Dünya Avşarlar Derneği BİZ BÜYÜK BİR Aileyiz

Dünya Avşarlar Derneği BİZ BÜYÜK BİR Aileyiz Contact information, map and directions, contact form, opening hours, services, ratings, photos, videos and announcements from Dünya Avşarlar Derneği BİZ BÜYÜK BİR Aileyiz, Digital creator, Ziyapaşa Boulevard Baykan Apr. Kat. 6 No. 601 Seyhan ADANA, Adana.

14/12/2025

Köprüyü Geçene Kadar…
Menfaat Dünyasında İnsan Kalabilmek...

Hayatın farklı dönemlerinde, elimizden geldiğince destek olduğumuz, bir şekilde faydamızın dokunduğu insanlar sayısını bilemez durumdayız.
Kimi zaman bir kapı açtık, kimi zaman işimizi bırakıp yollara düşmüş, kimi zaman bir yük hafiflettiğimiz için teşekkür edildi; kimi zaman da bizim varlığımız sessizce normal kabul edildi.
Ancak zaman ilerledikçe anlıyoruz ki; toplumun belli bir kesiminde “değer” dediğimiz kavram, sabit duran bir erdem değil, kişisel menfaatlere göre şekillenen bir terazidir.
Bugün işine yarıyorsanız kıymetlisinizdir.
Yarın ihtiyaç bitince, bir selamı çok görecek kadar uzaklaşabilirler.
Dün göklere çıkaranlar, bugün yokmuşsunuz gibi davranabilir.
Bu durum sadece bireysel ilişkilerde değil, toplumsal hafızada da sıkça rastlanan bir hakikattir. Çünkü bazı insanlar için iyilik bir erdem değil, kullanışlı bir araçtır. “Köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek” tam da bu zihniyetin hayat bulmuş hâlidir.
Oysaki insan olmak, menfaat bitince değişmeyen bir duruştur. İyilik, karşılığı olduğu için değil, insanın karakteri olduğu için yapılır. Teşekkür etmeyi bilmek, hatırlamayı bilmek, vefayı bilmek bir kültürdür; herkesin taşıyamayacağı bir ağırbaşlılıktır.
Bugün geriye dönüp baktığımızda görüyoruz ki; yardımları karşılıksız bilmiş, faydamızı doğal kabul etmiş insanlar olmuş olabilir.
Yapmaya uzanmaya devam da...
Ne gam…
Çok şükür ki, kimsenin iğnesine ipliğine muhtaç olmadık, bundan sonra da olmayacağız. Hayat bize en çok bunu öğretti: İhtiyaç duyduğun şeye değil, karakterine yaslan.
Gerekirse 3 maymunu oynamayı da biliriz.
Duymayız, görmeyiz, konuşmayız…
Ama asla eğilmeyiz, kırılmayız, değerimizi unutturmayız.
Çünkü insanın gerçek gücü, menfaatle değil, duruşla ölçülür.
Biz de duruşumuzun, emeğimizin ve vicdanımızın arkasında dimdik durmaya devam ediyoruz.
Şeref Kocakaya

09/12/2025

HASSAS BİR BİLGİ VE GÜNÜMÜZ TÜRKİYE'SİNDE YAŞADIKLARIMIZ.
Prof. Dr. Tıncay Dilci hocamızı dinliyoruz.

Ağalar, Aşiret Reisleri ve Şıhların Siyasetteki Ağırlığı:Eşitlik söylemi ile gerçekler arasındaki çelişki Türkiye’nin bi...
09/12/2025

Ağalar, Aşiret Reisleri ve Şıhların Siyasetteki Ağırlığı:

