Toplum24

Toplum24 Toplum Gazetesi, Almanya'da 1993 yılından bu yana Türkçe yayınlanan ve toplumsal politikayı, kültürü hedefleyen, bilgilendirici, aylık bir gazetedir.

Makaleler, yazarının kendi görüşüdür.

11/02/2024

Toplum24 - TUNA

Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 10 Şubat 2024)Mehmet CANBOLAT Yorumluyor:DAHA FAZLA GEÇ OLMADAN...Hayat öyle bir akıyor ki....
10/02/2024

Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 10 Şubat 2024)
Mehmet CANBOLAT Yorumluyor:

DAHA FAZLA GEÇ OLMADAN...
Hayat öyle bir akıyor ki...
Hatta sudan bile hızlı çoğu zaman.

Hem hayat hem de zaman bir o kadar da acımasız.
Alıp götürüyor çoğu şeyi bizlerden, çoğu kez farkında bile olamadan...

Evet, zaman ve hayatın, insana yaşattıkları, bir başka boyutla da olsa, toplumsal yaşamın da kaderi bence.

Çoğu engeli aşmak elbette mümkün. Ama birşeylerin farkında olarak... Çünkü toplumun büyük çoğunluğu hala kendi uykusunda. Oysa zaman o kadar şeyi törpülemiş ki...
Toplumun dokusundan o kadar çok şeyi silip süpürüyor ki...

Geriye dönüp, baktığımızda, çoğu şeyin artık çok gerilerde kaldığını görürsünüz.

Saat, 12'ye beş var galiba. Alarm kendini hissettiriyor.
Zaman hızla geçiyor.
Uyanmak ve artık kendine gelmek lazım...
Birşeylerin farkında olmak lazım artık.

Daha fazla geç olmadan...
Yaşamdan daha çok şeyi kaybetmeden...

Vakit daha fazla geç olmadan...

Mehmet CANBOLAT Yorumladı.
Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 10 Şubat 2024)

Toplum24/ALMANYA (Duyuru: 8 Şubat 2024)FRANKFURT, KARNAVAL FİNALİNE HAZIR... SİZ DE HAZIR MISINIZ?11 Şubat Pazar . Yürüy...
08/02/2024

Toplum24/ALMANYA (Duyuru: 8 Şubat 2024)

FRANKFURT, KARNAVAL FİNALİNE HAZIR...
SİZ DE HAZIR MISINIZ?
11 Şubat Pazar . Yürüyüş Başlangıcı 12:30 (Main nehri kıyısında)

TOPLUM GAZETESİ, TÜRK HALK DANSLARI, NASREDDİN HOCA, AŞUK MAŞUK VE GÖNÜLLÜ DOSTLAR EKİBİ, 170 SIRA NUMARASIYLA BÜYÜK YÜRÜYÜŞTE, TÜRKİYE'Yİ TEMSİL EDECEK.

SİZ DE, FRANKFURT VEYA YAKIN ÇEVRESİNDE İSENİZ, BU BÜYÜK YÜRÜYÜŞE, ŞÖLENE KATILMAK VE 'BEN DE O UNUTULMAZ YÜRÜYÜŞTE VARDIM" DEMEK İSTER MİSİNİZ?

SON BAŞVURU: 10 ŞUBAT CUMARTESİ SAAT 17:00
e-posta: [email protected] . Mobil: 170-38 73 518

Pazar günkü bu büyük Karnaval Yürüyüşü'ne ilişkin güzergahı ve diğer ayrıntılı katılım bilgileri, Cumartesi günü açıklanacaktır.

HR tarafından naklen yayınlanacak bu geleneksel büyük şölene, Toplum Gazetesi birliği altında katılmak ve desteklemek isteyenlerin Frankfurt ve yakın bölgesinde ikamet ediyor olması öngörülüyor.

Bunca toplumsal sorunlara karşı, bir solukluk eğlence arası arzulayanların eş dost ve ailesiyle katılması tavsiye ediliyor.

