Türk yıldızı

Türk yıldızı Contact information, map and directions, contact form, opening hours, services, ratings, photos, videos and announcements from Türk yıldızı, News & Media Website, Kayseri.

"Annem hasta, ben geldim." Kör randevudaki küçük kız - milyoner CEO...İstanbul’un sakin bir semtinde, küçük bir kafenin ...
01/12/2025

"Annem hasta, ben geldim." Kör randevudaki küçük kız - milyoner CEO...
İstanbul’un sakin bir semtinde, küçük bir kafenin kapısı açıldı ve içeri tarçın, vanilya ve taze pişmiş ekmek kokusu yayıldı. Burası öyle bir yerdi ki, gelen herkes birkaç dakika için dünyanın gürültüsünü unutabilirdi. Penceredeki masada oturan adam ise, bu sıcak ve samimi ortama neredeyse fazla şık kaçıyordu. Adı Ison Carter’dı; 35 yaşında, başarılı bir CEO, dışarıdan bakıldığında kusursuz, ama içeride sessiz yaralar taşıyan biri.

Bugün onun için sıradan bir gün değildi. Bugün, bir kör randevuya katılacaktı. Romantizmden değil, özlemden değil… Sadece yakın arkadaşı Olivia’nın ısrarıyla. “Ison, kendine bir şans ver,” demişti Olivia. “Kendini işe gömdün, nefes almayı unuttun. Sana iyi gelecek biriyle tanışmalısın.”

Ison başta çok isteksizdi. Üç yıldır duygusal olarak kendini kapatan biri olarak, hayatını değiştirecek bir karşılaşmaya inanmıyordu. Ama Olivia’ya güveniyordu. Bu yüzden şimdi, kafede saatine bakarak oturuyordu. Dakikalar yavaşça aktı. 15:29. 15:30. Kapı tekrar açıldı. Beklediği kadın gelmedi. Onun yerine, dört yaşlarında, pembe elbiseli, iki örgülü bir kız çocuğu içeri girdi. Örgülerinden biri yamuk, diğeri düzgün. Kafede yürüyüşü kararlıydı; sanki bir görevi vardı.

Küçük kız, büyük kahverengi gözleriyle birini aradı ve buldu. Ison’un önünde durdu.

“Merhaba,” dedi ciddiyetle. “Annem hasta, o yüzden ben geldim.”

Kafede bir anda sessizlik oldu. Barista elindeki fincanı havada tuttu. Bir çift, şaşkınlıkla döndü. Ison ise ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

“Sen annenin yerine mi geldin?” diye sordu nazikçe.

Kız başını ciddi ciddi salladı. “O iptal etmek istedi ama ben duydum ki Teyze Olivia annemin yine gülmesini istiyor. Annem artık eskisi gibi gülmüyor. Belki sen ona yardım edersin diye düşündüm.”

Ison’un göğsünde bir şeyler sıkıştı. Bu çocuk, sevgiyi çoğu yetişkinden daha iyi biliyordu.

“Adın ne?” diye sordu.

“Sophie. Dört buçuk yaşındayım. Annemin adı Emma. Burada çalışıyor. En güzel pastaları o yapar. Özellikle yaban mersinli olanı.”
Hikayenin tamamını izleyin👉👉: https://rb.celebshow247.com/x6uz

ÇÖPÇÜ Zannettiği Dedesi Şirketin GİZLİ SAHİBİ Çıktı!İstanbul’un o meşhur lodosu estiğinde, denizin tuzu şehrin en fakir ...
01/12/2025

ÇÖPÇÜ Zannettiği Dedesi Şirketin GİZLİ SAHİBİ Çıktı!
İstanbul’un o meşhur lodosu estiğinde, denizin tuzu şehrin en fakir sokaklarına kadar taşınır derler. Ama Levent’teki gökdelenlerin tepesinde oturanlar için lodos sadece camlara vuran hafif bir uğultudan ibarettir. O gökdelenlerin gölgesinde, eski mahallelerin dar sokaklarında ise bambaşka hayatlar yaşanır. İşte bu hikaye, iki dünya arasında sıkışıp kalmış, dışarıdan bir hiç gibi görünen ama aslında koca bir dağ olan Salih Bey’in sessiz ama yeri göğü inleten dersiyle başlıyor.

Salih Bey, mahalledeki çocukların Salih dede dediği, sırtında yılların yorgunluğunu taşıyan, eski gri pardösüsüyle ağır ağır yürüyen bir ihtiyardı. Her sabah erkenden kalkar, mahalledeki kedilere ciğer dağıtır, sonra köşedeki eski kıraathanede şekersiz çayını içerdi. Kimse onun nereden geldiğini, geçmişte ne iş yaptığını bilmezdi. Sadece “emekli” derlerdi. Ama neyden emekli olduğunu kimse sormazdı. İnsanlar dış görünüşe o kadar odaklanır ki, eski bir ayakkabının içinde yürüyen ayakların bir zamanlar hangi mermer salonlarda gezindiğini hayal bile edemezlerdi.

