25/06/2025
Türk'ün Unutuluşu, Dirilişi ve Yeni Tehlike: Osmanlı’dan AKP’ye Tekrarlanan Tarihî Hata
1. Osmanlı’da Türk Kimliğinin Unutuluşu ve Hor Görülüşü (Yaklaşık 500 Yıl)
Süreç:
Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan (1299) çöküşüne (1922) kadar yaklaşık 623 yıl sürdü. Bu sürecin en az 500 yılı boyunca, özellikle İstanbul’un fethinden sonra, Türk kimliği sistematik biçimde geri plana itildi.
Neden?
Devletin merkezî yapısı, saray ve bürokrasi dili olarak Arapça-Farsça karışımı Osmanlıcayı benimseyerek halka ait olan Türkçeyi dışladı.
"Türk" kelimesi saray ve yüksek ulema çevrelerinde köylü, kaba, eğitimsiz anlamında küçültücü bir şekilde kullanıldı.
Arap ve Acem kültürü üst kültür, Türk kültürü ise taşra olarak kodlandı.
Yani Osmanlı’da Türkler “kurucu halk” olmalarına rağmen, kimliksiz, ezik, eğitimsiz ve yönetimden uzak bırakılmış bir halk haline getirildi.
2. Araplar, Kürtler ve diger halklar Ne Kadar Kimliklerini Yaşadı?
Araplar:
1517’den itibaren Osmanlı'ya katıldılar.
Mekke, Medine, Kudüs gibi kutsal şehirlerin idaresi, Arap kökenli Şerif ailelere bırakıldı.
Arapça asla yasaklanmadı; dinî metinlerin ve İslam hukukunun dili olarak sarayda ve medreselerde egemen oldu.
Araplar, hem dilsel hem de dinsel olarak sistemin merkezinde yer aldı.
Arap kimliği, hiçbir zaman aşağılanmadı; aksine, hilafet gibi kutsal sembollerle yüceltildi.
1800’lerden sonra Arap milliyetçiliği doğdu; gazeteler, dergiler, okullar kuruldu.
Kürtler:
Doğrudan iskan edilmedi, çoğu aşiret düzeninde özerk bırakıldı.
Doğuda “eyalet sisteminde” kimi Kürt beylerine yerel güç alanı tanındı.
Kürt dili yasaklanmadı; ibadet, eğitim ve halk iletişimi kendi dilinde sürdü.
Doğu ve Güneydoğu’daki birçok Kürt aşireti, özerk beylikler kurarak Osmanlı ile ittifak yaptı. Kürt beyleri kendi bölgelerinde hukuk, eğitim ve dini kontrolü elinde tuttu.
“Vergi ver, asker gönderme” esasına dayalı özerklikler tanındı (örneğin Bitlis, Hakkâri, Botan beyleri).
Birçok Kürt lideri, sarayla güçlü bağlar kurarak hem ekonomik hem siyasi imtiyazlar elde etti.
Rumlar:
Ticaret, denizcilik ve dış ilişkilerde etkiliydiler.
Osmanlı dış politikasında Rum dönmeleri ve çevirmenleri (dragomanlar) kilit rol oynadı.
İstanbul’un fethinden sonra “Fener Rum Patrikhanesi” kuruldu; dini merkezî güç elde ettiler.
Ermeniler:
1800’lerde sarayda ve ticarette yükseldiler. “Millet-i Sadıka” (sadık millet) olarak tanımlandılar.
Kuyumculuk, sarraflık ve devlet finansmanında ön plandaydı.
Bazı Ermeni aileleri Osmanlı bankacılığını yönetiyordu.
Yahudiler:
1492’de İspanya’dan Osmanlı’ya geldiler;
Doktor, bilim insanı, tüccar olarak yüksek mevkilerde bulundular.
Devlet içi çekişmelerde denge unsuru olarak kullanıldılar, özellikle 19. yüzyılda Avrupa bağlantılarıyla etkili oldular.
Türkler:
Anadolu’daki Türk köylüsü, devlete sürekli vergi vermek zorunda bırakıldı.
Medrese ve eğitim kurumlarında Arapça-Farsça bilen elitler tercih edildi; Türkçe bilen halk dışlandı.
Türkler çoğunlukla askerî ve tarım işlerinde kullanıldı, fakat bu emekleri karşılıksız bırakıldı.