Toplum Gazetesi - 11 Şubat Karnaval Yürüyüşü Eşgüdüm Kurulu
(8 Şubat 2024 - Frankfurt)

Toplum24/ALMANYA (Duyuru: 8 Şubat 2024)

Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 7 Şubat 2024)Mehmet CANBOLAT Yorumluyor:SİYASETTEN UZAK, BELKİ SIRADIŞIVE ZAMANSIZ DÜŞÜNCEL...
07/02/2024

Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 7 Şubat 2024)
Mehmet CANBOLAT Yorumluyor:

SİYASETTEN UZAK, BELKİ SIRADIŞI
VE ZAMANSIZ DÜŞÜNCELER GİTGELİ...
Toplumsal siyaseti içeren insan ve topluma dair yer yer siyasi vurguları olan yazılardan sıkılıyor bazen insan.
Eli kaleme bile gitmiyor kimi an.

Hele Türkiye’de, asrın felaketinin birinci yılını izleyen ilk günde, saatlerdir ekranlarda karşılaştığımız, gözlerinin suyu kurumuş isimsiz insanların yazgılarına tanık olunca, siyasetin yer yer çirkinliği, insana dair tüm güzellikleri de o kadar gölgeliyor ki…

Hele, gözü yaşlı, yüreği yanık deprem mağdurlarına „..bizi desteklemezsen, hizmet bekleme devletten…“ diyenlere tanık oldukça, insan olmaktan utanıyorum. Ya da deprem felaketini „iyi ki, deprem olmuş da evimiz çok şükür yenilenmiş“ sözünü ballandıra ballandıra anlatan bir siyasetçinin, ne kadar bir ruhsal zavallı olduğunu hissediyorum.

Ve nedense: „bunlar neden yaratılmış ki!..“ gibi, garip bir duyguyla, böyle bir sorunun içinden çıkamayacağımı düşünüyorum.

İşin içinden çıkamıyorum. Vazgeçiyorum. Unutmak istiyorum onları ve onun gibi bencil ruhsuzları. Kendimi arıyorum yeniden. Pencereye yöneliyorum. Uzaklara dalıyorum.

Varsayın ki; sizin oralar da, buralar gibi delice bir yağmura teslim bugün. Ne, hangi ara başladığı belli, ne de, ne zaman, sonlanacağı. Gökkubbe yarılmış da, boşalan evrenin devasa kazanındaki sular, oluk oluk toprağa kavuşuyor gibi.

Yağmur ve yağmurun sesi bir yolculuğu hatırlatır kimine.
Sonlanıp sonlanamayacağı belirsiz yolculuktur bu.
Yolda da kalabilirsin, zamanında da ulaşabilirsin gideceğin noktaya.
Tıpkı hayat gibi.
Bir gün bir yerde, bir şekilde dünyaya geliyorsun.
Büyüyüp kendi boyuna, kendi aklına, kendi vicdadın ve kendi duyguna erişiyorsun.

Bir dizi yaşanmışlık birikiyor, dönüp geriye baktığında.
Kimi olması gereken, tebessüm ettiren güzellikler, kimi ise, insanın yüreğini burkan, kendini sadece çevresine değil kendine dünyaya kapatan özgün yaşanmışlıklar…
Yaşam o kadar kısa ki… Kim olursan ol, hangi yaşta olursan ol, her son, o son nefes, inanın çok erken.

Penceremden gökyüzüne bakıyorum. Yağmur hala çılgınca yağıyor. Biteceğe de benzemiyor. Akşam olmak üzere. Gün iyice kararmış. Sağanak, saatlerdir duracak veya dursun diye bekliyorum ama, anlıyorum ki boşuna bir bekleyiş bugün benimkisi.

