Güldünya Yayınları

Güldünya Yayınları “Dünyanın her yerinde, senin gibi, çalışan, seven, öfkelenen, mücadele eden kadınlar, arkadaşların var.

Onların kaleminden kitaplar… Yalnız olmadığını hatırlaman için!”

Kitaplarımızı sitemizden indirimli olarak satın alabilirsiniz! Onların kaleminden kitaplar… Yalnız olmadığını hatırlamak için!”

Bu sözlerle yola çıkan Güldünya Yayınları, 2014 yılında bir grup feminist tarafından, Kadın Kültür ve İletişim Vakfı bünyesinde kuruldu. Adını, 2004 yılında iki ağabeyi tarafından sokak ortasında vuruldukt

an sonra kaldırıldığı hastanede yine ağabeyleri tarafından öldürülen, Güldünya Tören’den alan yayınevi mümkün olan her durumda kadınlarla çalışıyor. Feminist teori ve politika kitaplarının yanı sıra dünyanın dört bir yanından kadın hareketi, farklı feminist örgütlenme deneyimleri, kadın biyografileri, tanıklık derlemeleri, kadın edebiyatçıların eserleri, kadın sanatçılar ya da bilim kadınları hakkında yazılmış kitapları yayınlıyor. Özellikle, küresel güney ve küresel doğuda kaleme alınmış çalışmalara ağırlık veren yayınevi çocuk, genç ve yetişkin okurlara yönelik kitaplarla feminist masallar da basıyor.

Cynthia Enloe, Büyük Hamle kitabında, bitmiş savaşların bile kadınların erkeklerle ilişkilerini şekillendirmeye devam et...
17/10/2025

Cynthia Enloe, Büyük Hamle kitabında, bitmiş savaşların bile kadınların erkeklerle ilişkilerini şekillendirmeye devam ettiğini söylüyor ve "Yapılması gereken ifşalar var." diyor.

Kariyerinin başında etnik ve ırksal politikalar konusuna yoğunlaşan, ancak ABD’nin Vietnam’a saldırdığı dönemde feminist düşünceyle tanışan Cynthia Enloe’nin “BÜYÜK HAMLE Savaş ve Patriyarka: Teşhir ve Meydan Okuma” adlı kitabı Güldünya Yayınları’ndan ç....

Militarizmi feminist açıdan ele alan çalışmalarıyla tanınan Cynthia Enloe’nin “Büyük Hamle Savaş ve Patriyarka: Teşhir v...
13/10/2025

Militarizmi feminist açıdan ele alan çalışmalarıyla tanınan Cynthia Enloe’nin “Büyük Hamle Savaş ve Patriyarka: Teşhir ve Meydan Okuma” adlı kitabı Güldünya Yayınları’ndan çıktı.

Militarizmi feminist açıdan ele alan çalışmalarıyla tanınan Cynthia Enloe’nin “Büyük Hamle Savaş ve Patriyarka: Teşhir ve Meydan Okuma” adlı kitabı Güldünya Yayınları’ndan çıktı.

Cynthia Enloe yeni kitabında militarizmle pariyarka ilişkisi üzerinde titizlikle duruyor ve dünyanın dört bir yanından k...
09/10/2025

Cynthia Enloe yeni kitabında militarizmle pariyarka ilişkisi üzerinde titizlikle duruyor ve dünyanın dört bir yanından kadın mücadelesi örnekleri veriyor: “Kadınlar, Bogotá’da, Kolombiya’nın uzun süren iç savaşında ölen kadınları anmak ve yeni barış anlaşmasının cinsiyet eşitliği vaatlerinin yerine getirilmesini talep etmek için yağmur altında davul çalarak yürüdüler. İstanbul’da, devlet baskısına karşı çıkarak “Birlikte Daha Güçlüyüz” yazısını 19 dilde pankartlara yazdılar. Londra’da, mülteci kadınlarla dayanışma göstermek için Edith Cavell heykelinin önünde nöbet tuttular. Göteborg’da, İsveçli kadınlar kar yağarken, pembe kuku şapkaları takarak “Susmayacağım” adlı yeni kadın marşını coşkuyla söylediler.”

