelik yoldaki bu çalışma aşağı yukarı 3 ay oldu."
🗣️ "İnsanlar evlerindeki tozdan, gürültüden, esnaflar müşterilerin kendilerine ulaşamamasından ciddi sıkıntılar çekiyorlar. Belediye başkanımızdan rica ediyoruz, gelip bu esnafımızı bir dinlesin ve bu işi biraz daha hızlandırsın."

Dr. Çetin, sorunun kaynağını doğrudan işaret ediyor: İHALE SÜREÇLERİ!
🗣️ "Sonuçta bunlar ihale ile yapılan işler. İhaleye ne yazarsanız o olur. Dersiniz ki ‘bu işin 3 ay içerisinde teslim edilmesini istiyorum.’ katılan firma ona göre işlem yapar. Eğer siz 6 ay 1 yıl süre koyarsanız bu sokaktaki perişanlık devam eder!"*
Yani sorun sadece çalışmanın kendisi değil, belediyenin bu ihaleleri ne kadar sürede bitirmeyi hedeflediği! Farklı kurumların (Belediye, Telekom, Gaz, Su...) koordinasyonsuz bir şekilde aynı yeri defalarca kazması da cabası!
Çanakkale Belediyesi'ne ve yetkililere sesleniyoruz: Barış Caddesi'ndeki bu zulüm bitsin! Esnafımız işine dönsün, mahallelimiz rahat bir nefes alsın! Vatandaşın çilesini görmezden gelmeyin!

Kerem İriç yazdı; "Çanakkale’den Kılıçdaroğlu’na Ziyaret, Kulislerde Neler Dönüyor?" https://www.gazetedegisim.com/yazar...
28/06/2025

Kerem İriç yazdı; "Çanakkale’den Kılıçdaroğlu’na Ziyaret, Kulislerde Neler Dönüyor?"
https://www.gazetedegisim.com/yazar/kerem-iric/canakkaleden-kilicdarogluna-ziyaret-kulislerde-neler-donuyor-922-kose-yazisi

Çanakkale’den Kılıçdaroğlu’na Ziyaret, Kulislerde Neler Dönüyor?

Güvenilir bir kaynaktan aldığım kulise göre göre Çanakkale’den üç isim Kemal Kılıçdaroğlu’ndan randevu alarak Ankara'da ziyarette bulundu. Bu görüşmede Çanakkale’ye dair her şey konuşulmuş ve Kılıçdaroğlu’nun “Ben bunların (Muharrem Erkek) için böyle olduğunu bilmiyordum” dediği iddia ediliyor. Sanırım ziyarette bulunanlar, Kılıçdaroğlu’nun olası bir göreve yeniden gelmesi sonrası o fotoğrafı ve görüşmeye dair detayları paylaşırlar.

“Biliyoruz ki, nereye makam ve dünyalık girerse, oraya düşmanlık ve kıskançlık da girer.” Kadim büyüklerimizin bu sözü, CHP içindeki mevcut kaosu ve Çanakkale’deki siyasi dalgalanmaları adeta özetliyor. Parti içinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun sert çıkışları, 38. Olağan Kurultay’ın iptali davası ve yerel dinamiklerdeki çekişmeler, makam hırsının nasıl bir fitneye dönüştüğünü gözler önüne seriyor.

Kılıçdaroğlu’nun Öfkesi ve Kurultay İptali Tartışmaları

Kılıçdaroğlu’nun “Sessizliğimiz Suskunluk Değil, Sorumluluktur” başlıklı açıklaması, parti içindeki gerilimi alevlendirdi. Kendisine yönelik linç kampanyası, can güvenliği tehditleri ve eski yol arkadaşlarının saf değiştirdiğini iddia etmesi, CHP’nin yeni bir krizle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Kılıçdaroğlu’nun, yerel seçim başarılarında kendi payının yeterince takdir edilmediğini düşündüğü ve Kurultay’ın iptalini bir hesaplaşma fırsatı olarak gördüğü belirtiliyor. 76 yaşındaki liderin, “Ademoğlu ihtiyarladıkça onda iki şey gençleşir: mala karşı hırs ve hayata karşı hırs” sözü, onun siyasi hırsını da yansıtıyor.

Muhalif İsimlerin Kılıçdaroğlu Umudu!

