Misyongazetesi.com

  • Home
  • Misyongazetesi.com

Misyongazetesi.com Niyetimiz; Özgür ve bağımsız bir gazete çıkarmak. Onu uzun yıllar yaşatmak. Konumuz; Bulgaristan'daki Türk Topluluğu ve dışarıda oluşan bunun diasporası.

09/07/2025

GÜNDEM VE GERÇEK-09.07.2025 ÇARŞAMBA

GÜNÜN SÖZÜ:

“Çektirilen acı havada asılı kalmaz.Çektirenin başına düşer. Sabret” - Hz.Mevlana

BAŞLIKLAR:

-ÖZGÜR ÖZEL NİHAYET LAF DİNLEMİŞ
-DEVLET VATANDAŞINI KORUYAMAZ OLMUŞ
-İKTİDAR ISRARLA HATA YAPMAKTA ISRAR EDİYOR
-İKTİDAR GÜVENDİĞİ DAĞLARA KAR YAĞDIĞINI BİZZAT GÖRECEK
-MUHAMMET YAKUT OLAYI SÜİKAST MI SIRADAN BİR VAKA MI?
-İŞLER TERSİNE DÖNDÜ. ARTIK ŞEHİT CENAZELERİNDE İKTİDAR ERBAPLARI İSTENMİYOR
-ZEYNEP SÖNMEZ BASKIYI KALDIRAMADI
-ALCARAZ DA LAF DİNLEMİŞ
-GRİGOR DİMİTROV HAYATININ MAÇINDA ŞANSIZLIK YAŞADI
-TENİS DÜNYASI YENİ BİR YILDIZ DAHA KAZANIYOR

ÖZGÜR ÖZEL NİHAYET LAF DİNLEMİŞ: Özgür Özel öteden beri iktidarı erken seçime davet edip duruyordu.
Biz ise erken seçim değil, asıl yapması gereken iktidarı istifaya davet etmesi gerektiğini söylüyorduk ısrarla.
Bunu milletimizin önünde ısrarla söyleyip, her ortamda bunu söylem haline getirilmesi gerektiğine vurgu yapıyorduk.
Çünkü bu olduğunda her ortamda, her toplantıda, her etkinlikte bu dile getirilmeye başladığında bu kar topu gibi yayılacağını iddia etmiştik.
Ve son zamanlarda Özgür Özel nihayet bunun önemini anlamış olacak ki son mitinglerinde katılımcılara bu yönde sloganlar attırmaya başladı.

Ama bundan öte asıl iktidarı nasıl mağlup edeceğini anlamış olacak ki o yöntemi de dile getirmeye başladı.
Zamanlama konusunda da kendileri karar vereceğini söylemeye başladı.
Bu doğru bir yaklaşım.
Çünkü burada başarı konusunda zamanlama en önemli unsur.
Öyle fırsatlar da yok değildi ama ıskalamışlardı.
Bu konuda da yakalanan momentumları kullanamadığını yazmıştık.

DEVLET VATANDAŞINI KORUYAMAZ OLMUŞ: Daha doğrusu mevcut iktidar demek lazım.
Bunu biz söylemiyoruz.
İstatistiklerde bu açıkça görülebiliyor.
Bütün suçlarda artış ve hapishanelerin dolup taşması her şeyi net olarak ortaya koyuyor zaten.
Çünkü devlet kurum ve kuruluşlar kendi yandaşımızı yerleştireceğiz diye buralar liyakatsiz kişilerle doldu taştı.
Bu durum da hayatımızın olağan akışına her geçen gün daha hissedilir şekilde yansıyor.
Sağlıktan eğitime , ekonomiden iş dünyasına her alanda olumsuzluklara şahit oluyoruz.
Milletimizi olumsuz etkileyen en önemli alanlardan biri asayiş.
Her türlü suç oranlarında büyük artış yaşanıyor.
Bu durumu tespit etmek de son derece kolay.
Hapishaneler zaten suçlularla dolup taşıyor da her gün güvenlik birimlerine mağduriyet şikayetleri yağıyor.
Hırsızlık, gasp, uyuşturucu, dolandırıcılık , yasadışı bahis ve oyunlar her geçen gün daha da artan suç oranları.

En çok artan suçların arasında belki de dolandırıcılık geliyor.
Ülkemizde neredeyse dolandırılmayan veya dolandırılmaya teşebbüs edilen kimse kalmadı.
Biz de benzer olaylar yaşadık.
Geçen hafta birileri yurtdışı bağlantılı kredi kartımızdan 100 000 dolar çekmeye teşebbüs etti.
Başarısız olunca bu defa birkaç gün sonra güya hakkımızda şüpheli para transferleri ile ilgili soruşturma olduğu iddiasıyla istihbarattan olduklarını iddia eden tipler tarafından arandık.
Klasik korkutma girişi yaparak ne kadar başımızın belada olduğunu ballandıra ballandıra daha da korku salmak için anlattılar da anlattılar.
Biz de numarayı yemiş gibi yaparak oyunu bir müddet devam ettirdik.
Sonra sıkılınca doğrudan bunlara bu “beladan” kurtulmak için ne kadar istediklerini söyleyince bunlar afalladı.
Bizim tarafımızdan bunu beklemiyorlardı herhalde.
Bu tipler belli meblağ karşılığı bu sorunu çözeceklerini kendileri teklif eder genelde.
Böyle beklenmedik çıkış yapınca şaşkınlıktan ne diyeceklerini bulamamış olacaklar ki daha sonra ararız bahanesiyle kapattılar.

Bizim burada üzerine vurgu yapmak istediğimiz konu bu tipler insanımızın detaylı kişisel bilgilerine nasıl ulaşabildikleridir.
Çünkü hakkımızda , kimlik dahil epey bilgi sahibi oldukları belliydi.
Hakkınızda ayrıntılar verince belli ki birçok vatandaşımız bundan etkilenerek tuzaklarına düşüyor.
Özellikle emeklilerimiz çok kolay etki altına alınabilirler, ki alındıkları ve dolandırıldıklarını sık sık duyuyoruz.
Bu dolandırıcılıkta patlama yaşanması tamamen ilgili kurumların eksikliğidir.
Nasıl ki biz hekimlerin hastayı iyileştirmeden sorumluysak asayişten sorumlu kişiler de toplumun sağlıklı hayat sürmesinden sorumludur.

Bu işler öyle darbe tiyatrosundan kalma şehirlerin giriş çıkışlarına göstermelik kontrol noktaları koymak ile olmuyor.
Bu noktalar tamamen faso fiso, vatandaşa eziyetten başka bir şey olmadığını tamamen gözdağı amaçlı, ayağınızı denk alın mesajı vermek için tutulduğunu ve hiç bir işe yaramadığını artan suç oranlarına bakınca çok net anlaşılıyor.
Kaldı ki bu kontrol noktaları bazen trafiği öyle bir sıkıştırıyor ki vatandaşımızı isyan noktasına getiriyor.
Günün birinde vatandaş ile polisler çok ciddi şekilde birbirleriyle karşı karşıya gelirse kimse şaşırmasın.
Bu kontrol noktaları tamamen fuzuli ve gereksiz.
Bunlardan Jivkov rejimi koymuştu asimilasyon döneminde vatandaşa gözdağı vermek için.
Bu tür uygulamalar ne kadar “başarılı” olduğunu hep beraber gördük.
Bu tür şeyler vatandaşa vız gelir tırıs gider.