Kariyerinin başında etnik ve ırksal politikalar konusuna yoğunlaşan, ancak ABD'nin Vietnam'a saldırdığı dönemde feminist düşünceyle tanışan Cynthia Enloe’nin “BÜYÜK HAMLE Savaş ve Patriyarka: Teşhir ve Meydan Okuma” adlı kitabı Güldünya Yayınları’ndan çıktı. Deniz...

“Savaş Kaçinilmaz, Patriyarka Yenilmez Değildir”Militarizmi feminist açıdan ele alan çalışmalarıyla tanınan Cynthia Enlo...
09/10/2025

“Savaş Kaçinilmaz, Patriyarka Yenilmez Değildir”

Militarizmi feminist açıdan ele alan çalışmalarıyla tanınan Cynthia Enloe’nin “BÜYÜK HAMLE Savaş ve Patriyarka: Teşhir ve Meydan Okuma” adlı kitabı Güldünya Yayınları’ndan çıktı.

Kariyerinin başında etnik ve ırksal politikalar konusuna yoğunlaşan, ancak ABD'nin Vietnam'a saldırdığı dönemde feminist düşünceyle tanışan Cynthia Enloe’nin “BÜYÜK HAMLE Savaş ve Patriyarka: Teşhir ve Meydan Okuma” adlı kitabı Güldünya Yayınları’ndan çıktı. Deniz Kıryazı’nın Türkçeye çevirdiği kitap, Ayşe Düzkan ve Beyhan Demir tarafından yayına hazırlandı.

Daha önce Muzlar, Plajlar ve Üsler, Latin Amerika'da Askeri Diktatörlük ve Kadın, Manevralar adlı kitapları kaleme alan yazar, yeni kitabında militarizmle pariyarka ilişkisi üzerinde titizlikle duruyor ve dünyanın dört bir yanından kadın mücadelesi örnekleri veriyor: “Kadınlar, Bogotá’da, Kolombiya’nın uzun süren iç savaşında ölen kadınları anmak ve yeni barış anlaşmasının cinsiyet eşitliği vaatlerinin yerine getirilmesini talep etmek için yağmur altında davul çalarak yürüdüler. İstanbul’da, devlet baskısına karşı çıkarak “Birlikte Daha Güçlüyüz” yazısını 19 dilde pankartlara yazdılar. Londra’da, mülteci kadınlarla dayanışma göstermek için Edith Cavell heykelinin önünde nöbet tuttular. Göteborg’da, İsveçli kadınlar kar yağarken, pembe kuku şapkaları takarak “Susmayacağım” adlı yeni kadın marşını coşkuyla söylediler.”

PEMBE KUKU ŞAPKALARI PATRİYARKAYA KARŞI

Kitabında, Donald Trump'ın ABD Başkanı seçilmesini protesto etmek için Facebook üzerinden arkadaşlarına çağrıda bulunan Teresa Shook’un fitilini ateşlediği ve dünya çapında bir protesto gösterisine dönüşen Washington Kadın Yürüyüşü’ne geniş yer ayıran Enloe, farklı ülkelerden yüzbinlerce kadının sokaklara döküldüğü yürüyüşün en ayırt edici özelliğini şöyle özetliyor: “Pembe kuku şapkaları kadın düşmanlığına meydan okuyarak örüldü ve giyildi. Şapkalar, pembe yünden, elle örülmüştü. Ve mesaj gayet feministti.”

Eşit ücret, aile içi şiddet, üreme hakları, flörtte tecavüz, cinsel taciz, cinsiyete dayalı şiddet gibi feminist kavramların, patriyarkanın en cazip yönlerini bile şeffaf hale getirdiğine dikkat çeken yazar, “Patriyarka insan yapımıdır, dolayısıyla meydan okumaya açıktır. Şeffaf hale geldiğinde ise zayıf düşer. Patriyarka kadın düşmanlığını kucaklar, ancak kadın düşmanlığından daha fazlasına dayanır. Cinsiyet eşitsizliği üretir, ancak sonuçları cinsiyet eşitsizliğinden daha derindir. Patriyarka bir sistemdir. Güncellenebilir ve modernize edilebilir. Şaşırtıcı derecede uyarlanabilir. Kendini sürdürmeyi başarmış olabilir ancak yenilmez değildir.” diyor.

