21/06/2025
KİMLİĞİMİZ, HALIDA, KİLİMDE Mİ GİZLİ?
(Etem ORUÇ)
Türklerin tarihi kilim desenlerinde, mezar taşlarında gizlidir. Göçer yörükler için kilim Türklerin simgesidir.
Benim sözünü ettiğim halı, kilim, günümüzde özentili insanların kullandığı Avrupa kökenli halı ve kilimler değil.
Orta Asya’dan, Pamir yaylasından, Altay dağlarından süzülüp gelen, Göktürk, Uygur, Selçuklu, Anadolu Beyliği kokan Türk halılarından, kilimlerinden, nakış nakış köklerimiz, kimliğimiz olan halı ve kilimlerden söz ediyorum.
Atatürk, Türklük için: “ Türk’ün beşiği, doğanın rüzgârı ile sallandı, beşiğin içindeki çocuk, doğanın yağmuru ile yıkandı. O çocuk doğanın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından önce korkar gibi oldu, sonra alıştı, onları doğanın babası tanıdı, onların oğlu oldu. Bir gün o çocuk, doğa oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu, Türk oldu. Türk, dünyayı aydınlatan Güneş’tir,” diyordu.
Ulu önder, Cumhuriyetin ilânından sonra “Türklüğün kökenini” açıklamak için bir dizi araştırmalar yaptırdı. Türk Tarih Kurumu’nun kurulmasıyla yapılan araştırmaları kendisi yönetti. Tahsin Mayatepek’i Meksika’ya elçi atayarak, Kızılderililer, Mayalar, Aztekler ve değişik uygarlıklar hakkında araştırmalar yaptırdı.
Ölümünden iki yıl önce de James Churchward’ın Mu ve Atlantis uygarlıklarını konu eden kitaplarını Türkçeye çevirterek incelemiştir. Bu yapıtta Türklerin ilk yurdunun M.Ö. 75 binlerde yaşayıp batan, Mu uygarlığı olduğu, Orta Asya’da da Uygurlar ve Sümerler olarak yaşamlarını sürdüğünü yazıyordu.
James’in araştırmalarında tanıştığı Rişi: “Doğa, insanın öğrenmesi için düzenlenmiş büyük bir okuldur. Doğa yalan söylemez. Her kayanın kırışmış, yaşlanmış yüzünde bir öykü vardır. Her çimen, ağaçtaki yaprak, tomurcuk, işiten kulaklar için bir şeyler fısıldar. Doğa yaşamın köklerini gösterir, en küçük bir tohumun, bir böceğin gizini çözdüğümüz an evrenin gizini çözmüş oluruz,” diyordu.
Doğada, sanatta, özlü sözlerde bir giz vardır. Onu ancak birikimli, üstün zekâlı insanlar anlayabilir. Örneğin 13 sayısı uğursuz sayılır. Neden? Mu kıtası Cuma günü Zac ayının (Beyaz ay) 13. günü batmıştır. O günün anısına insanlar uğursuz saymıştır. Bugün kullandığımız eskiden günümüze dek gelen pek çok araç ve geleneğin anlamını tam bilmediğimiz için saçma, bağnaz şeyler gibi düşünebiliriz.
Ama kökenini araştırıp öğrenince hiç de öyle olmadığını görüyoruz. Halılardaki, kilimlerdeki desenler gibi. Kökleri Şaman olan Türk halılarında halı gurubu yoktur. Türk halı ve kilimlerinin motifi, sembolü aynıdır. Bunlar bizim soy kütüğümüz, tarihimiz, kültürümüz, kalıcı kimliğimizdir.
Yirmi sekiz sembolü teker teker imceleyelim. 1- Bir sayısı Tanrının tekliğinin simgesidir. Genellikle üçken içinde bir nokta olarak gösterilir. Mu uygarlığının da simgesidir. 2- İki sayısı erkek-dişi, Güneş-Ay, artı-eksiyi simgeler. 3- Üç sayısı kazayağıdır. Mu kıtasından beri kullanıp gelmektedir.
Orta Asya’dan taşınan Türk mühürdür. 4- Dört sayısı yani haç, dört doğanın temeli, hava, su, ateş, toprağ’ı simgelemektedir. 5- Beş sayısı Tanrı ve dört yardımcısını simgeler. 6- Altı sayısı, altı köşeli yıldız, yaşam çarkı, uzun yaşamın sembolüdür.