Yerel bir gazetenin iddiasına göre, Çanakkale’deki muhalif isimler, Kılıçdaroğlu’nun yeniden genel başkan olma ihtimalini fırsat bilerek hareketlenmiş. İsmail Özay, Mehmet Öngen, İrfan Mutluay, Cem Belli ve Ali Uyanık gibi isimlerin liste hazırlıklarına başladığı öne sürülüyor.

İddialara yanıt veren CHP Çanakkale Eski İl Başkanı Doğan Ateş, demokrasi dışı anlayışlara ve görevden almalara karşı olduğunu vurguladı. Ancak açıklamaları, bir “mecburiyet” altında yapılmış izlenimi veriyor. Eski Belediye Başkan Yardımcısı İrfan Mutluay, haberlerin gerçeği yansıtmadığını, demokrasi dışı arayışlara karşı olduklarını belirtti. İsmail Özay ise Kılıçdaroğlu’nun yeniden görev almasını istemediğini, Özgür Özel’i desteklediğini ifade etti. Mehmet Öngen de il başkanlığı kulisi iddialarını sert bir dille yalanladı. “El, adamı cömert der maldan eder, yiğit der candan eder” sözü, bu süreçte söylenenlerin ardındaki niyetleri sorgulatıyor.

Siyasetin Acı Reçetesi, Makam Hırsı ve Fitne

CHP’deki bu kaos, makam hırsının ve “nasibim bu kadarmış” diyememenin trajedisini yansıtıyor. “Kim neyi ihtirasla istiyorsa, o şey onun bu dünyada imtihanı olur” sözü, siyasetin acımasız yüzünü bir kez daha ortaya koyuyor. Çanakkale’deki kulisler ve Kılıçdaroğlu’nun olası dönüşü, parti içindeki derin yarığı daha da görünür kılıyor.

Nihayetinde, Çanakkale’den yükselen bu kulis, CHP’nin iç dinamiklerindeki çatışmanın yalnızca bir yansıması. Makam, güç ve hırsın gölgesinde, siyasetin fitneyle sınandığı bir döneme tanıklık ediyoruz.

Kerem İriç yazdı; "Yalnız O Büyüktür, Bir Kulluk Manifestosu" https://www.gazetedegisim.com/yazar/kerem-iric/yalniz-o-bu...
19/06/2025

Kerem İriç yazdı; "Yalnız O Büyüktür, Bir Kulluk Manifestosu"
https://www.gazetedegisim.com/yazar/kerem-iric/yalniz-o-buyuktur-bir-kulluk-manifestosu-921-kose-yazisi

Yalnız O Büyüktür, Bir Kulluk Manifestosu

Bugün sizlerle daha önce kalemime bile emanet etmediğim, sadece kalbimde tuttuğum bir notu paylaşmak istiyorum. Bir cuma gecesi, hak dostlarından biriyle yaptığımız samimi bir sohbette aldığım, hâlâ içimde yankılanan o derin notlar… Belki de bir yazıdan öte, bir dua niyetine geçsin. Çünkü bazen kelimeler sadece anlatmaz; iyileştirir, hatırlatır, secdeye davet eder.

İşte bu satırlar da öyle... Sadece okumalık değil; durup düşünmelik, baş eğmelik. Bu yazıyı kalemim değil, yüreğim yazdı. Gönlümden geçenler, sizin de kalbinize dokunur ümidiyle…

Bismillâhirrahmânirrahîm

Bazı ayetler vardır, insanın sadece gözlerine değil, dizlerine iner. Okundukça içe işleyen, yaşandıkça hayatın yönünü değiştiren ayetler… Haşr Suresi’nin 22–24. ayetleri işte böyledir. Sadece anlamak için değil, teslim olmak için indirilmiştir. Sadece okumak için değil, secdeye kapanmak içindir.

Onu bilmek, bir ömürlük bir yolculuktur. “Ben kimim?” sorusunun cevabı, “Rabbim kim?” sorusuyla başlar. Bu ayetler, o ikinci sorunun cevabıdır.

Bu ayetler, Kur’an’ın bir yürek manifestosudur. "Huvellâhullezî" diye başlar — “O Allah’tır ki…” Böyle başlar ve kalbi çepeçevre sarar. Sadece bilgi sunmaz; kimliğimizi tanımlar. Kalbimize "kimin önünde eğileceğimizi" öğretir. Bu ayetler, bir insanın hayatını yöneten güçlerin tamamını çöpe atar ve sadece birini bırakır: Allah’ı.