“SAVAŞ ÜZERİNE DİKKATLİCE DÜŞÜNMELİYİZ”

Cynthia Enloe’nin, Büyük Hamle kitabında dikkat çektiği en önemli konulardan biri de savaş ve patriyarka ilişkisi. Bitmiş savaşların bile kadınların erkeklerle ilişkilerini şekillendirmeye devam ettiğini söyleyen yazar, konuya şu cümlelerle derinlik katıyor: “Örneğin I. Dünya Savaşı sonrası kadınların birbirleriyle ve aile içindeki erkeklerle ilişkilerini şekillendiren herşey, kadınların siyasi yaşamla ilişkilerini de etkiledi. Yapılması gereken ifşalar var. Geçit törenlerine kimler davet ediliyor? Duvar resminde kimler tasvir ediliyor? Kimlerin mücadeleleri ve başarıları ulusal bir bayramı hak ediyor? Kimlerin acısı okul ders kitaplarına giriyor? Feministler bize bu soruların her birini sormayı, cevaplarını araştırmayı ve duyurmayı öğretti. Yapabileceğimiz şey, patriyarkal anıların ve değer yargılarının sürdürülmesini, belirli insanların kendi seçimlerinin, kendi nüfuz kullanımlarının, kendi kaynak ayırmalarının bir sonucu olarak daha açık bir şekilde ortaya koymaktır. Bu politik bir ilk adımdır. Ardından yeni anıtlar, yeni tatiller, yeni ders kitabı versiyonları, milli marşlara yeni sözler talep edebiliriz. Yakın zamanda Londra’da kadın mühimmat işçileri anısına yapılan heykel, Boston’daki Commonwealth Bulvarı’na Kongreyi yıkan üç kadın için üç heykelin eklenmesi, Kanada milli marşından “oğullar” ifadesinin çıkarılması, bunların hepsi yalnızca birer başlangıç.”

Evliliğin pek çok erkeğe çeşitli ayrıcalıklar bahşettiğini, ancak kadınların bölünmeleri için yakıt sağladığını savunan Enloe, ordudan bir adamla evlenen sivil kadınların “asker eşi” olarak anılmalarını da eleştiriyor: “İyi eğitimli ve kendi mesleki kariyeriyle donatılmış kadınlar bile, kendi bilgi ve becerileriyle saygı duyulan profesyonel bir kadından askeri bir eşe dönüştüğünde kültür şoku yaşar.”

”KADINLAR DİRENİYOR”

Kitapta derinlemesine işlenen bir başka konu da ev içi emek. Yazar, ev içinde yapılan işi gerçek iş olarak görmeyen patriyarkanın, ev işçilerini işçi olarak tanımayı da zorlaştırdığını vurguluyor. Filipinler, Sri Lanka, Endonezya, Brezilya, Peru ve Jamaika gibi ülkelerin, yurtdışında ev işçisi olarak çalışan göçmen kadınların gönderdiği paralara bağımlı hale geldiklerine dikkat çeken yazar, “Kadınlarla erkekler arasındaki kazanç farkını sürdüren tek şey küreselleşme değildir. Eşit olmayan ücretler, yerel hatta günlük hayattaki patriyarkal düşünce ve alışkanlıklarla da devam eder. Örneğin evlilikle ilgili geleneksel fikirler, kimin yetenekli olduğu yönündeki önyargılar, iş arkadaşları arasındaki biri kazanırsa diğeri kaybeder anlayışı, çocuk ve yaşlı bakımının çoğunlukla kadınlara yüklenmesi, kimin sözünün dinlendiği ya da kimin fikirlerinin ciddiye alındığı gibi durumlar bu farkları besler.” diyor.

Enloe, ayrıca Suriyeli mülteci kızların kendilerinden yaşça büyük erkeklerle evlendirilmesiyle ilgili verilen mücadelelere de işaret ediyor ve ‘çocuk evlilikleri’ hakkında önemli bir ayrıntıya parmak basıyor: “Gerçekte bunlar çocuk evlilikleri değil, kız çocuğu evlilikleridir. Ebeveynler kızları için en iyi seçeneğin evlilik olduğunu düşündüklerinde kızlar okuldan alınıyordu. Hamilelik ve annelik nedeniyle evli kızların okula yeniden başlama şansı da hızla azalıyor.”