Vazgeçip herşeyden, perdelerini çekiyorum son gün ışığına.
Belki başka bir yerler, güneşin son demli kokusunu soluyordur, gün yavaş yavaş kendi karanlığına dönüşürken.
Gün bitti artık bugün için.
Ama daha yarın var. Yarınlar olacak ertesi gün.
Demet demet yine umut doğuracak yeniden yarınlar.
Teslim olmak yok umutsuzluğa.
O inançla, iyice koyulaşan esmer bulutların arkasında bekleyen yıldızlara, eli kulağında hissettiğim şimşeklerin dikkatini çekmeden bir küçük haber yolluyorum. Bir insani dileği uzatmak istiyorum, bir parça kağıda karaladığım özel bir mektubu uzaklardaki çoban yıldızına… Diyorum ki:

„…Bu deli yağmur ne kadar yağacaksa yağsın. İstediği kadar. Ama, siyasetin birikmiş pisliklerini silip süpürsün artık. Gerilim olmasın. Ve nerede, hangi koşulda olursa olsun, bir tebessüme, bir mutluluğa, bir umut ve dolu dolu yaşam heyecanına kavuşmak, yaşamak, huzurun demini hissetmek, herkese bir gün kısmet olsun… Nasip olsun…“

Nereden nereye?
Siyasetin yer yer çirkin yüzü, kirli, şaibeli dokusuna, bugünlük bir mesafe demek istemiştim sadece. Neyse!
Bir gün yine iyi insanların, siyaseti yapması temennisiyle…

Mehmet CANBOLAT Yorumladı.
Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 7 Şubat 2024)

06/02/2024

Toplum24 - İHANETİN İTİRAFI...

Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 5/6 Şubat 2024)Mehmet CANBOLAT Yorumluyor:BİR YIL SONRA ACIDAN BİLE OY DEVŞİRMEYE KALKIŞMAK...
05/02/2024

Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 5/6 Şubat 2024)
Mehmet CANBOLAT Yorumluyor:

BİR YIL SONRA ACIDAN BİLE OY DEVŞİRMEYE KALKIŞMAK…
Bugün, zor bir gece olacak.
Hissediyorum. Çünkü kolay değil. Resmi kayıtlara göre, 58 bin insana, gayriresmi tesbitlere göre ise, Anadolu’nun tam beşte birindeki felaket sonucu en az 120 bin insana mezar olan, korkunç bir gece karanlığından söz ediyorum.
Yani, dünyanın adeta altüst olduğu bir ağır felaketi düşünüyorum bugün. 6 Şubat 2023 tarihinde yeryüzü adeta yarıldı. Yüzbini aşkın yaşam sonlanırken, onbinlerce yaralı insan, yıkılan, adeta yerle bir olan o güzelim şehirler, bugün felaketin yol açtığı zor koşullarda kendi yalnızlığında yaşam mücadelesi veriyor.
Bunca acılar yetmiyormuş gibi, adeta sokakta, baraka evlerde, çadırda, tam 365 gündür yaşam mücadelesi veren insanlarımızın bir bölümü, çığlık çığlığa aylardır kayıp yakınlarını da arıyor.
Devlet ise, „kayıp vatandaşımız yok“ demekle yetiniyor. Peki bu insanların çığlığı neden? Neden bu insanlar, oğulları, kızlarını, bebeklerini eşlerini, kardeşlerini arıyor? Aklından zoru mu var bu insanların?
Devlet bu gerçeğe neden devlet aklıyla yaklaşmıyor da, meseleyi öteliyor, geçiştiriyor, anlamak mümkün değil.
İnsanlarımız aradan geçen bir yıla rağmen, hala yaşam koşullarında verilen sözlere uygun gelişmelerin olmadığını bas bas bağırıyor özgür tv kanallarında.
Bunların çoğu da, insanı çok düşündüren, yürek dağlayan yazgılar bunlar.

