09/07/2025
GÜNDEM VE GERÇEK-09.07.2025 ÇARŞAMBA
GÜNÜN SÖZÜ:
“Çektirilen acı havada asılı kalmaz.Çektirenin başına düşer. Sabret” - Hz.Mevlana
BAŞLIKLAR:
-ÖZGÜR ÖZEL NİHAYET LAF DİNLEMİŞ
-DEVLET VATANDAŞINI KORUYAMAZ OLMUŞ
-İKTİDAR ISRARLA HATA YAPMAKTA ISRAR EDİYOR
-İKTİDAR GÜVENDİĞİ DAĞLARA KAR YAĞDIĞINI BİZZAT GÖRECEK
-MUHAMMET YAKUT OLAYI SÜİKAST MI SIRADAN BİR VAKA MI?
-İŞLER TERSİNE DÖNDÜ. ARTIK ŞEHİT CENAZELERİNDE İKTİDAR ERBAPLARI İSTENMİYOR
-ZEYNEP SÖNMEZ BASKIYI KALDIRAMADI
-ALCARAZ DA LAF DİNLEMİŞ
-GRİGOR DİMİTROV HAYATININ MAÇINDA ŞANSIZLIK YAŞADI
-TENİS DÜNYASI YENİ BİR YILDIZ DAHA KAZANIYOR
ÖZGÜR ÖZEL NİHAYET LAF DİNLEMİŞ: Özgür Özel öteden beri iktidarı erken seçime davet edip duruyordu.
Biz ise erken seçim değil, asıl yapması gereken iktidarı istifaya davet etmesi gerektiğini söylüyorduk ısrarla.
Bunu milletimizin önünde ısrarla söyleyip, her ortamda bunu söylem haline getirilmesi gerektiğine vurgu yapıyorduk.
Çünkü bu olduğunda her ortamda, her toplantıda, her etkinlikte bu dile getirilmeye başladığında bu kar topu gibi yayılacağını iddia etmiştik.
Ve son zamanlarda Özgür Özel nihayet bunun önemini anlamış olacak ki son mitinglerinde katılımcılara bu yönde sloganlar attırmaya başladı.
Ama bundan öte asıl iktidarı nasıl mağlup edeceğini anlamış olacak ki o yöntemi de dile getirmeye başladı.
Zamanlama konusunda da kendileri karar vereceğini söylemeye başladı.
Bu doğru bir yaklaşım.
Çünkü burada başarı konusunda zamanlama en önemli unsur.
Öyle fırsatlar da yok değildi ama ıskalamışlardı.
Bu konuda da yakalanan momentumları kullanamadığını yazmıştık.
DEVLET VATANDAŞINI KORUYAMAZ OLMUŞ: Daha doğrusu mevcut iktidar demek lazım.
Bunu biz söylemiyoruz.
İstatistiklerde bu açıkça görülebiliyor.
Bütün suçlarda artış ve hapishanelerin dolup taşması her şeyi net olarak ortaya koyuyor zaten.
Çünkü devlet kurum ve kuruluşlar kendi yandaşımızı yerleştireceğiz diye buralar liyakatsiz kişilerle doldu taştı.
Bu durum da hayatımızın olağan akışına her geçen gün daha hissedilir şekilde yansıyor.
Sağlıktan eğitime , ekonomiden iş dünyasına her alanda olumsuzluklara şahit oluyoruz.
Milletimizi olumsuz etkileyen en önemli alanlardan biri asayiş.
Her türlü suç oranlarında büyük artış yaşanıyor.
Bu durumu tespit etmek de son derece kolay.
Hapishaneler zaten suçlularla dolup taşıyor da her gün güvenlik birimlerine mağduriyet şikayetleri yağıyor.
Hırsızlık, gasp, uyuşturucu, dolandırıcılık , yasadışı bahis ve oyunlar her geçen gün daha da artan suç oranları.
En çok artan suçların arasında belki de dolandırıcılık geliyor.
Ülkemizde neredeyse dolandırılmayan veya dolandırılmaya teşebbüs edilen kimse kalmadı.
Biz de benzer olaylar yaşadık.
Geçen hafta birileri yurtdışı bağlantılı kredi kartımızdan 100 000 dolar çekmeye teşebbüs etti.
Başarısız olunca bu defa birkaç gün sonra güya hakkımızda şüpheli para transferleri ile ilgili soruşturma olduğu iddiasıyla istihbarattan olduklarını iddia eden tipler tarafından arandık.