“O Allah’tır, O’ndan başka ilah yoktur.”

Bu ifade, sadece bir inanç bildirgesi değil, bir başkaldırıdır. İnsanların güç, para, şöhret, statü gibi sahte ilahlar inşa ettiği bir dünyada, bu ayet, kalbin devrimidir. Başka hiçbir otoritenin hüküm süremeyeceğini ilan etmektir. Ne sistem, ne patron, ne çevre, ne de korkular… Hayatın direksiyonuna yalnızca Allah geçer.

Ve işte burada başlar tanışma. O, gizliyi de açığı da bilendir. Sen kendini anlatamazken, O seni çözer. Kelimeye dökemediğin sancılarını, adını koyamadığın huzursuzlukları, susuşlarının arkasındaki çığlıkları O bilir. Ve seni anlayan, aynı zamanda sana en çok merhamet edendir.

Rahmân’dır O, Rahîm’dir. İnsan yargılar, O örter. İnsan kırar, O toplar. İnsan yorar, O dinlendirir. O’nun merhameti sadece sarmakla kalmaz, kaldırır da. İşte bu yüzden O’na secde etmek, aslında özgürleşmektir.

Ayet, “Huvellâhullezî lâ ilâhe illâ Hû” ifadesini tekrarlar; bu bir tekrardan öte, kalbin mühürlenmesi, pekiştirilmesidir. Ardından gelen isimler, sadece sıfat değil; birer sığınaktır. “El-Meliku’l-Kuddûsu’s-Selâm” (Mutlak Hükümdar, Her Eksikten Uzak, Barış Veren) isimleri gelir. O, ne dilenen bir kraldır, ne temizleyen bir psikologdur, ne de güven veren bir dosttur hepsinin üstündedir. Tüm bu yetkiler yalnızca O’na aittir. Melik olarak otorite sahibidir, ama Selâm olarak huzurla hükmeder; baskıyla değil, sükûnetle. O’nun hükmü sertlik değil, sükûnet taşır. O, baskı kurmaz; yüreğe ferahlık verir.

Mü’min’dir O: güven veren. Müheymin’dir: gözeten. Azîz’dir: yenilmez. Cebbâr’dır: zorlayan ama incitmeyen. Allah’ın Cebbâr oluşu, zulümle değil, adaletledir. Bizi hizaya getirmesi, hırpalayarak değil, onararak olur. Ve O, Mütekebbir’dir: gerçek büyüklüğün tek sahibi. İnsanlar büyüklük taslayabilir ama büyüklük yalnızca O’na yaraşır. Yalnız O yukarıdan bakar ama merhametle.

Allah, bizi sadece yaratmadı; bizi tasarladı. Hâlik’tir O, Bârî’dir, Musavvir’dir. Yani bizi düşündü, yarattı ve bize eşsiz bir şekil verdi. Parmak izinden kalp ritmine kadar her detayın O’nun ilminden süzüldü. Güzelliğin, özgünlüğün, kimliğin… Hepsi O’nun imzasını taşır.

Ve bütün bu isimler, sadece sözcük değil. Her biri bir kalp kilidini açar. Rahîm ismiyle affetmeyi öğrenirsin. Azîz ismiyle dimdik durmayı. Melik ismiyle hayatının otoritesini yeniden tanımlarsın. Çünkü bilirsin ki, Allah’ı tanıyanın hayatı bir düzene girer. İman sadece kalpte değil, davranışlarda şekil bulur.

Her gece okumalı; çünkü gece karanlık getirir, ama bu ayetler kalbi aydınlatır. Korku, kimlik bunalımı veya zihinsel bulanıklık içindeysen, oku. Bu ayetler bir dua, bir zikir, bir kalkandır. Haşr Suresi 22–24, sadece bilgi vermez; kalbin merkezini Allah’a yeniden tahsis eder.

Gökler ve yerler O’nu tesbih ederken, insanın susması bir eksikliktir. Kuşlar, ağaçlar, rüzgârlar, yıldızlar… Hepsi Allah’ı anarken, senin sessizliğin bu ahenge zarar verir. Tesbih, dilin zikri değil sadece; insanın yaratılış ayarına dönmesidir.