2003 Yılında Türkiye’den bir grup feministle tanıştığını ve onlardan çok şey öğrendiğini dile getiren yazar, önemli bir taleple okuru başbaşa bırakıyor: “Pek çok ülkede patriyarkayı istikrarsızlaştırmak için canla başla çalışan feministler hepimizi şu can alıcı soruyu sormaya çağırıyor: Devlet tarafından düzenlenen evlilik hangi koşullar altında gerçek bir özgürleşme alanı olmaktan çıkıp patriyarkanın güncellendiği bir alan haline gelir? Bu soruyu sormak zor olabilir. Bu soruyu sormak ve cevaplarıyla boğuşmak politik bir eylemdir.”

BÜYÜK HAMLE
Savaş ve Patriyarka: Teşhir ve Meydan Okuma

Yazan: CYNTHIA ENLOE
Çeviren: Deniz Kıryazı
Yayına Hazırlayan: Ayşe Düzkan, Beyhan Demir
Son Okuma: Beyhan Demir
Kapak ve Mizanpaj: Minife Yıldızhan
Güldünya Yayınları, 2025
1 Basım: 2025, İstanbul

Cynthia Enloe 1938 yılında New York'da dünyaya geldi. Yüksek lisansını ve 1967 yılında doktorasını California Üniversitesi, Berkeley'de siyaset bilimi alanında tamamladı. Meslek hayatının büyük bir bölümünde Worcester, Massachusetts'teki Clark Üniversitesi'nde çalıştı. Kariyerinin başında ağırlıklı olarak etnik ve ırksal politikalar alanlarına odaklandı, ancak ABD'nin Vietnam'a saldırdığı dönemde feminist düşünceyle tanıştı. Militarizmi feminist açıdan ele alan çalışmalarıyla tanınan yazarın, Muzlar, Plajlar ve Üsler, Latin Amerika'da Askeri Diktatörlük ve Kadın, Manevralar adlı kitapları Türkçe yayınlandı.

SCUM Manifesto, Türkiye’de kadın cinayetleriyle mücadele eden feminist hareket için, öfkenin bir zayıflık değil politik ...
06/10/2025

SCUM Manifesto, Türkiye’de kadın cinayetleriyle mücadele eden feminist hareket için, öfkenin bir zayıflık değil politik bir strateji olduğunu hatırlatır. Solanas’ın “aşırılığı”, aslında patriyarkanın her gün ürettiği aşırılıklara karşı eşit derecede radikal bir cevap verme ısrarıdır.

Nefes Kayra Karabal'ın yazısı:

SCUM Manifesto, Türkiye’de kadın cinayetleriyle mücadele eden feminist hareket için, öfkenin bir zayıflık değil politik bir strateji olduğunu hatırlatır. Solanas’ın “aşırılığı”, aslında patriyarkanın her gün ürettiği aşırılıklara karşı eşit derecede radikal bir ...

06/10/2025

Kadın emeğini konuşuyoruz!

Kadın İşçi olarak, kadın emeğini kavramlar üzerinden tartışacağımız bir atölye serisi başlatıyoruz.

Atölyede, öncelikle kadın emeğinin boyutları, karşılıksız kadın emeği ve sınıflandırılması, karşılıksız emek zamanı, karşılıksız kadın emeğinin özellikleri, aile ücreti, ücretli kadın emeği ve özellikleri, emek piyasasına katılım, emek piyasasında cam duvar ve cam tavanlar ve esnek çalışma gibi kavramlar, kadınların işyerinde en çok maruz kaldıkları ayrımcılıklar tartışılacaktır.

Gel, birlikte düşünelim, tartışalım, güçlenelim.

Son başvuru tarihi 17.10.2025

Erkeklerin katılımına kapalıdır.

