15/07/2025
~KATİL~
Pek bir yaramazdı küçük Mücahit.Ve küçük çocuk olduğu için babası tarafından pek bir nazlı büyütülmüştü. Mücahit, inat, aksi ve katı babasının tek yumuşak noktasıydı belkide. Duvardan duvara atlayıp ablasını hiç dinlemeyip, düşe kalka, dizleri yaradan eksik olmaz halde oyunlar oynarken, babaları Fazıl bey, daha Mücahit düşmeden kızı Bahar'a bağırıp çağırır,azarlar bazen döverdi bile.Kız çocuğu olduğu içindi ona karşı bu umursamazlığı belkide. Evet Bahar'ın canının yanmasını, üzülmesini kırılmasını umursamazdı hiç. Oğluna birşey olacak korkusu çekerdi içten içe.Ama Bahar için bir defa gerçek anlamda endişelendiği olmamıştı.Böyle zamanlwrda rahmetli annelerinin yokluğunu daha çok hissederdi Bahar. Hor görülen evlat olmak ne kötüydü gerçekten. Babası Mücahit'e sevgi cümleleri kurarken uzaktan uzaktan bakardı onlara gözyaşlarıyla...
Ve birs çokta sevdikleri bir amcaları vardı.Gün aşırı evlerine uğrayıp yeğenlerini görmeden edemezdi Zülfikar.Yeğenleriyle oyun oynamaktan büyük bir mutluluk duyar, içi giderdi onlara. Fakat ağabeyinin iki evladına da eşit bir şekilde davranmadığını hissederdi içten içe. Bahar küçücük bir kabahat yapsa acımadan vurur, cezalar verirdi kızına Fazlı bey...Tek derdi Mücahit gibiydi sanki. Ama küçük çocuk biran bile rahat durmazdı ki.
Yine amcaları Zülfikar'ın geldikleri birgün bahçede oyun oynamaya başlamışlardı hepbirlikte. Evlerinin arkasındaki marangoz dükkanının camından ara sıra bakan Fazlı bey ise oğlu için pek bir endişe içindeydi o gün. Mücahit bahçe duvarının üzerine çıkıp takla atmaya çabalarken, boynu kırılmasın diye kaç defa uyarmıştı Bahar'ı. Ama Bahar ne dese durmuyordu Mücahit.
On dakika geçmediki aradan garip bir çıtırtı sesiyle Zülfikar ve Bahar'ın acı dolu yakarışları duyuldu.Dükkandan evin avlusuna öyle bir telaşla çıktı ki Fazlı bey.
Oğlu Mücahit'in cansız bir şekilde yerde yattığını gördüğünde korkusundan titremeye başlamıştı. Sanki zaman durmuştu o an. Yüzü bembeyaz halde yavaş adımlarla yerde haraketsiz halde yatan oğluna bakarken, belkide suçlu olan saldıracağı kişiyi gözüne kestirmek istemişti.Kontrol etti. Ne nefes alıyor, nede kalbi atıyordu. Vücudu yavaş yavaş soğurken Mücahit'in, babası yürek yakan bir feryat koparmıştı evin avlusunda...
O an Zülfikar,
-"Nasıl oldu bilemedim abi. Ben.. Ben... Anlayamadım. Takla atmak istedi. Yardım edeyim derken boynunun üzerine düştü-" dediği an gücü yettiğince üzerine atılıo, tartaklamaya başlamıştı kardeşini.Vurdu... Vurdu... Gücü yettiğince, vurdu kardeşine. Bahar olanlara hala inanamaz halde ağlarken, babası ve amcasını ayırmaya da çalışıyordu birtaraftan o küçük haliyle.
Komşular güç bela ayırmıştı iki kardeşi. Ve,
-"Katilsin sen... Oğlumu öldürdün. Defol git ve birdaha gelme sakın. Senin gibi bir kardeşim-" yok derken hala evin avlusunda bir köşedeki demir parçalarını alıp Zülfikar'a vurmaya çalışıyordu,komşularının elinden kurtulup...
Ertesi gün büyük bir yas vardı köyde. Ve Mücahit bitmek tükenmek bilmez acı dolu ağıtlarla defnedildi ikindi namazına müteakip.
Ve o günden sonra Fazıl bey büyük bir düşmanlık beslemişti kardeşi Zülfikar'a. Ne kaza dedi. Ne de kader. Sanki yeğenini bile isteye öldürmüş gibi,nerede görse kardeşini,
-"Katil... Sen katilsin -" diye boğazı yırtılırcasına bağırıp, suçladı Zülfikar'ı. Ve bu kin hiçbirzaman bitmedi.