Klasik korkutma girişi yaparak ne kadar başımızın belada olduğunu ballandıra ballandıra daha da korku salmak için anlattılar da anlattılar.
Biz de numarayı yemiş gibi yaparak oyunu bir müddet devam ettirdik.
Sonra sıkılınca doğrudan bunlara bu “beladan” kurtulmak için ne kadar istediklerini söyleyince bunlar afalladı.
Bizim tarafımızdan bunu beklemiyorlardı herhalde.
Bu tipler belli meblağ karşılığı bu sorunu çözeceklerini kendileri teklif eder genelde.
Böyle beklenmedik çıkış yapınca şaşkınlıktan ne diyeceklerini bulamamış olacaklar ki daha sonra ararız bahanesiyle kapattılar.
Bizim burada üzerine vurgu yapmak istediğimiz konu bu tipler insanımızın detaylı kişisel bilgilerine nasıl ulaşabildikleridir.
Çünkü hakkımızda , kimlik dahil epey bilgi sahibi oldukları belliydi.
Hakkınızda ayrıntılar verince belli ki birçok vatandaşımız bundan etkilenerek tuzaklarına düşüyor.
Özellikle emeklilerimiz çok kolay etki altına alınabilirler, ki alındıkları ve dolandırıldıklarını sık sık duyuyoruz.
Bu dolandırıcılıkta patlama yaşanması tamamen ilgili kurumların eksikliğidir.
Nasıl ki biz hekimlerin hastayı iyileştirmeden sorumluysak asayişten sorumlu kişiler de toplumun sağlıklı hayat sürmesinden sorumludur.
Bu işler öyle darbe tiyatrosundan kalma şehirlerin giriş çıkışlarına göstermelik kontrol noktaları koymak ile olmuyor.
Bu noktalar tamamen faso fiso, vatandaşa eziyetten başka bir şey olmadığını tamamen gözdağı amaçlı, ayağınızı denk alın mesajı vermek için tutulduğunu ve hiç bir işe yaramadığını artan suç oranlarına bakınca çok net anlaşılıyor.
Kaldı ki bu kontrol noktaları bazen trafiği öyle bir sıkıştırıyor ki vatandaşımızı isyan noktasına getiriyor.
Günün birinde vatandaş ile polisler çok ciddi şekilde birbirleriyle karşı karşıya gelirse kimse şaşırmasın.
Bu kontrol noktaları tamamen fuzuli ve gereksiz.
Bunlardan Jivkov rejimi koymuştu asimilasyon döneminde vatandaşa gözdağı vermek için.
Bu tür uygulamalar ne kadar “başarılı” olduğunu hep beraber gördük.
Bu tür şeyler vatandaşa vız gelir tırıs gider.
İKTİDAR ISRARLA HATA YAPMAKTA ISRAR EDİYOR: Dünya tarihine bakıldığında uzun süreli iktidarlar zaman içinde mutlak gücü ele geçirir.
Bu olunca da koltukta kalmak için her türlü enstrumanları devreye sokmaya başlarlar.
Önce kitleleri söylemleri ile kendi yanlarında tutarlar.
Daha sonra menfaat karşılığı bunu yapmaya devam ederler.
Ama ipin ucu işte bu noktada kaçar.
Menfaat giren her yerde bütün dengeler bozulur.
Yozlaşma had safhaya ulaşır.
Menfaat ile beslenenler daha fazla istemeye başlar.
Koltuk sahipleri orada oturmaya devam etmek ister ama diğer yandan da onların yerine gelmek isteyenler vardır.
Koltuk sahiplerini oradan aldığınızda küskün kitle yaratırsınız, oturtmaya devam ettirdiğiniz zaman da diğerleri tepki göstermeye başlar hep onları mı koltukta oturtacaksınız diye.
Bu kısır döngü şaşmaz şekilde bütün iktidarlıklarda tecelli eder.
Eninde sonunda iktidar kitlesi ve destek azalmaya başlar.
Destek azaldıkça bu defa iktidarda kalmak için korku enstrumanı devreye sokulur.
Kovuşturmalar , tutuklamalar, baskılar.
İktidarın en büyük hatası da kendilerinden olmayanlara adeta düşman muamelesi yapmalarıdır.
Ama şunun farkında değil iktidar.