İyi hatırlıyorum, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, depremin vurduğu bölgeleri ilk günlerde gezerken, en geç bir yıl içinde en az 300 bin konutun bitirilip, mağdur ailelere teslim edileceği sözünü vermişti. İnsanlarımız umutlanmıştı. Devletine inanıyordu.
Aradan bugün 365 gün geçti. Önceki gün bölgede bitirililmiş ve kura ile sahiplerine teslim edilen konut sayısı ise, sadece 7 bin 500 olduğu öğreniliyor. Yani devlet, Cumhurbaşkanı’nın verdiği sözü ne yazık ki yerine getirememişti. Ve hala kırsalda tarlalarda, insanlık dışı koşullarda, çadırlarda yaşamaya, baraka ve konteyner evlerde ayakta kalabilmek zorunda.
Evlerine ne zaman kavuşurlar? Kavuşurlar mı? O da ayrı bir sorun.
Bilemiyorum.

Cumhurbaşkanının Hatay’daki son konuşma metnini kim yazdı, bilemiyorum ama, sanki Recep Tayyip Erdoğan’a bir kastı olması lazım, diye düşünmeden de edemiyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hatay’daki konuşması siyasi bir şantaj olarak yorumlanıyor.
Cumhurbaşkanı: „Oyunuzu bize vermezseniz, bizimle birlikte olmazsanız, o zaman size merkezden yardım gelmez“ diyebiliyor. Yani, dünya siyasetinde ileride adeta ders olabilecek bir „tehdit“e imza atan T.C. Cumhurbaşkanı oluyor.
Kulaklarıma inanamadım, inanın. Birkaç kez izledim. Evet duyduklarım doğruydu. Cumhurbaşkanı, verilen söze uygun 300 bin konutu bekleyen mağdur bölge halkına: „Sizden bize oy yoksa, yardım da hizmet de size yok“ diyebiliyor.

Sözün bittiği yer gerçekten.
Ve bu söz üzerine insanların avuçlarını yırtarcasına alkışlaması da, biraz manidar geldi bana. Sosyal medyada kimi yorumcular, „Halk layık olduğu şekilde yönetilir“ gib eleştirel ifadeler sarfederken, bölge halkını da suçluyor.
Bence o alkışlayanlar asla depremin en ağır vurduğu Hataylılar olamaz. Asla! Olsa olsa o alkış sahipleri, toplantıyı dolduran bölgeden yandaşlardır.
Hemen her yerde olduğu gibi, profesyonel alkışçı ve tezahüratçılar ordusunun neferleri onlar. Her yer de yaptıkları ve bol bol alkışladıkları gibi.

6 Şubat 2023’ten bugüne kadar aradan tam 1 yıl geçmiş.
Gece yarısı düşünüyorum. Aya, bir Türk’ü gönderiyoruz ama, deprem bölgesine, insanlık onurunu nedense yaşatamıyoruz. Yazık çok yazık.
İçimiz ağlıyor hatırladıkça o ilk günleri elbette.
İnsanlarımıza insanca yaşam imkanı sunamıyorsak, aya gitsek ne yazar, tüm gezegenlerde AK UZAK İSTASYONLAR kursak ne yazar!
Siyasi şantajlara yönelmeden, devletin tüm imkanlarını kullanarak bu insanlara verilen sözlerin artık tutulması gerektiğini ve bunun da sosyal devleti yöneten siyasetçilerin, yöneticilerin asli görevi olduğunu hatırlıyor ve hatırlatıyoruz.
Yaraların bir an önce sarılacağına ve yeniden yüzlerin güleceğine dair devlet sözünün tutulmasını bekliyoruz.
Bu arada böyle bir ağır felaketin, hem de "100. Yıl" için güzel, heyecanlı dilekler tuttuğumuz ve yeni yüzyıllara dair sözler yeminler ettiğimiz günlere denk gelmesi, daha bir kanatıyor yaramızı.
Depremin korkunç boyutu görüldükten sonraki haftalarda, dünyanın dört bir köşesinden Türkiye'ye yönelik böyle yoğun ve sıcak yardım elini de hatırlatmak istiyorum.
Şimdi sıra devlette, diyorum.
Mevcut iktidarın ülkede yol açtığı onca gerilim, ekonomik darboğaz yetmiyormuş gibi, deprem acılarını oya çevirme söylemleri toplumda tepkileri daha da büyütüyor. Kuzular can; kasap et derdinde, gibi bir şey.
Böyle gider mi? Elbette gitmeyecek.
Onca baskıya ve kuşkulu senaryolara rağmen, su yatağını bir gün bulacak.
Aşacağız bu zor günleri elbette. Ve dindireceğiz bunca acıyı.
Bu inançla, şimdi daha çok ayağa kalkma zamanı ve bu büyük felaketi, "kader" veya "takdiri ilahi" diye damgalayanları, "takdiri siyasi" cambazlıklarla toplumu uyutan ve yalanla, safsatayla oyalayanları susturma zamanı...

