Kadraj Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu'nun Resmi Facebook Hesabıdır. Avrupa Türkiyeli İşçiler Konf

07/10/2025
07/10/2025

Umuda Haykırış’ın 25. Yılına Stuttgart Tohum Kültür Derneği’nden devrimci selamlarımızı iletiyoruz!

Çeyrek asırdır aralıksız sanatsal çalışmalarını sürdüren müzik grubumuz Umuda Haykırış’ı bu özel yıldönümünde gururla selamlıyoruz.
25 yıl boyunca kapitalist sistemin savunduğu burjuva yoz kültürüne karşı bir kale gibi duran, sanatını mücadelesiyle harmanlayan grubumuzun yanında olduk, bundan sonra da hep yanında olacağız!
25.yıl etkinlikleri çerçevesinde gerçekleştirilecek konsere tüm halkımızı bizimle birlikte katılmaya davet ediyoruz. Bu konser yalnızca düz bir müzik etkinliği değil, sanat ile direnişin birleştiği bir buluşma olacaktır.

Kuruluşunun 25. yılında Umuda Haykırış’ı kutluyor, konserde ve gelecekteki tüm çalışmalarında başarılar diliyoruz!

Tohum Kültür Derneği & YDG Stuttgart

Baskı Artıyor | Jakob ReimannBu şekilde devam edemez: Alman hükümeti, 8 Ağustos’ta Gazze’de devam eden soykırımda kullan...
05/10/2025

Baskı Artıyor | Jakob Reimann

Bu şekilde devam edemez: Alman hükümeti, 8 Ağustos’ta Gazze’de devam eden soykırımda kullanılabilecek askeri teçhizatın İsrail’e gönderilmesinin onaylanmasını yasakladığını duyurdu; ancak buna rağmen göndermeye devam ediyor.

O zamandan beri Alman hükümeti, Gazze’deki sivil halka karşı işlediği suçlar nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından Soykırım Sözleşmesi kapsamında yargılanan devlete 2 milyon 458 bin 745 avro değerinde yeni askeri teçhizat sattı. Bu sayı, Lea Reisner ve Sol Parti (Die Linke) parlamento grubunun diğer üyelerinin soruşturmasına hükümetin verdiği yanıttan alınmıştır. Federal Meclisteki parlamento grubunun Uluslararası İlişkiler Sözcüsü Reisner, gazetemize yaptığı açıklamada, “Alman hükümeti, İsrail’e milyonlarca dolar değerinde askeri teçhizatın gönderilmesini onaylamaya devam ederken, iddia edilen teslimat yasağıyla kamuoyunu yanıltıyor” dedi. Alman hükümeti bir “açık” buldu ve “soykırım ve yerinden edilmeye ortak oldu”.

Mart 2024’te Uluslararası Adalet Divanında görülen davada Nikaragua, Almanya’ya, Gazze halkına karşı İsrail’e verdiği desteğin 1948 BM Soykırım Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal ettiğini iddia ederek dava açtı. Managua’nın acil önergesi 15’e karşı sadece bir oyla reddedilmiş olsa da, davanın ana yargılama süreci devam ediyor. Güney Afrika’nın İsrail aleyhine Soykırım Sözleşmesi kapsamında açtığı davalar hâlâ devam ediyor. Lahey’deki davaya ek olarak, Almanya’ya karşı silah sevkiyatlarıyla ilgili olarak ulusal düzeyde de çeşitli davalar sürüyor.

Thyssen-Krupp şirketinin İsrail’e nükleer kapasiteli yeni bir denizaltı teslimatına karşı açılan acil dava dilekçesi, Avukat Beate Bahnweg’e göre Berlin İdare Mahkemesi tarafından reddedildi. Berlinli avukat, altıncı denizaltı olan denizaltının teslimatının durdurulmasını talep etmişti. Bahnweg, “Temyiz edeceğiz” dedi.

Nisan 2024’te, Avrupa Hukuk Destek Merkezi (ELSC) de dahil olmak üzere bir avukat koalisyonu, Berlin İdare Mahkemesine acil bir dilekçe sunarak, federal hükümetin İsrail’e askeri silah ihracatı için yeni izinler vermeyi derhal durdurmasını ve gerekirse daha önce verilmiş izinleri iptal etmesini talep etti. Berlinli Uvukat Ahmed Abed, yaptığı açıklamada, dilekçenin yetkili mahkeme tarafından “Şu ana kadarki tüm diğer dilekçeleri reddettiği gibi” reddedildiğini söyledi. Abed, Avrupa Hukuk Destek Merkezinin (ELSC) geçen yılın ekim ayında İsrailli silah üreticisi (İsrail şirketi) Elbit Systems’e patlayıcı teslimatının acilen engellenmesini talep eden bir diğer acil önergesinin de “Başarısızlığa uğradığını” söyledi.

