Edamutfakta_

Edamutfakta_ Bizlerin bildigi yemeklerin yanisira bilmedigimiz yemekleride yaparak bunlari ogrenme ihtiyacina gore hazirladigim sizlerinde kolayca uygulayacagi tarifler
(1)

26/08/2025

Duyuru
Etkileşimin düşmesi nedeniyle yayınlarımızı azaltma ve duruma göre ara verme kararı aldım

1967’de, Fransa’daki eğitiminden dönen Timur Selçuk, babası Münir Nurettin Selçuk’un elinden tutarak sahneye çıkar.Münir...
26/08/2025

1967’de, Fransa’daki eğitiminden dönen Timur Selçuk, babası Münir Nurettin Selçuk’un elinden tutarak sahneye çıkar.
Münir Nurettin Selçuk, seyircilere dönerek:
“– Bu benim evlâdım Timur…” der.

1945 doğumlu Timur Selçuk, henüz çok genç yaşta piyanist, besteci ve orkestra şefi kimliğiyle Türk müzik dünyasına adım atar.

Onun ilerleyen yıllarda seslendirdiği “Dün, Bugün, Daima” ise, sözleri Ümit Yaşar Oğuzcan’a, bestesi Timur Selçuk’a ait bir eserdir ve hâlâ Türk müziğinin en unutulmaz 10 şarkısından biri olarak kabul edilir.

🎶 Münir Nurettin Selçuk – Türk musikisinin büyük ustası.
🎶 Timur Selçuk – Cumhuriyet dönemi Türk müziğinin köprü isimlerinden, çok değerli bir besteci ve yorumcu.

Her ikisine de Allah rahmet eylesin. 🙏💖

Zamana Meydan Okuyan 75 Yaşındaki Adam.5 Ekim 2024'te, Bohol'daki Alturas Pembe Koşusu'nda kalabalık, ince yapılı bir ki...
26/08/2025

Zamana Meydan Okuyan 75 Yaşındaki Adam.
5 Ekim 2024'te, Bohol'daki Alturas Pembe Koşusu'nda kalabalık, ince yapılı bir kişinin bitiş çizgisini geçmesini hayranlıkla izledi.

Adı: 75 yaşındaki Tatay Ruben.
21 km'lik yarı maratonu 1 saat 56 dakikada tamamlamıştı; birçok genç koşucunun ancak hayal edebileceği bir tempo.

Bunu daha da dikkat çekici kılan neydi? Yüksek teknolojili karbon ayakkabılar veya gösterişli ekipmanlar giymiyordu.

Bunun yerine, eski, yıpranmış spor ayakkabılarıyla koşuyordu; hafif oldukları ve suyu çabuk çektikleri için çok sevdiği ayakkabılar.

Ona göre konfor, yeni teknolojiden değil, her adımda yıllarca güvenmekten geliyordu.

Çoğu insanın yavaşladığı bir yaşta, Tatay Ruben hâlâ zamana karşı yarışıyor ve dayanıklılığın gençlikle değil, kalple ölçüldüğünü kanıtlıyor.

Hikayesi sadece hızla ilgili değil; dayanıklılık, alçakgönüllülük ve asla pes etmemenin sessiz gücüyle ilgili.🙏🙏💖💖

Kaynak Cienciatum Sorpréndete

Duşanbe'nin Ayı Adam dostluğu..Tacikistan'ın başkenti Duşanbe'de, efsanesi kitaplara değil, yürüdüğü sokaklara yazılmış ...
26/08/2025

Duşanbe'nin Ayı Adam dostluğu..
Tacikistan'ın başkenti Duşanbe'de, efsanesi kitaplara değil, yürüdüğü sokaklara yazılmış bir adam yaşardı.

Adı Talabşoh Şeyhov'du.
Onlarca yıl önce, avcılar dağlarda bir anne ayıyı öldürdüler.

Tek başına hayatta kalamayacak kadar küçük olan yavru ayı o gün ölmeliydi. Ancak Şeyhov, onun hayatı karşılığında bir keçi verdi, onu evine taşıdı ve 13 çocuğu arasında büyüttü.