O gün, bir gün gelecek elbet. Buna yürekten inanıyorum.
Mutluluk ve huzur, barış içinde gönençli birlikte yaşam yakın.
Dayan… Biraz daha diren!

Mehmet CANBOLAT Yorumladı.
Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 5/6 Şubat 2024)

04/02/2024

Toplum24 - „GÜN GELECEK GÜNEŞ DE SOĞUYACAK“

Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 4 Ocak 2024)SÖZÜN GÜCÜ...Biliyor musunuz; hep üzerinde kafa yorageldim şimdiye kadar, sık s...
03/02/2024

Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 4 Ocak 2024)

SÖZÜN GÜCÜ...
Biliyor musunuz; hep üzerinde kafa yorageldim şimdiye kadar, sık sık sordum kendi kendime. Hani dedim; ya insan olmasaydı şu evrende, nasıl bir yeryüzü yaşamı olurdu bugün acaba?

Tüm canlı varlıkların evrim sürecinde elbette bir gelişim, evrim süreci var. Soyu tükenmiş bir zamanlar yaşama o denli etkin canlı varlıkları, bugün tarih yapraklarında okuyoruz.

İnsanoğlu ise, dört ayaklılar gibi sürünerek zamanla doğrulmuş ve her gelişimde, sadece kendini değiştirmekle kalmamış, etrafını da dönüştürmüştür. Ne mutlu ki, tüm canlı varlıklar içinde aklıyla hareket edebilen ve bunun için sözü, konuşmayı da keşfeden bizler olmuşuz.

Özellikle söz diyorum çünkü, söz her zaman hakim bir güce sahiptir. Yani, söz gücün ta kendisidir bence. Yani ağızdan çıkan seslerin çok daha ötesinde, etkisi olan bir kuvvettir.

Bir söz bile, bazen tarihin akışını değiştirebiliyor. Toplumları birbirine yakınlaştırdığı gibi, birbirinden koparabiliyor da. Bir tek söz bile, bir insanı mutlu etmeye veya çileden çıkarmaya yetebiliyor. Heyecanlandıran da söz olabiliyor bazen, insanın kendi gölgesine sığınmaya mecbur eden de.

İki-üç sözden oluşan bir cümle ile, karşınızdaki insanı darmadağın edebileceğiniz gibi, göklere çıkartıp, mutluluğun kollarına savurabilirsiniz de.

Tabancada, yuvasına sürülmüş birer kurşun gibidir söz. Bir kez tetiğe basılmaya, ağızdan çıkmaya görsün, merminin geri dönüşü yoktur. Çok sevdiğiniz, asla unutamayacağınız bir değerli insandan duyabileceğiniz bir söz, tüm duvarları üzerininize yıkabilir adeta. Ancak yine bir söz, tüm duvarları yıkıp, insanı, insana kavuşturur.

Özendirir insanı, yıldırır da. Bir küçük sözle bile katılarak gülmek, o kadar mümkün ki… Kulağınıza çalan bir ses, bir söz bile yüreğinizi yakabilir. Veya gözleriniz büyür, yüreğinize sıcak bir su sızar gibi olur sanki.

Bir sözle içinden çıkılmaz hale gelen ilişkileri, düzeltecek, rayına oturtacak olan da yine sözden başkası değildir. Nasıl ki savaşlar, çoğu kez, bırakın söz düellosunu, bazen bir tek sözcük yüzünden çıkabildiği gibi, barışı sağlayacak olan da, yine bir sözdür.