Salih Bey’in hayattaki tek varlığı, abisinden yadigar kalan yeğeni Kerem’di. Abisi ve yengesi yıllar önce trafik kazasında vefat ettiğinde Kerem henüz beş yaşındaydı. Salih Bey o güne kadar hiç evlenmemiş, hayatını işine adamıştı. Ama o küçük çocuğu kucağına aldığı gün içindeki buzdan kaleler erimişti. Kerem’i kendi evladı gibi büyütmüş, yememiş yedirmiş, giymemiş giydirmişti. Onu okutmak için nesi var nesi yok satmış, ülkenin en iyi üniversitelerinde işletme okutmuştu.

Kerem zeki çocuktu. Okulu dereceyle bitirdi, büyük şirketlerde staj yaptı ve sonunda inşaat sektörünün devi Gürsoy Holding’de işe başladı. Yükselmesi hızlı oldu. Hırslıydı Kerem. Ama hırs, kontrol edilmediğinde insanın gözünü kör eden en tehlikeli zehirdir. Kerem yükseldikçe bastığı zemini unutmaya başladı. Hele ki hayatına Selin girdiğinde, o zemin tamamen kaydı. Selin, cemiyet hayatına özenen, markalarla ve etiketlerle var olan bir kadındı. Kerem’in fakir ama gururlu geçmişi, Selin’in dünyasında sadece saklanması gereken bir utanç kaynağıydı.

Evlendikleri gün Salih Bey düğüne davet edilmemişti. “Amca orası çok kalabalık ve gürültülü olacak. Senin tansiyonun var, gelme. Ben sonra yanına gelirim,” diyerek geçiştirmişti Kerem. Salih Bey, o gün evinin penceresinden düğün konvoyunun geçişini izlerken gözünden süzülen bir damla yaşı kimse görmedi. O yaş, kırgınlık değil; evladının ruhunu kaybettiğini görmenin çaresizliğiydi.

Aylar geçti. Kerem artık genel müdür yardımcılığına kadar yükselmişti. Altında son model bir araba, Ataşehir’de lüks bir rezidans, hafta sonları İtalya tatilleri... Salih Bey ise hâlâ Fatih’teki rutubetli, eski ahşap evde yaşıyordu. Kerem amcasını ayda bir, o da telefonla arar olmuştu. “Nasılsın amca, bir ihtiyacın var mı?” diye sorar, cevabı beklemeden “Tamam, işim başımdan aşkın, kapatıyorum,” derdi.
Hikayenin tamamını izleyin👉👉: https://rb.celebshow247.com/csdb

SATICI KADIN YAŞLI ADAMI HER GÜN BESLEDİ... TAA Kİ AVUKATLARI GELENE KADAR!İstanbul’un kalbinde, sabah güneşi İstiklal C...
30/11/2025

SATICI KADIN YAŞLI ADAMI HER GÜN BESLEDİ... TAA Kİ AVUKATLARI GELENE KADAR!
İstanbul’un kalbinde, sabah güneşi İstiklal Caddesi’nin griliğini delip geçmeye çalışırken, Meryem Yılmaz günün ilk ışıklarıyla birlikte yemek tezgahını kurmaya başladı. Nasırlı elleri, yılların verdiği alışkanlıkla tencereleri diziyor, çatal-bıçakları yerleştiriyor, kırmızı-beyaz kareli örtüyü düzeltiyordu. Her şey yerli yerinde olmalıydı; çünkü bu ritüel, on yılı aşkın bir süredir onun sabahlarının ayrılmaz bir parçasıydı.

Meryem’in yüzünde kolay geçmemiş bir hayatın izleri vardı. Gözlerinin etrafındaki ince kırışıklıklar, uykusuz geceleri, gecikmiş faturaları, çocuklarının okul masrafları için yapılan zor seçimleri anlatıyordu. Ama kahverengi gözlerinde hâlâ bir parıltı vardı; sabah beşte kalkıp Anadolu yakasının dış mahallelerindeki daracık mutfağında fasulye, pilav, farofa ve tavuk güvecini hazırlamasını sağlayan bir parıltı.

O köşe, her sabah erken saatlerde canlanırdı. Seyyar satıcılar, işe gidenler, öğrenciler ve evsizler; İstanbul’un unutulmuş bir parçasına hayat veren insan mozaiği... Meryem çoğunu adıyla tanır, hikayelerini, dertlerini ve küçük zaferlerini bilirdi.