Kardeşini kaybeden Bahar ise suskunlaşıp ilk zamanlar içine kapanmış, amcası köyün büyüklerini araya sokup barışmak için kapıya her geldiğinde ise gözyaşlarına boğulmuştu. Fazlı bey, barışmayı kabul etmediği gibi,
-"Bana bir evlat verebilir misin ha? Ne barışmasından bahsediyorsun. Sen benim düşmanımsın artık. Katilsin sen... Katilll-" diye bağırıp kovuyordu Zülfikar'ı evinden...
Yıllar geçsede aradan, Fazlı beyin yüreğinde oğlu Mücahit hep büyük bir yara olarak kaldı. Geçen onca yılda ise, kız evlat deyip değersiz gördüğü Bahar'ın canayakınlığını, babasına olan sevgisini, bağlılığını gördükçe değişmeye başlamıştı ona karşı olan tutumu. Ne kadar güzel bir evlada daha sahip olduğunu yeni yeni farketmeye başlamıştı belkide...
Babasının yaşı ilerleyip hastalığından dolayı yürüyememeye başladığında hep yanında olmuştu Bahar. Yemeğini bile elleriyle yedirirken babasına, Fazlı bey kızının merhameti karşısında gözyaşlarına boğulurdu hep. Ve ona Mücahit ölmeden önce değersiz bir eşyaymış gibi davrandığı için öyle içi yanardı ki...
Ara ara amcası Zülfikar çalardı kapılarını. Ama Fazlı bey hep aynı sözleri söylemekten bıkıp usanmazdı.
-"Katilsin sen. Oğlumu öldürdün. Artık ne cenazeme. Ne cenazene... -" deyip kovardı Zülfikar'ı. Bahar ise gözyaşlarıyla babasına ne dese dinletemezdi sözünü...
Hasta babasını bir başına bırakmamak için evlenmedi Bahar. Eli ayağı, kolu kanadı oldu babasının...Büyüyen saç ve sakallarını keserken sevgiyle yanaklarını öper bir güzel söz söylesin diye gözlerinin içine bakardı babasının.
-"Kızım seni çok seviyorum-" demesi için neler vermezdi ki. Tıpkı ölen kardeşi Mücahit'e defalarca söylediği gibi...
-"Kızım artık evlensen ya. Benim için heba ediyon kendini, gençliğini-" diyen babasına gözyaşlarıyla bakıp,
-"Ben bekar kalmaya razıyım baba. Seni nasıl yanlız bırakırım? -" diyerek karşılık verirdi hep.
Geceleri beşki beş defa üzeri açılmışmı, yastığı rahat mı diye kontrol etmeye gittiğinde babasının odasına Fazlı beyin içi titrerdi.
Ara sıra kardeşi Zülfikar kapılarını çaldığında ise hep aynı inat ve kinle yine aynı cümlelerini kurarak kovardı kapısından.
Ve Fazlı beyin hastalığı yıllar sonra daha da arttı. Doktorlar günlerinin sayılı olduğunu söylediğinde ise bir ömür küs kaldığı kardeşi gelmişti evlerine. Ne kadar işaret etsede çıkmadı dışarıya. Zülfikar o an hıçkıra hıçkıra ağlayan yeğenine baktı uzun uzun. Ve şöyle dedi ağabeyine.
-"Sana ölen evladını geri veremezdim evet. Ama sırf kız evladı diye görmezden gelip, önemsemediğin, günden güne öldürdüğün hatta sevmediğin kızını hayata döndürebilirdim abi. Mücahiti o gün duvardan düşüren ben değildim. Bahar dı... Sen oğlunun ölümüne sebep olanın Bahar olduğunu öğrenseydin, kaza demez, istemeyerek yaptı demez, bir ömür boyu affetmezdin onu biliyorum.Heleki kızınla aranda böyle bir uçurum varken. Zaten ömür boyu beni affetmediğindede anladım ne kadar doğru bir karar verdiğimi. O ise şu yaşında bile babasının bir tatlı sözüne muhtaç.Seni okadar çok seviyor ki. - "dediğinde elini tuttu kardeşinin gözyaşlarıyla. Küslük bitmişti son nefesinde de olsa.. Artık takati kalmamış bir halde kızını yanına çağırdı ve Bahar'ın saçlarını okşadığı halde kızının bir ömür boyu duymayı beklediği şu cümleler döküldü son nefesinde dudaklarından...
-" Kızım seni çok çok seviyorum. Baban seni canından daha fazla seviyor-"
Kız çocuğu da, erkek çocuğuda aynıdır. Bir farkı yoktur. İnsandır... Cinsiyete göre yapılan evlat ayrımı ise onların gönüllerinde hiç kapanmayacak bir yaradır...