İKTİDAR ISRARLA HATA YAPMAKTA ISRAR EDİYOR: Dünya tarihine bakıldığında uzun süreli iktidarlar zaman içinde mutlak gücü ele geçirir.
Bu olunca da koltukta kalmak için her türlü enstrumanları devreye sokmaya başlarlar.
Önce kitleleri söylemleri ile kendi yanlarında tutarlar.
Daha sonra menfaat karşılığı bunu yapmaya devam ederler.
Ama ipin ucu işte bu noktada kaçar.
Menfaat giren her yerde bütün dengeler bozulur.
Yozlaşma had safhaya ulaşır.
Menfaat ile beslenenler daha fazla istemeye başlar.
Koltuk sahipleri orada oturmaya devam etmek ister ama diğer yandan da onların yerine gelmek isteyenler vardır.
Koltuk sahiplerini oradan aldığınızda küskün kitle yaratırsınız, oturtmaya devam ettirdiğiniz zaman da diğerleri tepki göstermeye başlar hep onları mı koltukta oturtacaksınız diye.
Bu kısır döngü şaşmaz şekilde bütün iktidarlıklarda tecelli eder.

Eninde sonunda iktidar kitlesi ve destek azalmaya başlar.
Destek azaldıkça bu defa iktidarda kalmak için korku enstrumanı devreye sokulur.
Kovuşturmalar , tutuklamalar, baskılar.
İktidarın en büyük hatası da kendilerinden olmayanlara adeta düşman muamelesi yapmalarıdır.
Ama şunun farkında değil iktidar.
Kendi destekçilerinin, kararsızlar dağıtılmadan, %20 ‘ye kadar düşmüş olmalarıdır.
Hadi bir de küçük ortağının %5’ini ekleyelim eder %25 .
%25 ile mi bu millete kendi siyasetinizi dayatacaksınız?
Buna hiç bir toplum izin vermez.
Eninde sonunda çoğunluğun dediği olur.
Yani korku ve baskı ile kalıcı olmak mümkün değildir.
Her şeyden öte her toplumun korku eşiği vardır ve eninde sonunda bu korku eşiği aşılır
Bu durum uygulanan baskı ile doğru orantılıdır.
Baskı arttıkça bir nokta gelir kitleleri hiç bir şey korkutamaz.
Bırakın hapis korkusunu ,belli noktadan sonra ölüm korkusu bile aşılır ve bu olduğunda da bu kitlelerin önüne dıurabilecek bir güç yoktur.
Tarih bu örneklerle doludur.
Bir anda neye uğradıklarını bile anlayamadan yok olup giderler.
Bu kısır bir döngüdür.
Her zaman şaşmaz şekilde tecelli eder.

İKTİDAR GÜVENDİĞİ DAĞLARA KAR YAĞDIĞINI BİZZAT GÖRECEK: Mutlak gücü eline geçiren iktidarlar kendine yakın yapılar oluşturur.
Siyasetçisinden, bürokratına, medyadan iş dünyasına, güvenlik güçlerinden yargıya kadar kendi yapılandırmaları vardır.
Bundan dolayı yıkılmaz ve dokunulmaz oldukları yanılgısına düşerler hep.
Ama tarih boyunca şaşmaz şekilde hep aynı şey olmuştur.
Yer yüzünde her şeyde olduğu gibi;
Başlangıç olan her yerde bir son da vardır.
Allah’ın çizdiği kaderde bu dünyada her şeyin bir başlangıcı ve bir de sonu vardır.
Doğum ve ölüm gibi.
Zamanını sadece Allah bilir ama süresini belirleyen kişilerdir, toplumlardır.
Herkes yaptıklarıyla kendi kaderini kendi çizer.
Bu tür iktidarlar kendilerini yıkılmaz zanneder ama bir anda ne olduğu bile anlamdan yerle bir olurlar.
Bu takdir-i İlahi ile ilgili bir şeydir.

Ama asıl cümbüş yıkılmaz olduklarını zanneden iktidarlar sallanmaya başladıklarında, gemileri su almaya başladığında yaşanır.
Yanlarında oldukları zannetikleri onları ilk satanlar olur.
Gemiyi ilk bunlar terkeder.
Yani en güvendikleri en önce satanlar oluverir.

Hele ki gerek medyada, gerek sanal alemde atıp tutan , mangalda kül bırakmayanlar ilk önce onlar satar nemalandıkları iktidarları.
Her zaman öyle olmuştur.
Kaldı ki avanta için yalakalık yapanlarda duruş diye bir şey olmaz.
Bu tür tipler her zaman daha fazla verenin yanında veya güçlü olanın yanında yer almaya meyillidirler.
Bakın göreceksiniz;
Gün gelecek bunlar birden en büyük Atatürkçü kesilecek başımıza.
Bu durum bürokratlar için de geçerlidir, iş dünyası için de her türlü yandaş için de.
Yani iktidar güvendiği dağlara kar yağacağını bizzat görecek de iş işten geçmiş olacak.
Bu durum dünyanın her yeri için geçerlidir.
Örneğin paralı askerler tutan bazı odaklar gün gelir bizzat bu paralı askerler tarafından satılır.
Çünkü dediğimiz gibi bu tür tipler daha fazla verenin yanında yer alır.

Güvenlik güçleri de belli noktadan sonra halkın yannda yer alır.
Onlar da belli noktadan sonra tercihlerini milletten yana kullanır.
Belli noktadan sonra bir avuç kendi saltanatını kuranlar için halkı ile karşı karşıya gelmek istemezler ve onların yanında yer alırlar.
Bunun en son ve çarpıcı örneği Suriye’de yaşandı.
Esat yıllarca beslediği ve kendi emrinde olan özel muhafız ordusu belli noktadan sonra halk ile beraber hareket etti.
Bu sebepten dolayı 2-3 bin k.çı kırık terörist birkaç günde yönetimi ele geçirmeyi başardı.
Bu durum 1989 yılında Cebel’de başlayan olaylardan sonra bütün demir perde ülkelerin rejimleri yıkılması ile sonuçlanan süreçte de yaşandı.

Kimse söylediklerimizi farklı yerlere çekmeye de çalışmasın.
Bunlar sadece durum tespitidir.
1989 ‘da bizzat şahit olduğumuz şeylerin tespitidir.
Biz diyelim de sonra kimse demedi demesin

MUHAMMET YAKUT OLAYI SÜİKAST MI SIRADAN BİR VAKA MI?: Sedat Peker’den sonra sanal alemde çarpıcı bilgiler paylaşan biriydi Muhammet Yakut.
İktidar erbaplarına yönelik bilgi ve belgelerden bahsediyordu.
Ki bu iddialarının bir çoğu zaman içinde zaten teyit de ediliyordu.
Ancak önceki gün gelen ani ölüm haberi birçok spekülasyonu da beraberinde getirdi.
Yok yabancı servisler işini bitirmiş, yok bizimkiler operasyon yapmış, yok ebesinin körü gibi komplo teorileri havada uçuştu.
Bize göre bu olayda hiç bir nane yok.
Tamamen doğal sebeplerle meydana gelen kalp krizi.
Doğal dediğimiz dışarıdan müdahale olmadığı anlamında.
Aldığı kokain ve sauna ortamı tabi ki predispozan faktörlerdir.
Şayet Bionteck de yaptırdıysa işin tuzu biberi olmuştur.
Birkaç hafta sonra ayrıntılı adli tıp raporu açıklanacakmış.
Orada hiçbir şey çıkmayacaktır.
Yani olay öyle abarta abarta anlatıldığı gibi olmadığını anlatmaya çalışıyoruz, ki anlatıldığı gibi değil de.
Bu konuda ileride tekrar konuşuruz.