O sabah, saat dokuz civarına yaklaşırken, yaşlı bir adam sokağın karşısında durmuş, tezgahı dikkatle izliyordu. Üzerinde yıpranmış ama temiz bir kot pantolon, özenle yamalanmış bir gömlek ve eski bir şapka vardı. Evsizlerin alışıldık bakımsızlığı yoktu onda. Ama kambur duruşu, yıpranmış çantayı tutuşu, hayatın ona kolay davranmadığını gösteriyordu. Adamın bakışları, dumanı tüten tencerelere kilitlenmişti. Açlık... Meryem bunu tanıyordu. Çünkü yıllar önce işsiz kaldığında, çocuklarına yemek bulmak için mücadele ettiğinde, aynısını hissetmişti.

O sabah boyunca, her müşteriye hizmet verirken göz ucuyla adamı izledi. Adam yaklaşmıyor, hiçbir şey istemiyordu. Sadece bakıyordu. Öğleye doğru, kalabalık arttığında, adam kalabalığın arasında kayboldu. Meryem bir daha görmeyeceğini sandı ama yanıldı. Ertesi gün, aynı saatte, aynı yerde, aynı sessiz bakışla yine oradaydı. Ve sonraki gün de. Hiçbir şey istemiyor, sadece dünyanın yükünü taşıyormuş gibi bakan gözlerle izliyordu.

Perşembe günü, Meryem sabahın son müşterisine hizmet verirken, adamın tezgaha yaklaştığını fark etti. Yakından bakınca yüz hatlarını daha iyi görebildi. Derin kırışıklar, köşeli bir yüz ve en çok da mavi, delici gözler... Hayat tarafından yenilmiş birinin boş bakışları değildi bunlar. Hâlâ bir şeyler arayan, hâlâ umut eden gözlerdi.

“Merhaba beyefendi,” dedi Meryem, önlüğünü silerken. “Bir tabak yemek ister misiniz?”

Adam tereddüt etti, dudakları titredi. Meryem, utancın ihtiyaçla savaştığını görebiliyordu. “Ne kadar?” dedi nihayet, boğuk ama kibar bir sesle. Meryem şaşırdı; bu ses düzgün bir diksiyona, seçilmiş kelimelere sahipti. “10 lira,” dedi, ama adam gözlerini indirdi ve uzaklaşmaya başladı.

O an, Meryem’in içinde bir şeyler oldu. Belki de üç yıl önce kaybettiği, kendisine “Kimse aç kalmamalı, fazlanı paylaşmalısın” diyen annesinin anısıydı. Belki de sadece kendi cömert doğasıydı. “Durun!” diye seslendi. Adam durdu ama dönmedi.

“Bakın, bugün yemek arttı. Gün sonunda zaten atacaktım. İsterseniz alabilirsiniz, ücret almam.” Adam yavaşça döndü, gözlerinde şaşkınlık ve minnet vardı. Sanki karşılıksız bir iyiliğe inanamıyordu.

“Emin misiniz?” dedi.
Hikayenin tamamını izleyin👉👉: https://rb.celebshow247.com/7ab9

Rütbesiz Kadın - Kibirli Tuğgeneralin Hışmına Uğradı - Kim Olduğunu Öğrenince DonakaldıPahalı ve yalnız geçen bir akşam ...
30/11/2025

Rütbesiz Kadın - Kibirli Tuğgeneralin Hışmına Uğradı - Kim Olduğunu Öğrenince Donakaldı
Pahalı ve yalnız geçen bir akşam yemeğinde, Kenan Sancaktar, Hakkari’nin Yüksekova ilçesindeki dağ komando tugayının karargahında oturuyordu. 54 yaşındaki tuğgeneral, yeni atanmıştı ve görevinin ilk gününde, otoritesini kurma hevesiyle yanıp tutuşuyordu. Yıllardır süren askeri kariyerinde, her zaman disiplinin ve otoritenin ön planda olması gerektiğine inanmıştı.

O akşam, tugayın karargahı sakin bir hava içindeydi. Koridorlarda sadece adımların sesi duyuluyordu. Kenan, odasında bir rapor okurken, dışarıdan gelen gürültü dikkatini çekti. “Çekil şuradan kadın. Görmüyor musun? Komutan geçiyor,” diye bağırdı bir ses. Kenan, sesin geldiği yöne döndü ve karşısında rütbesiz bir hemşireyi gördü.
Kadın, elindeki dosyalarla telaşla geri çekildi. “Özür dilerim, komutanım,” dedi. Kenan, kadının yüzündeki korkuyu gördü ama umursamadı. “Burası askeri bir alan. Burada çalışmak istiyorsan, kurallara uymalısın,” diye sert bir sesle yanıtladı.