Eylül ayında, ELSC’nin desteğiyle bir grup avukat, Karlsruhe’deki Federal Başsavcılığa çeşitli hükümet yetkilileri ve yöneticileri hakkında ceza davası açtı. Suçlananlar arasında Eski Hükümet Üyeleri Olaf Scholz, Annalena Baerbock ve Robert Habeck; Görevdeki Siyasetçiler Friedrich Merz, Johann Wadephul, Katherina Reiche ve Boris Pistorius; Silah Yöneticileri Jörg Stratmann (Rolls-Royce Solutions GmbH), Michael Humbek (Dynamit Nobel Defence GmbH), Alexander Sagel ve Susanne Wiegand (her ikisi de Renk Group) yer alıyor. Hepsi, İsrailli saldırgana maddi destek verdikleri için soykırıma yardım ve yataklık etmekle suçlanıyor. Avukat Bahnweg, Alman yardımının Gazze’deki soykırımla sınırlı olmadığını, aynı zamanda “Batı Şeria’daki Filistin topraklarının yasa dışı işgalini” de kapsadığını belirtti. Dolayısıyla, işgalden kâr elde eden Heidelberg Materials ve Springer Group gibi şirketler veya İsrail üniversiteleri veya şirketleriyle iş birliği yapan üniversiteler de gelecekte davalarla karşı karşıya kalabilir.

Gazze’de devam eden soykırıma verdiği destek ve bununla bağlantılı olarak ülke içinde artan baskılara verdiği tepki nedeniyle, Alman hükümeti uluslararası alanda, hatta hukuk alanının dışında bile giderek daha fazla eleştiriliyor. Uluslararası Af Örgütü, mevcut baskı dalgasından önce bile, Almanya’yı “Protestoyu koru” haritasına dahil etmişti. Bu harita, Almanya’yı göstericilere yönelik sistematik baskıları nedeniyle kınanan Suudi Arabistan, Çin, ABD ve Myanmar gibi ülkelerle aynı kefeye koymuştu. O dönemde Filistin dayanışmasının bastırılması açıkça bir gerekçe olarak gösterilmişti.

İnsan hakları STK’si İnsan Hakları İzleme Örgütü de Alman devletinin Filistin dayanışmasına karşı eylemlerini yıllardır eleştiriyor. 2024 yıllık raporu, Alman yetkilileri sivil toplum alanını giderek daha fazla kısıtlamakla eleştiriyor. Polisin Filistin yanlısı göstericilere karşı “Aşırı güç kullanımı” kınanırken, Berlin’deki Filistin Kongresinde konuşması planlanan Filistinli-İngiliz Cerrah Ghassan Abu Sittah’ın Almanya’ya girişinin polis tarafından engellenmesi de kınandı.

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Michael O’Flaherty, bu yılın haziran ayında yaptığı bir uyarıda, İçişleri Bakanı Dobrindt’e (CSU) toplanma ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve polis şiddeti konusunda ciddi suçlamalarda bulundu. O’Flaherty, Filistin yanlısı gösterilerde çocuklara yönelik şiddetten açıkça bahsediyor.

Çeviren: Semra Çelik

Junge Welt

Umuda Haykırış’ın Direniş Yılını Belçika’dan SelamlıyoruzHABER MERKEZİ|05.10.2025| 25 yıldır halkın türküsünü, direnenle...
05/10/2025

Umuda Haykırış’ın Direniş Yılını Belçika’dan Selamlıyoruz

HABER MERKEZİ|05.10.2025| 25 yıldır halkın türküsünü, direnenlerin mücadelesini ve devrimin umudunu taşıyan Umuda Haykırış, bizim sesimizdir. Onların mücadelesi bizim yolumuzdur. Her türlü baskıya karşı özgürlüğü, sömürüye karşı eşitliği, umutsuzluğa karşı direnişi şarkılarıyla haykıran Umuda Haykırış sadece bir müzik grubu değildir.
O, halkın sesi; gençliğin öfkesi, işçinin, köylünün ve emekçinin yüreğidir.
Onların ezgilerinde zulme karşı bir barikat, yüreklere düşen bir kıvılcım, yarınlara uzanan güçlü bir köprü vardır. 25. yılda onların konserinde buluşmamız, sadece geçmişin onurlu yolculuğunu değil, aynı zamanda geleceğin kavgasını da selamlamaktır.
Bu buluşma yalnızca bir kutlama değil, halkın sesini büyütme, omuz omuza direnmenin sözüdür.
Selam olsun özgürlük türküsü söyleyenlere!
Yaşasın halkın devrimci sanatı!