İŞLER TERSİNE DÖNDÜ. ARTIK ŞEHİT CENAZELERİNDE İKTİDAR ERBAPLARI İSTENMİYOR: Bir zamanlar şehit cenazelerinde CHP’liler yuhalanıyor, şehit yakınları tarafından katılmaları istenmiyordu.
DEM ile yakınlıktan dolayı.
Şimdi iktidar erbapları şehit cenazelerinde her geçen gün daha sık değişik protestolara maruz kalıyorlar.
Kimse kusura bakmasın da iktidar bu muameleyi fazlasıyla hak ediyor.
Liyakatsiz kişilerin görev başlarına getirmesi, adaletin iktidar yanlılarına işlememesi hepsi bunlar milletimizin nezdinde tepkilere sebep oluyor.
Maden göçer zamanında ve etkili müdahale yapılamaz.
Üstelik sahipleri yandaş olmasından dolayı birçok eksik ve ihmal olmasına rağmen göstermelik bir kaç cezanın dışında hiçbir şey yapılmadığını gören vatandaşımızın öfkesi her geçen gün artıyor.
Aynı durumlar depremde yasşandı, Kartalkaya yangınında yaşandı , Ege bölgesinde çıkan yangınlara eksik ve yetersiz müdahalelerde yaşandı.
En son tamamen ihmal ve tedbirsizlik sonucu şehit olan 12 askerimiz olayında yaşandı.
Hepsi bu olaylar insanımızın öfkesini de tepkisini de gün geçtikçe arttırıyor.
Ki bunlar iktidar için hayra alamet işaretler değil.
Ne demek istediğimizi bu akılla devam ederlerse çok net görecekler.

ZEYNEP SÖNMEZ BASKIYI KALDIRAMADI:Zeynep Sönmez tarihimizde ilk defa Wimbledon’da 3.tura çıkan tenisçimiz oldu.
Yetenekli olmasının yanısıra yüksek özgüveni sayesinde maçlarını kazanmayı başardı.
Ancak tenisin en önemli turnuvasında baskıyı daha fazla kaldıramadı ve Rus rakibine mağlup oldu.
Oysa çok rahat kazanabileceği rakip vardı karşısında.
Maçı başabaş, hatta zaman zaman üstün oynamasına rağmen karar puanlarında gereksiz heyecan yaptı ve basit hatalarla puanları rakibine verdi.
Ama olsun.
Yaşı daha genç.
Bu şekilde devam ettiği sürece çok daha büyük başarılar elde edeceğinden şüphemiz yok.
Arkadan gelecek olanlara da bu spor dalında rehber olacaktır.

ALCARAZ DA LAF DİNLEMİŞ: Alcaraz tartışmasız bu jenerasyonun en yetenekli tenisçisi.
Kazandığı maçları kendisi kazanıyor ama kaybettiği maçları da kendisi kaybediyor, rakibi kazanmıyor.
Yani oynadığı maçları kendi tayin ediyor.
En büyük sıkıntılarından biri puanları gereksiz aceleci force etmesidir.
Hemen winner’a gitmek istiyor.
Oyunu sete çevirip adeta rakibe hata yapma fırsatı vermiyor.
Bu konuda birçok kez yazmıştık bu anlayışını dengeye oturtması gerektiğini.
Nihayet bu konuda belli adımlar attığını görüyoruz bu turnuvada.
Hemen yüklenmiyor puan almak için.
Gerektiği zaman oyunu sete çevirip rakibin hatasını beklemeye başladığını gördük.
En bariz örneği Cameron Norrie karşısında gördük.
Zaman zaman oyunu sete çevirip rakibinin hata yapmasını bekledi.
Nitekim ona karşı oynadığı maçta en az basit hata yaptığı maçlardan biri oldu ve akabinde en rahat kazandığı maç oldu.

GRİGOR DİMİTROV HAYATININ MAÇINDA ŞANSIZLIK YAŞADI: Bulgar tenisçi Grigor Dimitrov şüphesiz son derece yetenekli bir tenisçi.
Nitekim kariyerinin başında oynadığı stilden dolayı efsane Federer’in veliahtı olarak da gösteriliyordu.
Ancak tenis gibi bireysel sporlarda en az yetenek kadar mental dayanıklılık da önemli.
Bu konuda Dimitrov kendini bir türlü geliştiremedi ve orta halli bir tenisçiden öteye geçemedi.
Ancak bu son Wimbledon turnuvasındaki performansı ile kalitesini gösterdi.
3.turda dünya bir numarası Sinner’e karşı inanılmaz oynadı ve setlerde 2:0 öne geçmeyi de başardı.
Ancak 3.sette yine üstün oynarken onumuzundan sakatlandı ve maçı yarıda bırakmak zorunda kaldı.
Oysa bu maç kariyer maçı olabilirdi.
Çünkü gerçekten Sinner’den çok daha üstün oynuyordu ve turnuvanın favorilerinden birini daha 3.turda elemek üzereydi.

Ama partiden partiye koşarsan, kadın kız peşinden koşarsan olacağı budur.
Hayatının maçını ıskalarsın.
Son zamanlarda oynadığı maçların neredeyse %90’nını sakatlık sebebiyle yarıda bırakmak zorunda kalması bunun işareti.
Aktif tenis hayatının son demlerini yaşarken kendine biraz dikkat etmesi gerekiyordu.
Tenisi bırakınca bol bol eğlenceye verebilirdi kendini.
Bu konuda Djokovic’ten örnek alması lazım.

Sonuç olarak kendine yazık etti.
Adeta terminatör gibi rakiplerini darmadağın eden Dünya bir numarasını çok rahat eleyebilecek oyun oynarken sakatlanarak bırakmış olması ve tenis hayatının en büyük başarılarından birini elde etmek üzereyken bunun yaşanması ibretlik bir olay aslında.
Kendine dikkat etme , sonra gözyaşları ile hayatının fırsatını kaçırdım diye üzülmenin faydası yok.

TENİS DÜNYASI YENİ BİR YILDIZ DAHA KAZANIYOR: Bu hafta sadece tenis yazıyoruz ama sadece tenis değil, tüm spor dünyasının en önemli organizasyonlarından biri olan Wimbledon oynanıyor.
Hak ettiği saygıyı göstermek lazım.
Sinner ve Musetti’den sonra İtalyanlar tenis dünyasına bir top tenisçi daha verecek anlaşılan.
Flavio Cobolli.
Hem yetenekli,hem özgüvenli.
Daha 23 yaşında ama Wimbledon’da önemli zaferler elde ederek elit tenisçilerin arasına girme deklarasyonu yapmış oldu.
Çeyrek finalde Djokovic’e elendi ancak maçı başa baş götürdü ve gelecek için güçlü mesajlar verdi.
Takip edilmesi gereken bir oyuncu.

02/07/2025

GÜNDEM VE GERÇEK-02.07.2025 ÇARŞAMBA

GÜNÜN SÖZÜ:

“İnsanları doğru yola çağıran kimseye, kendisine uyanların sevabı gibi sevap verilir. Başkalarını sapıklığa çağıran kimseye de, kendisine uyanların günahı gibi günah verilir” - Müslim 4831

BAŞLIKLAR:

- KURULTAY DAVASI ASLINDA CHP’NİN LEHİNE OLACAK
-DİYANETİN SON CUMA HUTBESİ DE HEDEFLENENİN DIŞINDA TERS TEPEREK BİRE BİR İKTİDARI TARİF ETTİ
-“ŞERİAT YOLUNDA HER ŞEY MÜBAHTIR” SÖZÜ HAKİKAT MI, DİN İSTİSMARININ DİBİ Mİ?
-AZGINLIĞIN KAÇINILMAZ SONU
-TENİSİN NİRVANASI WİMBLEDON BAŞLADI DA BU YILKİ TURNUVANIN BİZİM İÇİN ÖNEMİ NE OLDU?