Bu ayetleri okuyan biri artık eski "ben" olamaz. Çünkü bu ayetler kalbi mühürler: Allah’a ait olduğunu hatırlatır. Onu tanımak, sadece bilgi değil; kimliktir. Ve Allah’ı tanıyan, hiçbir gücün önünde eğilmez. Eğilmez, çünkü bilir:

Yalnız O büyüktür. Yalnız O sonsuzdur. Yalnız O kulluğa layıktır.

Kerem İriç yazdı; "Çanakkale’de Turizme Sahip Çıkılmazsa Ne Olur? " https://www.gazetedegisim.com/yazar/kerem-iric/canak...
18/06/2025

Kerem İriç yazdı; "Çanakkale’de Turizme Sahip Çıkılmazsa Ne Olur? "
https://www.gazetedegisim.com/yazar/kerem-iric/canakkalede-turizme-sahip-cikilmazsa-ne-olur-920-kose-yazisi

Çanakkale’de Turizme Sahip Çıkılmazsa Ne Olur?
Aşağıdaki yazıyı Çanakkale halkı, esnafı ve özellikle turizmciler dikkatle okusunlar.
Çanakkale kısmen de olsa bir turizm şehri. Bugün Marmaris’te, Alanya’da, Bodrum’da yaşananları yaşamamak için kötü örneklerden ders alınmalı, planlamalar buna göre yapılmalıdır. Yoksa sahillerin, sokakların, tarihî dokunun ve huzurun nasıl yozlaştığını görmek için sadece birkaç yaz mevsimi yeterli olur.

Biz galiba Türkiye’de değil de başka bir ülkede yaşıyoruz. Gözümüzün önünde turizme resmen tecavüz ediliyor ama kimse yerinden kıpırdamıyor. Plajlar, sokaklar, eğlence mekanları… Her köşe başı arsızlıkla, tacizle, denetimsizlikle dolup taşıyor. Üstelik bu tablo öyle gizli saklı yaşanmıyor, aksine göz göre göre, adeta bir kuralmış gibi herkesin önünde cereyan ediyor.

Bu yozlaşmanın acı yanı şu ki; bir zamanlar Avrupa’dan çocuklarıyla tatile gelen ailelerin tercih ettiği yerlerde artık kalitesizliğin, tacizin ve ahlaksızlığın kol gezdiği bir ortam var. Ve bu sadece Türkiye’nin imajını değil, bizim turizme olan inancımızı da çürütüyor. Sapık ve kalitesiz insanların turizm sektöründe çoğalmaya başlamasıyla birlikte, gelen turist profili de aynı oranda düşmeye başladı. Yurt dışında bu rezil birkaç “Arizona kertenkelesi” yüzünden hepimiz aynı sıfata sokuluyoruz. Oysa bu kişilerin bu topraklarla zerre kadar ilgisi yok.

Şunu baştan netleştireyim: Türkiye'de turizm politikasını yürüten Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, bu sektörün içinden gelen ve profesyonellikten ödün vermeyen bir isim. Bakan olduktan sonra otelciliğe bakış açısı, destinasyon yönetim vizyonu, tanıtım çalışmaları ve dijitalleşme yatırımlarıyla sektöre kurumsal bir soluk getirdi. Dünyanın dört bir yanında Türkiye markasını yeniden inşa etmeye çalıştı.

Ama bu ülkenin sorunu herkesin kolayca kaçtığı gibi yukarıda değil, aşağıda. Asıl problem turizmi sadece "üç ayda para kırma fırsatı" olarak gören açgözlü işletmecilerde. Sorun; köyden akrabasını getirip karın tokluğuna çalıştıran, sezon sonunda da kapının önüne koyan zihniyette. Ruhsatsız işletmeler, karanlık ilişkiler, mafyavari yapılar… Turizm değil, adeta tefecilik yapıyorlar. Bu tabloyu besleyen başka bir gerçek daha var: Yerel işletmeler “daha fazla kazanç” uğruna kendi değerlerini çoktan geride bıraktı, iktidar da bu süreci doğru okuyamadı. Özellikle Alanya gibi bölgelerde, barlar sokağı gibi alanlar "baronların" ve "vizyonsuz kişilerin" eline geçince, turizmde kalite değil kirlilik büyüdü.

