27/10/2020
FİNCANLAR...
Çocukluk arkadaşıydık. Üniversitede yollarımız ayrılmıştı. Çünkü ben tıp fakültesini istemiş, O ise mühendislik tercih etmişti.
Yıllar geçti okullarımız bitti.
Sonra staj yapmak için O’ Finlandiya'ya gitti. Ardından master vs devam etti, kaldı orada.
Bir de aynı üniversitede cici bir Finli kızla tanıştı ve evlendiler.
Adı Milja'ydı.
Anlamı nazik, dost gibiymiş.
Gerçekten de öyleydi, bizlerde çok sevmiş ve benimsemiştik Milja'yı.
Finlandiyalı'lar da büyük aile, çok çocuk sahibi olmayı severlermiş. Peşpeşe sapsarı, çok şeker üç çocukları oldu.
Arkadaşım kahveyi çok severdi. Yurda Geldiğinde toptan kahve alır götürürdü.
Demesine göre çocuklar büyüdükçe onlar da kahve sever olmuşlar.
“Çocuklarına, tam bir fincan değil ama birer yudum tattırırlar; büyüyünce birer tam fincan içebileceksiniz" diyerek ümit verirlermiş.
"Artık Finlandiyali, hem de hanım köylü oldun" diye takılırdık bazen arkadaşıma.
"Unutursun sen Türkiyeyi, ve adetlerimizi" dediğimizde ise; "Yok yok" derdi. "Eşim Finlandiyalı olmasına rağmen benimle tanışmadan önce Atatürk'ü, hayatını ve yeni cumhuriyeti kurma aşamalarını biliyordu" diye anlatmıştı.
Şaşırmıştım çok. "İyi ama o kadar uzakta ve fazla da diyaloğumuz olmayan bir memlekette nasıl olur da Türkiye'yi ve Atatürk'ü bilebiliyorlar ki?" diye sormuştum.
Dünyadaki örnek alınan en iyi eğitim modeli Finlandiya sistemiymiş. Ve okullarda kahraman bir asker, halkını esaretten kurtaran cesur bir adam ve şahane bir başöğretmen olarak bir Türk anlatılırmış.
O kişi Atatürk'müş...
Yine bir sonbaharda çocukların küçük bir ara tatili olduğunu fırsat bilerek, ailece Çanakkale'ye gelmişlerdi.
Ekim ayı idi! Buluştuk, tarihi yerleri iki aile bir olup gezdik. Hatta bir yerde Atatürk resmi işlenmiş kahve fincanı takımı aldı Finlandiyalı kadın.
Öğleden sonra Kordon'da yemeklerimizi yedikten sonra biz büyükler olarak kahvelerimizi sipariş ettik. Çocuklara da meyve suyu vs sipariş edecekken büyük olan oğlan;
"Anne bugün kahve içecektik unutmadın değil mi?" diye sordu. Anne Milja, başını salladı ve onayladı. Sonra da anneleri, garsona dönerek, hoş aksanlı bir Türkçe ile;
Devamı yorumlarda