Eşitlik söylemi ile gerçekler arasındaki çelişki Türkiye’nin birçok bölgesinde toplumsal yapının şekillenmesinde hâlâ etkisini sürdüren aşiret sistemi, modern siyasetle iç içe geçmiş karmaşık bir ilişkiler ağı oluşturuyor.
Toprak mülkiyetinden dini otoriteye, ekonomik bağımlılıktan siyasal yönlendirmeye kadar uzanan bu yapı, demokratik kültürün gelişimini kimi zaman yavaşlatan, kimi zaman ise yönlendiren güçlü bir unsur olmaya devam ediyor.
Bu ilişkiler ağının güncel yüzlerinden biri olarak sıkça tartışılan örneklerden biri de, köklü siyasi ailelerden gelen ve büyük bir aşiretin liderliğini sürdüren figürlerdir. Eski AP ve ANAP Milletvekili Mahmut Kepolu’nun kızı olan, 2023 seçimlerinde TBMM’ye giren Suna Kepolu Ataman da bu tür sembolik örneklerden biri olarak gündemde yerini aldı.
Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde etkili olan Şeyhdoda Aşireti’nin yaklaşık 20 bin kişiyi bulduğu tahmin edilirken, Aşiret üyelerinin büyük bölümü, geleneksel olarak toprağa dayalı bir ekonomik ilişki biçimi olan yarıcılık veya ortakçılık üzerinden geçim sağlamaktadır. Aşiret liderinin sahip olduğu geniş toprak varlığı –örneğin 10 bin dönüm arazi– bu bağımlılık ilişkisinin temelini oluşturur.
Bu düzen, ekonomik bağımlılık ile siyasal bağlılık arasında doğal bir bağın doğmasına yol açar. Araştırmalar, aşireti oluşturan ailelerin büyük çoğunluğunun “başlarında bir ağa” bulunmasını istemesinin, sadece geleneksel otoriteye duyulan saygıdan değil, aynı zamanda hayatta kalma mekanizmalarının bu yapıya bağlı olmasından kaynaklandığını gösteriyor.
Aşiretlerde oy verme davranışı çoğu zaman modern demokrasinin “bireysel tercih” anlayışıyla çelişir. Şeyhdoda örneğinde olduğu gibi, aile reislerinin yaklaşık %75’inin aşiret liderinin desteklediği partiye yönelmesi tesadüf değildir. Bu, hem kültürel hem ekonomik bir bağlılığın siyasal alana taşınmış hâlidir.
Bu durum yalnızca bir partiye özgü değildir; Türkiye’de çeşitli siyasi hareketler, uzun yıllardır aşiret desteğini seçim stratejilerinin önemli bir parçası olarak görmüştür. Dolayısıyla mesele, belli bir partiyle sınırlı olmayıp, demokratik temsili etkileyen yapısal bir sorun olarak karşımıza çıkar.