Kadın, başını eğerek geri çekildi. Kenan, kadının arkasından bakarken, içindeki öfkenin nedenini sorguladı. “Bu tür insanlar, kuralları bilmeden burada ne arıyor?” diye düşündü. Ama bilmediği bir şey vardı; o kadın, aslında kendisinden çok daha güçlü bir geçmişe sahipti.
O kadın, Amina adında bir hemşireydi ve geçmişte savaş alanında görev yapmış bir sağlıkçıydı. Bir zamanlar, özel kuvvetler için çalışan bir savaş hemşiresiydi. Kenan, onun geçmişini bilmediği için ona karşı bu kadar sert davranıyordu. Amina, yıllar önce yaşadığı travmalarla başa çıkmaya çalışırken, şimdi rütbesiz bir hemşire olarak hayatına devam ediyordu.

Kenan, o akşam yemek masasının başında düşüncelere dalmıştı. “Neden bu kadar yalnızım?” diye sordu kendine. Başarı, mülk, güç… hepsi vardı ama bir dostluk, bir sevgi eksikti. O sırada Amina, kenarda bir köşede durarak, hastaların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyordu.
Hikayenin tamamını izleyin👉👉: https://rb.celebshow247.com/xxtf

"O sadece bir hemşire," diye alay etti cerrah. Ama sonra yaralı bir SBirinci Bölüm: Yalnız Akşam YemeğiPahalı ve yalnız ...
30/11/2025

"O sadece bir hemşire," diye alay etti cerrah. Ama sonra yaralı bir S
Birinci Bölüm: Yalnız Akşam Yemeği

Pahalı ve yalnız geçen bir akşam yemeğinde, Kenan Yılmaz, Chicago’nun en gözde restoranlarından biri olan Lalezar’da oturuyordu. 43 yaşındaki Kenan, gayrimenkul sektöründe başarılı bir milyonerdi. Zenginliğine rağmen, hayatında hep bir boşluk hissediyordu. İhtişamlı bir yaşam sürmesine rağmen, gerçek bir dostluğun ve sevginin eksikliğini hissediyordu. Her akşam yemeği, onu yalnızlığının derinliklerine sürüklüyordu.

O akşam, restoran oldukça kalabalıktı. Kenan, siparişleri almak için masaların arasında dolaşırken, birden bir çocuğun ağlama sesini duydu. Merakla sesin geldiği yöne doğru ilerledi. Bir masanın altında, küçük bir çocuk, gözyaşları içinde kıvrılmıştı. Yanında ise bir kadın, panik içinde etrafa bakıyordu.

Maja, çocuğun yanına diz çökerek, “Hey, neden ağlıyorsun?” diye sordu. “Beni bırakıp gittiler,” dedi çocuk, gözleri dolarak. Maja, çocuğun korkmuş gözlerine bakarak, “Burada güvende olabilirsin. Kimse seni bulamaz,” dedi.

İkinci Bölüm: Beklenmedik Yaklaşma

Tam o sırada, restoranın kapısı açıldı ve içeri genç bir kadın girdi. Elinde kirli bir çantayla, üzerindeki solmuş elbisesi dikkat çekiyordu. Kenan, kadının yanından geçerken, bir şeylerin ters gittiğini hissetti. Kadın, garsonun yanına geldi ve “Baba, bir haftadır ağzıma lokma koymadım,” dedi. Kenan, bu cümleyle irkildi. Kadın, kendisine doğru yaklaşarak, “Beni affet, lütfen,” diye ekledi.

Kenan, kadının gözlerindeki çaresizliği görünce, bir an için geçmişteki acılarını hatırladı. Bu cümle, geçmişin sessizliğini yıkarak her şeyi değiştirebilirdi. Kenan, “Sen kimsin?” diye sordu. Kadın, “Ben Elif, sokakta yaşıyorum. Bir haftadır yemek yemedim,” dedi.
Hikayenin tamamını izleyin👉👉: https://rb.celebshow247.com/889q

Pahalı ve yalnız geçen bir akşam yemeğinde, Kenan Yılmaz, Chicago’nun en gözde restoranlarından biri olan Lalezar’da otu...
30/11/2025

Pahalı ve yalnız geçen bir akşam yemeğinde, Kenan Yılmaz, Chicago’nun en gözde restoranlarından biri olan Lalezar’da oturuyordu. Kenan, 43 yaşında, gayrimenkul sektöründe başarılı bir milyonerdi. Zenginliğine rağmen, hayatında hep bir boşluk hissediyordu. İhtişamlı bir yaşam sürmesine rağmen, gerçek bir dostluğun ve sevginin eksikliğini hissediyordu. Her akşam yemeği, onu yalnızlığının derinliklerine sürüklüyordu.

O akşam, restoranın loş ışıkları altında, masada önünde soğuyan bir ızgara somon tabağı duruyordu. Kenan, telefonundaki iş e-postalarını kontrol ederken, garsonun yanına gelmesiyle dikkatini dağıttı. “Yine yalnız mısınız, Kenan Bey?” diye sordu garson, gülümseyerek. Kenan, “Evet, yine yalnızım,” diye yanıtladı.