Barışın kalıcı olmasını tesis edecek olan da, yine sözden başkası değildir. Huzuru sağlacak olan da yine bir söz.

Demem o ki şimdi;
Kimbilir, içinizde henüz söylenmemiş ne sözler birikmiştir.
Onları düşünün biraz. Bunca gerginliğin hüküm sürdüğü dünyamızın, barış ve huzura ne kadar çok gereksinimi olduğunu hatırlayın.
Birine, birilerine içinizde yoğrulan eleştirel sözler şimdilik dursun durduğu yerde.

Güzellik, sevinç, mutluluk, huzur ve heyecan verecek sözlerinizi çıkarın yüreğinizin ambarından artık. Onları söyleyin karşınızdakine. Esirgemeyin. Onun, sizin için ne kadar önemli ve ne denli değerli olduğunu hatırlatın gözlerine bakarak. Günaydın, diyerek, gününü aydınlatın. Yalnız olmadığını hissettirin.

Merhaba, diyerek, „yanındayım“ deyin. Seviyorsanız, bir değil, birkaç kere söyleyin sevdiğinizi. Beğendiğinizi. Kendisini heyecanla düşündüğünüzü. Susmayın. Çekinmeyin. İçinizde tutmayın.
Öğretmenseniz, öğrencinizi, işveren ise, işgöreninizi ancak ve ancak sözün güzeliyle, özendirebilirsiniz.

Çünkü, insanı insan yapan sözdür. İnsanın erdemidir söz.
Ve unutmayınız ki, söz, birlikteliğin, barışın bayrağıdır.
Barışa inanınıyor, barış istiyorsanız, hazırlayın artık unutulmaya yüz tutmuş güzel ve manalı sözlerinizi.

Bugüne dek susmuş olabilirsiniz. Olsun.
Hiç olmazsa, kendinize söyleyin, kendinize hatırlatın artık sözünüzü söyleyeceğinizi.
Hiç olmazsa, bundan böyle söyleyecek sözünüz bol olsun.
Sözün en güzeli sizin için, sizinle, sevdiklerinizle olsun.

Mehmet CANBOLAT Yorumladı.
Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 4 Şubat 2024)

03/02/2024

Toplum24 - BASININ KAMUOYU OLUŞTURMA İŞLEVİ?

03/02/2024

Toplum24 - ...

Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 1 Şubat 2024)EVRENİN GERÇEĞİ..."...evrenin tartışmasız gerçeği olsa gerek.an geliyor çünkü,...
01/02/2024

Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 1 Şubat 2024)

EVRENİN GERÇEĞİ...
"...evrenin tartışmasız gerçeği olsa gerek.
an geliyor çünkü, sessizlik çöküyor birden;
gün, geceye dönerken...

susuyor ağır ağır rengarenk heyecanlar ve dağılıyor,
insanın gün boyu beyninde, yüreğinde
toplanan kalabalıklar...

ve derken, bir başka zaman başlıyor, o an,
her insanın, içindeki çocuğu,
yalnızlığa emanet ettiği bir zaman..."

Mehmet CANBOLAT Yorumladı.
Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 1 Şubat 2024)

01/02/2024

Toplum24 - CAN ATALAY'IN MİLLETVEKİLLİĞİNİN DÜŞÜRÜLMESİNE, YARGITAY ESKİ BAŞKANI PROF. DR. SAMİ SELÇUK'TAN ÇARPICI TEPKİ

30/01/2024

Toplum24 - LAİKLİK, DEMOKRASİNİN TA KENDİSİDİR

30/01/2024

Toplum24 - SEN DE KISKAN JAPONYA!

30/01/2024

Toplum24 - TERCİHİNİZ NE OLACAK?

29/01/2024

Toplum24 - YAŞAMAK... BEKLEYE EMEKLEYE...