Bugün Marmaris’te, Alanya’da, Bodrum’da yaşananlara bir bakın. Eğlence adı altında neler olup bittiği ortada. Birkaç mekan mühürlenince kıyameti koparıyorlar. “Turistler rahatsız değil” diyorlar. Elbette değiller! Çünkü kendilerine sunulan ahlaksız ortamı zaten arıyorlar. Kimse düşünmüyor ki bu ortam gerçek turisti kaçırıyor. Gelen gerçek turistlerin yorumları adeta bir çığlık. İspanyol bir turizm influencer’ı, Marmaris’te yaşadığı hayal kırıklığını şöyle özetliyor: “Fiyatlar İspanya’nın merkezinden bile pahalı. İnsanlar sizi asla rahat bırakmıyor, her yerde taciz ediyorlar. Bir daha asla gelmem!” İngiliz turistler de benzer şekilde Marmaris’i “sıkıyönetim gerektirecek kadar kaotik” buluyor. Türk turistler ise çok daha ağır konuşuyor: “Marmaris’te turistlerin arkasından küfür edenler, genç çirozların yaşlı turistlere pasaport dansları yaptırdığı bir ortam… Türk turist olarak bizler iki misli eziyet çekiyoruz.”

“Müşteri kitleni sen belirlersin” evet bu söz doğru bakın Antalya’ya yukardaki sorunlardan neredeyse hiçbiri Antalya’da yaşanmıyor. Fakat Marmaris, Alanya ve Bodrum artık tercih ettiği müşteri kitlesini çoktan belirledi. Ve maalesef artık Türk turist bile kendi ülkesinde tatil yapmak istemiyor. Çocuğunu, eşini, ailesini bu yozlaşmış ortamlardan uzak tutmak istiyor. Çünkü birçok turizm bölgesi bir Ortadoğu kasabasına dönüşmüş durumda.

Türkiye hâlâ dünyanın en güzel sahillerine, en zengin mutfağına, en köklü tarihine sahip. Bakanlığın tanıtım çalışmalarıyla bu potansiyel dünyaya gösteriliyor. Ama bu potansiyeli heba eden bir kitle var: Ranta tapan, günü kurtaran, profesyonellikten nasibini almamış işletmeciler. Turizm Bakanlığı ülkeyi tanıtıyor, ama bazıları bu ülkenin itibarını yerle bir ediyor. Kimse denetimden, standardizasyondan, hizmet kalitesinden söz etmiyor. Herkes “nasıl daha çok satarım, nasıl daha az vergi öderim” hesabında.

Bizim sorunumuz sistem değil. Bizim sorunumuz insan. Açgözlü, sorumsuz, doyumsuz insan…

Ve bu sorunu çözmeden ne sahillerimize sahip çıkabiliriz, ne kültürümüze, ne de turizmden hak ettiğimiz geliri elde edebiliriz. Çünkü kalite, parayla değil, zihniyetle gelir. Türkiye’nin turizmde en büyük sınavı da artık budur: Kalite mi, kısa vadeli kâr mı?

Peki çözüm ne?
Öncelikle turizm sektöründe kalite standartlarının yükseltilmesi şart. İşletmeler, personel eğitimine yatırım yapmalı. Profesyonel, güleryüzlü ve yabancı dil bilen çalışanlar istihdam edilmeli. Yerel yönetimler, sokaklardaki taciz ve kaosu önlemek için denetim mekanizmalarını sıkılaştırmalı. Barlar, plajlar, restoranlar sadece para getiren değil; bir ülkeyi temsil eden mekanlar gibi görülmeli.

Yoksa hep birlikte turizmin çöküşünü izlemeye devam ederiz.

Kerem İriç yazdı; "Çanakkale’de Vekil Başkanlar Tiyatrosu ve Sessiz İstifa"Çanakkale’de Vekil Başkanlar Tiyatrosu ve Ses...
14/06/2025

Kerem İriç yazdı; "Çanakkale’de Vekil Başkanlar Tiyatrosu ve Sessiz İstifa"