Adını Maria koydu.
Maria şişelerden içer, çocuklarla yatar ve Şeyhov nereye giderse gitsin peşinden giderdi.

Dağlarda yiyecek kıtlaştığında, onu şehre getirirdi ve kısa süre sonra Duşanbe, kimsenin unutamayacağı bir manzaraya tanık oldu:

Geleneksel kıyafetler giymiş yaşlı bir adam... bir ayıyla yan yana yürüyordu.

20 yıldan fazla bir süre Maria oyunlar oynadı otobüslere bindi, Şeyhov'u sırtında taşıdı.

Çocuklar için o bir sihirdi. Yetişkinler içinse yaşayan bir efsaneydi.

Birlikte şehrin ruhunun bir parçası oldular; o kadar çok sevildiler ki, insanlar daha sonra onurlarına bir heykel yapılmasını istediler.

Ama ne yazıktır ki her efsanelerin de bir sonu vardır.

2013 yılında Şeyhov yaklaşık 80 yaşında vefat etti.

İki ay sonra Maria, sanki kalbi onun olmadan yaşamayı reddediyormuş gibi sessizce dünyadan göç etti.

Bir adam ve ayısı. Belki görüntüler kamera kayıtları olmasa bu sevgiye sadece gözü ile görenler inanırdı.

Çünkü o ülkenin kültüründe böyle bir vaka hiç olmamıştı belki de hiç olmayacak uzmanlara göre vahşi hayvanlara hiç acımayan bir toplumda böyle güzel örnek Belkide bazı çocukların kalbinde farklı merhamet duyguları oluşmasına sebep olabilir.

Ama bu efsane şimdiden insanların dilinde kahraman olmuş bir hadise olarak hep anlatılıyor.🙏🙏💖💖

Kaynak Cienciatum Sorpréndete
CNN world News

Doğumda Değiştirildiler  İki Hayat, İki Kader tamamen değişti.1953'te Tokyo'daki bir hastanede, tek bir hata iki kaderi ...
26/08/2025

Doğumda Değiştirildiler
İki Hayat, İki Kader tamamen değişti.
1953'te Tokyo'daki bir hastanede, tek bir hata iki kaderi sonsuza dek değiştirdi.

Biri zengin, diğeri yoksul doğan iki yeni doğan bebek, yanlışlıkla değiştirildi.

Bir erkek çocuk, üç kardeşiyle birlikte küçük bir apartman dairesinde sıkışmış, zor durumdaki bekar bir anneyle eve gönderildi.

Çok çalışarak büyüdü ve hayatta kalmak için kamyon şoförü oldu.

Diğer erkek çocuk ise gelişen bir emlak şirketinin mirasçıları olan zengin ebeveynler tarafından büyütüldü.

60 yıl boyunca ikisi de gerçeği bilmiyordu. Ta ki bir babalık testi için DNA testi her şeyi ortaya çıkarana kadar.

2013'te kamyon şoförü, hayatını kaybeden hastaneye dava açtı.

Mahkeme ona 38 milyon yen (yaklaşık 370.000 dolar) tazminat ödenmesine karar verdi;

bu, birçok kişinin onlarca yıl boyunca kaybettiği ayrıcalık, eğitim ve fırsatlar için çok küçük bulduğu bir miktardı.

Ve yine de, iki adam sonunda tanıştığında, aralarında hiçbir burukluk olmadı.

Kucaklaştılar. Çünkü ikisi de anlamıştı: rakip değillerdi, acımasız bir kazanın kurbanlarıydılar.

İki bebek. İki kader. Bir ömür boyu yankılanan tek bir hata Belkide
Bazen kader yıldızlara değil, insan ellerinin hatalarına yazılır.🙏🙏💖💖

Kaynak Cienciatum Sorpréndete
BBC world News

Gıkınız bile çıkmıyor......Anton Çehov"un    kitabından kısa bir alıntı... Sanırım bizim için yazılmış gibi...Güzel bir ...
26/08/2025

Gıkınız bile çıkmıyor......
Anton Çehov"un kitabından kısa bir alıntı...
Sanırım bizim için yazılmış gibi...
Güzel bir Çehov hikayesi.