Eşitlik söylemi ile pratik arasındaki gerilimde Ağalar, Aşiret reisleri, şeyhler ve dini liderlerin siyaset sahnesinde “eşitlik, özgürlük ve kardeşlik” gibi kavramları savunmaları, yüzeyde modern siyaset diline uyumlu görünür. Ancak pratikte
Ekonomik bağımlılık,
Eğitim düzeyinin düşüklüğü,
Toprak mülkiyetindeki uçurum,
Kadınların toplumsal hayata sınırlı katılımı,
Karar mekanizmalarının tek merkezde toplanması,
gibi faktörler bu söylemlerle çelişir.
Özellikle kadınlarda okuryazarlığın çok düşük olması, aşiret yapılarının en kırılgan yanlarından birini oluşturur. Siyasal temsil, çoğu zaman bu eşitsizliğin üzerini örten bir modernlik görüntüsü üretir; fakat sosyolojik gerçekler değişmeden siyasal alanda eşitlikten söz etmek zorlaşır.
Siyasette sıkça kullanılan “yeni yüzyıl”, “demokrasi”, “barış” gibi kavramlar, ancak toplumsal yapıda dönüşümle gerçek anlam kazanabilir. Aşiret sisteminin değişmeden varlığını sürdürdüğü bir yerde:
Bireysel özgürlük,
Siyasal bilinç,
Kadın-erkek eşitliği,
Toplumsal adalet,
gibi değerlerin yerleşmesi doğal olarak daha zordur.
Siyasal aktörlerin barış, demokrasi veya eşitlik vaatlerinde bulunmaları elbette önemlidir; ancak bu vaatlerin toplumsal tabanda karşılık bulması için ekonomik bağımlılık ilişkilerinin çözülmesi, eğitim düzeyinin yükselmesi ve feodal güç yapıların zayıflaması gerekir.
Eşitlik Gerçek Bir Dönüşüm Gerektirir
Bugün Türkiye'nin bazı bölgelerinde feodal yapıların hâlâ etkili olması, ülkenin demokrasi yolculuğunun tamamlanmadığını gösteriyor. Ağa–maraba, şeyh–mürit, başkan, reis–tabi ilişkilerinin gölgesinde siyaset yapmak, gerçek bir demokratik kültürün gelişmesini zorlaştırır.
Eşitlik söylemi ancak şu koşullarda gerçeklik kazanabilir:
Eğitim hakkının güçlendirilmesi,
Toprak dağılımının adil hâle gelmesi,
Kadınların özgür ve aktif bireyler olarak topluma katılması,
Ekonomik bağımlılık ilişkilerinin sona ermesi,
Siyasal tercihlerin baskı veya otorite değil, bilinç üzerinden şekillenmesi.
Türkiye, yeni bir yüzyıl iddiasındaysa, önce eski yüzyıllardan kalan görünmez zincirleri çözmek zorundadır.
Gerçek barış ve demokrasi ancak böyle mümkün olur.
Ağalara, Şeyhlere yani kula kul olmaya son vermekle her şey mümkün olacaktır. Yoksa...