📍Yer: Caferağa Mahallesi General Asım Gündüz Caddesi Yeğiner Apt. B Blok No:37, D:7, 34710 Kadıköy/İstanbul
🗓️ Tarih: 19 Ekim 2025 Pazar Saat: 14:00-16:00
✍️ Katılım için: https://forms.gle/mJg7zy1hiRHoHd8E7

Kariyerinin başında etnik ve ırksal politikalar konusuna yoğunlaşan, ancak ABD'nin Vietnam'a saldırdığı dönemde feminist...
04/10/2025

Kariyerinin başında etnik ve ırksal politikalar konusuna yoğunlaşan, ancak ABD'nin Vietnam'a saldırdığı dönemde feminist düşünceyle tanışan Cynthia Enloe’nin “BÜYÜK HAMLE Savaş ve Patriyarka: Teşhir ve Meydan Okuma” adlı kitabı Güldünya Yayınları’ndan çıktı. Deniz Kıryazı’nın Türkçeye çevirdiği kitap, Ayşe Düzkan ve Beyhan Demir tarafından yayına hazırlandı. Yakında sitemizde ve kitapçılarda.

20/09/2025
04/09/2025

freelance yani serbest/bağımsız çalışma… ilk bakışta havalı bir durum gibi ama işin gerçeği hiç öyle değil.
aslında birçok işkolunda var ama ben bu yazıda medya, matbaacılık ve yayıncılık alanını kapsayan 8. işkolundan bahsedeceğim. çevirmenler, editörler, yazarlar, içerik üreticileri…
✍️ Ayşe Düzkan
👇 https://www.kadinisci.org/ocakta-yemek-bilgisayarda-duzenlenecek-bir-metin/

04/09/2025

Kadınların emeğini yok sayan, erkeklere “mallarını gasp edin” diye yol gösteren, LGBTİ+’ları hedef alan Diyanet İşleri Bakanlığına suç duyurusunda bulunuyoruz.

İl il Suç Duyuruları 👆🏿

HATIRLAMAK POLİTİKTİR: FEMİNİST HAFIZA BURADA“Görüyor ve hissediyorum.Gözümü yummakla bile kapanmıyor gözlerim..."�Muhte...
04/09/2025

HATIRLAMAK POLİTİKTİR: FEMİNİST HAFIZA BURADA

“Görüyor ve hissediyorum.
Gözümü yummakla bile kapanmıyor gözlerim..."

Muhtemelen tanışmıyoruz. Onur konuklarınız değiliz. Konuşmalarımız izdihamlar yaratmıyor. Saatler süren imza günlerinde, yol gibi kıvrılan insan kalabalıklarına tanık olmadık. Kitaplarımız basılmadı, kimileri yayınlansa bile, eh, o kadar da satmadı. Yazılarımızın tıklanma oranları az. Paneller, çalıştaylar, konferanslar daha az kalabalık. Sosyal çevremiz ünlü simalarla dolup taşmıyor. 70. yaş günümüzü kitleler halinde kutlamayacaklarından eminiz. Tematik olarak ilgisiz alanlarda, politikada ya da siyasette, edebiyatta ya da sinemada sözümüze başvurmazlarsa, eksik hissetmeyecekler. Ancak bizler, bir şeyleri, olmaması gereken şeyleri, olması kadınların hayatına mal olmuş şeyleri, olması kadınları öldürmüş ya da yaşamlarına şiddet olarak dönmüş şeyleri, hatırlayan, unutmayan ve ısrarla hatırlamak gerektiğine inanan bir grup feministiz. Onurlu bir yaşam sürmeye çalışıyoruz ve savunduğumuz etik politik zemine sahip çıkan kadınlarız.

Hatırladıklarımızdan biri de şu: 90’ların başında feminist hareket, erkek şiddetine karşı farklı alanlarda kolektif sözünü yükseltmeye, sesini duyurmaya yeni yeni başlamıştı. Güneş K. davası, bu sesin en güçlü çıktığı örneklerden biriydi kuşkusuz. Bir kadının Metin Kaçan ve Alp Buğdaycı isimli iki erkeğin işkencesine ve şiddetine maruz kaldığı bu olay, o dönemki feministler için “yalnızca bir ilişki meselesi” ya da “aile içi mesele” olmadı. Güneş ölmesi beklenirken hayatta kaldı. Kadınların hayatının politik olduğunu göstermek için feministler duruşma salonlarına girdi, işkenceden hayatta kalmış Güneş için dergilerde yazdı, sokaklarda haykırdı. Dönemin erkeklerinin çoğunun, özellikle edebiyat çevresindeki, hatta bir kısmı feministlerle aynı çevrelerdeki erkeklerin, bu sese sırt çevirişini hatırlıyoruz. Sırt çevirmenin ötesinde, Güneş’e, ona destek olan kadınlara nefret saçtıklarını, o iki erkeğin yaşattığı şiddet ve işkenceye sahip çıktıklarını biliyoruz. Feministlerin yıllar sonra yazdığı gibi:

“bir kadın uğruna tadımız kaçmasın ağalar.”