Birkaç gün önce, evde çocuklarıma ders veren öğretmen hanımı çalışma odama çağırmıştım.
“Otur, Julia Vassilyevna” dedim. “Aramızdaki hesabı kapatalım. Her ne kadar şu anda paraya ihtiyacın varsa da, resmi bir merasimde bekler gibi bekleyeceğini ve bir türlü kendiliğinden gelip alacağını istemeyeceğini biliyorum. Neyse, gelelim hesabımıza: Ayda otuz rubleye anlaşmıştık…”
“Kırk.”
“Hayır, otuz. Not etmiştim, çok iyi aklımda. Hem ben öğretmenlere her zaman ayda otuz ruble öderim. Bu duruma göre; buraya geleli iki ay oluyor, dolayısıyla…”
“İki ay beş gün.”
“Tam tamamına iki ay. İşe başladığın günü özellikle not etmiştim. Bu demektir ki, altmış ruble kazanmışsın. Ancak sen bu iki aydan Pazar günlerini çık… biliyorsun ki, pazarları Kolya’ya bir şey öğretmedin, sadece beraber yürüyüşlere çıktınız. Ve üç tatil günü…”
Julia Vassiyevna kızgınlıktan kıpkırmızı kesildi ve öfkeden iki eliyle sıkı sıkı entarisinin eteklerine yapıştı. Fakat hepsi bu kadar…tek bir çıt dahi çıkarmadı.
“Dokuz Pazar, üç tatil günü, yani on iki rubleyi çık! Dört gün Kolya hastaydı, dolayısıyla ders falan vermedin, zaten o sıralarda Vanya ile uğraşıyordun. Üç gün de bir diş ağrısı yüzünden çalışmamıştın ve karım sana öğleden sonraları dinlenmen için izin vermişti. On iki, yedi daha… eder on dokuz. Altmıştan çıkar, geriye ne kalır?.. hımm… Kırk bir ruble. Tamam mı?”
Julia Vassilyevna’nın sol gözü kızarmış, yaşla dolmağa başlamıştı bile. Çenesi hafifçe titriyordu… Sinirli sinirli öksürdü, hızla burnunu sildi. Ancak hepsi bu kadar…tek bir çıt yok.
“Yılbaşına yakın bir gün, bir çay bardağı ve bir de tabak kırmıştın. Bunlar için de iki ruble çıkar. Çay bardağı dededen kalma antika olduğu için aslında iki rubleden çok daha fazla ederdi, ama neyse…boş ver. İşin sonunda ben ne zaman zararlı çıkmadım ki! İhmalin yüzünden Kolya bir gün ağaca tırmanmış ve ceketini yırtmıştı. Onun için de on ruble say. Yine senin dikkatsizliğinin yüzünden hizmetçi kız Vanya’nın ayakkabılarını çalmıştı! Evde tüm olup bitenleri dikkatle izlemen gerekir. Sana bunun için para veriyoruz. Dolayısıyla beş ruble daha çık. Ocak ayının sonunda sana on ruble vermiştim…”
“Hayır, böyle bir şey yapmadınız!” diye Julia Vassilyevna zorlukla yutkunarak cevap verdi.
“Not etmiştim. Yanlış olmama imkân yok!”
“Şey… Peki, öyleyse.”
Kırkbirden yirmi yediyi çıkar… kalır sana on dört.”
Kızcağızın şimdi iki gözü birden yaşla dolmuştu. Küçücük şirin burnunun altında da ter damlacıkları belirmeye başlamıştı. Zavallı kız!”
“Şimdiye kadar bana bir kere para verildi” diye titreyen sesiyle konuştu. “Ve o da sizin karınız tarafından. Hepsi üç ruble, fazla değil.”
“Sahi mi? Görüyor musun, ben onu not etmemişim! On dörtten üç daha çıkar…kalır on bir. Al azizim, işte paran: Üç, beş, dokuz, on, on bir. Tamam mı?”
On bir rublesini de avucuna koydum. Uzandı, aldı ve titreyen parmaklarıyla cebine sokuşturdu.
“Mersi” diye boğuk bir sesle fısıldadı.
Birden yerimden fırladım ve başladım odanın içinde bir aşağı bir yukarı gidip gelmeye. Sinirlerim son derece bozulmuş, kan tepeme fırlamıştı. Kızgın kızgın;
“Ne için bu… ‘Mersi’” diye sordum.
“Verdiğiniz para için.”
“Hakkını yediğimi sen de bal gibi biliyorsun Aman Tanrım! Ne biçim insansın sen, görmüyor musun ki, seni göz göre soydum! Daha ötesi ver mı bunun, paranı çaldım! Ve sen hâlâ ‘Mersi’ diyorsun!”
“Bundan önce çalıştığım yerlerde hiç vermemişlerdi.”
“Hiç mi vermemişlerdi? Şaşırmaya da gerek yok ya! Bana gelince, sana ufak bir şaka yaptım. Sırf ders olsun, öğrenesin diye bu insafsızca yolu seçtim… Merak etme, seksen rublenin tamamını da sana vereceğim! Al işte, hepsi şu zarfın içinde seni bekliyor… Ancak bir insanın bu kadar pısırık olabileceğine de hâlâ inanamıyorum! Neden haksızlığa baş kaldırmıyorsun? Dünyada bu denli yüreksiz, tabansız olmak mümkün mü... Bu kadar ödlek olmak?”
Acı bir gülümseme dudaklarının kenarında kıvrıldı. Yüzündeki ifade, “Mümkün”, diyordu.
Kendisine zalim bir yoldan ufak bir ders verdiğim için özür diledim. O hâlâ şaşkın şaşkın bakınırken eline seksen rubleyi sıkıştırdım. O yine her zamanki ‘Mersi” siyle mırıldanır gibi üst üstü defalarca teşekkür etti ve odadan çıktı. Arkasından bakarken kendi kendime düşünüyordum:
“Şu dünyada zayıfları ezmek ne kadar kolay!”

