denizsuyukasesi

denizsuyukasesi Biraz kültür biraz sanat biraz aşk biraz meşk dergisi Deniz gibi aşk gibi ey sevgili gözlerin Doğdu, büyüdü. Daha ne kadar yaşar bilmiyorum elbette.

Kendinde, kendi kendine, kendini soluyan bir dergi denizsuyukâsesi. Kendinde, kendi kendine kendini oluşturan, örgütleyen canlı bir organizma. Öylesine, başıboş ve hülyalı. Gelecek başımıza geldikten sonra bilebileceğimiz bir şey. Başlangıçta da buralara kadar geleceğini bilmiyordu zaten. Birisi bana bir şiir okuduğunda ben de ona bir şiir okuyordum. Şiiri şiir katına yükselten bir akış vardı, bir

dolaşım, bir değiş tokuş. İşte bu akışı üstlendi denizsuyukâsesi. Başta dostlar, arkadaşlar arasında bir mimikti, bir jest, bir selamlaşma, bir gülümseme. Tabii, akışı elinde tutanların sınırlı oluşunu ve bu yüzden de akışı denetlediklerini, manipüle ettiklerini biliyordu. Bu yüzden herkesin içinden geçmesi gereken kodlardan uzakta kendinde, kendi kendine, kendini solumayı seçti. Şöyle: “… bir yerden/ belirli merkezlerden - çok yere/ her yere olan anlam, değer ve kurallar üretimi/ dağıtımı/ dolaşımı” ister istemez tekelcidir. Bu doğrultuda ortam irili ufaklı merkezlerin varlığıyla denetlenerek yönlendirilir. Burada artık meşruluk sınırı aşılmış ve belli merkezlerden yönetilen son derece baskıcı ve hiyerarşik bir “anlam, değer ve kural” üretim/ dağıtım/ dolaşım şebekelerinin aleni zulmü başlamıştır. İşte, denizsuyukâsesi, buralara bulaşmadan kendi gövdesinden geçerek akıp gitsin istedi şiir. Bu yüzden de kimi zaman açılan bir kapıyla imledi bu geçirgenliği. Özetle, sanırım, bir geçiş kapısı oldu, bir eşik.

Ben sana bir şiir okuduğumda sen de bana bir şiir okursun. Hobaaa, al sana Potlatch. Kızılderililer arasındaki alışveriş...
17/11/2025

Ben sana bir şiir okuduğumda sen de bana bir şiir okursun. Hobaaa, al sana Potlatch. Kızılderililer arasındaki alışveriş sistemi. Dünyanın ilk yuvarlak masası.

Hülya Özel Aydoğdu

Denizsuyukâsesi, Mayıs 2019, sayı: 47.2003-2011 yılları arasında yayımlanan bir fanzin denizsuyukâsesi ve kendini “Biraz...
06/10/2025

Denizsuyukâsesi, Mayıs 2019, sayı: 47.

2003-2011 yılları arasında yayımlanan bir fanzin denizsuyukâsesi ve kendini “Biraz kültür biraz sanat / biraz aşk biraz meşk dergisi / deniz gibi aşk gibi / ey sevgili gözlerin gibi / canlı bir organizmadır / kafasına göre nefes alıp verir / asi ve düzensizdir”, diye tarif ediyor.

https://youtu.be/DoSn88UAMBc?si=6xh3hV2ydQuaXYm0Denizsuyukâsesi, 2003-2011 yılları arasında yayımlanan fanzin dergi. Ken...
03/09/2025

https://youtu.be/DoSn88UAMBc?si=6xh3hV2ydQuaXYm0

Denizsuyukâsesi, 2003-2011 yılları arasında yayımlanan fanzin dergi.

Kendini, “biraz kültür biraz sanat / biraz aşk biraz meşk dergisi / deniz gibi aşk gibi / ey sevgili gözlerin gibi / canlı bir organizmadır / kafasına göre nefes alıp verir / asi ve düzensizdir” diye tarif eden denizsuyukâsesi’nde şimdiye dek birçok yazar ve şair yazdı. Tuğrul Keskin, Muzaffer Kale, Hülya Özel, Savaş Ünlü, Ahmet Günbaş, Aydın Şimşek, Halim Şafak, Onur Behramoğlu, Hüseyin Atabaş, Namık Kuyumcu, M. Mahzun Doğan, Ertan Yılmaz, Betül Yazıcı, Özkan Satılmış, Nice Damar (çeviri şiirleri), Onur Akyıl, Ersan Erçelik, Asuman Susam, Yusuf Alper, Mehmet Sarsmaz, Müesser Yeniay, Hakan İşcen, K. Hayri Yetik, Bâki Ayhan T., Kadir Aydemir, Hüsamettin Çetinkaya, Dinçer Sezgin, Hüseyin Yurttaş, Hüseyin Peker, Atilla Er, Mehmet Sadık Kırımlı, Mehmet Mümtaz Tuzcu, Gökben Derviş, İhsan Tevfik, Hakan Savlı, Alaattin Topcu, Emel İrtem, Fadıl Oktay, Abdülkadir Budak, Serdar Koçak, Nihat Behram, Koray Feyiz, Ahmet Ada bu isimlerden bazıları… Eşlik edenlere, öyle ya da böyle katkı verenlere hürmetler, mis kokulu çiçekler ve teşekkürler.