BELÇİKA ATİK KOMİTESİ

Avusturya’nın Üç Şehrinde Filistin’e Destek Eylemleri GerçekleştirildiHABER MERKEZİ|05.10.2025| Avusturya’nın Viyana, In...
05/10/2025

Avusturya’nın Üç Şehrinde Filistin’e Destek Eylemleri Gerçekleştirildi

HABER MERKEZİ|05.10.2025| Avusturya’nın Viyana, Innsbruck ve Vorarlberg eyaletlerinde Filistin’e yönelik süren saldırılar ve abluka protesto edildi. Yüzlerce kişinin katıldığı eylemlerle Siyonist İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırılarına tepki gösterildi.

Viyana’da Yoğun Katılımlı Yürüyüş

2 Ekim 2025 günü Viyana’da, Siyonist İsrail’in Filistin’e insani yardım taşıyan gemilere yönelik saldırısı protesto edildi. Devrimci demokratik kurumların çağrısıyla düzenlenen miting ve yürüyüşe yüzlerce kişi katıldı. Saat 18:30’da Christina Broda-Platz’da toplanan kitle, sloganlarla tepkilerini haykırdı. Yapılan konuşmaların ardından yürüyüşe geçildi.

“Denizdeki saldırıyı parçalayalım!”, “Yaşasın Filistin!”, “Özgür Gazze!” sloganları eşliğinde gerçekleşen yürüyüş, Avusturya Dışişleri Bakanlığı önünde yapılan konuşmalarla saat 21:00’de sona erdi.

İnnsbruck’ta Binlerce Kişilik Yürüyüş

Aynı gün, Avusturya’nın Innsbruck şehrinde de büyük bir yürüyüş örgütlendi. Eyalet Tiyatrosu önünde saat 18:00’de toplanan kalabalık, açılış konuşmasının ardından, İsrail saldırılarında hayatını kaybedenler için saygı duruşunda bulundu. Güncel gelişmelere dair yapılan konuşmaların ardından kısa bir müzik dinletisiyle yürüyüşe geçildi.

“Filistin’e özgürlük!” sloganlarının yankılandığı yürüyüşe binden fazla kişi katıldı. Bahnhof önünde düzenlenen ara mitingde ATİK adına Türkçe ve Almanca konuşmalar yapıldı. Konuşmalarda, Avusturya devletinin Siyonist İsrail’e koşulsuz destek verdiği vurgulandı ve Avrupa Birliği’nin iki yıldır süren bu soykırıma sessiz kalarak suça ortak olduğu belirtildi. Katliamlara karşı antikapitalist bir bilinçle örgütlenmenin gerekliliği vurgulandı.

Yürüyüş boyunca polis, kitleyi provoke etmeye çalıştı ve etkinliğin sonunda üç kişiyi tutuklama girişiminde bulundu. Ancak kitle sloganlarla bu girişime tepki gösterdi ve etkinlik kararlılıkla sonlandırıldı.

Vorarlberg’de Basın Açıklaması

Aynı gün sabah saat 11:30’da Vorarlberg’de, aralarında ATİK’in de bulunduğu çeşitli kurumların çağrısıyla “Somod Filotellia”ya ilişkin ortak bir basın açıklaması yapıldı. Açıklama yerel medyada geniş yer buldu. Açıklamanın akşam saat 19:00’da ORF Vorarlberg Heute programında yayınlanacağı ve ertesi gün VN gazetesinde de yer alacağı duyuruldu.

ATİK: İklim Krizi Kapitalizmin Krizidirİklim İçin, Emek İçin, Sosyal Bir Geleceğin İnşası İçin Brüksel Yürüyüşüne Katıla...
03/10/2025

ATİK: İklim Krizi Kapitalizmin Krizidir

İklim İçin, Emek İçin, Sosyal Bir Geleceğin İnşası İçin Brüksel Yürüyüşüne Katılalım!