Tam o sırada, restoranın kapısı açıldı ve içeri genç bir kadın girdi. Elinde kirli bir çantayla, üzerindeki solmuş elbisesi dikkat çekiyordu. Kenan, kadının yanından geçerken, bir şeylerin ters gittiğini hissetti. Kadın, garsonun yanına geldi ve “Baba, bir haftadır ağzıma lokma koymadım,” dedi. Kenan, bu cümleyle irkildi. Kadın, kendisine doğru yaklaşarak, “Beni affet, lütfen,” diye ekledi.

Kenan, kadının gözlerindeki çaresizliği görünce, bir an için geçmişteki acılarını hatırladı. Bu cümle, geçmişin sessizliğini yıkarak her şeyi değiştirebilirdi. Kenan, “Sen kimsin?” diye sordu. Kadın, “Ben Elif, sokakta yaşıyorum. Bir haftadır yemek yemedim,” dedi.

Kenan, Elif’in yüzündeki çaresizliği gördü. Geçmişte, kendi çocukluğunda benzer bir çaresizlik yaşamıştı. Kenan, çocukken ailesinin maddi durumu kötüydü. Her zaman açlıkla mücadele etmişti. Şimdi, bu küçük kızın karşısında dururken, içindeki o eski acı yeniden canlandı. “Neden buradasın?” diye sordu.

“Beni terk ettiler. Ailem yok,” dedi Elif, gözleri dolarak. Kenan, Elif’in hikayesini dinlerken, içindeki boşluğu hissetti. “Seni buradan gönderemem,” dedi. “Gel, seninle bir şeyler yiyelim.”
Hikayenin tamamını izleyin👉👉: https://rb.celebshow247.com/d2np

Garson çocuğu teselli ediyor – kısa bir süre sonra çocuğun Arap milyarder babası geliyor.Chicago’nun Gold Coast bölgesin...
30/11/2025

Garson çocuğu teselli ediyor – kısa bir süre sonra çocuğun Arap milyarder babası geliyor.
Chicago’nun Gold Coast bölgesinde, parıltılı misafirlerin arasında görünmez bir garson kız vardı. Maja Larkin, 24 yaşında, hayallerinin peşinden koşan bir sanatçıydı. Sarafina's Table adındaki lüks İtalyan restoranında çalışıyordu. Restoranın avizeleri, yıllık kirasından daha pahalıydı ve Maja, her gün bu ihtişamın içinde çalışarak geçimini sağlıyordu. Ancak, maddi zorluklar içinde boğuluyordu; küçük bir odada yaşıyor, faturalarını ödemekte zorlanıyordu.

Bir sabah, Maja işine giderken kapısında bir tahliye bildirimi buldu. “Sanat, faturaları ödemiyor,” diye düşündü. Ama yine de gülümseyerek restoranın kapısından içeri girdi. Müşterilere gülümsemek, onun için hayatta kalmanın bir yoluydu.
O gün restoran oldukça kalabalıktı. Maja, siparişleri almak için masaların arasında dolaşırken, birden bir çocuğun ağlama sesini duydu. Merakla sesin geldiği yöne doğru ilerledi. Bir masanın altında, küçük bir çocuk, gözyaşları içinde kıvrılmıştı. Yanında ise bir kadın, panik içinde etrafa bakıyordu.

Maja, çocuğun yanına diz çökerek, “Hey, neden ağlıyorsun?” diye sordu. “Beni bırakıp gittiler,” dedi çocuk, sesi titreyerek. Maja, çocuğun korkmuş gözlerine bakarak, “Burada güvende olabilirsin. Kimse seni bulamaz,” dedi.
Maja, çocuğun yanına oturdu. “Adın ne?” diye sordu. “Leo,” dedi çocuk, gözlerini Maja’nın yüzünden ayırmadan. Maja, ona gülümseyerek, “Ben Maja. Burada biraz kalalım, tamam mı?” dedi.