📌YKS çıkışı babasının çiçeklerle karşıladığı anla hafızalara kazınan Çimen Gülen, Yeditepe Üniversitesi Çeviribilim bölü...
26/08/2025

📌YKS çıkışı babasının çiçeklerle karşıladığı anla hafızalara kazınan Çimen Gülen, Yeditepe Üniversitesi Çeviribilim bölümünü %50 burslu olarak kazandı. Çimen'in yüzde 50'lilik geri kalan ödemesini ise hayırsever bir iş insanı üstlendi

~TEŞEKKÜRLER ÖĞRETMENİM.... "~Birbirlerine tıpatıp benzeyen ikiz kardeştiler.Ve köyün en yoksul ailesinin kızları... Sun...
26/08/2025

~TEŞEKKÜRLER ÖĞRETMENİM.... "~

Birbirlerine tıpatıp benzeyen ikiz kardeştiler.Ve köyün en yoksul ailesinin kızları... Sunay ve Gülay aynı sınıfta okuyorlardı aynı zamanda.Fakat sık sık hasta olurlardı.Biri bir gün gelse, diğeri gelmezdi hastalığından dolayı. Köy okuluna yeni gelen öğreymenleri ise yeni bir uygulama başlatmıştı o günlerde okulda.Haftanın iki günü okula üç kilometre uzaklıkta olan yeşillik bir alanda minderleri çimene serip öyle yapacaklardı derslerini bundan sonra.Öğrencilerine daha da sevdirmek istiyordu dersleri...

İkiz çocuklara hep benzer kıyafetler giydirilirdi ya, Sunay ve Gülay da birbirinin aynı kıyafeti giymeye bayılırlardı nedense...Koluna gül deseni çizilmiş bir kara önlük giyerlerdi hep. Arkadaşları o önlüklere bakınca o gün okula gelenin hangisi Gülay, hangisi Sunay hep karıştırınca, belkide, hoşlarına giderdi bu durum ikiz kardeşlerin...

Perşembe ve Cuma günleri kırda yapılan derslere,ilk gün Gülay, ikinci gün ise Sunay gitmeye başlamıştı sonra da.Pembe elbiseleriyle ilk bakışta yine arkadaşları karıştırmıştı ikiz kardeşleri. Bazı günler okula gelememelerinin sebebini ise hastalıklarına bağlarlardı öğretmenleri sorunca...Hep o hastalığa...