Kadınların hayatı, erkek dostluklarının, kimi müttefiklerin huzurunu kaçırmamalıydı demek istediler ve bunu bugün de hatırlıyoruz. Biz, doğru bildiklerimizi tadımız kaçmasın diye söylemekten geri duracak değiliz.

Bugün Karaburun Bilim Kongresi’nde feministler olarak yer alıyoruz. Ancak kongrenin açılış konuşmasını yapacak kişinin Murathan Mungan olduğunu gördüğümüzde, hafızamızın kabuğu bir yerden çatladı. Çünkü Mungan, feminist hareketin tarihinde dönüm noktası niteliğindeki ağır bir şiddet olayında, Güneş K. davasında, faillerin tarafında durmuştu. O yıllarda kadınların hayatı ve sözü hiçe sayılırken, Mungan yalnızca failin yanında saf tutmakla kalmamıştı, sonrasında yazdığı Yüksek Topuklar kitabında kadınların ve feministlerin bu dava etrafında kurduğu sözle de alay etmişti. Bir diğer ifadeyle Murathan Mungan, kariyer ve ilişkilerini bir kadına işkence eden erkekleri korumak ve feministleri aşağılayarak itibarsızlaştırmak için kullandı. Başka kadınların aynı şiddeti tekrar tekrar yaşamasına ve şiddet uygulayanların etrafına örülen dokunulmazlık haresinin güçlenmesine, yani erkek egemenliğine katkı sağladı. Bazı şeylerin ve kişilerin zamanla değişebileceğini elbette biliyoruz. Kişilerin yaptıkları ile yüzleşerek sorumluluk aldığı ve davranışlarını değiştirdiği durumlarda elbet. Ama Murathan Mungan kadın düşmanlığıyla yüzleşmedi. Ve kadın düşmanlığı zaman aşımına uğramıyor, bu şiddetten doğan yaralar zamanla kabuk bağlamıyor, kadınların daraltılan alanları tekrar genişleyemiyor. Bugün sanat dünyasında yaşanan ifşalara ve sosyal medyada her geçen gün kabaran listeye, yanı başımızdaki adamlara, tanıdık isimlere baktığımızda aslında daha iyi anlıyoruz, bu şiddet görmezden gelindikçe sürmeye devam ediyor.

Murathan Mungan’ın bunca yıllık kariyerinde, bu şiddetle yüzleştiğine dair kamusal bir emare dahi olmamasının, kariyerinin ve egemenliğinin bu şekilde desteklenmesinin, başta edebiyat olmak üzere birçok mecrada, kadınların dışlanması, itibarsızlaştırılması, işlerinin geri planda bırakılmasına giden o erkek egemen sistemdeki kurucu rolünü yakından biliyoruz. Bize göre bu, bir yanıyla da erkek edebiyatının kadınların hayatı pahasına kurduğu iktidarın tipik örneğidir. Kadınların hayatına sahip çıkan feministlerin, romanın sayfalarında karikatürleştirildiğini hatırlıyoruz. Canavarlaştırıldıklarını, bedensel özelliklerinin “kurgusal” tekniklerle damgalandığını hatırlıyoruz. Sadece küçümsenmekle kalınmadıklarını; kadın düşmanlığının sorumlusu olarak da gösterildiklerini hatırlıyoruz. Feminist Politika dergisinin yıllar önce söylediği gibi:

“Kadınların sesi yalnızca erkek şiddetiyle değil, erkek edebiyatının küçümsemesiyle de bastırılıyor.”