KURULTAY DAVASI ASLINDA CHP’NİN LEHİNE OLACAK: İktidar giderek güçlenen CHP’yi yıpratmak için uydurma sebeplerle Kurultay’ı tartışmalı hale getirme gayreti içinde.
Bu amacı doğrultusunda parti içinde bazı hizipçileri de kullanıyor.
Ama iktidarın beklentilerinin aksine bu durum aslında CHP’nin işine gelecek.
Bu süreçten daha da güçlenmiş olarak çıkacaklar.
Sebebi basit.
Bu süreç CHP’ye kendi içinde arınma fırsatı, kendi “bağırsak temizliği” yapma imkanı verecek.
Son yıllarda parti içine çöreklenen ve kuruluş ayarlarından, Atatürk çizgisinden sapmasına vesile olan bozguncu ve hizipçilerden kurtulmak için bulunmaz fırsat sundu CHP’ye bu Kurultay davası.
Yani iktidar bir hata daha yaptı.
CHP’yi yıpratayım derken bu dava süreci onları daha da güçlenmiş olarak çıkaracak karşılarına.
Mevcut siyasi ortamda böyle bir hamle yapmak tam bir akıl tutulması olduğunu akıl edemiyor anlaşılan iktidar erbapları.
Normal şartlarda böyle bir hamle muhalefetin içinde belli tartışmalara ve ayrışmalara sebep olabilirdi ama şu anki konjonktürde bırakın CHP içindeki kitleyi milletimizin en az %70’i bu iktidarı istemiyor ve bu duygular onları iktidar karşıtı cephede birleştiriyorken ana muhalefet partisini karıştırma niyeti tam bir enayiliktir.
Ama neydi ?
O’nun yolundan çıkanlara Allah noksan akıl verir ve hata üstüne hata yaptırırdı dimi?

DİYANETİN SON CUMA HUTBESİ DE HEDEFLENENİN DIŞINDA TERS TEPEREK BİRE BİR İKTİDARI TARİF ETTİ: Cuma hutbelerinde Diyanet zaman zaman iktidarın işine gelen hutbeler veriyor.
Milletimize örtülü, bazı subliminal mesajlar veriliyor.
Son Cuma hutbesinde de böyle bir teşebbüste bulunuldu da etkisi tam tersine oldu.
Operasyonlar yapılan CHP belediyelerine atfen mesajlar verilmeye çalışıldı ancak söylenenler bire bir iktidarı tarif etti.
Kamu malı ile ilgili hutbede bire bir , alenen iktidar hedef yapıldı.
Söyelen her şey milimi milimine iktidara uydu.
Maliyetinden 5-10 misli daha yüksek fiyatlara yapılan “Yap-İşlet- Devret” projelerinden, 5-6 yerden haksız ve haram maaş alan birçok kamu görevlilerine kadar her şey iktidarı tarif etti.
Sayısız örnek sıralanabilir.
Ama bizim asıl vurgu yapmak istediğimiz mesele bu haksız paraları kabul edenlerdir.
Hiçbir şekilde hak edilmeyen 5-6 maaş alanların dikkatini çekmek istiyoruz.
Haksız olduğunu bile bile, bu milletin parasını haksız yere aldıklarını bile bile bunu kabul etmeleri altından kalkamayacakları, zamanı gelince ne bu dünyada, ne ahirette hesabını veremeyecekleri sonuçlara sebep olacaklar
Bir de sorsanız bunlar dindarlık abidesi.
Ama buradan bunları uyaralım:
Haksız yere aldıkları bu kul hakkı olan hurmalar gün gelecek misli misli onların bir yerlerini tırmalayacaklar.
O gün geldiğinde de;
“Keşke şu olsaydı da , bu olsaydı da bunu yapmasaydık “ diye feryatları yükselecek ama sonraki pişmanlık fayda etmeyecek.
Hele ki Ahiretteki pişmanlığın hiç faydası olmayacak.
Biz diyelim de.
Sonra kimse demedi demesin!

“ŞERİAT YOLUNDA HER ŞEY MÜBAHTIR” SÖZÜ HAKİKAT MI, DİN İSTİSMARININ DİBİ Mİ?: Bu söz aslında Machiavelli ‘nin “Amaca giden her yol mübahtır” sözünden esinlenerek söylenmiş bir sözdür.
Aslında sözü söyleyen Machiavelli de değil.
Yanlış hatırlamıyorsak bunu ilk söyleyen Ovidius ama konumuz bu değil.

Başlıktaki söz tabi ki saçmalığın dibidir.
Neymiş?
Şeriat yolunda her şey mübahmış.
Hırsızlık da yapılabilirmiş, içki de içilebilirmiş, her türlü harama da bulaşılabilirmiş.
Böyle bir söz ancak dini istismar edenler söyleyebilir.
Din adına her şey yapılabilirmiş.
Bu tür din bezirganları bunu savaş dönemlerinde ganimet ile kıyaslamaya kalkışıyor daha inandırıcı olmaları için.
Oysa bunlar birbirinden çok farklı şeyler.
Birbirleriyle alakası yok.
Dinimizde öyle bir saçmalık yok.
Haram haramdır.
Bunun bahanesi olamaz.
Siz hangi Peygamberimizi bu uğurda haram işlediğini veya işlemeye teşvik ettiğini duydunuz.
Veya hırsızlık, veya kul hakkı yemek gibi haram işleyerek mağdur edilen kişi güya din adına haram işleyen kişiden çok daha dindar ve Allah’a yakın olursa o zaman ne olacak?
Bu tür yaklaşımlar düpedüz dini istismar ederek kendi çıkarları için kullananların uydurdukları saçmalıklardır.
Siz siz olun bu tür saçmalıklara kanıp bu yollara düşmeyin zira sonraki pişmanlık fayda etmeyecek.
Bu şeytani yöntemleri feto şarlatının yanındakiler kullanırdı.
Mürid kafalamak için gerekirse içki de içerlerdi, kul hakkı da yiyorlardı her türlü ahlaksızlığı da yaparlardı.
Sorsanız bunu din adına yaptıklarını söylüyorlardı.
Sonucu hep beraber gördük.
Hepsi yerle bir oldu.

Her şeyin ötesinde kimin haklı kimin haksız olduğunu anlamak son derece kolay.
Bu tür sözleri ileri sürenlerin suratlarına bakmanız yeterli.
Bu saçmalıkları savunanların yüzlerinde nur diye bir şey olmadığını göreceksin.
Bu ne mi demek?
Allah’ın yolundan çıkmışlar demek.
Feto şarlatanının sona doğru yaklaştıkça yüzünde nurdan eser kalmamıştı.
Giderek daha fazla onun suretine benzeyen aklınıza gelen başka biri var mı?
Anladınız siz onu?

AZGINLIĞIN KAÇINILMAZ SONU: Bu sene turizm sezonu beklentilerin çok çok altında kalacağı artık iyice belli oldu.
Yaz sezonunun neredeyse yarısına geldik ve doluluk oranları hiç olmadığı kadar düşük seyretmeye devam ediyor.
Bu saatten sonra da bu tablonun değişmesi çok mümkün değil.
Ama turizm sektöründe faaliyet gösterenler bunu sapına kadar hak ettiler.
Son yıllarda sapkınlık derecesine kadar azgınlaştılar.
Verilen hizmet ve ürün fiyatlarından , ahlaksızlığa varan şov ve gösterilere kadar müşterilerin uzaklaşmasına sebep oldular.
Hiç kimse de anormal yüksek fiyatları serbest ekonomi piyasası veya “arz talep” denklemi ile geçiştirmeye çalışmasın.
Bu anormal yüksek fiyatlar serbest piyasa ile alakası yok.
Tamamen azgınlık ve cahillik ile alakalı bir şey.
Bu duruma her geçen yıl hızla düşen esnaf kalitesi de eklenince sonuç da kaçınılmaz oluyor.
Özellikle bu iktidar döneminde kaliteli ve işinin hakkını veren esnafın yerine ne idiği belirsiz , abuk subuk tipler geçince ortaya bu tablo çıktı.
Her türlü şantaj ve baskı ile ahlaklı ve dürüst esnafın işletmelerine adeta çöken, çivi bile çakılması yasak, SİT alanlarına gelişi güzel yapılan tesisler , hepsi bunların toplamı göz göre göre bu sonucu getirdi.
Bunun baş sorumlusu tabi ki icra gücünü elinde bulunduran yani iktidarın kendisidir.
Turizm sadece o bölgeleri ilgilendiren basit bir sektör değildir.
Ülke ekonomisine doğrudan etkisi olan bir sektördür.
Bundan dolayı buralardan iyi sonuç alınması iyi yönetilmesinden geçer.
Belli kurallar çerçevesinde değil de , herkes işlerini bildiği gibi halletmesi neticesinde geldi kaçınılmaz olan.
Bu durumu öngöremeyen ve zamanında gerekli tedbirleri alamayan iktidar fiyasko ile sonuçlanacak türizm sezonunun baş sorumlusudur.