Bir gün Sunay'ın doğum günü olduğunu öğrendi Filiz öğretmen... Ve bir hediye verdi öğrencisine... Sonraki günlerde ise birden hastalığı geçmişti ikiz kardeşlerin. Öyle iyi oldularki. Kır derslerine dahi gelebildiler hiçbir dersi kaçırmadan hemde...

Sonra aradan çok uzun yıllar geçti. Filiz öğretmen yetmişine merdiven dayadığı günlerde hastalanıp eşiyle birlikte hastahaneye gitti bir gün . Kendisini tedavi eden bayan doktor öyle dikkatli bakıyorduki Filiz öğretmene...
-"Özür dilerim. Adınız Filizdi değil mi? Sinop Tavşancılar köyünde görev yaptınızmı? -"diye sorunca,
-" Evet. Ama siz nereden biliyorsunuz doktor kızım? - "demişti. O an bayan doktor elini öptü Filiz hanım'ın...

Ve şöyle dedi nemli gözlerle:
-"Adım Sunay'dır öğretmenim. Hani o köy okulundaki hiç hastalığı geçmeyen ikiz kızlardan biri... Doğum günümde bana hediye ettiğiniz o pembe elbise ve kolunda gül deseni olan siyah önlükle ne kadar da dikkatli baktığınızı gösterdiniz insanlara... Herkes bizi hastalığımızdan dolayı okula gelmediğimizi düşünürken, durumumuz olmadığı için babamın alabildiği, ikiz kardeşimle sahip olduğumuz tek bir pembe elbiseyi, kolunda gül deseni olan tek bir önlüğü paylaşmak zorunda olduğumuzu anlayan bir tek sizdiniz...Sağ olun var olun... Öyle güzel baktınızki hayatımıza o gün. Bizi hayata bağladınız... Teşekkür ederim öğretmenim... - "

Louis Vuitton, henüz 13 yaşındayken köyünü terk edip Paris’te şansını aramaya çıktı.Üvey babası tarafından evden kovuldu...
26/08/2025

Louis Vuitton, henüz 13 yaşındayken köyünü terk edip Paris’te şansını aramaya çıktı.
Üvey babası tarafından evden kovulduktan sonra, tek başına, yürüyerek 450 km’den fazla yol kat etti.

Hayatta kalmak için her işi yaptı: çıraklık, ayakkabı boyacılığı, işçilik…
Başkentin kapısına vardığında bir terzi dükkânında çalışmaya başladı ve orada deri işçiliğinin sanatını da öğrendi.

21 yaşına geldiğinde ilk valiz ve bavul atölyesini açtı.
Her bir bavulu el emeğiyle, tek tek üretti.
Ve onları zamana meydan okuyacak şekilde tasarladı.

Geri kalan ise tarihin kendisidir: Louis Vuitton, zarafetin, ustalığın ve azmin küresel sembolü hâline geldi.

Şans diye bir şey yoktur.
Kimse size inanmazken bile pes etmeme cesareti vardır.

Yaşlandığımı fark ettim…Ama sebebi yüzümdeki kırışıklıklar değildi.Bunu bana söyleyen ne aynaydı,ne otobüste bana yer ve...
26/08/2025

Yaşlandığımı fark ettim…
Ama sebebi yüzümdeki kırışıklıklar değildi.

Bunu bana söyleyen ne aynaydı,
ne otobüste bana yer veren genç adam,
ne de artık anlayamadığım moda kıyafetler,
ya da bana sadece gürültü gibi gelen şarkılar.

Daha ince, daha derin bir şeydi bu.

İkna etme isteğimi bıraktığım gün fark ettim.
Uzaklaşanların peşinden koşmayı bıraktığımda.
Son sözü söyleme ihtiyacı duymadığımda.
Dram çıkarmadan gitmesine izin vermeyi öğrendiğimde.

Yaşlılık ansızın geldi.
Ne hüzünle, ne korkuyla.
Sadece sessizce yerini aldı.
Ve beraberinde… huzuru getirdi.

Artık özür dilemeyi bilmeyenlerden özür beklemiyorum.
Başkalarının sessizliği beni rahatsız etmiyor.
Herkesin kendi iç gürültüsüyle savaştığını anladım.
Ve gerçekten konuşmak isteyenlerin… zaten konuştuklarını.