Brüksel’de 5 Ekim günü yaşanır bir iklim için merkezi bir yürüyüş düzenlenmektedir. Bu yürüyüş doğamızın kapitalist tekellere peşkeş çekilmesine karşı mücadele etmek açısından önemli bir yerde durmaktadır. Çünkü bu tekellerin doğayı dikkate almayarak yaptıkları üretimlerden dolayı birçok ülkede; kuraklık, doğal felaketler sonucu dünyanın birçok bölgesinde insanların en temel kaynakları yok olmaktadır.

Ayrıca emperyalist güçlerin saldırganlığı sonucu yaşanan bölgesel savaşlarda kullanılan kimyasal silahlardan dolayı da doğamız olumsuz olarak etkilenmektedir. Artan sıcaklıklar, aşırı hava olayları, kuraklık, sel ve orman yangınları hem ekosistemleri hem de insan yaşamını ciddi biçimde tehdit etmektedir.

İklim krizi yalnızca çevresel bir tehdit değil aynı zamanda sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri derinleştiren küresel bir adalet meselesidir. Dünyada milyonlarca işçi, emekçi ve çiftçi iklim krizinin doğrudan etkileriyle yüzleşmektedirler. İklim politikalarının maliyeti çok uluslu şirketlere ve büyük servet sahiplerine değil, işçilerin ve emekçilerin sırtına yüklenmektedir.

Bundan dolayı; iklim kriziyle mücadele, yaşam hakkı, temiz çevre hakkı gibi evrensel insan haklarının bir parçasıdır.

Bizler Avrupa’daki işçiler, emekçiler, gençler, kadınlar, köylüler ve iklim savunucuları olarak; kapitalizmin doğayı ve insanlığı felakete sürükleyen politikalarına karşı birleşik bir mücadeleyle karşı koymalıyız.

Kapitalistlerin değil halkın ve doğanın çıkarları için birleşik mücadeleyi büyütelim!

ATİK- Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu

İklim Krizi: Kapitalist Yıkıma Karşı Halkların DirenişiHABER MERKEZİ|03.10.2025| İklim değişikliği, günümüzün en yakıcı ...
03/10/2025

İklim Krizi: Kapitalist Yıkıma Karşı Halkların Direnişi

HABER MERKEZİ|03.10.2025| İklim değişikliği, günümüzün en yakıcı gerçeklerinden biridir. Aşırı hava olayları, kuraklık, sel, orman yangınları ve artan sıcaklıklar yalnızca doğayı değil, emekçilerin, köylülerin, yerel halkların ve kırılgan grupların yaşamını da tehdit ediyor. Bu kriz artık sadece çevresel değil; aynı zamanda sosyal, siyasal ve ekonomik bir adalet meselesidir.

Bugün iklim yasaları, birçok ülkede yürürlüğe giriyor. Ancak bu yasal düzenlemeler büyük ölçüde sermayenin çıkarları doğrultusunda şekilleniyor. Avrupa Birliği’nin “Yeşil Mutabakatı”, ABD’nin “Enflasyonu Düşürme Yasası” ya da Çin’in karbon nötr hedefleri; kapitalist merkezlerin kendi iç dönüşümlerini garanti altına alırken çevre ülkeler üzerinde yeşil sömürü baskısını artırıyor. Yeşil teknoloji, karbon piyasaları ve iklim fonları gibi araçlar, ulusötesi şirketlerin kârlarını güvence altına alırken; maliyeti yoksul halklara, işçilere, küçük üreticilere ve doğaya ödetiliyor.

Türkiye’deki Durum: Yasa mı, Maskaralık mı?
Türkiye, 2021’de Paris Anlaşması’nı onayladı ve 2053 için “net sıfır emisyon” hedefi açıkladı. Ancak sonrasında hazırlanan iklim yasaları, şeffaflıktan uzak, katılımcılıktan yoksun ve sermayeye öncelik veren bir anlayışla hazırlandı. Sivil toplumun, yerel yönetimlerin, bilim insanlarının ve halkın katılımı olmadan yapılan bu düzenlemeler, demokratik meşruiyetten uzaktır.

Kanunlarda “emisyon ticaret sistemi” gibi piyasacı çözümler öne çıkarılırken; biyoçeşitlilik, iklim değişikliğine uyum, halk sağlığı ve iklim adaleti gibi temel başlıklar göz ardı ediliyor. “Kirleten öder” ilkesi, “kirleten satın alır”a dönüştürülüyor. Karbon kredileri, doğa ve insan sağlığı üzerinden yeni bir sermaye birikim aracı haline getiriliyor.