Bugün birçok kişi için bu olaylar unutulmuş olabilir. Ama feministler için her şey gibi hafıza da politik. Hatırlamak ve kadınların yaşamının erkek edebiyatının iktidar oyunlarından daha değerli olduğunu kimi zaman böyle alanlarda ifade etmek önemlidir. Bugün Karaburun’dayız. Deniz kıyısında, dalgaların sesiyle buluşmuş bu kongrede feministler olarak söz alacağız. Ama salona önce, yıllar evvel kadınların sesini bastıran, feministleri alaya alan bir yazarın gölgesi düştü. Düzenleme kuruluna ilettiğimiz eleştirinin karşılığı olmadı. Mungan’ın feministlere ve kadınlara yönelik geçmişi, Güneş K. davasında aldığı tutum, üzerine bina ettiği kariyeri, o dönem faillere destek olan onlarca erkekten farklı bu kamusal pozisyonu, bu kongrede feministlerin gözü önünde onore edilmek isteniyor. Hayatlarımız pahasına kurduğumuz kimi sözlerin erkek iktidarının en güçlü kalemlerinden biri tarafından nasıl küçümsendiğini ilk kez deneyimlemiyoruz. Bugün hâlâ edebiyat dünyasında erkek şairler, yazarlar kadınların sözünü bastırıyor, onları dışlıyor. Onur konuşmalarına erkekler nedense hâlâ kadınlara göre daha sık davet ve hatta teşvik ediliyor.

Kadınlara yönelen düşmanlık ve şiddetle mücadele yalnızca feministlerin görevi değil. Bulunduğumuz alanlarda her türlü ayrımcılıkla mücadele etmek, kendi iktidarımızı ve ayrıcalıklarımızı, bu iktidar ve ayrıcalıkların kimlerin alanlarını kaplamaya yaradığını durmadan sorgulamamız gerek. Bu nedenle iş yalnızca kendi eylediklerimize bakmaktan değil aynı zamanda kimin yanında saf tuttuğumuza, kimin iktidarını beslediğimize bakmaktan da geçiyor. Bütün yapıların zeminlerin içinde bütün mekanizmaları ile faili aklayan, koruyan tutumu bir seferlik olmuyor. O yapılarda yer alan her bir erkeğe başka yolla bir güç veriyor. Açık cinsel saldırı boyutundaki erkek şiddeti dahi kadınlar tarafından açıklanmasına rağmen, kadından yana süreç işletmek yerine hayatta kalan kadınlar ve onlarla dayanışanlar hedef alınıyor. Şu hayatta neyi tat kaçırıcı, hangi konuyu affedilebilir bulduğumuz, neyi sineye çekip neyi unutmamaya değer gördüğümüz adalet duygumuzun bir yansıması. Böylesi bir düzende birlikte mücadele etmek ne kadar mümkün diye hep birlikte düşünmeye davet ediyoruz.

Biz Karaburun’dan Bir Grup Feminist, bu hafızayı sahipleniyoruz. Bizim için mesele kişisel değil, kaldı ki kişisel olsa da politik, ama sadece Mungan ile ilgili değil. Murathan Mungan’ın şahsında, kadın düşmanlığının edebiyat, siyaset, sanat ve başka alanlardaki kudretiyle yüzleşiyoruz. Karaburun Bilim Kongresi Düzenleme Kurulu’nu, faillere ve fail aklayanlara alan açmamaya çağırıyoruz. Feministlerin sesini bastıran, kadınların hayatlarını küçümseyen, hafızamızı alaya alan erkeklerin konforunu dağıtmak için buradayız. Bir kez daha ifade etmek isteriz ki:

Güneş K.’yı unutmadık. Güneş K.’nın yaşadıklarını bilip de yalanlayanları, bilip de susanları unutmadık. Feministlerle alay eden satırları unutmadık. Kadınlara yöneltilen şiddeti unutmadık. Failleri tanıyoruz, hep tanıyorduk. Dün ve bugün faillerin safında duranları da tanıyoruz. Sizler davranışlarınızın sorumluluğunu alana kadar da her alanda dile getirmeye devam edeceğiz.��

-Karaburun’dan Bir Grup Feminist.

aslında bu gönülsüz ve mecburen yazılmış bir yazı. gönülsüz çünkü bence gidenin ardından söylenecek sözler taziyeye ilişkin olur; hele de canına kendi kıymışsa; intiharı günah sayan inançlı insanlar için bu acının daha da güç olduğunu tahmin emek zor değil. öte yand...

Address

Www. Guldunyayayinlari. Com
Istanbul
HTTPS://WWW.INSTAGRAM.COM/GULDUNYAYAYINLARI/

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Güldünya Yayınları posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Business

Send a message to Güldünya Yayınları:

Share

Category