Kendi destekçilerinin, kararsızlar dağıtılmadan, %20 ‘ye kadar düşmüş olmalarıdır.
Hadi bir de küçük ortağının %5’ini ekleyelim eder %25 .
%25 ile mi bu millete kendi siyasetinizi dayatacaksınız?
Buna hiç bir toplum izin vermez.
Eninde sonunda çoğunluğun dediği olur.
Yani korku ve baskı ile kalıcı olmak mümkün değildir.
Her şeyden öte her toplumun korku eşiği vardır ve eninde sonunda bu korku eşiği aşılır
Bu durum uygulanan baskı ile doğru orantılıdır.
Baskı arttıkça bir nokta gelir kitleleri hiç bir şey korkutamaz.
Bırakın hapis korkusunu ,belli noktadan sonra ölüm korkusu bile aşılır ve bu olduğunda da bu kitlelerin önüne dıurabilecek bir güç yoktur.
Tarih bu örneklerle doludur.
Bir anda neye uğradıklarını bile anlayamadan yok olup giderler.
Bu kısır bir döngüdür.
Her zaman şaşmaz şekilde tecelli eder.
İKTİDAR GÜVENDİĞİ DAĞLARA KAR YAĞDIĞINI BİZZAT GÖRECEK: Mutlak gücü eline geçiren iktidarlar kendine yakın yapılar oluşturur.
Siyasetçisinden, bürokratına, medyadan iş dünyasına, güvenlik güçlerinden yargıya kadar kendi yapılandırmaları vardır.
Bundan dolayı yıkılmaz ve dokunulmaz oldukları yanılgısına düşerler hep.
Ama tarih boyunca şaşmaz şekilde hep aynı şey olmuştur.
Yer yüzünde her şeyde olduğu gibi;
Başlangıç olan her yerde bir son da vardır.
Allah’ın çizdiği kaderde bu dünyada her şeyin bir başlangıcı ve bir de sonu vardır.
Doğum ve ölüm gibi.
Zamanını sadece Allah bilir ama süresini belirleyen kişilerdir, toplumlardır.
Herkes yaptıklarıyla kendi kaderini kendi çizer.
Bu tür iktidarlar kendilerini yıkılmaz zanneder ama bir anda ne olduğu bile anlamdan yerle bir olurlar.
Bu takdir-i İlahi ile ilgili bir şeydir.
Ama asıl cümbüş yıkılmaz olduklarını zanneden iktidarlar sallanmaya başladıklarında, gemileri su almaya başladığında yaşanır.
Yanlarında oldukları zannetikleri onları ilk satanlar olur.
Gemiyi ilk bunlar terkeder.
Yani en güvendikleri en önce satanlar oluverir.
Hele ki gerek medyada, gerek sanal alemde atıp tutan , mangalda kül bırakmayanlar ilk önce onlar satar nemalandıkları iktidarları.
Her zaman öyle olmuştur.
Kaldı ki avanta için yalakalık yapanlarda duruş diye bir şey olmaz.
Bu tür tipler her zaman daha fazla verenin yanında veya güçlü olanın yanında yer almaya meyillidirler.
Bakın göreceksiniz;
Gün gelecek bunlar birden en büyük Atatürkçü kesilecek başımıza.
Bu durum bürokratlar için de geçerlidir, iş dünyası için de her türlü yandaş için de.
Yani iktidar güvendiği dağlara kar yağacağını bizzat görecek de iş işten geçmiş olacak.
Bu durum dünyanın her yeri için geçerlidir.
Örneğin paralı askerler tutan bazı odaklar gün gelir bizzat bu paralı askerler tarafından satılır.
Çünkü dediğimiz gibi bu tür tipler daha fazla verenin yanında yer alır.
Güvenlik güçleri de belli noktadan sonra halkın yannda yer alır.
Onlar da belli noktadan sonra tercihlerini milletten yana kullanır.
Belli noktadan sonra bir avuç kendi saltanatını kuranlar için halkı ile karşı karşıya gelmek istemezler ve onların yanında yer alırlar.
Bunun en son ve çarpıcı örneği Suriye’de yaşandı.
Esat yıllarca beslediği ve kendi emrinde olan özel muhafız ordusu belli noktadan sonra halk ile beraber hareket etti.
Bu sebepten dolayı 2-3 bin k.çı kırık terörist birkaç günde yönetimi ele geçirmeyi başardı.