Eğitim olanakları kırsal kesime ulaşmadı; Türk köylüsü hem ekonomik olarak ezildi hem de kültürel olarak dışlandı.
Ulema ve saray çevresi, Arap kültürünü yüceltirken, Türkleri daima geri ve kaba gördü.
Sonuç: Osmanlı’da Türkler; horlanan, fakir kalan, eğitimsiz bırakılan, yönetime katılamayan bir “alt sınıf” haline geldi.
3. Atatürk’ün Türk Kimliğini Yeniden Diriltmesi (Sadece 15 Yılda!)
Osmanlı’nın 500 yıl boyunca sistematik olarak hor gördüğü Türk halkını, Atatürk:
15 yıl gibi kısa sürede yeniden ayağa kaldırdı.
Bu süreçte hiçbir etnik grubu dışlamadı, kimseye zorla Türkçülük dayatmadı.
Atatürk döneminde Kürtler, Araplar, azınlıklar baskılanmadı.
Ancak ayrıcalıklı da değildiler — herkes eşit yurttaş olarak kabul edildi.
Reformlar:
1924 Anayasası: Herkese eşit yurttaşlık — “Türk” ortak kimliği.
1928: Laiklik ve eğitim reformları — halkın dinî/mezhebi farkları değil, ortak yurttaşlıkla birleşmesi.
1931–1932: Türk Tarih ve Dil Kurumları — halkın geçmişi ve diliyle bağ kurması sağlandı.
Okuma yazma seferberliği, kıyafet devrimi, kadın hakları… Bunların hepsi Türk halkına yeniden özsaygı kazandırmak içindi.
Atatürk, sadece Türkleri ayağa kaldırmakla kalmadı; Kürtleri, Arapları ve bütün halkları da eşit bireyler olarak tanıyan laik bir vatandaşlık hukuku sundu, bu ülkede eşit yurttaşlar olarak yaşama hakkına sahip oldular.
Atatürk döneminde Kürt dili yasaklanmadı. Sadece devlet dili olarak Türkçe kabul edildi.
Devletin dili olarak Türkçenin kabulü, “dil yasağı” gibi sunulsa da, amaç ortak vatandaşlık dili oluşturmaktı.
Şeyh Said İsyanı (1925) ve benzer ayaklanmalar, etnik değil hilafeti geri getirme, laikliğe karşı isyanlardı.
Kürt isyanlarının çoğu, etnik değil, hilafeti ve feodal yapıyı geri getirme amacı taşıyordu.
Kürt kökenli çok sayıda isim, Cumhuriyet’in her kademesinde görev aldı.
Atatürk diğer kimlikleri inkâr etmedi. Ama bir etnisiteye ayrıcalık da tanımadı. Herkese eşitlik tanıdı.
Ayrımcılık değil, anayasal eşitlik temelinde bir millet inşa etti.
“Türk milleti” tanımı etnik değil, anayasal bir kavram olarak sunulmuştur.
5. Bugün AKP ile Osmanlı'nın Hataları Nasıl Tekrar Ediliyor?
Osmanlı’da ne olmuştu?
Ümmetçilik adına Türk kimliği silinmişti.
Arap etkisi artmış, hilafetle birlik sağlanacağı sanılmıştı.
Sonuç: Araplar Osmanlı’ya ihanet etti, Osmanlı yıkımı yaşadı.
AKP ile Osmanlı’nın Hataları Nasıl Tekrarlandı?
AKP, Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) eş başkanı olduğunu ilan etti.
Ümmetçilik yeniden kutsallaştırıldı, laiklik küçümsendi.
Türk kimliği ırkçılıkla suçlandı, Anayasa’dan “Türk” kelimesi çıkarılsın kampanyaları başlatıldı.
Erdoğan “Osmanlı torunuyuz” diyerek, millet değil ümmet söylemi kurmaya başladı.
Arap ülkeleriyle yeni ittifaklar kuruldu (Suudi Arabistan, BAE), ama yine:
Ne Arap halkı Türkiye’ye saygı duydu,
Ne liderleri sadakat gösterdi.
Tıpkı Osmanlı gibi: Türk yine fedakâr, yine horlanan.