Günümüzde en çok ihtiyacımız olan birlik ve beraberliktir. BİR MİLLETİN ÇÖZÜLMESİ... Bağların Zayıfladığı Yerde Çöküş Ba...
08/12/2025

Günümüzde en çok ihtiyacımız olan birlik ve beraberliktir.
BİR MİLLETİN ÇÖZÜLMESİ...
Bağların Zayıfladığı Yerde Çöküş Başlar.
Tarih boyunca hiçbir millet, dışarıdan gelen tehditlerle değil; içerden çürüyen bağları nedeniyle yıkılmanın eşiğine gelmiştir. Çünkü bir toplumu ayakta tutan gerçek güç, tanklar, silahlar veya kalabalık nüfus değildir.
Asıl güç;
ortak hafıza,
ortak acı,
ortak sevinç ve ortak ülkü etrafında kenetlenmiş maddi ve manevi bağlardır. Bu bağlar zayıfladığında, en güçlü görünen milletler bile savrulup dağılabilir.
Bir milletin iş yapamaz hâle gelmesi ya da ayakta duramayacak kadar sersemlemesi; önce insanların zihninde, kalbinde ve birbirleriyle olan ilişkisinde başlar. Dış müdahalelerin etkili olabilmesi için önce içeride bir boşluk, bir çatlak, bir güvensizlik ortamı oluşmalıdır. Bu nedenle tarih boyunca milletleri çökertmek isteyenler, doğrudan savaş açmak yerine; toplumun arasındaki bağlara saldırmayı tercih etmişlerdir. Günümüzü irdelemeye gerek var mı?
Bağların Hedef Alınması En Kolay ve En Tehlikeli Yöntem olarak karşımızda durmaktadır.
Bir milleti birbirine bağlayan unsurlarımozda,
Dil
Kültür
Tarih
Değerler
Adalet duygusu
Aile yapısı
Toplumsal güven
Din ve
Ortak idealler
Bu unsurlar birlik için birer çimentodur. Eğer bu çimento çözülürse, en sağlam görünen yapı bile tuzla buz olur.
Bir toplumun farklılıkları, doğru yönetildiğinde büyük zenginliktir. Fakat aynı farklılıklar; körüklenir, derinleştirilir ve çatışmaya dönüştürülürse büyük bir toplumsal kırılma ortaya çıkar.
Tarihte yıkılmış çok sayıda güçlü devletlerimizin temelinde tam da bu sorun vardır: Farklılıkların ayrışmaya, ayrışmaların düşmanlığa dönüşmesi.
Millet dağıldığında Vatanın korunması mümkün olabilecek mi?
Bir milletin içindeki birlik bozulduğunda, üzerinde yaşadığı vatan da bir anlamda sahipsiz kalır. Çünkü vatan dediğimiz toprak parçası sadece fiziki bir coğrafya değildir; onu anlamlı kılan, uğruna mücadele eden insanların birlik ve kararlılığıdır.
Vatanı koruyan ordu değil, ordunun arkasındaki millettir.
Birlik olmazsa,
Ordu dağılır;
Ordu dağılırsa vatan savunmasız kalır.
Bu nedenle milletin iç bütünlüğünün zayıflaması, sadece sosyal dokuyu değil, devletin bekasını da tehdit eder. Dağınık insanların güçlü bir devleti yaşatması mümkün değildir.
Bir Milletin ayakta kalabilmesinin şarlarında bağlarını korumakla mümkün olacaktır.
Her millet zaman zaman zor sınavlarla karşılaşır. Ekonomik krizler, siyasi çekişmeler, dış baskılar, güçlü sarsıntılar…
Fakat bütün bu zorlukları aşabilmenin yolu, maddi ve manevi değerleri korumaktan, toplumsal güveni güçlendirmekten geçer.
Bir milletin dağılmaması içinde,
İnsanlar birbirine güven duymalı,
Adalet duygusu diri tutulmalı,
Toplumsal farklılıklar saygıyla kabul edilmeli,
Ortak hedefler canlı tutulmalı,
Genç nesillere güçlü bir tarih bilinci aktarılmalı,
Manevi değerler yozlaşmaya karşı korunmalı,
Devlete duyulan aidiyet ve sorumluluk pekiştirilmelidir.
Bu unsurlar sağlamsa, bir milleti hiçbir güç yıkamaz.
Bu unsurlar zayıfsa, en küçük rüzgâr bile o toplumu savurur.
Millet olmanın en temel şartı, “biz” diyebilen bir topluluk olmaktır. “Biz” duygusu yıkıldığında, geriye sadece aynı topraklarda yaşayan dağınık insanlar kalır.
Milletin direnci, morali, üretim gücü, vatanını sahiplenme iradesi hepsi bu bağlara bağlıdır.
Bu nedenle bir milletin geleceğini düşünmek, öncelikle o milletin bağlarını yaşatmakla mümkündür. Çünkü bağlar güçlü ise millet güçlüdür; millet güçlü ise vatan emniyettedir...
Şeref Kocakaya