Bugün artık onay aramıyorum.
Bir kalıba sığmak istemiyorum.
Sadece huzur istiyorum.

Bedenim artık utancım değil.
O benim evim. Hikâyem. Hafızam.
Aşklar, yaslar, doğumlar ve düşüşler taşıdı.
Onu nasıl onurlandırmam?

Bugün başka yaşıyorum.
Koşmadan. “Mecburiyet”siz.
Kendi iyiliğimi seçmenin suçluluğu olmadan.

Kahvemi sıcak içiyorum.
Mesajlara baskı hissetmeden cevap veriyorum.
Yavaş adımlarla yürüyorum.
Kendimi dinliyorum. Kendime sarılıyorum. Kendime aitim.

Ve ilk defa…
Bu yeterli.

— Zaki Benameur

O çok acı çekti… Ama kimse bunu gerçekten bilmiyor… yalnızca o.Çünkü acısını, sadece kendisi yaşayarak, toprağa karşı se...
26/08/2025

O çok acı çekti… Ama kimse bunu gerçekten bilmiyor… yalnızca o.
Çünkü acısını, sadece kendisi yaşayarak, toprağa karşı sessizce bağırarak yaşadı, kimsenin duymadığı bir sessizlikte.
O, sesi tamamen tükene kadar ağladı,
bedeni artık tutamaz hale gelene kadar,
kalbi çatlayana kadar.
Tüm kalbiyle ağladı,
tüm bedeniyle ağladı,
tüm ruhuyla ağladı…
Artık gözyaşı kalmamıştı.
Bu yalnızca üzüntü değildi, bir yıkımdı.
Derin bir yaraydı.

Ve yine de, ayağa kalktı.
Hemen değil. Kolay değildi. Ama kalktı.
Eksik parçalarıyla, hâlâ açık yaralarıyla,
daha derin, daha güçlü bir bakışla.
Artık o aynı kişi değildi.
Ve bir daha asla olmayacak.
Artık yüzeysel şeylerin peşinden koşmuyordu.
Gerçek istedi, içten.
Anı yaşamak istedi.

Çünkü yere düşüp gözyaşlarıyla ayağa kalkmış bir kişi, artık düşmekten korkmaz.
Artık biliyor ki hayatta kalabilir…
ve yeniden inşa edebilir, neredeyse hiçbir şeyden başlayarak.

— Alıntı

**« Merhaba, ben bir opossumum ve buraya sorun çıkarmaya gelmedim. Aslında düşündüğünüzden çok daha fazla faydam var. He...
26/08/2025

**« Merhaba, ben bir opossumum ve buraya sorun çıkarmaya gelmedim. Aslında düşündüğünüzden çok daha fazla faydam var. Her gece 2.000’e kadar kene ve tehlikeli hastalık taşıyan başka böcekleri yiyebilirim. Aynı zamanda yılan popülasyonlarını da dengelerim — zehirli olanları bile. Vücudum çok dayanıklıdır: çıngıraklı yılan ya da coral yılanının onlarca ısırığından sağ çıkabilirim, hatta bu zehirli yılanları basit bir atıştırmalık gibi yerim.

Belki bilmiyorsunuz ama kanımda, bilim insanlarının yılan ısırıklarına karşı tedavi geliştirmek için kullandığı eşsiz bir madde bulunur. Ben olmasaydım, daha fazla parazit, daha fazla yılan ve insanların hayatını kurtaran daha az ilaç olurdu.

O yüzden, eğer beni görürseniz, lütfen bana zarar vermeyin. Bırakın yavrularımı büyüteyim!
Biz buradayız, gecenin sessizliğinde, dünyayı hepimiz için daha güvenli bir yer yapmak için çalışıyoruz… »**

Adresse

Oyonnax
01100

Notifications

Soyez le premier à savoir et laissez-nous vous envoyer un courriel lorsque Edamutfakta_ publie des nouvelles et des promotions. Votre adresse e-mail ne sera pas utilisée à d'autres fins, et vous pouvez vous désabonner à tout moment.

Contacter L'entreprise

Envoyer un message à Edamutfakta_:

Partager