Toplum24/ALMANYA (Şiirsel Anlatı: 28 Ocak 2024)TEBESSÜM YAŞATIR..."...nasıl ki kimi insan, henüz gün doğmadan kendine gü...
28/01/2024

Toplum24/ALMANYA (Şiirsel Anlatı: 28 Ocak 2024)

TEBESSÜM YAŞATIR...
"...nasıl ki kimi insan, henüz gün doğmadan kendine gülümseyen, mesela bir gülü görünce mutlu olabiliyor ve herşeyi unutup, tanımsız bir sevgiyi, duyguyu hissedebiliyorsa yüreğinde o an;

gözlerindeki bir yudum hayat ışığı ile, yüzündeki bir tebessümün de, o çiçeğe büyük bir sevgi aşıladığını düşünüyorum zaman zaman...

ve inanıyorum; evrende her canlı varlığın, tıpkı bir insan gibi, sevecen bir bakışa, sıcak bir dokunuşa, bir soluğa ve özü sevgi kokan bir güzel sese ihtiyacı olduğunu, asla unutmadan..."
(Mehmet Canbolat)

Toplum24/ALMANYA (Şiirsel Anlatı: 28 Ocak 2024)

28/01/2024

Toplum24 - "TANRI ULUDUR"

Adresse

Langen

Benachrichtigungen

Lassen Sie sich von uns eine E-Mail senden und seien Sie der erste der Neuigkeiten und Aktionen von Toplum24 erfährt. Ihre E-Mail-Adresse wird nicht für andere Zwecke verwendet und Sie können sich jederzeit abmelden.

Service Kontaktieren

Nachricht an Toplum24 senden:

Teilen

Kategorie

Toplum: Almanya’da Türkçe Bölgesel Gazeteciliğin Çeyrek Asırlık Markası...

Toplum Gazetesi, Almanya’da 1993 yılından bu yana, Türkçe olarak yayınlanan aylık gazetedir. Toplum, Türkiye veya dünyayı kurtarma derdinden ziyade, Almanya’da yerleşik Türkçe konuşan herkese, ortak bir dil ile, içinde yaşadığı toplumdan faydalı haber ve bilgiyi paylaşmayı ilke edinir. 1993-2018 yılları arasında bu temel ilkeden hiç vazgeçmeyen ve bu doğrultuda yayıncılığını sürdüren Toplum Gazetesi, gerek gazetecilik dalında, gerek farklı sosyal, politik ve toplumsal alan uzmanlarının desteği ve çabasıyla, çeyrek asırdır inandığı yolda özgüvenle yürüyor. Dağıtım ve etki alanı olarak, Almanya’nın Hessen eyaletinin tamamı ile komşu Bavyera ve Ren Pfalz eyaletlerine kısmen hitap ediyor. Reklamcılıkta da ciddiyeti ilke edinen Toplum’a köşe yazarı olarak katkı sunan usta kalemler arasında, örneğin Hessen eyaleti Başbakanı Volker Bouffier, Frankfurt Anakent Belediye Başkanı Peter Feldmann ile Almanya’da göç hukuku alanında 1 numaralı isim olan değerli hukukçu Victor Pfaff da bulunuyor. Son 3 yıldır facebook gibi sosyal erişim alanlarında da temsil edilen Toplum Gazetesi, Türkçe kültürel faaliyetlere ve paylaşımlara da büyük önem veriyor.

Toplum Gazetesi, ayrıca Nisan 2018 tarihinden itibaren, hafta içi hergün Avrupa saatiyle 20-20:30 saatleri arasında “Mehmet Canbolat İle Avrupa’dan Haberler” canlı yayınını gerçekleştiriyor. Bunun yanısıra, her Cumartesi akşamı Avrupa saatiyle “Mehmet Canbolat İle Şiirsel Yolculuklar” adlı bir edebiyat programı da, yine Facebook ortamında, canlı radyo programı ile de okurlara, dinleyicilere erişmeyi deniyor.

Facebook Adresi: (Toplum Gazetesi Almanya)

Ek soru ve önerileriniz için: Toplum Gazetesi: 0049 172 608 35 25