“Saati Belli Olmayan, Bileti Kesilmiş Birer Yolcuyuz Bu Hayatta”Hayat, kimsenin varış saatini bilmediği, fakat herkesin ...
25/11/2025

“Saati Belli Olmayan, Bileti Kesilmiş Birer Yolcuyuz Bu Hayatta”

Hayat, kimsenin varış saatini bilmediği, fakat herkesin çoktan bileti kesilmiş bir yolculuğudur. Bizler, bu uzun yolun nereye ve ne zaman biteceğini bilmeden ilerleyen yolcularız. Belirsizlik, bu yolculuğun hem en ağır yükü hem de en büyük öğretmenidir.
Her insan, dünyaya gözlerini açtığı an bu trenin bir vagonuna yerleşir. Kimimiz hızlı bir vagonda gider, kimimiz daha sessiz bir bölümde. Ama hepimizin ortak noktası şudur: Varacağımız istasyonun saatini bilmiyoruz. Bu bilinmezlik, hayatın hem kırılganlığını hem de kıymetini hatırlatır.
Tam da bu yüzden, her gün aslında bir emanet gibi verilir bize. Sabah uyandığımızda “Bugün de yolculuk devam ediyor” diyebilmek başlı başına bir lütuftur. Fakat çoğu zaman bunu fark etmeyiz; koşuşturmaların içinde, sanki hiç bitmeyecekmiş gibi yaşarız. Oysa kimseye yarın garanti edilmemiştir. Kimseye “bir durak sonra yine görüşürüz” denmemiştir.
Saatin belli olmaması, bize büyük bir hakikati fısıldar:
Zamanı anlamlı kılmak zorundayız.
Sevilecek biri varsa ertelememek, helallik alınacak biri varsa beklememek, gönül alınacak bir kalp varsa gurura yenilmemek gerekir. Çünkü yarın, bu yolculuğun devam ettiği bir gün de olabilir; son istasyonun sessizce belirdiği an da.
Bu yolculukta en kıymetli şey varacağımız yer değil, yolda bıraktığımız izdir. Kırdığımız kalpler de bizimle gelir; iyilikle dokunduğumuz yürekler de. Yanımıza eşya alamayız ama davranışlarımızı, dualarımızı, iyiliklerimizi taşırız. Bazen bir tebessüm, bazen bir teselli cümlesi, bazen de kimsenin görmediği küçük bir iyilik, yolculuğu güzelleştiren en büyük ayrıntıya dönüşür.
Saatin belli olmaması, korku değil; farkındalık doğurmalıdır. Çünkü bilmediğimiz bir sona doğru giderken en doğru yol azık; sevgi, merhamet, iyilik ve şükürdür.
Ve işte bu hakikatin tam ortasında duruyoruz:
Saati belli olmayan, bileti kesilmiş birer yolcuyuz bu hayatta.
Ne dönüş biletimiz var ne de ek süre hakkımız. O yüzden her anı hakkıyla yaşamak, her duyguyu temiz tutmak, her adımı incitmeden atmak gerekir.
Belki de yolculuğun bütün güzelliği burada saklıdır:
Ne zaman ineceğimizi bilmeden, ama nasıl yürüdüğümüze dikkat ederek yaşamak…

TARİH YENİDEN YAZILIYOR...
16/11/2025

TARİH YENİDEN YAZILIYOR...

ANAS’ın tam üyesi, Emektar Bilim Adamı, Devlet Ödülü sahibi Yakup Mahmudov ve Emektar Bilim Adamı, Devlet Ödülü sahibi, Profesör Tofik Mustafazade’nin “Dünya askeri sanatının Nadir Şah zirvesi” adlı kitabı yayımlandı. Modern.az, yeni yayının bilimsel editörlüğünü Ta...

TÜRK DÜNYASINDA YENİ BİR ESER. TARİH YENİDEN YAZILIYOR. "Dünya askeri sanatının Nadir Şah zirvesi"YENİ KİTAP YAYINDAANAS...
16/11/2025

TÜRK DÜNYASINDA YENİ BİR ESER.
TARİH YENİDEN YAZILIYOR.
"Dünya askeri sanatının Nadir Şah zirvesi"
YENİ KİTAP YAYINDA

ANAS'ın tam üyesi, Emektar Bilim Adamı, Devlet Ödülü sahibi Yakup Mahmudov ve Emektar Bilim Adamı, Devlet Ödülü sahibi, Profesör Tofik Mustafazade'nin "Dünya askeri sanatının Nadir Şah zirvesi" adlı kitabı yayımlandı.

Modern.az, yeni yayının bilimsel editörlüğünü Tarih Bilimleri Doktoru Mehman Süleymanov'un, bilimsel danışmanlığını Dünya Afşar Birliği Başkanı Şeref Kocakaya ile Kafkas Müslümanları İdaresi Başkan Yardımcısı ve Felsefe Doktoru Fuad Nurullayev'in, hakemliğini Orta Çağ uzmanları Tahira Hasanzade, Guntekin Najafli ve Irada Mammadova'nın, editörlüğünü tarihçiler Sevinj Malikzade, Elnur Najiyev ve Nazım Halilov'un, tasarımını ve teknik editörlüğünü ise Matematik Doktoru Mehri Hanbabayeva'nın üstlendiğini bildirdi.