Adil Geçiş Yerine Neoliberal Dönüşüm
İklim yasalarında adil geçiş ilkesi kağıt üstünde kalıyor. İşgücü geçişi, istihdam güvencesi, düşük gelirli toplulukların korunması gibi temel konular açık bir şekilde tanımlanmıyor. Enerji dönüşümünün yükü, büyük şirketler yerine işçilere, çiftçilere ve yoksullara yıkılıyor. Kömürden çıkış takvimi belirsiz bırakılıyor; fosil yakıt teşviklerinin kaldırılmasına dair somut hiçbir adım atılmıyor.

Kanunun uygulanmasında bağımsız denetim ve hesap verebilirlik mekanizmaları eksik. İklim politikaları, şirket lobilerinin güdümünde şekilleniyor; yerel halklar, kadınlar, gençler, işçiler karar süreçlerinden dışlanıyor. Bu düzenleme, zaten var olan sınıfsal ve bölgesel eşitsizlikleri daha da derinleştirme riski taşıyor.

İklim Adaleti, Sosyal Adaletle Mümkündür
İklim krizinin asıl sorumluları bellidir: enerji tekelleri, fosil yakıt şirketleri, ağır sanayi devleri ve onları koruyan kapitalist devletler. Bu şirketler yalnızca çevreyi değil, emeği ve halkları da sömürüyor. İklim politikalarının maliyeti bu şirketlere ve büyük servet sahiplerine yüklenmeden, gerçek bir çözüm mümkün değildir.

Karbon vergileri gibi uygulamalar, emekçiye değil, kirleten sermayeye yönelmelidir. İklim fonları; yoksul halkın enerji faturasını düşürmek, kamusal ve ücretsiz toplu taşıma sağlamak, çiftçileri desteklemek ve kırılgan grupları korumak için kullanılmalıdır. Barınma, sağlık, temiz su, güvenli gıda gibi temel haklar, iklim politikalarının merkezinde yer almalıdır.

Yeşil Sömürüye Karşı Halkların İklim Mücadelesi
Avrupa Birliği’nin yeşil dönüşüm stratejileri, Türkiye gibi çevre ülkelerde ekolojik sömürgeciliğe dönüşmemelidir. İklim politikaları, adil ticaret, teknoloji paylaşımı ve uluslararası dayanışma ilkeleri temelinde şekillenmelidir. İklim krizi, kapitalist-emperyalist sistemin doğayı ve insanı aynı anda sömürmesinin doğrudan sonucudur.

Sosyalist bir iklim devrimi şarttır:

Emekçilerin, kadınların, gençlerin, çiftçilerin ve yerel halkların haklarını temel alan;

Karar süreçlerini demokratikleştiren;

Doğa ile uyumlu, eşitlikçi ve dayanışmacı bir üretim ve yaşam modelini esas alan;

Fosil sermayeye değil, halka hizmet eden bir dönüşüm mümkündür.

Ortak Geleceğimiz İçin Birleşik Mücadele
Bizler, Avrupa ve Türkiye’den emekçiler, köylüler, kadınlar, gençler ve iklim savunucuları olarak biliyoruz ki:

İklim krizi kapitalizmin krizidir. Çözüm, halkların birleşik mücadelesindedir.

Adil Geçiş İklim Bildirisi, yalnızca bir çağrı değil; alternatifsiz gösterilen bu sömürü düzenine karşı, ortak ve örgütlü bir direnişin başlangıcıdır.

Kararları şirket lobileri değil halklar alsın.

Doğa, pazarın değil yaşamın parçasıdır.

İklim politikaları sosyal adalet temelinde, demokratik katılımla şekillensin.

Emisyonun bedelini en çok kirleten ödesin.

İklim için, emek için, özgürlük için sosyal bir dönüşüm şimdi!

Belçika’dan bir ATİK üyesi

Duisburg’da İsrail’in Filistin’e Yönelik Saldırıları Protesto EdildiDUİSBURG|02.10.2025| Duisburg’da, Siyonist İsrail’in...
02/10/2025

Duisburg’da İsrail’in Filistin’e Yönelik Saldırıları Protesto Edildi

DUİSBURG|02.10.2025| Duisburg’da, Siyonist İsrail’in Filistin’e insani yardım götüren gemilere yönelik saldırısı protesto edildi. Şehirdeki devrimci ve demokratik kurumların çağrısıyla organize edilen yürüyüş ve miting, yüzlerce kişinin katılımıyla gerçekleşti.