7- Yedi sayısı var oluş ve yok oluşun sayısıdır. Yedi kat gök ve yeri simgeler. 8- Sekiz sayısı, sekiz köşeli yıldız, Selçuklu bayrağındaki yıldızdır. Göktürk mührüdür. 9- Dokuz sayısı karaların batıp çıkması, yeniden var oluşu simgeler. 10- On sayısı kurtağzı, ululuk, kutup yıldızının simgesidir.
11- Su: Bolluk, bereketin simgesidir. 12- On iki, dört mevsim ve on iki ayı simgeler. 13-Çift üçken: Adak sembolüdür. Sunakların üzerinde yer alır. 14- Koçbaşı: Güç, kuvvet, Ay tanrısının sembolüdür. 15- X İşareti, hareket içeren kozmik güç, dönen enerjiyi simgeler. 16- S harfi, sonsuzluk, bütünü ikiye ayıran ince çizgidir.
17- Yılan, yaşamın sudan karaya çıkışının sembolüdür. Can, diriliştir. 18- Lotus çiçeği, ruhun ölümsüzlüğünü simgeler. İnsanların çevresiyle beraber, her şeyin yeniden doğuşunu simgeler.
19- Hayat ağacı, içinde ateşi gizleyen maddeyi, gökyüzüne yükselen yaşamın sembolüdür. Kara servinin mezarlara dikilmesi bunu simgeler.
20- İnsan, doğanın içinde o hep vardır.
21- Kuş, Anka: Yaratıcının sembolüdür. Mitolojik anlam taşır. Ruh gökte doğar, yere iner.
22- Ejderha: Hava ve suyun koruyuculuk simgesidir.
23- Yükselen dağlar, testere dişi: Yerin yükselişini, dağların oluşumunu simgeler. Tanrıya en yakın olunduğunu düşünülen yer. 24- Kare: Yeniden doğuşun, yok oluşun gerçeğinin simgesidir, topraktır.
25- Dikdörtgen: MU, Anakara kıtasının sembolüdür.
26- Geyik, At: Ruhu tanrıya taşıyandır.
27- Dağılış, Göçer Motifi: Orta Asya’dan Türklerin dört yöne dağılışını simgeler. Hareketi ifade eder.
28- Yirmi sekiz sayısı, Ay’ın 28 gün görünmesini simgeler.
Pazırık’tan Miletos’a uzanan bir yol mu var. Altay dağlarında bulunup M.Ö. IV. Yüzyıla ait olduğu söylenen Pazırık Halısının göbek ve kenar işlemelerindeki tekrar eden bir desen ile M.Ö. VI- V. Yüzyıllara ait Miletos paralarının arka yüzünde yer alan figürle bire bir aynıdır. Aynı benzerlik aynı yüzyıllarda yaşamış olan Efesos gibi Batı Anadolu’da yaşayan uygarlıklar arasında da vardır.
Artemis sözcüğü Yunancada bir anlam taşımazken Ar-temiz (çok temiz) Türkçe’de anlamı vardır. Bilinen tarihlerden daha önce Türkler Anadolu’da yaşayan, ilk uygarlıkları kuran uluslardan biri olamaz mı?
Atalarımız yerleşik biçimde yaşamadıkları için kimliklerini halılara, kilimlere işleyerek kendileriyle beraber taşımışlardır. Pervane böcekleri gibi onlar da hep ışığa sevdalı olmuşlardır. Mumun, diğer mumu yakarak aydınlatmasıyla kaybedeceği hiçbir şeyin olmadığını bilen atalarımız, deneyimlerini de çevresiyle paylaşmasını bilmişlerdir.
Uşak yöresindeki kilimlerde “ eli belinde” denilen bir motif vardır. Halk arasında doğdu, doğacak anlamına gelir. Kimliğimiz, kültürümüz olan halılar da neredeyse yok olup gidecek.
Atatürk’ümüzün: “Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür,” dediği gibi, kültürümüz kimliğimizdir, kültürünü sahiplenmeyen, kökenini bilmeyen uluslar, tarihin sayfalarından silinip giderler…
Alıntı