Kitap 19 bölümden oluşmaktadır - "Dünya askeri sanatının Nadir Şah zirvesi", "Tarihçiler ve birincil kaynaklar Nadir Şah hakkında", "Nadir Şah'ın iktidara gelmesinin arifesinde Safevi devleti", "Büyük komutanın zorlu gençliği ve ilk askeri başarıları", "İktidarın zirvesine yükseliş", "İktidarın başındaki büyük komutan", "Nadir Şah'ın iç politikası", "Nadir Şah'ın Kandahar'ı ele geçirmesi", "Nadir Şah'ın Hindistan gezisi", "Türkistan seferi", "Nadir Şah'ın Rusya sarayındaki büyük elçiliği: görkemli bir karşılama", "Dağıstan'a bir sonraki sefer", "Rusya ile ilişkilerde gerginlikler ortaya çıkıyor", "Halkın hoşnutsuzluğunun yoğunlaşması: isyanlar, ayaklanmalar, merkezi hükümete karşı isyanlar", "Osmanlı İmparatorluğu ile savaşların sonu", "Nadir Şah'ın suikastı ve Afşar İmparatorluğu'nun çöküşü", "Nadir Şah'ın dünya tarihindeki kişiliği", “Tarihimizde Nadir Şah Trajedisi, ağır sonuçları ve alınan dersler” ve “Ekler” bölümleri.

Yakup Mahmudov, kitaba yazdığı "Dünya askeri sanatının Nadir Şah zirvesi" adlı önsözde şu düşünceleri dile getirmiştir: "Nadir Şah'ı zulüm ve toplu katliamla suçlayanlar yanılıyor. Bu doğru değil! Gerçek şu ki, birincil kaynaklarda Nadir Şah'ın toplu katliam yaptığına dair hiçbir bilgi yoktur. Ancak, vatanı işgalcilerden temizlemek için yürüttüğü savaşlarda, büyük komutan korkaklara, firarilere, hainlere, merkezî hükümete karşı gelenlere ve isyancılara karşı acımasız davranmış ve onları cezalandırmıştır. Bu olmasaydı, Derbent'ten Türkistan ve Hindistan içlerine, Hint Okyanusu kıyılarına kadar uzanan, uçsuz bucaksız toprakları kapsayan büyük bir imparatorluğu sürdürmek mümkün olabilir miydi?!"

Eserde, Nadir Şah'ın kısa ve parlak saltanatı (1736-1747) sırasında iki büyük imparatorluğu - Osmanlı ve Büyük Moğol İmparatorluklarını yenen, Çarlık Rusyası tarafından işgal edilen Safevi topraklarını geri alan, Afgan işgalcileri ülkeden kovan ve çöken Safevi İmparatorluğu'nun topraklarını daha da genişleterek yeni bir imparatorluk - Azerbaycan Afşar İmparatorluğu kuran güçlü bir hükümdar olduğu belirtilmektedir. Nadir Şah, Azerbaycan halkının oluşumunda yakından yer almış ve Safevi devletinin kuruluşunda önemli rol oynamış Türk Afşar elinin Kırklar kabilesinden olan basit bir köylü oğluydu. Nadir Şah, aslen Azerbaycan'ın Derbent bölgesindendi. Ait olduğu savaşçı halk, Safevi İmparatorluğu'nun Orta Asya sınırlarını işgalcilerden korumak için Şah Abbas tarafından Derbent'ten Horasan'a nakledilmiştir.

Eserin yazarları, Nadir Şah'ın Emir Teymur'u kendisi için kutsal bir örnek olarak gördüğünü, Cengiz Han'ı tarihi bir şahsiyet olarak çok sevdiğini ve ona büyük değer verdiğini belirtirler. Hindistan'ı fethettiğinde, kendisiyle aynı Türk kökenine sahip olan Büyük Moğol hükümdarı Muhammed Şah'ın tacını geri verip onun başına takmış ve kızını oğluyla evlendirmiştir. Nadir Şah, Türk-İslam halkları arasındaki mezhep ayrımını sona erdirmeyi ve Osmanlı İmparatorluğu ile dostane ilişkiler kurmayı amaçlamıştır. Bu amaçla büyük komutan, önde gelen İslam alimlerini Necef'te toplayarak "Necef Sözleşmesi" adlı bir belge kabul etmiştir. Tüm bunların yanı sıra, kurduğu Azerbaycan Afşar İmparatorluğu'nu dünya çapında güçlü bir deniz devletine dönüştürmeyi amaçlamıştır. Bu amaçla Hazar Denizi'nde ve imparatorluğun Hint Okyanusu'na çıkışında bir donanma filosu oluşturmak için önemli adımlar atmıştır. Bu alanda da ciddi başarılar elde edilmiştir. Ancak bu akıllıca politikası, hükümdarın kendi çadırında yakın çevresi tarafından öldürülmesiyle sekteye uğramıştır.

