
05/10/2025
Uzunca süre öğretmenlik yaparak Anadolu’nun çeşitli yerlerini yakından tanıma ve gözlemleme fırsatı bulan İmdat Avşar bu avantajı hikâyelerine de yansıtır: Olayları aktaran bir anlatıcı değildir Avşar, okur adeta olaylarla bütünleşir ve kendi yaşıyormuşçasına vakaya ve psikolojik tahlillere şahitlik eder. Konuşmaların yöresel etkiler taşıması sahiciliği ve samimiyeti bir üst mertebeye çıkarır.
İmdat Avşar’ın yayınlanan hikâye kitapları bir bütün olarak değerlendirildiğinde onun hem toplumsal gerçekçi, hem de psikolojik derinlikli bir yazarlık tutumu benimsediği görülür. Bizzat yaşadıklarını ve hislerini, çevresinde şahitlik ettiği olayları hikâyelerine taşıyan yazarın köye ve köylüye, bir diğer deyişle Anadolu insanına toplumsal gerçekçi yazarlar gibi ideolojik bakmadığının altını çizmeliyim; “Hikâyelerimde bir şeyleri ispatlama, bir ideolojiyi haklı çıkarma, okuyucunun öğretmenliğine soyunma, toplum mühendisliği yapma gibi bir gayret gütmüyorum. Böyle bir iddiam da yok. İnsana ait olan hiçbir şey bana yabancı değil, gözlemlediğim gerçeklik ne ise, o gerçeklik içindeki insan ne yaşıyorsa onu anlatmaya çalışıyorum. Ve metinde kenarda olmayı, objektif davranmayı yeğliyorum. Okuyucu ile metni, gözlemlediğim gerçeklik içinde ‘taraf yazar’ olmadan buluşturmayı deniyorum. Bu bir nevi gerçeğe bakışımı da yansıtıyor.” diyerek kendisi de bu tespiti teyid eder.
İmdat Avşar 1967’de Kırşehir’in Kaman ilçesinde doğmuş. İlk hikâye kitabı ‘Çiğdemleri Solan Bozkır’ 2009 yılında ilk baskısını yapmış, yani 42 yaşındayken… Fakat bu bilgiden onun edebiyatla ilgilenmeye geç başladığı sonucu çıkarılmamalı. Çocukluğundan itiba...