TENİSİN NİRVANASI WİMBLEDON BAŞLADI DA BU YILKİ TURNUVANIN BİZİM İÇİN ÖNEMİ NE OLDU?: Tenis dünyasının kuşkusuz en prestijli turnuvası Wimbledon.
Yıl içinde dört Grand Slam oynanıyor ama bunların arasında en önemli olanı ve bu Slam’lerin tacı Wimbledon.
Bu turnuvayı kazanmak her tenisçinin en önemli rüyasıdır.
Bu sene de en büyük favori Alcaraz.
Sinner ve bir yere kadar veteran Djokovic ona rakip olabilecekler arasında gösterilebilir.
Çok anormal sürpriz olmazsa, yani zaman zaman olduğu gibi Alcaraz herhangi bir rakibine karşı kendi kendini mağlup etmezse, ki bunun emarelerini daha ilk turda Fognini’ye karşı gördük, finalin adın Roland Garros’ta olduğu gibi Alcaraz- Sinner olur.
Bu yılki turnuvanın bizim açımızdan önemi tenisçimiz Zeynep Sönmez’in 2.tura yükselmesi oldu.
Bunu başaran ilk Türk bayan tenisçi olması ayrıca önem taşıyor.
Geçen yıl Kasım ayında ilk WTA turnuvasını da kazanmıştı.

Tenis gibi mental dayanıklılığın üst düzeyde olması gereken bir sporda müthiş özgüvenle oynayıp rakibini elemesi ayrıca mutluluk verici.
Millet olarak artık komplekslerimizden kurtulma vaktimiz çoktan geldi.
Bunun örneklerini , özellikle genç jenerasyon bayan milli voleybolcularımız gösteriyor.

Zeynep Sönmez’in 2.turda Çinli rakibine karşı başarılar dileriz.
Henüz 23 yaşında önünde uzun bir kariyeri olacak.
Ama Wimbledon gibi tenisin mabedinde iyi sonuçlar alması sonraki kariyeri açısından önemli referans olacaktır.

25/06/2025

GÜNDEM VE GERÇEK-25.06.2025 ÇARŞAMBA

GÜNÜN SÖZÜ:

“İnsanlar dindar olduklarını Allah’a göstermeli, diğer insanlara değil” - Hz. Mevlana

BAŞLIKLAR:

-ÖZGÜR ÖZEL’DEN NİHAYET ETKİLİ MUHALEFET EMARELERİ
-DİĞER YANDAN DA BAZI ANKETLER KARARSIZLAR YİNE BİRİNCİLİĞE YÜKSELDİĞİNİ GÖSTERİYOR AMA CHP’Yİ ÇOK UYARMIŞTIK BU MUHALEFET ANLAYIŞI İLE SEÇMENDE HAYAL KIRIKLIĞINA SEBEP OLACAKLARINI
-CHP AÇISINDAN ASIL BÜYÜK TEHLİKE NE?:
-“MUTLAK BUTLAN” KARARI ÇIKARSA CHP’NİN İZLEYECEĞİ YOL NE OLMALI?:
-MUHARREM İNCE’NİN CHP’YE GERİ DÖNMESİ CHP’YE GÜÇ KATACAĞI TARTIŞMA GÖTÜRMEZ BİR GERÇEK DE ZAMANINDA ONU DA UYARMIŞTIK YENİ PARTİ KURMAKLA BÜYÜK HATA YAPIYOR VE BAŞARISIZ OLACAK DİYE
-“SU ISITICI” DANIŞMAN ATEŞLE OYNUYOR
-İKTİDARDAN BALKAN- RUMELİ TOPLANTISI, DOĞRULAR VE YANLIŞLAR
-İKTİDARIN BALKAN POLİTİKALARINDAKİ EN BÜYÜK HATASI NE?
-BAYAN BASKETBOLCULARIMIZ YARI FİNALİ KIL PAYI KAYBETTİ
-BAYAN VOLEYBOLCULARIMIZ İLK İKİ AYAK SONUNDA SADECE BREZİLYA’YA YENİLDİLER DE SANTARELLİ BURADA YAPMASI GEREKEN NEYDİ?

ÖZGÜR ÖZEL’DEN NİHAYET ETKİLİ MUHALEFET EMARELERİ: CHP haftada iki miting anlayışı ile devam ediyor.
Bu akşam Büyükçekmece’de yine kalabalık bir kitlenin önünde miting yapıldı.
Ancak bu mitingler ne kadar kalabalık olursa iktidarı zora sokacak hamleler olmadığını söyledik ısrarla.
Nitekim aynen de öyle oluyor.
Neredeyse her mitingden sonra iktidar bir yerlere operasyonlar, gözaltılar yaptı.
Adeta yapılan mitinglere meydan okurcasına.
Bu mitinglerin yanı sıra iktidarın üzerinde baskı oluşturaxcak daha etkili muhalefet stratejileri geliştirmesi gerektiğini vurgulamıştık hep.
Özellikle Saraçhane sürecinde ortaya çıkan momentumu kullanarak nasıl etkili olunabileceğini de yazmıştık.
Ama bu eylemler momentum ile etkili olabilecek eylemlerdi.
Momentum kaybedilince bunlar bir sonraki momentumlara kadar geride kaldı.

CHP yönetimi mitingler ile tavır koyma kararı aldı ve bu konuda da taviz vermeden devam ediyor.
Ancak bunlar tek başına, ne kadar kalabalık olursa olsun etkili olmayacağını başından beri söylemiştik ki nitekim olmuyordu da.
Nihayet bu akşam bu yönde çıkışlar yaptığı görüldü CHP genel başkanı Özgür Özel’in.
Ne dedi?
“Burada yapılan miting değil eylemdir “
Son derece önemli çıkış.
En başından beri benimsenilmesi gereken tavır bu olmalıydı.
Başka ne dedi?
“ %29 oy ile seni orada oturtmam” diyerek erken seçim için tarih verdi.
Bu sözü de son derece önemli.
Bu sözleri toplumda slogan haline getirebilirse iktidarın üzerinde büyük baskı oluşturacağını söylemeye gerek yok.

Burada bizim ilave yapacağımız mevzu “ erken seçim” konusunda.
Buna daha önce de dikkat çekmiştik.
Muhalefetin talep etmesi gereken şey erken seçim değil, istifadır.
Her ortamda iktidarın isitifasını talep etmesi çok daha etkili bir söylem olacaktır.
Erken seçim bir seçenekken , İstifa istemek zorunluluktur.
Bundan öte bir yönetimin istifası istenmesi başarısızlık vurgusudur aynı zamanda.

Kaldı ki Özel’in telafuz ettiği erken seçim tarihi çok uzak bir tarih.
Bu kadar başarısızlık ortadayken ve bu iktidarın her saniyesi ülkemiz için inanılmaz zarar anlamına geliyorken 2 Kasım tarihi çok uzak bir tarih.
Bundan dolayı erken seçim değil hemen istifa talep edilmeli.
Bundan öte tek adam rejimlerini seçim ve sandık ile mağlup etmek mümkün olmadığını da yazdık.
İktidarda kalmak için ellerinde çok fazla enstruman olduğuna vurgu yaptık hep.
Bu enstrumanların da neler olduğunu yaşayarak görüyoruz.