Leo, Maja’nın elini tuttu. O an, Maja’nın kalbinde bir şey değişti. Çocuk, onun için bir sorumluluk haline gelmişti. Dışarıdaki gürültü azalırken, Maja Leo’ya bir şeyler çizmeye karar verdi. Cebinden bir kalem ve not defteri çıkararak, “Eğer istersen, birlikte bir şeyler çizebiliriz,” dedi.
Hikayenin tamamını izleyin👉👉: https://rb.celebshow247.com/hpl9

"Lütfen... beni satın al ve karın yap," diye fısıldadı zincirli Apaçi kadın.Grant Mercé, kırkına yaklaşan, omuzları geni...
29/11/2025

"Lütfen... beni satın al ve karın yap," diye fısıldadı zincirli Apaçi kadın.
Grant Mercé, kırkına yaklaşan, omuzları geniş, hayatın yükünü yüzünde taşıyan bir adamdı. Yıllarca yalnız yaşamış, kasabadan uzakta bir çiftlikte kendi düzenini kurmuştu. Geçmişinde bir evlilik, bir kardeş kaybı, çokça hayal kırıklığı vardı. Sessizliği, yalnızlığı ve sadeliği seviyordu. Red Crossing’e sadece ihtiyaçlarını almak için gelirdi; un, kahve, biraz alet, belki bir şişe viski. Şehir ona hiçbir zaman huzur vermemişti.
O gün de dükkana girdiğinde tek amacı alışverişini yapıp gün batmadan çiftliğine dönmekti. Atını dükkânın önüne bağladı, mantosunu silkeledi. Tam o sırada arka taraftan gelen bir gürültü dikkatini çekti. Alaycı sesler, kaba kahkahalar, bir kadının acı dolu fısıltısı. Grant istemeden de olsa sesin kaynağına doğru yürüdü.
Arka sokakta bir grup adam bir kadının etrafında halka oluşturmuştu. Kadın, bir direğe zincirlenmişti; elleri yukarıda, bilekleri demir kelepçelerle kanamış, yüzü toz ve terle kaplı, elbisesi yırtık ve kirliydi. Ayana’ydı bu kadın. Apaçi kökenli, gözleri karanlık ve canlı, ama yorgun. Grant’ın gözleri onunla buluştuğunda, Ayana’nın bakışında korku ve umut birbirine karışıyordu.
Bir adam kadının çenesini botunun ucu ile kaldırdı. “Şerif, hücrede yer yok dedi. Biz de satmaya karar verdik. Ölmese bari,” dedi alayla. Diğerleri güldü. Bir başkası elini uzatıp Ayana’ya dokunmak istedi ama kadın geri çekildi.
Grant’ın içi öfkeyle doldu. Yıllarca başkalarının sorunlarından uzak durmaya çalışmıştı ama Ayana’nın bakışı ona dokundu. Kadın fısıldadı: “Lütfen... beni satın al ve karın yap.”
Bu sözler Grant’ın içini titretti. Kadının sesi, korkudan değil, hayatta kalmak için söylenmişti. O an, Grant kararını verdi.
“Kaç para?” dedi sessizce.
Adamlar şaşırdı. Bir rakam söylediler. Grant hiç pazarlık etmeden cebindeki parayı çıkardı, adamın eline saydı. Zinciri çözdü, Ayana’nın yere düşmesini engelledi, onu kollarına aldı. Kadının bedeni titriyordu, gözlerinde minnet ve utanç karışımı bir ifade vardı.
“Yürüyebilir misin?” diye sordu Grant.
Ayana başını salladı. “Denerim,” dedi.
Hikayenin tamamını izleyin👉👉: https://rb.celebshow247.com/y9xc

BEBEK KÖR DOĞDU… ANCAK TEMİZLİKÇİ HİÇBİR DOKTORUN GÖREMEDİĞİ NEDENİ KEŞFETTİFatih Hastanesi’ndeki gerginlik neredeyse bo...
29/11/2025

BEBEK KÖR DOĞDU… ANCAK TEMİZLİKÇİ HİÇBİR DOKTORUN GÖREMEDİĞİ NEDENİ KEŞFETTİ
Fatih Hastanesi’ndeki gerginlik neredeyse boğucuydu. Şehrin en etkili çifti, iş adamı Rıdvan Kaya ve aynı hastanede saygın bir çocuk doktoru olan eşi Dr. Fatma Kaya, yeni doğan çocukları hakkında ebeveynlerin duyabileceği en yıkıcı haberi almışlardı.
Bebek Mehmet, sadece üç aylık olmasına rağmen, doğuştan kör olduğu düşünülüyordu.
"Doktor Rıdvan, kabul etmeniz gerekiyor," dedi Göz Hastalıkları Bölüm Başkanı Doktor Ahmet Polat. "Mümkün olan tüm testleri yaptık. Oğlunuz iki taraflı optik sinir atrofisi ile doğdu. Bu geri döndürülemez bir durum."
"Bu olamaz!" diye Rıdvan duvara yumruğunu vurdu. "Eşim doktor, tüm doğum öncesi kontrollerini düzgünce yaptırdı. Bu nasıl mümkün olabilir?"
Dr. Ahmet sabırsızca iç çekti. "Bay Kaya, bazen bu tür şeyler sadece olur. Kimse suçlu değil. Şimdi önemli olan yeni gerçekliğe uyum sağlamak için yardım aramanız."
Yakınlarda yerleri ovuşturan temizlik görevlisi Melek Yılmaz, sessizce başını kaldırdı. O acı ifadesini tanıyordu; yıllar önce kendi çocuğunu kaybetmişti.
Rıdvan, oğlunun olduğu odaya doğru ilerlerken, Melek de dürtüsel olarak onu takip etti. Odanın aralık kapısından, Rıdvan’ın oğluna sevgi dolu sözler fısıldadığını gördü.
Hikayenin tamamını izleyin👉👉: https://rb.celebshow247.com/wq1o

