16/11/2025
TRAFİĞİN SONRADAN GÖRMELERİ VE SAYGI FUKARALARI
Memleketin yollarında artık bir değil, bin türlü sınavdan geçiyoruz. Direksiyon başına geçtiği anda kişiliği değişen öyle bir sürücü kitlesi var ki, sanki arabanın kontağı açılmasıyla birlikte insanlığın kontağı kapatılıyor ve kapalı bir kutunun içine konuluyor; direksiyon başına geçince vicdan, empati ve ortak yaşam kültürü torpidoya kilitleniyor. Trafikte yalnızca arabalar değil; sabrımız, nezaketimiz ve sağduyumuz da çarpışıyor.
Mesela sis yok, pus yok, görüş net… Ama biri çıkıyor sis farını açmış, hem de yere bakması gereken farları yukarı doğru kaldırmış. Karşıdan gelenin gözünü alıyor, öndekini kör ediyor. Sanki yolda gidiyorsun da, adam sana değil, Ay’a sinyal veriyor.
Bir de arkadan uzun farıyla yapışan tipler var. Dörtlü yaktığında ne anlama geldiğini bile bilmeyen, uyarını kendine hakaret sanan saygı cahilleri…
Yollarda makas atarak kendi acelesini herkese dayatanlar… Şehirler arası yolda TIR ya da kamyon sollarken bir de arkadan gelip selektör–korna kombinasyonuyla kendini yolun sahibi sananlar var. Bunlar sabırsız değil yalnızca; tahammülsüzlükte ve sabırsızlıkta ahlaki sınırları aşan, başkasının can güvenliğini hiçe sayan tipler. Yolu kendi özel pisti sanıp, sen düzgün bir sollama yaparken seni aceleye zorlayan bu kişiler için soruyorsun: Ne yapması gerekir, bu araç sana yol vermek için TIR’ın, kamyonun altına mı girsin? Adeta “çekil önümden” kültürünün direksiyon tutmuş hali…
Karşıdan gelen araç defalarca selektör yaparak “Kardeşim farın gözümü alıyor!” diye yalvarıyor adeta…
Bu tür insanlar neyin kafasını yaşıyor anlam vermek çok zor. Bu türler kendilerine ve aile yakınlarına küfür ettirmekten haz mı alıyor? Anlam yüklemekte zorlanıyorum.
Ama ne fayda. Adamın umurunda değil. Uzun far onda, vicdan bizde.
Şerit takibi desen, o da memleket meselesi. Şeridin ortasında gideni görmedim demesinler; çünkü onlar zaten bir şeride sığmadığından iki şeridi birden işgal edip kendini VIP karayolu misafiri ilan ediyor. Bir de trafikte gitmeyip akışı yavaşlatan, ama sen sollamaya çıkınca bir anda yarış moduna geçen sonradan görmeler var. Yavaş giderken ağırbaşlı görünen ama sollanınca içindeki NFS (Need for Speed – Popüler yarış video oyunları serisi) karakteri açığa çıkan tipler…
Kavşaklarda sinyal vermemek ise artık neredeyse ulusal bir spora dönüştü. Belki gerçekten zekâyla bağlantılıdır; çünkü dönüyorsa sinyal vermeye, sinyal veriyorsa düşünmeye ihtiyaç duymayan bir güruh var ortalıkta.
Bütün bunların sonunda ister istemez şu soruyu soruyor insan: Sürücü kurslarında kimse bu adamlara eğitim vermiyor mu? Yoksa ehliyet alana kadar süt dökmüş kedi gibi davranıp, belgeyi cebine koyar koymaz mı vahşileşiyorlar?
Fakat asıl mesele başka bir yerde yatıyor: Modelli araca sahip olmak, insanı saygı sahibi yapmıyor; teknoloji gelişiyor ama karakter aynı noktada çakılı kalıyorsa, en lüks aracın bile içindeki yolcu kültürsüzlüğü saklamaya yetmiyor.
Yol, hepimizin ortak alanı.
Ve o alanda bir kişinin yaptığı saygısızlık, başka birinin canını, hayatını, geleceğini etkiliyor.
Belki de mesele sadece trafik değil…
Mesele, bir direksiyon kadar bile kendini kontrol edemeyen bir toplumun yansımaları.
16 KASIM 2025
İsmail KABAKDERE