Eylem, akşam saatlerinde mitingle başladı. Saldırıyı kınayan konuşmaların yapıldığı mitingde, ATİK, YDG, Yeni Kadın, YS ve DSSQ gibi kurum temsilcileri söz alarak dayanışma mesajları verdi.

Yaklaşık bir saat süren mitingin ardından yürüyüşe geçildi. Yürüyüş boyunca katılımcılar, “Denizdeki saldırıyı parçalayalım!”, “Yaşasın Filistin, özgür Gazze!” sloganları attı. Göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı Hochfeld semtine kadar süren yürüyüş burada ikinci bir mitingle sona erdi.

Hochfeld’de düzenlenen mitingde gençlik örgütleri YDG, YS ve Antifaşist gruplar adına konuşmalar yapıldı. Filistin halkına yönelik soykırım saldırıları sert şekilde kınandı.

YDG adına yapılan konuşmada, Filistin halkının direnişi selamlandı, İsrail’in uyguladığı soykırım politikalarına karşı uluslararası dayanışmanın önemi vurgulandı. Ayrıca, 4 Ekim’de Berlin’de başlayan açlık grevi ile dayanışma çağrısı yapıldı ve eylem sona erdi.

Fransa’nın Birçok Kentinde “Her Şeyi Bloke Et” Eylemleri SürüyorSTRASBOURG|02.10.2025| Strasbourg’ta binlerce kişi baskı...
02/10/2025

Fransa’nın Birçok Kentinde “Her Şeyi Bloke Et” Eylemleri Sürüyor

STRASBOURG|02.10.2025| Strasbourg’ta binlerce kişi baskı yasalarına ve faşizme karşı yürüdü, Gazze için dayanışma çağrısı yükseldi.

Fransa’nın dört bir yanında halk, hükümetin baskı ve sindirme yasalarına karşı sokakları terk etmiyor. 2 Ekim’de, iktidarın yeni saldırı yasalarına karşı öfke ve direniş yeniden meydanlara taştı.

Strasbourg’ta binlerce emekçi, genç ve kadın “Faşizme geçit yok, halk ayakta!” şiarıyla alanlara çıktı. ATİK, YDG, Yeni Kadın’ın da aralarında bulunduğu kitle, saat 14.00’te République Meydanı’nda toplandı. Coşkulu sloganlarla başlayan yürüyüş, kentin simgesi olan katedral önünde son buldu.

Eylemde yalnızca Fransa’daki baskı yasalarına değil, aynı zamanda Filistin halkına yönelik saldırılara da dikkat çekildi. Katılımcılar, Gazze’ye insani yardım ulaştırmak için yola çıkan Sumud Filosu’nun İsrail tarafından defalarca engellenmesini gündeme taşıdı. “Gazze’ye özgürlük!” sloganları eşliğinde dayanışma çağrısı yükseltildi.

Yapılan konuşmalarda“Halk baskı ,sömürü politikalarına karşı mücadele kesintisiz sürecek” denildi.

Umuda Haykırış’ın 25. Yıl Konseri’ne gidiyoruz!Birlikte coşkumuzu, umudumuzu ve dayanışmamızı büyütmek için sen de aramı...
01/10/2025

Umuda Haykırış’ın 25. Yıl Konseri’ne gidiyoruz!

Birlikte coşkumuzu, umudumuzu ve dayanışmamızı büyütmek için sen de aramıza katıl!

📅 Tarih: 11 Ekim 2025

📍 Buluşma Noktaları:

Zürih: Saat 11:00 – KulturFabrik Lokali (Binzmühlestrasse 405, 8046 Zürich)

Basel: Saat 12:00 – Basel Bad Bf (Schwarzwaldallee 200, 4058 Basel)

Umuda haykıran 25 yıllık yolculukta sen de bizimle ol!

ATİK İsviçre Komitesi

Adresse

Frankfurt

Webseite

Benachrichtigungen

Lassen Sie sich von uns eine E-Mail senden und seien Sie der erste der Neuigkeiten und Aktionen von Kadraj erfährt. Ihre E-Mail-Adresse wird nicht für andere Zwecke verwendet und Sie können sich jederzeit abmelden.

Service Kontaktieren

Nachricht an Kadraj senden:

Teilen