Çanakkale’de Vekil Başkanlar Tiyatrosu ve Sessiz İstifa
Geçtiğimiz günlerde kamuoyuna yansıyan bir haber, her ne kadar geniş yankı bulmasa da, aslında Çanakkale Belediyesi’ndeki tuhaf yönetim tarzını gözler önüne seren ibretlik bir tabloyu ortaya koyuyordu. Haberde, Belediye Başkanı Muharrem Erkek’in talebiyle Çanakkale Hizmet Grupları A.Ş.’nin başına getirilen Cem Talay’ın aniden ve sessizce görevinden ayrıldığı bildiriliyordu. Ne bir açıklama var, ne bir gerekçe. Sadece arkada fısıltılar: Talay’a verilen sözler tutulmamış, şirketin borç yükü boyunu aşmış, sözde destek vaadi lafta kalmış…

Siyasette böyle hikâyeler duyulur ama bir yıl önce "yeni dönem, yeni vizyon" diyerek sahneye çıkan bir belediye başkanının, daha ilk sahnede figüranlarını kaçırması doğrusu alışılmış bir durum değil. Talay’ın en büyük “hizmeti” neydi derseniz, size modern belediyeciliğin geldiği noktayı özetleyeyim: Golf Çay Bahçesi ve belediyeye ait sosyal tesislerde vatandaşa “önce fiş al, sonra garson ara” sistemini getirdi. Yani self-servis bile değil, self-kaos bir model. Vatandaş isyan etti: “İki kuruşluk keyfimiz vardı, onu da elimizden aldılar!” dediler. Talay gidince, sistem de sessizce rafa kalktı. İşte böyle bir ortamda, insanın aklına ister istemez Gibi dizisindeki o meşhur replik geliyor: “İmparatorumuz neden böyle … … işlerle uğraşıyor?”

Sayın Muharrem Erkek’e küçük bir hatırlatma: Göreve başlayalı tam bir yıl oldu. Ne bir çivi çakıldı, ne de halkın hayatını doğrudan kolaylaştıracak kalıcı bir hizmet hayata geçti. Vaatler havada, uygulamalar sahnede yok. Samimi bir öneri: Çıkın halkın karşısına ve deyin ki, “İki şey yapacağım. Biri; Cuma Pazarı’nı çağdaş, insani koşullara uygun bir hale getireceğim. İkincisi; şehrin farklı noktalarında toplamda 5 bin araçlık ücretsiz otopark alanı inşa edeceğim.” Sadece bunları yapsanız yeter. Ama şimdilik sahnede sadece “vekil başkanlar tiyatrosu” var.

Bakın, o da ayrı bir mesele: Başkanlık koltuğuna oturalı bir yıl oldu ama halen daha siyasi başkan yardımcısı ataması yapılmadı. Neden mi? Malum, CHP içi dengeler hassas; “onu atarsak bu küser, öbürü cephe alır” korkusuyla süreç sürüncemede bırakılmış. Arka odalarda umut pazarlanıyor, cepheler törpüleniyor.

Ama Başkan boş durmuyor: CHP mitingleri, genel merkez temasları falan derken ayın neredeyse en az bir haftasını Çanakkale dışında geçiriyor. O bir haftada CHP’li meclis üyelerini başkanlık koltuğuna vekâleten oturtuluyor. Ne güzel! Adeta 23 Nisan kutlaması. Oturanlar bir günlüğüne makam odasında ağırlanıyor, fotoğraflar çekiliyor, ziyaretler kabul ediliyor. Şehir yönetilmiyor ama gönüller alınıyor… Eh, günün sonunda herkes mutlu(!)

Ancak şehrin temel meseleleri, sokakta karşılık bulan gerçek sorunları hâlâ çözüm bekliyor. Sayın Erkek, Çanakkale sizi vaatlerle değil, yaptıklarınızla değerlendirecek. Ve ne yazık ki bugüne kadar gördüğümüz şey; bolca konuşma, sıfıra yakın icraat ve her geçen gün artan hayal kırıklığı…

Yazıyı Çanakkale halkı adına bir taleple bitireyim:

Şehrimizin kaldırımları adeta işgal altında. Bebek arabasıyla yürümek zaten mümkün değil; ama bırakın onu, sağlıklı bir yetişkinin bile kaldırımlarda rahatça yürüyebilmesi neredeyse imkânsız hale geldi. Kafeler kaldırımın yarısını masalarla kapatmış, esnaf teşhir ürünlerini kaldırıma yığmış, zaten daracık olan sokaklar iyice boğulmuş durumda. Bakın, geçenlerde Ezine Belediyesi bir karar almış. Bir günde tüm kaldırım işgallerine son verilmiş, yaya geçitleri ve kaldırımlar tertemiz, güvenli hale getirilmiş. Yani yapılabiliyor, istenirse oluyor. Ama siz hâlâ üç-beş esnafı memnun etmek için binlerce Çanakkalelinin hayatını zorlaştırmaya devam ediyorsunuz.