Yani istifa söylemini her ortamda dile getirilmesini toplumun zihnine kazıması anlamını taşıyacak ve toplumsdal her toplantı ve gösteride bu ısrarla tekrarlanmaya başlayacaktır.
Bu da iktidarın üzerinde ekstra baskı oluşturmakla kalmayacak iktidarın dengesini de bozacak.

Sonuç olarak Özgür Özel daha etkili muhalefet yapma yolunda önemli hamleler yaptığı ortada ama daha fazlasını yapması lazım.
Bunu da ayrıca yazacağız.

DİĞER YANDAN DA BAZI ANKETLER KARARSIZLAR YİNE BİRİNCİLİĞE YÜKSELDİĞİNİ GÖSTERİYOR AMA CHP’Yİ DEFALARCA UYARMIŞTIK BU MUHALEFET ANLAYIŞI İLE SEÇMENDE HAYAL KIRIKLIĞINA SEBEP OLACAKLARINI: Birkaç gün önce anket şirketlerinin biri paylaştığı son anketinde kararsız seçmenlerin birinci çıktığı anlaşıldı.
Tabi her şirketin kendine göre sonuçları var.
Ama birkaç puan sapma ile sonuçlar aşağı yukarı aynı.
Yani bu şirketin araştırması tam olarak, bire bir gerçeği yansıtmasa bile kararsızların oranı bu kadar yüksek çıkması fikir sahibi olmamız için yeterlidir.
Bu kadar başarısız bir iktidarın olduğu yerde muhalefet oylarını patlatamıyorsa, bunun yerine bu kadar kararsız seçmen varsa muhalefet açısından büyük sorun var demektir.

Yerel seçimlerden CHP birinci parti çıkmıştı ama bu sonucu daha da lehine çevirecek hamleler yapacağına aldıkları oy oranlarını da aşağıya çekmişti CHP yönetimi.
Bunun sebebi de bizzat CHP genel başkanı olmuştu yersiz çıkışlarıyla:
“Bu sonucu aldık diye erken seçim isteyecek değiliz” diye hatalı demeç vermesi ve ardından da iktidarın tuzağına düşerek akla ziyan “normalleşme” sürecine girmesi seçmende hayal kırıklığına sebep olmuş ve yapılan anketlerde destek düşmüştü.
Daha bu adımlar atıldığında yazmıştık bunun hatalı olduğunu ve ilk anketlerde bunun ortaya çıkacağını (15.05.2024, 29.05.2024)
O dönem kararsızlar birinciliğe yükselmişti.
Daha sonra CHP hatasından dönerek daha etkili muhalefet yapmaya başlamasıyla yavaş yavaş yine yükselişe geçti ama özellikle Saraçhane’den sonraki süreçte yine seçmenin beklenilerinden uzak muhalefet yapmaya devam edince şu anki durum ortaya çıktı.
Ama bu konuda da uyarmıştık CHP yönetimini bu muhalefet anlayışı ile seçmende hayal kırılıklığına sebep olacaklarını.
Belki çok oluyor sürekli;
Bunu yazmıştık, şunu söylemiştik demek ama yazılarımızı takip edenler aynen de bu konularda defalarca uyarılar yaptığımızı çok iyi biliyor.
Alınan haftada iki defa miting kararları iktidar üzerinde etkili olmayacağını , iktidarı daha zora sokacak stratejik hamleler yapıp daha etkili muhalefet yapmaları gerektiğini, bundan öte bunun nasıl yapması gerektiğini de yazmıştık.
Çünkü demiştik siz yaptığınız mitinglerde kaç kişi toplarsanız toplayın bunlar iktidarın üzerinde zerre etkili olmayacağını, bildiklerini okumaya devam edeceklerini ama bundan öte asıl muhalefet seçmeni üzerinde hayal kırıklığına sebep olacağı konusunda uyarmıştık CHP yönetimini bu muhalefet anlayışından dolayı.
Son anket de aynen bu uyarılarımızı desteklemiş oluyor.

CHP AÇISINDAN ASIL BÜYÜK TEHLİKE NE?: Bu konuda da zaman zaman çok yazdık.
En son 2023 Genel Seçimler döneminde yazmıştık süper hatalı Kılıçdaroğlu adaylığı sürecinde.
Hatırlanacağı gibi o seçimlerde Memleket partisi genel başkanı Muharrem İnce de aday olmuştu.
Onun tezi muhalefet cephesinden ilk turda kim fazla oy alırsa ikinci turda onun etrafında birleşmeye gidilmesiydi.
Ancak CHP’liler neredeyse topyekün ona ve destek verenlerine ana avrat düz gitmişlerdi.
Onlar da muhalefet tek aday etrafında birleşerek seçimlere girmesini savunuyordu.
Her iki tarafın da kendilerine göre haklı gerekçeleri olabilir veya olmayabilir.
Burada asıl önemli olan konu bu tartışma esnasında kullanılan üsluptu.
İşte tam da bu noktaya dikkat çekmiştik.
Özellikle CHP kanadından Muharrem İnce ve destekçilerine yönelik gelen ağır hakaretler onların aleyhine olacağını yazmıştık ısrarla.
Nitekim Muharrem İnce cephesi, İnce seçimden çekilmesine rağmen Kılıçdaroğlu’na destek vermemişti.
Edilen bunca küfürden sonra aksi bir yaklaşım beklenemezdi zaten.
Bunu anlatmaya çalışmıştık o tarihlerde.

Şimdi de aynı tehlike bekliyor CHP kanadını.
Çünkü Kurultay iptali ile yaşanan süreçte , küfürleşmeye varan karşılıklı atışmalar yaşandığına şahit oluyoruz.
Hele ki Kurultay iptal edilip Kılıçdaroğlu’nun eski yönetimi göreve gelirse siz o zaman seyredin kıyameti.
CHP’liler birbirini yemekten ve suçlamaktan paramparça olacaklar.
Her ne kadar mevcut konjonktürde Kılıçdaroğlu ve yandaşları fazla karşılık görmeyecek olasalar da parti içinde birçok kişi rövanşist duygularla hareket ederek sıkıntı yaratan durumlara sebep olacaklar.
İktidar da zaten bunu hedeflediği için uyduruk sebeplerle Kurultay hakkında “mutlak butlan” peşinde koşuyor.

Burada mevcut CHP yönetimine görev düşüyor.
CHP içindeki hizipçilere fazla takılmadan ve gereksiz polemiklere girmeden CHP seçmenini, aslında sadece CHP seçmenini değil topyekün anti iktidar kitlesini hızla konsolide etmek için uygun stratejiler ile hazırlıklı olmaları gerekiyor.

“MUTLAK BUTLAN” KARARI ÇIKARSA CHP’NİN İZLEYECEĞİ YOL NE OLMALI?: Pazartesi karar verilmesi bekleniyor ama kararın açıklanması ötelenebilir de.
Bundan dolayı bu konuyu haftaya bırakalım.
Açıklanırsa konuyla alakalı önümüzdeki çarşamba yazarız.
Ötelenirse kararın açıklanacağı tarihi bekleriz.

MUHARREM İNCE’NİN CHP’YE GERİ DÖNMESİ CHP’YE GÜÇ KATACAĞI TARTIŞMA GÖTÜRMEZ BİR GERÇEK DE ZAMANINDA ONU DA UYARMIŞTIK YENİ PARTİ KURMAKLA BÜYÜK HATA YAPIYOR VE BAŞARISIZ OLACAK DİYE: Muharrem İnce CHP’de bulunduğu dönemde en keskin ve etkili muhalefet yapan isimlerden biriydi.
Buna hatip yeteneği de eklenince iktidara yönelik en etkili eleştirilere imza atıyordu.
Bu durum onu 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin adaylığına kadar götürmüştü.
Ama genel seçimlerden hemen sonra CHP genel başkanlığına talip olması o zamanki genel başkan Kılıçdaroğlu ile aralarının açılmasına kadar gitmekle kalmadı, partiden ayrılmak durumunda kaldı.
Memleket partisi kurdu ancak daha partiyi kurma konusunu ilk gündeme getirdiğinde bir çok defa yazmıştık bu hamlesi başarısız olacağını.
Bunlardan biri “Muharrem İnce’nin amok koşusu” başlıklı yazımızdı.