Yeni baskıda ayrıca, tarih Nadir Şah'ın kişiliğini beslemeseydi, Azerbaycan devletçiliğinin Gülistan (1813) ve Türkmençay (1828) trajedilerinden yaklaşık 100 yıl önce sona ereceği belirtiliyor. Bu güçlü komutanın parlak zaferleri sayesinde yabancılar Azerbaycan devletçiliğini yıkmayı başaramadı. Suikastından sonra devlet kültürümüz Azerbaycan hanlıkları tarafından canlı tutuldu.

"Dünya dövüş sanatlarının zirvesi Nadir Şah"YENİ KİTAP YAYINDA 14 Kasım 2025, 17:26ANAS tam üyesi, Onursal Bilim İnsanı,...
14/11/2025

"Dünya dövüş sanatlarının zirvesi Nadir Şah"
YENİ KİTAP YAYINDA

14 Kasım 2025, 17:26
ANAS tam üyesi, Onursal Bilim İnsanı, Devlet Ödülü sahibi Yagub Mahmudov ve Onursal Bilim İnsanı, Devlet Ödülü sahibi Profesör Tofig Mustafazadeh'in "Dünya Dövüş Sanatlarının Nadir Zirvesi" adlı kitabı yayımlandı.

Modern.az, yeni yayının bilimsel editörlüğünü Tarih Bilimleri Doktoru Mehman Süleymanov'un, bilimsel danışmanlarını Dünya Afşar Birliği Başkanı Şeref Kocakaya ile Kafkas Müslümanları Bölümü Başkan Yardımcısı ve Felsefe Doktoru Fuad Nurullayev'in, hakemlerini Ortaçağ tarihçileri Tahira Hasanzade, Guntekin Najafli ve Irada Mammadova'nın, editörlerini tarihçiler Sevinj Malikzade, Elnur Najiyev ve Nazım Halilov'un, tasarımcı ve teknik editörünü ise Matematik Doktoru Mehri Hanbabayeva'nın üstlendiğini bildirdi.

Kitap 19 bölümden oluşmaktadır - "Dünya askeri sanatının zirvesinde Nadir Şah", "Tarihçiler ve Nadir Şah hakkında birincil kaynaklar", "Nadir Şah'ın iktidara gelmesinin arifesinde Safevi devleti", "Büyük komutanın zorlu gençliği ve ilk askeri başarıları", "İktidarın zirvesine yükseliş", "İktidarın başındaki büyük komutan", "Nadir Şah'ın iç politikası", "Nadir Şah'ın Kandahar'ı ele geçirmesi", "Nadir Şah'ın Hindistan gezisi", "Türkistan seferi", "Nadir Şah'ın Rus sarayındaki büyük elçiliği: görkemli bir karşılama", "Dağıstan'a bir sonraki sefer", "Rusya ile ilişkilerde gerginlikler ortaya çıkıyor", "Halkın hoşnutsuzluğunun yoğunlaşması: isyanlar, ayaklanmalar, merkezi hükümete karşı isyanlar", "Osmanlı İmparatorluğu ile savaşların sonu", "Nadir Şah'ın suikastı ve Afşar İmparatorluğu'nun çöküşü", "Nadir Şah'ın dünya tarihindeki kişiliği" “Tarihimizde Nadir Şah” Trajedisi, ağır sonuçları ve alınan dersler” ve “Ekler” bölümleri.