Paşanın Kızı Direğe Bağlandı, Babası Komutan Çıkınca Kışla Karıştı!Isparta'nın dondurucu soğukları, Eğirdirdağ Komando O...
29/11/2025

Paşanın Kızı Direğe Bağlandı, Babası Komutan Çıkınca Kışla Karıştı!
Isparta'nın dondurucu soğukları, Eğirdirdağ Komando Okulu'nun eğitim alanını bir buz cehenneme çevirmişti. Çamur ve karın birbirine karıştığı arazide, yeni asteymen adaylarının yeşil kamuflajları ter ve çamurla birleşerek neredeyse siyaha dönmüştü. Hepsi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin çelikten bel kemiği olacak subaylar olmak için buradaydı. Ancak bu çamur ve ter denizinin ortasında, 23 yaşındaki Elif Kaya dimdik duruşu ve bir an bile kırpışmayan gözleriyle diğerlerinden ayrılıyordu. Buradaki hiç kimse onun gerçek kimliğini bilmiyordu. Dosyasında sıradan bir memur ailesinin kızı olarak yazıyordu. Ama babası, Kor General Ahmet Kaya'ydı.
58 yaşında, Ege Ordusu Komutanı olan Ahmet Kaya, omuzlarında bütün Ege'nin ve adaların sorumluluğunu taşıyan üç yıldızlı efsane bir komutandı. Askeri çevrelerde adı, disiplin, sarsılmaz irade ve bazen de aşılması imkansız bir duvarla eş anlamlıydı. Elif, o duvarın gölgesinde kalmak istemiyordu. Babasının şanlı isminin sunduğu ipekten yollar yerine kendi bileğinin hakkıyla yürüyeceği dikenli bir patikayı seçmişti. Korgeneral Ahmet Kaya'nın kızı olarak değil, asteymen adayı Elif Kaya olarak tanınma tutkusu onu bu buz cehennemine getirmişti.
Birliğe teslim olmadan önceki gece, babasıyla yaptığı o son konuşmayı hatırladı. Babasının devasa harekat haritaları başında görmeye alıştığı sert ve kararlı yüzünde ilk defa bu kadar belirgin bir endişe vardı. "Elifim, kızım, emin misin? Oranın nasıl bir yer olduğunu kimse benden daha iyi bilemez," demişti. Elif, babasının çakmak çakmak parlayan gözlerinin içine dost doğru bakmış ve cevap vermişti: "Baba, ben oraya sizin kızınız olarak gitmiyorum. Ben oraya Türkiye Cumhuriyeti'nin bir askeri olarak gidiyorum. Lütfen izin verin." Kısa bir sessizlikten sonra babası sadece tek bir kelime söylemişti: "Peki." Bu, hem bir baba hem de eski bir askerin kızının çelikten iradesine duyduğu saygıyı gösteren bir teşvikti.
Eğitim, hayal ettiğinden çok daha acımasızdı. Sabah 5'teki borazan sesinden gece 10'daki yat borusuna kadar bir an bile durmak yoktu. Tam teçhizatlı intikaller, yakın dövüş eğitimleri, sızma tatbikatları hepsi birbiri ardına acımasız dalgalar gibi üzerlerine vuruyordu. Sayısız aday ya buz gibi arazide ya da tozlu tatbikat sahasında yığılıp kalmıştı. Ama Elif bir kez bile pes etmedi. Hayır, pes edemezdi. Babasının onurunu lekelemeyeceğine dair kendine verdiği söz ve kendi sınırlarını görme arzusu her düştüğünde onu yeniden ayağa kaldırıyordu.
Hikayenin tamamını izleyin👉👉: https://rb.celebshow247.com/nf5p

1937 model eski Cadillac’ı miras alınca herkes güldü… içindeki büyük sırdan haberleri yoktuBeni ciddiye almadılar — ta k...
29/11/2025