Şudur, budur!
Olan olmuş.
Dönmesi hem kendisi , hem CHP açısından faydalı olmuştur.

“SU ISITICI” DANIŞMAN ATEŞLE OYNUYOR: Altaylı’nın tutuklanması ile sonuçlanan “ su ısınma” mevzusu gündemdeki yerini korumaya devam ediyor.
Fatih Altaylı şöyledir böyledir.
Hakkında isteyen istediği yorumu yapabilir.
Ama burada mesele Altaylı’nın kendisi değil ki.
Ona yönelik izlenen yöntem.
Bunu iyi ayırt etmek lazım.
Çünkü bakıyoruz da iktidarın yalaka tayfası onun hakkında ;
Şöyleydi, böyleydi tarzında sallamalarda bulunup duruyor.

İktidarın sahip olduğu danışman ordusundan biri onun için ;
“Suyun ısınıyor” paylaşımından sonra Altaylı gözaltına alınmış ardından da zorlama bir suçlama ile tehditten tutuklanmıştı.
İktidar partisinin içinden bile tepkilere sebep olan bu tutuklamaya karşı toplumun her kesiminden tepkiler yükselmeye devam ediyor
Bu tepkilere bu danışman, kendi partilileri de dahil olmak üzere, cevap vermeye devam ederek olayların daha da gerilmesine sebep oluyor
Bu akılla devam ederse tepkilerin daha da artmasından başka bir şey elde edemeyecek.
Öyle ki kamuoyunda bir anda herkes inadına ;
“Benim de suyumu ısıt” tarzında kampanya başlatabilir.
Bu tarz çıkışlar toplu tepkilere sebep olabiliyor
Bu durum da bir anda zincirleme iktidarın hiç hoşuna gitmeyecek olayların başlamasına sebep olabilir.
Gerginliğin fazla olan toplumlar her an bardağı taşıran damla gelmesine adaydır
Buna da genelde en beklenmedik ve görünürde önemsiz olaylar sebep olabiliyor
İktidar bu danışmanı fazla konuşmaması konusunda uyarması kendileri için daha hayırlı olur.

İKTİDARDAN BALKAN RUMELİ TOPLANTISI DOĞRULAR VE YANLIŞLAR: Hafta sonu iktidar kanadı, STK’lardan sorumlu genel başkan yardımcıları öncülüğünde Balkan- Rumeli STK’larla toplantı düzenledi.
Bursa’da yapılan toplantı ülke genelinde planlanan toplantılardan ilkiydi.
Kendisi açısından ilk toplantı ama biz STK temsilcileri için sayısını unuttuğumuz toplantılardan biriydi.

Toplantının ana gündemi Balkan camiasının sorunlarını tespit ve çözüm yollarında katkı sağlamak.
Üstte dediğimiz gibi bu gündemle sayısız toplantılar yapıldı ve sorun çözümü noktasında bazı konularda çözümler üretilmedi de değil.
Burada sorun yok.
Yani bu iktidarın camiamıza yönelik yaptığı önemli çalışmaları olmuştur.
Doğruya doğru.
Bunun dışında bireysel olarak da gerek STK’lar, gerek SİAD’lar , gerek Yerel yönetimler, gerek ilgili kurum ve kuruluşlar belli sorunların çözümü noktasında herkes elinden gelen katkıyı da yapıyor.

Bireysel olarak herkes bir şeyler yapıyor ama buralarda asıl çok daha fazlası yapılması gerekiyor.
Devlet olarak buralarda etkili olmak yani oyun kurucu olmak istiyorsak çok daha fazlası yapılması lazım, ki bu durum ulasal çıkarlarımız için olmazsa olmazdır.
Kısa, orta ve uzun vadeli stratejik planlamalar yapılarak buralarda etkili olmak zorundayız.
Özellikle son zamanlarda bizim coğrafyada yaşanan olaylar bunu daha da elzem hale getiriyor.
Çünkü Balkanlar sadece bölgemizin değil, Dünyanın en stratejik bölgelerinden biridir.
Oralarda hakimiyet kurmak bunu yapanlara önemli avantajlar sağlayacaktır.
Ezelden beri bunun farkında olan büyük güçler buralarda kendi çalışmalarını yürütüyor , kendi oyunlarını kuruyor.
Oralarda soydaş nüfusumuz sayesinde nükleer silah gücünde potansiyele sahip olmamıza rağmen kendi oyunumuzu kuramadığımız gibi başkalarının kurduğu oyunlara ancak figüran olarak ayak uydurmaya çalışıyoruz.
Buna birçok sebep sayabiliriz ama en önemli sebeplerin başında buralarla ilgili faaliyet yapan kurum ve kuruluşlarda donanımlı kişilerin görev yapmamasıdır.
Bundan dolayı da Balkan ve Rumeli coğrafyamızda soydaşlarımız ve bize yakın topluluklar kendi aralarında paramparça olmuş durumdalar.
Bu kitleyi konsolide etmek ve bizim ulusal çıkarlarımızı doğrultusunda hareket etmelerini sağlamak da karar verici mekanizmalara düşüyor.
Bunu başaramadı bizim karar vericiler.
Başaramamalarının sebebi de az önce bahsettiğimiz liyakatsiz ve işbilmez kişilerin görev başlarında olmasıdır.

Şimdi bu söylediklerimize itiraz edenler de olacak toplantıda bu konuları dile getirdiğimizde olduğu gibi.
Biz ne dediğimizi çok iyi biliyoruz.
Orada oyun kurucu olmak öyle erzaklar, çocuklara kırtasiye dağıtarak veya cami, türbe onararak olacak işler değil.
Söylediklerimize itiraz edecek olanlar bunu ileri sürecek.
Bunlar da soydaşlarımızın gönlüne girmek ve değerlerimizi yaşatmak için son derece önemli etkinlikler ama kesinlikle yeterli değil.
Oralarda sistematik etnik, dini ve özellikle kültürel asimilasyon yapılmaya devam ediliyor.
Bunun önüne geçmek lazım.
Yani bizim oradaki genç nesillerimiz kendi kimliklerinden uzaklaşırsa, aidiyet duygusunu kaybederse senin camin ve türbene gidecek kimse kalmayacak.

Yani bu yapılanlardan çok daha fazlası yapılması lazım.
Buradaki ilgili kurumların kılavuzluğunda sadece ilgili ülkelerde değil tüm Balkanlardaki soydaşlarımız konsolide edilmeli.
Şimdi kimse de böyle bir hamle ilgili ülkenin iç işlerine karışmak olacağı masalını anlatmaya kalkışmasın.
Bu palavralar yıllarca bizim karar vericileri uyutan birilerinin güdümünde olan sözde soydaşlarımızı temsil eden partilerin uydurmasıydı.
Binlerce kilometre ötede olan ve o bölgede tek soydaşı bile olmayan ülkeler açıktan kendilerine yakın kişileri desteklerken ilgili ülke iç işlerine karışmak olmuyor da bizim oralarda milyonlarca soydaşımızın haklarını savunmak için oluşturulacak örgütler mi iç işlerine karışmak oluyor.
Kaldı ki böyle bir itham ile karşılaşılsa bile bizim karar vericiler ;
“Evet aynen de karışıyoruz, bizim orada ikamet eden soydaşlarımızın haklarını ve hukuklarını savunmak bizim asli görevimiz “ diye rest çekmeleri gerekiyor.
Bunu yapamadıkları için soydaşlarımız farklı odakların kontrolünde oldu hep bu durum da kendi aralarında paramparça olmalarına sebep oldu.
Bunun birinci sorumlusu da , kimse kusura bakmasın, buradaki yetkili siyaset yapıcılarıdır.