Not; Kepez’de yaşayanlar için güzel haber: Belediye Başkanı Birol Arslan’ın önümüzdeki hafta duyurması bekleniyor. Kepez’in yıllardır süren kireçli su sorunu tamamen çözüme kavuşuyor. Artık Kepezliler, marketlerde satılan içme suyu kalitesinde bir suya kavuşacak. Detayları Arslan’ın açıklamaları sonrası sizlerle paylaşacağım.

Çanakkale Belediyesi ile Birleşme Yok: Kepez Devam Ediyorhttps://www.gazetedegisim.com/canakkale-belediyesi-ile-birlesme...
12/06/2025

Çanakkale Belediyesi ile Birleşme Yok: Kepez Devam Ediyor
https://www.gazetedegisim.com/canakkale-belediyesi-ile-birlesme-yok-kepez-devam-ediyor-102617-haberi

“Belediyelerin kapatılması henüz söz konusu değil; yapılan düzenleme, sadece hukuki çerçevenin kanunla belirlenmesini öngörüyor.”

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen yeni yasa teklifi, belediye kuruluş ve kapatılma süreçlerine ilişkin usul ve esasları düzenliyor. Teklife göre, il veya ilçe belediyelerine 5 kilometreden daha yakın olan ve nüfusu 50 bin üzerindeki belediyelere bağlı belediye veya köyler, genel imar düzeni ya da temel altyapı hizmetleri gerektirdiğinde tüzel kişiliklerini kaybederek bu belediyelere bağlanabilecek.

Bu kapsamda, Çanakkale’de Kepez Belediyesi’nin Çanakkale Belediyesi’ne bağlanacağı yönünde haberler ortaya çıkmıştı.

Konunun Doğrusu:
Ancak, bu iddialar gerçeği tam olarak yansıtmıyor. Anayasa Mahkemesi’nin 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yi (KHK) iptal etmesiyle, belediyelerin kuruluşu veya kapatılması gibi işlemlerin yalnızca kanunla düzenlenebileceği hükme bağlanmıştı.

Bu karar, söz konusu işlemlerin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile değil, sadece yasal düzenlemelerle yapılabileceğini netleştirdi. Yani konu tamamen bir “prosedür” düzenlemesi…

Şu an için Çanakkale’de Kepez Belediyesi’nin kapatılması veya Çanakkale Belediyesi’ne bağlanmasıyla ilgili herhangi bir somut düzenleme bulunmuyor.

🏠 Güney Marmara sahillerinde ortalama konut satılık metrekare fiyatını araştırdık.💰 Güney Marmara sahillerinde konut ...
05/06/2025

🏠 Güney Marmara sahillerinde ortalama konut satılık metrekare fiyatını araştırdık.

💰 Güney Marmara sahillerinde konut metrekare fiyatı en yüksek ilçeler --> Ayvalık, Ayvacık, Merkez (Çanakkale)

Kerem İriç yazdı; "Çanakkale’de Ekmeğe Basan Siyaset" https://www.gazetedegisim.com/yazar/kerem-iric/canakkalede-ekmege-...
04/06/2025

Kerem İriç yazdı; "Çanakkale’de Ekmeğe Basan Siyaset"
https://www.gazetedegisim.com/yazar/kerem-iric/canakkalede-ekmege-basan-siyaset-918-kose-yazisi

Çanakkale’de Ekmeğe Basan Siyaset

Bu yazı biraz sert, belki ağır ifadeler de var ama konu ekmek olunca bu sertlikte olunmalı. Çünkü bizim anlayışımız şudur: Adil şahidler olacağız. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacağız. Zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa… Ve asla bir topluluğa olan öfkemiz bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmeyecek.