Biraz kültür biraz sanat biraz aşk biraz meşk dergisi Deniz gibi aşk gibi ey sevgili gözlerin gibiCanlı bir organizmadırAyda bir nefes alıp verir DüZenSiz ve...

Denizsuyukasesi, Ekim-Kasım 2003, Sayı 1 JE ME SOUVİENS... HATIRLIYORUM Evet hatırlıyoruz, çünkü Umberto Eco’nun Açık Ya...
14/05/2025

Denizsuyukasesi, Ekim-Kasım 2003, Sayı 1

JE ME SOUVİENS... HATIRLIYORUM

Evet hatırlıyoruz, çünkü Umberto Eco’nun Açık Yapıt’da söylediği gibi “Fiziksel anlamda bellek, bir kayıt almadır...” Bu anlamda, her şeyden önce, hatırlayarak unutmadığımızı gösteririz. Bu elbette yine Eco’nun dediği gibi “Bizim nedensel ilişkiler kurmamıza, olguyu yeniden saptamamıza yardımcı olur.” Nedir bu olgu? Bütün olumsuzluklara rağmen hiç bıkmadan, inatla ‘biçimlenen’ yeni, başka dünyalar umudu ve çabasıdır. Bu ‘biçimlenim’ baskılara, şiddete, zorbalıklara rağmen genel gidişattan bir ‘sapma’ olarak karşımıza çıkar. Kuşkusuz egemen düzen bu ‘sapmaya’ karşı geçmişte olduğu gibi günümüzde de bütün gücüyle saldırmakta, bu doğrultuda yeni yöntem ve beceriler geliştirmektedir ve doğal olarak gidişatın değişmeyeceği şeklinde bir umutsuzluğa yol açmaktadır, ama Hans Reichenbach’ın son derece basit bir biçimde açıkladığı gibi egemen düzenin gücündeki artış, başka süreçlerin bir araya gelerek olasılık dışı davranmasını, yani olasılığı tersine çevirmesini dışlamaz. Bu yüzden egemenin unutturmaya çalıştığı ne varsa biz hatırlayacağız.

JE ME SOUVİENS... HATIRLIYORUM

denizsuyukâsesi, ekim-kasım, sayı 1, 2003.

Hülya Özel Aydoğdu

Address

Armutlu

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when denizsuyukasesi posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Category

Our Story

Kendi kendine, kendini soluyan bir dergi denizsuyukâsesi. Kendi kendine kendini oluşturan, örgütleyen canlı bir organizma. Öylesine, başıboş ve hülyalı. Doğdu, büyüdü. Daha ne kadar yaşar bilmiyorum elbette. Gelecek başımıza geldikten sonra bilebileceğimiz bir şey. Başlangıçta da buralara kadar geleceğini bilmiyordu zaten. Birisi bana bir şiir okuduğunda ben de ona bir şiir okuyordum. Şiiri şiir katına yükselten bir akış vardı, bir dolaşım, bir değiş tokuş. İşte bu akışı üstlendi denizsuyukâsesi. Başta dostlar, arkadaşlar arasında bir mimikti, bir jest, bir selamlaşma, bir gülümseme. Tabii, akışı elinde tutanların sınırlı oluşunu ve bu yüzden de akışı denetlediklerini, manipüle ettiklerini biliyordu. Bu yüzden herkesin içinden geçmesi gereken kodlardan uzakta kendi kendine, kendini solumayı seçti. Şöyle: “… bir yerden/ belirli merkezlerden - çok yere/ her yere olan anlam, değer ve kurallar üretimi/ dağıtımı/ dolaşımı” ister istemez tekelcidir. Bu doğrultuda ortam irili ufaklı merkezlerin varlığıyla denetlenerek yönlendirilir. Burada artık meşruluk sınırı aşılmış ve belli merkezlerden yönetilen son derece baskıcı ve hiyerarşik bir “anlam, değer ve kural” üretim/ dağıtım/ dolaşım şebekelerinin aleni zulmü başlamıştır. İşte, denizsuyukâsesi, buralara bulaşmadan kendi gövdesinden geçerek akıp gitsin istedi şiir. Bu yüzden de kimi zaman açılan bir kapıyla imledi bu geçirgenliği. Özetle, sanırım, bir geçiş kapısı oldu, bir eşik.