Bu durum 1989 yılında Cebel’de başlayan olaylardan sonra bütün demir perde ülkelerin rejimleri yıkılması ile sonuçlanan süreçte de yaşandı.
Kimse söylediklerimizi farklı yerlere çekmeye de çalışmasın.
Bunlar sadece durum tespitidir.
1989 ‘da bizzat şahit olduğumuz şeylerin tespitidir.
Biz diyelim de sonra kimse demedi demesin
MUHAMMET YAKUT OLAYI SÜİKAST MI SIRADAN BİR VAKA MI?: Sedat Peker’den sonra sanal alemde çarpıcı bilgiler paylaşan biriydi Muhammet Yakut.
İktidar erbaplarına yönelik bilgi ve belgelerden bahsediyordu.
Ki bu iddialarının bir çoğu zaman içinde zaten teyit de ediliyordu.
Ancak önceki gün gelen ani ölüm haberi birçok spekülasyonu da beraberinde getirdi.
Yok yabancı servisler işini bitirmiş, yok bizimkiler operasyon yapmış, yok ebesinin körü gibi komplo teorileri havada uçuştu.
Bize göre bu olayda hiç bir nane yok.
Tamamen doğal sebeplerle meydana gelen kalp krizi.
Doğal dediğimiz dışarıdan müdahale olmadığı anlamında.
Aldığı kokain ve sauna ortamı tabi ki predispozan faktörlerdir.
Şayet Bionteck de yaptırdıysa işin tuzu biberi olmuştur.
Birkaç hafta sonra ayrıntılı adli tıp raporu açıklanacakmış.
Orada hiçbir şey çıkmayacaktır.
Yani olay öyle abarta abarta anlatıldığı gibi olmadığını anlatmaya çalışıyoruz, ki anlatıldığı gibi değil de.
Bu konuda ileride tekrar konuşuruz.
İŞLER TERSİNE DÖNDÜ. ARTIK ŞEHİT CENAZELERİNDE İKTİDAR ERBAPLARI İSTENMİYOR: Bir zamanlar şehit cenazelerinde CHP’liler yuhalanıyor, şehit yakınları tarafından katılmaları istenmiyordu.
DEM ile yakınlıktan dolayı.
Şimdi iktidar erbapları şehit cenazelerinde her geçen gün daha sık değişik protestolara maruz kalıyorlar.
Kimse kusura bakmasın da iktidar bu muameleyi fazlasıyla hak ediyor.
Liyakatsiz kişilerin görev başlarına getirmesi, adaletin iktidar yanlılarına işlememesi hepsi bunlar milletimizin nezdinde tepkilere sebep oluyor.
Maden göçer zamanında ve etkili müdahale yapılamaz.
Üstelik sahipleri yandaş olmasından dolayı birçok eksik ve ihmal olmasına rağmen göstermelik bir kaç cezanın dışında hiçbir şey yapılmadığını gören vatandaşımızın öfkesi her geçen gün artıyor.
Aynı durumlar depremde yasşandı, Kartalkaya yangınında yaşandı , Ege bölgesinde çıkan yangınlara eksik ve yetersiz müdahalelerde yaşandı.
En son tamamen ihmal ve tedbirsizlik sonucu şehit olan 12 askerimiz olayında yaşandı.
Hepsi bu olaylar insanımızın öfkesini de tepkisini de gün geçtikçe arttırıyor.
Ki bunlar iktidar için hayra alamet işaretler değil.
Ne demek istediğimizi bu akılla devam ederlerse çok net görecekler.
ZEYNEP SÖNMEZ BASKIYI KALDIRAMADI:Zeynep Sönmez tarihimizde ilk defa Wimbledon’da 3.tura çıkan tenisçimiz oldu.
Yetenekli olmasının yanısıra yüksek özgüveni sayesinde maçlarını kazanmayı başardı.
Ancak tenisin en önemli turnuvasında baskıyı daha fazla kaldıramadı ve Rus rakibine mağlup oldu.
Oysa çok rahat kazanabileceği rakip vardı karşısında.
Maçı başabaş, hatta zaman zaman üstün oynamasına rağmen karar puanlarında gereksiz heyecan yaptı ve basit hatalarla puanları rakibine verdi.
Ama olsun.
Yaşı daha genç.
Bu şekilde devam ettiği sürece çok daha büyük başarılar elde edeceğinden şüphemiz yok.