İYİ Parti Grup Başkanvekili Avukat Emirhan Şahbaz, geçtiğimiz dönem Burak Kunt'un bıraktığı yerden aldığı etkili muhalefetle ekip olarak Çanakkale adına meclis gündemini belirlemeye devam ediyor. Haziran ayı meclis toplantısında da benzer bir kararlılık ortaya koydu. Şahbaz, 11 yıldır belediyede çalışan ve eşi yeni doğum yapmış bir personelin işten çıkarılmasını, yaklaşık 200 personelin işten çıkarılacağı iddialarını, su, katı atık ve kreş ücretlerine yapılan zamları eleştirel bir dille gündeme taşıdı.

Belediye Başkanı Sayın Muharrem Erkek bu eleştirilere yanıtlar verdi. Zamlarla ilgili verdiği "sorumlusu biz değil Ankara" şeklindeki açıklamalar kabul edilebilir düzeydeydi, eyvallah... Ancak Erkek, cevap veremediği konularda öyle bir hamle yaptı ki, bu durum tam anlamıyla bir yönetim biçiminin iflası oldu ve bir siyasetçinin düşebileceği en derin çukuru gözler önüne serdi.

Şahbaz'a yönelik sarf ettiği "Sizin kurumunuzla ilgili (eğitim kurumu var) belediyeye şikâyet geliyor, video bile var..." cümlesi açıkça bir tehdittir. Bu, bir yöneticinin şahsi zaaflarını kurumsal güce yaslayarak bir muhalefet temsilcisine karşı sopa gibi kullanma girişimidir.

Soruyorum: Bize vaat edilen "kimseyi ötekileştirmeyen belediyecilik" bu muydu? Hayır, bu sözlerin ardında ne demokrasi var ne de yönetim ahlakı. Bu sözler, köşeye sıkışınca kişiselleşen, eleştiriye tahammülsüz bir zihniyetin tezahürüdür.

İnsanların ekmeğine laf ederek bir tartışmayı gölgelemek... Evet, tam da bu yapıldı. Şahbaz'a ait olan, onlarca insanın çalıştığı, velilerin güvenle çocuklarını teslim ettiği bir eğitim kurumu ima yoluyla hedef alındı. "Video var ama paylaşmam" diyerek akıllara şüphe düşürüldü. Bu tarz siyasetin adı bellidir: Sataş, şüphe düşür, lekelenmesine izin ver.

Bunun adı siyaset değildir, yöneticilik hiç değildir. Sayın Erkek, sizinle aynı siyasi çizgide olmayanları ima yoluyla tartışmaya açarak kimleri cezalandırmaya, kimleri hizaya sokmaya çalışıyorsunuz? Bakın bu hayatta bir insanın en korkması gereken şeylerden biri, insanların ekmeğiyle oynamaktır. Ekmek hakkının ne olduğunu iyi biliriz. Bilmeyenlere de hatırlatırız. Bunun bir adım ilerisi ne olacak burada söylemekten imtina ederim.

Haziran ayında belediye meclisinde gördüklerim, ne yazık ki günümüzün modern "cahiliye" versiyonlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Yönetim anlayışında ilke ve değerler yalnızca söylem düzeyinde varlık gösteriyor; ihtiyaç duyulmadığında göz ardı ediliyor, çıkarlar söz konusu olduğunda ise bizzat çiğneniyor. Tıpkı İslam öncesi cahiliye müşriklerinin helvadan put yapıp ona tapmaları, sonra acıkınca o putu yemeleri gibi... Menfaatin, görüntüdeki değerlerin önüne geçtiği bu mantık; bugün de farklı renk ve tonlarda siyaset sahnesinde yer buluyor. Şeffaflık, adalet, katılımcılık gibi kavramlar, sadece halkın oyunu almak için kullanılan birer helva putu gibi görülüyor.

Ve siz, "bundan sonra sizin anlayacağınız dilden konuşacağım" diyorsunuz. Bu çıkış bir yöneticinin değil, bir kabile reisinin söylemidir. Ne demek bu? Bu bir belediye başkanına yakışır mı? Bu bir hukukçuya yakışır mı? Çanakkale halkı, sizin bu tavrınızın adını koydu: "Demokrat gibi başlayıp, otoriterleşerek devam eden bir çizgi..." Ne farkınız kaldı şunları şunları yapıyorlar diyerek eleştirdiğiniz iktidardan?

Address

Barbaros Mah. Prof. Ümit Serdaroğlu Caddesi No 76 D2
Çanakkale
17100

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Gazete Değişim posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Business

Send a message to Gazete Değişim:

Share