Yakup Mahmudov, "Dünya Savaşı Sanatının Zirvesi: Nadir Şah" adlı kitabının önsözünde şu düşünceleri dile getirmiştir: "Nadir Şah'ı zulüm ve toplu katliamla suçlayanlar yanılıyor. Bu doğru değil! Gerçek şu ki, birincil kaynaklarda Nadir Şah'ın toplu katliam yaptığına dair hiçbir bilgi yoktur. Ancak, vatanı işgalcilerden temizlemek için yürüttüğü savaşlarda, büyük komutan korkaklara, firarilere, hainlere, merkezî hükümete karşı gelenlere ve isyancılara karşı acımasız davranmış ve onları cezalandırmıştır. Bu olmasaydı, Derbent'ten Türkistan ve Hindistan içlerine, Hint Okyanusu kıyılarına kadar uzanan, uçsuz bucaksız toprakları kapsayan büyük bir imparatorluğu sürdürmek mümkün olabilir miydi?!"

Eserde, Nadir Şah'ın kısa ve parlak saltanatı (1736-1747) sırasında iki büyük imparatorluğu - Osmanlı ve Büyük Moğol İmparatorluklarını - yenen, Çarlık Rusyası tarafından işgal edilen Safevi topraklarını geri alan, Afgan işgalcileri ülkeden kovan ve çöken Safevi İmparatorluğu'nun topraklarını daha da genişleterek yeni bir imparatorluk - Azerbaycan Afşar İmparatorluğu - kuran güçlü bir hükümdar olduğu belirtilmektedir. Nadir Şah, Türk Afşar kabilesinden Kırkhlar kabilesinin basit bir köylü oğluydu. Azerbaycan halkının oluşumunda yakından yer almış ve Safevi devletinin kuruluşunda önemli rol oynamış olan Nadir Şah, aslen Azerbaycan'ın Derbent bölgesindendi. Ait olduğu savaşçı halk, Safevi İmparatorluğu'nun Orta Asya sınırlarını işgalcilerden korumak için Şah Abbas tarafından Derbent'ten Horasan'a nakledilmiştir.

Eserin yazarları, Nadir Şah'ın Emir Teymur'u kendisi için kutsal bir örnek olarak gördüğünü, Cengiz Han'ı tarihi bir şahsiyet olarak çok sevdiğini ve ona büyük değer verdiğini belirtirler. Hindistan'ı fethettiğinde, kendisiyle aynı Türk kökenine sahip olan Büyük Moğol hükümdarı Muhammed Şah'ın tacını geri verip kendi başına takmış ve kızını oğluyla evlendirmiştir. Nadir Şah, Türk-İslam halkları arasındaki mezhep ayrımını sona erdirmeyi ve Osmanlı İmparatorluğu ile dostane ilişkiler kurmayı amaçlamıştır. Bu amaçla büyük komutan, önde gelen İslam alimlerini Necef'te toplayarak "Necef Sözleşmesi" adlı bir belge kabul etmiştir. Tüm bunların yanı sıra, kurduğu Azerbaycan Afşar İmparatorluğu'nu dünya çapında güçlü bir deniz devletine dönüştürmeyi amaçlamıştır. Bu amaçla Hazar Denizi'nde ve imparatorluğun Hint Okyanusu'na çıkışında bir donanma filosu oluşturmak için önemli adımlar atmıştır. Bu alanda da ciddi başarılar elde edilmiştir. Ancak bu akıllıca politikası, hükümdarın kendi çadırında yakın çevresi tarafından öldürülmesiyle sekteye uğramıştır.

Yeni baskıda ayrıca, tarih Nadir Şah'ın kişiliğini beslemeseydi, Azerbaycan devletçiliğinin Gülistan (1813) ve Türkmençay (1828) trajedilerinden yaklaşık 100 yıl önce sona ereceği belirtiliyor. Bu güçlü komutanın parlak zaferleri sayesinde yabancılar Azerbaycan devletçiliğini yıkmayı başaramadı. Suikastından sonra devlet kültürümüz Azerbaycan hanlıkları tarafından canlı tutuldu.

10/11/2025
04/11/2025

Ne güzeldi...

Address

Ziyapaşa Boulevard Baykan Apr. Kat. 6 No. 601 Seyhan ADANA
Adana

Telephone

+905306088538

Website

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Dünya Avşarlar Derneği BİZ BÜYÜK BİR Aileyiz posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Business

Send a message to Dünya Avşarlar Derneği BİZ BÜYÜK BİR Aileyiz:

Share