6. Ne Hedefleniyor? Gerçek Tehlike Nedir?
>>Büyük Ortadoğu Projesi ile amaç:
Türkiye’yi laik, üniter, kimlikli bir devlet olmaktan çıkarıp;
Mezhep ve etnik aidiyetlere dayalı, zayıf, yönlendirilebilir uydu devletlere bölmek;
“Yeni Osmanlı” adı altında bir halifelik fantezisi ile Arap liderliğinde ama Batı güdümünde bir ümmet coğrafyası yaratmaktır.
Bu süreçte Türk kimliği, tıpkı Osmanlı'da olduğu gibi yeniden silinmekte; millet değil, ümmet kavramı ile halk dağıtılmaktadır.
>>Büyük Ortadoğu Projesi ve Kimlikler Üzerinden Yeni Harita
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), 2000’li yılların başında ABD tarafından şekillendirilen ve 23 ülkenin sınırlarını, rejimlerini ve ulusal yapılarını değiştirmeyi amaçlayan geniş kapsamlı bir jeopolitik plan olarak ilan edildi.
Bu plan, özellikle kimlikler üzerinden yürütülmektedir.
Kürt Kimliği Üzerinden Yürüyen Projeler:
Irak’ta 1991’den itibaren Kürt bölgesi oluşturuldu, 2003’te anayasal özerklik kazandı.
Suriye’de “Rojava” adı altında PKK uzantısı YPG/PYD kontrolünde bir yapı kuruldu.
Türkiye’de “Kürt sorunu” adı altında, etnik temelli özerklik/kimlik talepleri uluslar arasılaştırıldı.
Eğitimde anadilde öğrenim, bayrak, yerel parlamento talepleri, BOP kapsamında “Kürt kimliğini tanıma” adı altında gündeme getirildi.
> Ancak bu tanıma, eşit vatandaşlık temelinde bir kültürel hak değil, bölgesel ve siyasi ayrışmayı tetikleyen bir araç haline getirildi.
Nihai Amaç:
Kuzey Irak, Kuzey Suriye, Güneydoğu Türkiye ve İran’ın Kürt bölgelerinden oluşan, bağımlı bir “Kürdistan” kurmak.
Bu yapı doğrudan ABD’ye ve Batı’ya bağlı olacak; Türkiye, İran, Suriye gibi güçlü devletleri zayıflatacaktır.
Diğer Kimlikler: Mezhepçilik ve Etnik Ayrışma
Aleviler:
Alevilik, dinî bir inanç olmaktan çıkarılıp, sünnilikle karşıt bir siyasi kimlik haline getirilmeye çalışılıyor.
“Alevi federasyonları” adı altında Batı fonlu kurumlarla devletten kopuk özerk talepler ortaya konuluyor.
Araplar (özellikle Hatay ve Güney illeri):
Selefi, Şii, Nusayri gibi ayrımlar üzerinden etnik-mezhepsel ayrışmalar kışkırtılıyor.
Arap Baharı ile Suriye’den gelen milyonlarca Arap sığınmacı, demografi mühendisliği aracı haline getiriliyor.
Ermeniler ve Süryaniler:
“Tarihi haklar”, “soykırım tazminatı” gibi kavramlarla Türk kimliği uluslararası alanda baskılanıyor.
Avrupa fonları ile desteklenen azınlık vakıfları, kültürel özerklikten siyasi temsil hakkına geçiş zeminini zorluyor.
SONUÇ: Tarihsel Ders ve Uyarı
Tarih tekerrür ediyor. Ama ders alınmazsa bu tekerrür felaket olur.
Osmanlı’nın düştüğü hatayı yeniden yapmak, Türk milletini bir kez daha kimliksiz, edilgen, parçalanmış hale getirmek demektir.
BOP’un hedefi, Türk kimliğini bastırmak değil sadece; onun yerine hiçbir ortak kimliği bırakmamaktır.
Çünkü kimliksiz bir toplum:
Kolay yönlendirilir,
Kolay bölünür,
Kolay kontrol edilir.
Bu nedenle Atatürk'ün yaptığı gibi:
Ortak bir anayasal kimlik (Türk milleti),
Laik, üniter devlet yapısı,
Kültürel zenginliği koruyarak ama ayrışmayı engelleyerek kimlikleri dengelemek,
bugün her zamankinden daha hayati hale gelmiştir.