Hafta sonu yapılan toplantıda söz alarak bunları anlatmaya çalışmıştık karar vericilere.
Bu konulardan bizzat en yetkili kişi olan Dışişleri Bakanına da bahsettik geçen yılki Başlgöç ziyaretinde
Bunun olması için ilgili kurumlarda ehil ve donanımlı kişilerin görev alması gerektiğini bir kez daha hatırlattık.
Bu konularda ayrıca yıllardan beri birçok defa raporlar verdik yazılar da yazdık ama değişen pek bir şey olmadı.

Yani mesele o toplantının gündemi olan sorunları tespit edip çözüm üretmekten çok daha öte bir mesele.
Burada sorun tespiti ve çözüm üretmekten ziyade buralarda oyun kurucu olabilmektir.
Bu olmadığı için de oralardaki soydaşımızda da ülkemize karşı hayal kırıklıkları artmaya başladığına da şahit olmaya başladık.
Yani mesele öyle sorunları çözmekten öte çok daha farklı yaklaşım olmasından geçiyor.
Orayla ilgi çok daha proaktif olmak gerektiği gibi devamlılığı olan bir doktrinimiz olması lazım.
Bunun olması için de ilgili kurumlarda yapısal reformlar yapılması elzemdir.

İKTİDARIN BALKAN POLİTİKALARINDAKİ EN BÜYÜK HATASI NE?: İktidara sorsanız Balkanlarla ilgi aktif olarak çalışıyor , oralarda yatırımlar yapıyor, sorunları çözüyor.
Ama aslında iktidar kendini kandırmaktan başka bir şey yapmıyor bu şekilde düşünerek.
Evet birçok yatırımlar yapıldığı , bazı sorunların çözüldüğü, değişik yardımlar yapıldığı doğrudur.
Ama dedemiz;
Oğlum sen konuşulanlara değil ,sonuca bak derdi rahmetli hep.
İktidar yatırımlar yaptığını zannediyor ama bakıldığında parsayı başkası topluyor.
Yani soydaşlarımızın kontrolü başka güç odaklarının elinde.
Böyle olduğu için de soydaşlarımızı her ,ülkede kendi aralarında paramparça olmuş durumdalar.
Bizim buradaki karar vericiler oyun kuramadıkları için.

Bunun ispatı ne olduğunu da söyleyelim.
Balkan camiasının iktidara desteği ülke genelinin çok altında.
Hele Bulgaristan’dan gelenlerin desteği çok daha az.
Bu durum istatistiklerle sabit
Ki Camiamız bu tavrımda haklı
Bu iktidar Bulgaristan’ dan gelenleri hep adeta yok saydı
Görmezden geldi.
Karşılığını da alıyorlar.
Ne kadar saygı, o kadar destek.

Hepsi bunların ötesinde iktidar Balkan politikaları ile ilgili yaptığı en büyük hatayı da söyleyelim.
Orada Devlet politikası değil , kendi parti politikalarını uygulama peşinde koşmalarıdır.
Saçma sapan ümmetçilik hezeyanları içinde hareket ediyor.
Ümmetçilik için neden saçma sapan dediğimizi ayrıca daha detaylı yazarız.
Ama saçma sapan hezeyan olduğunu Orda doğuda yaşanan son olaylarda çarpıcı şekilde görüyoruz.
Filistin ve daha sonra İran’ yapılan saldırılarda ümmetçiliği çok çarpıcı şekilde görem fırsatı buldu herkes.
Din kardeşliği tabi ki onemli ama bu durumlar ancak bilinç seviyesi yüksek toplumlar ile olur.
Oysa islam dünyası en cahil ve geri kalmış topluluklardır.
Yani kısa vadede öyle hedeflenen Ümmetçilik elde edilmesi mümkün değildir.
Bu ancak ülke yönetimlerine eğitimli , ahlaklı, gerçek dindar kişiler geçtiğinde mümkün olabilecek.
Günün birinde bu mutlaka olacak .
İslam Ülkelerin başına elbet bir gün erdemli gerçek müslümanlar gelecek.
Ama o gün bu gün değil.
Yani ümmetçilik peşinde koşarak siyaset yapmak tam bir akıl tutulmasından başka bir şey değil.
Akıl tutulması olduğunu da ortaya çıkan sonuçlarlad fazlasıyla belli zaten.
Günümüzde devletler milliyetçilik yani etnik köken üzerine kurulur ve bu dürtülerlere korunur ve muhafaza edilir.
Hakikat budur.
Dediğimiz gibi bu konularda daha detaylı başka zaman yazarız.

İktidar aslında oradan gelenlere bazı önemli sorunlarını da çözmedi değil
Borçlanarak emeklilik en önemli olanlardan biri
Ama buna rağmen iktidar istediği karşılığı alamıyor
Sebebi tam da bu .
Devlet politikası değil, ısrarla parti politikası uygulamaya devam ediyor
Bizim insanımızın nezdinde bu yaklaşımın karşılığı olmaz.
Hele ki bu iktidar kendini Hükümet değil de Devlet ile eşdeğer tutma anlayışı eğitim düzeyi inanılmaz yüksek olan bizim insanımızın nezdinde hiç karşılığı olmaz
Vatanına, Milletine, Devletine Bayrağına en sadık toplulukların başında gelir bizim insanımız.
Bunu da defalarca ispatlamış bir topluluktur bizim camia.

BAYAN BASKETBOLCULARIMIZ YARI FİNALİ KIL PAYI KAYBETTİ: İtalya’ya karşı yarı finali kıl payı kaçırdılar.
Çok kolay alabilecekleri maçı kaybettiler.
Mucize şekilde uzatmaya götürdükleri maçı ve uzatmada öne de geçmelerine rağmen bu üstünlüğü koruyamadılar.
Gereksiz heyecan yaparak doğru kararlar alamadılar.
Aslında maçın normal süresinde de maçı koparma fırsatı yakaladılar birkaç kez ama mental olarak bu tür maçları kaldıramıyorlar belli ki.
Neden mental diyoruz.
Bunun ispatını istatistiklerde görebiliriz.
Top kayıpları rakibin iki katıysa bu da gereksiz heyecan ve mental zayıflık anlamına gelir.
Oysa gruptan çıkmak için oynanan karar maçında ev sahibi Yunanistan’ı yenmeyi başarmışlardı.

BAYAN VOLEYBOLCULARIMIZ İLK İKİ AYAK SONUNDA SADECE BREZİLYA’YA YENİLDİLER DE SANTARELLİ BURADA YAPMASI GEREKEN NEYDİ?: Milletler liginin ilk iki ayağı bitti.
Toplam sekiz maçtan tek mağlubiyet aldı bayan voleybolcularımız.
Evet dünya klasmanında ilk ikide yer alan Brezilya’ya yenildik ama kendi evimizde oynanan karşılaşmayı kazanma potansiyeline fazlasıyla sahipti millilerimiz.

Santarelli turnuvanın Çin ayağında olduğu gibi genç jenerasyon ağırlıklı kadroyla çıkması daha iyi olacaktı.
As kadroda yer alan oyuncularımız çok fazla basit hata ile oynadılar
Genç kızlarımızı oynatması lazımdı.
Bazılarını oynattı ama onlar ağırlıklı kadro ile çıkmalıydı ilk Çin ayağında olduğu gibi.
Çünkü genç jenerasyonumuz çok daha özgüvenli oynuyor ve ne olursa olsun oyunu sonuna kadar bırakmıyorlar.
Bunu hem Polonya, hem Çin karşısında gösterdiler.

Address


Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Misyongazetesi.com posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Shortcuts

  • Address
  • Alerts
  • Claim ownership or report listing
  • Want your business to be the top-listed Media Company?

Share