Arkadan gelecek olanlara da bu spor dalında rehber olacaktır.
ALCARAZ DA LAF DİNLEMİŞ: Alcaraz tartışmasız bu jenerasyonun en yetenekli tenisçisi.
Kazandığı maçları kendisi kazanıyor ama kaybettiği maçları da kendisi kaybediyor, rakibi kazanmıyor.
Yani oynadığı maçları kendi tayin ediyor.
En büyük sıkıntılarından biri puanları gereksiz aceleci force etmesidir.
Hemen winner’a gitmek istiyor.
Oyunu sete çevirip adeta rakibe hata yapma fırsatı vermiyor.
Bu konuda birçok kez yazmıştık bu anlayışını dengeye oturtması gerektiğini.
Nihayet bu konuda belli adımlar attığını görüyoruz bu turnuvada.
Hemen yüklenmiyor puan almak için.
Gerektiği zaman oyunu sete çevirip rakibin hatasını beklemeye başladığını gördük.
En bariz örneği Cameron Norrie karşısında gördük.
Zaman zaman oyunu sete çevirip rakibinin hata yapmasını bekledi.
Nitekim ona karşı oynadığı maçta en az basit hata yaptığı maçlardan biri oldu ve akabinde en rahat kazandığı maç oldu.
GRİGOR DİMİTROV HAYATININ MAÇINDA ŞANSIZLIK YAŞADI: Bulgar tenisçi Grigor Dimitrov şüphesiz son derece yetenekli bir tenisçi.
Nitekim kariyerinin başında oynadığı stilden dolayı efsane Federer’in veliahtı olarak da gösteriliyordu.
Ancak tenis gibi bireysel sporlarda en az yetenek kadar mental dayanıklılık da önemli.
Bu konuda Dimitrov kendini bir türlü geliştiremedi ve orta halli bir tenisçiden öteye geçemedi.
Ancak bu son Wimbledon turnuvasındaki performansı ile kalitesini gösterdi.
3.turda dünya bir numarası Sinner’e karşı inanılmaz oynadı ve setlerde 2:0 öne geçmeyi de başardı.
Ancak 3.sette yine üstün oynarken onumuzundan sakatlandı ve maçı yarıda bırakmak zorunda kaldı.
Oysa bu maç kariyer maçı olabilirdi.
Çünkü gerçekten Sinner’den çok daha üstün oynuyordu ve turnuvanın favorilerinden birini daha 3.turda elemek üzereydi.
Ama partiden partiye koşarsan, kadın kız peşinden koşarsan olacağı budur.
Hayatının maçını ıskalarsın.
Son zamanlarda oynadığı maçların neredeyse %90’nını sakatlık sebebiyle yarıda bırakmak zorunda kalması bunun işareti.
Aktif tenis hayatının son demlerini yaşarken kendine biraz dikkat etmesi gerekiyordu.
Tenisi bırakınca bol bol eğlenceye verebilirdi kendini.
Bu konuda Djokovic’ten örnek alması lazım.
Sonuç olarak kendine yazık etti.
Adeta terminatör gibi rakiplerini darmadağın eden Dünya bir numarasını çok rahat eleyebilecek oyun oynarken sakatlanarak bırakmış olması ve tenis hayatının en büyük başarılarından birini elde etmek üzereyken bunun yaşanması ibretlik bir olay aslında.
Kendine dikkat etme , sonra gözyaşları ile hayatının fırsatını kaçırdım diye üzülmenin faydası yok.
TENİS DÜNYASI YENİ BİR YILDIZ DAHA KAZANIYOR: Bu hafta sadece tenis yazıyoruz ama sadece tenis değil, tüm spor dünyasının en önemli organizasyonlarından biri olan Wimbledon oynanıyor.
Hak ettiği saygıyı göstermek lazım.
Sinner ve Musetti’den sonra İtalyanlar tenis dünyasına bir top tenisçi daha verecek anlaşılan.
Flavio Cobolli.
Hem yetenekli,hem özgüvenli.
Daha 23 yaşında ama Wimbledon’da önemli zaferler elde ederek elit tenisçilerin arasına girme deklarasyonu yapmış oldu.
Çeyrek finalde Djokovic’e elendi ancak maçı başa baş götürdü ve gelecek için güçlü mesajlar verdi.
Takip edilmesi gereken bir oyuncu.