1937 model eski Cadillac’ı miras alınca herkes güldü… içindeki büyük sırdan haberleri yoktu
Beni ciddiye almadılar — ta ki beş saniyede ön cephedeki dokuz kişiyi tek hamlede devirmeme kadar. Bu, benim hikayemin başlangıcıydı. Adım Defne. 27 yaşındayım ve yaklaşık altı yıldır Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yapıyorum. Güneyde, güneşin kış mevsiminde bile mola vermediği sıcak ve ağır bir şehir olan Adana'da doğdum. Babam her gün şafak sökmeden önce inşaat işine gitmek için evden çıkarken, annem o dışarıdayken üç çocuğa tek başına bakıyordu. Sıradan bir aileydik; büyük imkanlarımız yoktu. Onurlu bir şekilde hayatta kalmaktan başka büyük hayallerimiz de yoktu.
Babam, hayatın avantajsız doğanlar için zor olduğunu ama karakterin günlük mücadelede inşa edildiğini söylerdi. Ben buna inanırdım. Romantik bir karar değildi; alevli bir vatanseverlikten ya da üniforma giymek istemekten değildi. Bir yöne ihtiyacım olduğu için, bana yapı, amaç ve dürüst olmak gerekirse aileme yardım edebilecek sabit bir maaş veren bir şey olduğu içindi. Annem, bu kararı duyduğunda üzülmekten çok korkuyordu. Türk ordusunun kadınlara karşı nazik olmakla tanınmadığını biliyordu. Direnç, güvensizlik ve belki de aşağılanmayla karşılaşacağımı biliyordu. Ama aynı zamanda, yapmaya karar verdiğim bir şeyden vazgeçmek için çok inatçı olduğumu da biliyordu. Bu yüzden sadece bana sarıldı ve ne zaman olsa eve dönmemi söyledi.
Askeri akademi, hayal ettiğimden daha kötüydü. Fiziksel zorluğundan değil; bunu bekliyordum. Eğitmenlerin bana bakış şekliydi. Sanki bir davetsiz misafirdim. Sanki oradaki varlığım, yakında düzeltilecek idari bir hataydı. İlk günlerde kimse benimle doğrudan konuşmadı. Emirler gruba yüksek sesle veriliyordu ama yanımdan geçerken her zaman bir duraklama, göz ucuyla bir bakış vardı. Sanki her an yıkılmamı bekliyorlardı.
Hikayenin tamamını izleyin👉👉: https://rb.celebshow247.com/ddli

Beni ciddiye almadılar — ta ki beş saniyede ön cephedeki dokuz kişiyi tek hamlede devirmeme kadarBeni ciddiye almadılar ...
28/11/2025

Beni ciddiye almadılar — ta ki beş saniyede ön cephedeki dokuz kişiyi tek hamlede devirmeme kadar
Beni ciddiye almadılar — ta ki beş saniyede ön cephedeki dokuz kişiyi tek hamlede devirmeme kadar. Bu, benim hikayemin başlangıcıydı. Adım Defne. 27 yaşındayım ve yaklaşık altı yıldır Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yapıyorum. Güneyde, güneşin kış mevsiminde bile mola vermediği sıcak ve ağır bir şehir olan Adana'da doğdum. Babam her gün şafak sökmeden önce inşaat işine gitmek için evden çıkarken, annem o dışarıdayken üç çocuğa tek başına bakıyordu. Sıradan bir aileydik; büyük imkanlarımız yoktu. Onurlu bir şekilde hayatta kalmaktan başka büyük hayallerimiz de yoktu.
Babam, hayatın avantajsız doğanlar için zor olduğunu ama karakterin günlük mücadelede inşa edildiğini söylerdi. Ben buna inanırdım. Romantik bir karar değildi; alevli bir vatanseverlikten ya da üniforma giymek istemekten değildi. Bir yöne ihtiyacım olduğu için, bana yapı, amaç ve dürüst olmak gerekirse aileme yardım edebilecek sabit bir maaş veren bir şey olduğu içindi. Annem ise, bu kararı duyduğunda üzülmekten çok korkuyordu. Türk ordusunun kadınlara karşı nazik olmakla tanınmadığını biliyordu. Direnç, güvensizlik ve belki de aşağılanmayla karşılaşacağımı biliyordu. Ama aynı zamanda, yapmaya karar verdiğim bir şeyden vazgeçmek için çok inatçı olduğumu da biliyordu. Bu yüzden sadece bana sarıldı ve ne zaman olsa eve dönmemi söyledi.
Askeri akademi, hayal ettiğimden daha kötüydü. Fiziksel zorluğundan değil; bunu bekliyordum. Eğitmenlerin bana bakış şekliydi. Sanki bir davetsiz misafirdim. Sanki oradaki varlığım, yakında düzeltilecek idari bir hataydı. İlk günlerde kimse benimle doğrudan konuşmadı. Emirler gruba yüksek sesle veriliyordu ama yanımdan geçerken her zaman bir duraklama, göz ucuyla bir bakış vardı. Sanki her an yıkılmamı bekliyorlardı.
Hikayenin tamamını izleyin👉👉: https://rb.celebshow247.com/hsbi

Address

Kayseri

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Türk yıldızı posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share