Dünya Gözüme Kaçtı

Dünya Gözüme Kaçtı Şiir, edebiyat ve müzik
(3)

30/07/2025
🗞️ Tarih: 18 Nisan 1963Yer: Mansfield News-Journal gazetesiVe manşet şöyle:"Gelecekte telefonları cebinizde taşıyabilece...
30/07/2025

🗞️ Tarih: 18 Nisan 1963
Yer: Mansfield News-Journal gazetesi
Ve manşet şöyle:
"Gelecekte telefonları cebinizde taşıyabileceksiniz."

Hazırlayan ✍️: Dünya Gözüme Kaçtı

O yıllarda, bu cümleyi okuyan çoğu kişi muhtemelen gülümsedi ve bir ütopya sandı. Ama o gün gazetedeki bu küçük haber, bugünün en büyük teknolojik devrimlerinden birine kapı aralıyordu.

Haberde, telefon şirketinin ticari temsilcisi Jean Conrad, elinde bir prototip cihazla objektife gülümsüyor. Yazının devamında, cihazın henüz yalnızca laboratuvar ortamında test edildiği, ancak ileride insanların bu küçük kablosuz telefonları ceplerinde taşıyarak diledikleri yerden konuşabilecekleri anlatılıyor.

Üstelik haber yalnızca bununla kalmıyor...
– Mutfakta yemek yaparken kullanılabilecek yüksek sesli hoparlörlü mutfak telefonu,
– İnsanların birbirini görebileceği bir görüntülü telefon,
– Konuşmaları kaydeden sistemler ve daha niceleri...

Yani bugünkü FaceTime, akıllı asistanlar ya da sesli not uygulamaları, daha ortada hiçbir şey yokken bile insan hayal gücünde yaşamaya başlamıştı.

Bu haberin yayımlanmasından tam 10 yıl sonra, 1973’te Motorola mühendisi Martin Cooper, tarihin ilk gerçek cep telefonunu tanıttı. Ve o cihaz, 1983'te ilk kez ticari olarak satıldığında kimse artık şaşırmıyordu.

Bugün cebimizde taşıdığımız küçük ekranlı cihazlar, artık sadece konuşmaya değil; düşünmeye, görmeye, kayıt almaya, yön bulmaya ve hatta hayal kurmaya da yarıyor.

Hazırlayan✍️: Dünya Gözüme Kaçtı

Angelique du Coudray Tam adı ile "Angélique Marguerite Le Boursier du Coudray" Görsellerde gördüğünüz Yaklaşık 1760 tari...
30/07/2025

Angelique du Coudray
Tam adı ile "Angélique Marguerite Le Boursier du Coudray"
Görsellerde gördüğünüz Yaklaşık 1760 tarihli bir kumaş rahim.
Parisli ebe Angélique du Coudray, Kral Louis XV'in 1759'da, bebek ölüm oranlarını azaltmak için bir proje başlattı ve onu köylü kadınlara ebelik öğretmesi için görevlendirdi. 1760'tan 1783'e kadar, tüm Fransa'yı dolaşarak yoksul olan kırsal kesimdeki kadınları ziyaret etti ve kapsamlı bilgilerini onlarla paylaştı.
Yaklaşık 10.000 kadını eğittiği tahmin ediliyor. Bunlardan yaklaşık olarak 4.000 kadarına doğrudan eğitim verdiği biliniyor. Du Coudray aynı zamanda sahte doğumlar yapmak için ilk gerçek boyutlu obstetrik mankeni icat etti ve çok beğenilen bir ebelik ders kitabı olan Abrégé de l'art des accouchements ( The Art of Obstetrics , 1759) yayınladı.
Ayrıca, eski öğrencileri tarafından doğrudan öğretilen 6.000 diğer kadının eğitiminden de sorumluydu. Ayrıca, hepsi erkek olmak üzere yaklaşık 500 cerrah ve hekime ders verdi. Otuz yıllık öğretmenliği boyunca 30.000'den fazla öğrenciye ders verdi. Bu eğitim çabası sayesinde Du Coudray, Fransız tıbbi ilerlemesinin ulusal bir sansasyon ve uluslararası sembolü haline geldi.
Bu çalışmaya yönelmesindeki en büyük etken ise, 1743'te tamamı erkek olan cerrahların statüsü yükseltilmesi ve bunların kadın ebelere eğitim vermeyi reddederek kendi statülerine daha üst ve önemli mevkiye taşıma çabalarıdır.
Netten
Dünya Gözüme Kaçtı

600 ERKEĞİ ZEHRİ İLE ÖLDUREN KADINKadınlar hayatlarının pek çok döneminde erkek zulmüne karşı savaştılar.Hayatta kalabil...
30/07/2025

600 ERKEĞİ ZEHRİ İLE ÖLDUREN KADIN

Kadınlar hayatlarının pek çok döneminde erkek zulmüne karşı savaştılar.

Hayatta kalabilmek için öldürmeyi tercih etmek zorunda kalanlar oldu.

Özellikle 17. Yüzyılda, boşanmak gibi bir tercihin söz konusu bile olmadığı dönemlerde.

O zamanlar aşk evliliklerine denk gelmek pek de mümkün olmuyordu. Yapılan evliliklerin hemen hepsi ailelerin çıkarları göz önüne alınarak ayarlanıyor, kadınlar ise rızası alınmadan ölene kadar mutsuzluğa mahkûm ediliyordu.

İşte bu yüzden kocasını zehirlemek isteyen kadın sayısı azımsanacak gibi değildi.

İşte Giulia Tofana burada devreye girdi.

17. Yüzyıl İtalya'sında yaşamış olan Giulia Tofana, tarihte zehir uzmanı olmasıyla ünlüdür. Kötü niyetli evliliklerden bir çıkış yolu arayan eşleri destekleyici olarak biliniyordu. Kadınlara 600 erkeği zehirlemede yardım ettiğini açıkladıktan sonra 1659'da idam edildi.

Giulia Tofana para ya da güç için seri katil olmadı. Niyeti, istismara uğramış kadınlara yardım etmek, Arsenikle zehirlemek ve kocalarını öldürmekti.

Arsenik arkasında delil bırakmayan bir zehir olduğu için dönemin popüler zehirlerdendi.

Kadınların arsenik için çaldığı kapı, iş tanımında "profesyonel zehir satıcısı" yazan Giulia Tofana'ydı. Tofana kadınların "kurtarıcısı" olarak görünüyordu.

Müşterileri genelde görücü usulü olarak çıkar ilişkileri için evlenmeye zorlanan kadınlardı.

Boşanma seçeneği olmayan kadınlar Tofana'ya geliyordu.

Geçmişi hakkında çok fazla bilgi bulunmayan Giulia Tofana "Aqua Tofana" yani "Tofana suyu" adını verdiği zehrinin tarifini annesinden aldığı söylenmektedir.

Arsenik, kurşun ve güzelavrat otunun karışımından oluşan bu zehirle kendine bir imparatorluk kurdu. Tofana.

Yakalanmamak için seçtiği yöntemse "kozmetik ürün" pazarlama yöntemiydi. Aqua Tofana'yı toz haline getirilmiş bir makyaj olarak gizliyordu.

Bu taktik başarılı oldu uzun süre yakalanmadı. Yıllarca kadınlara zehir satan Tofana tarihteki en başarılı seri katillerden biri oldu. 600 belki de çok daha fazla kişi Giulia'nın zehrinden nasibini aldı. 1791'de Amadeus Mozart'ın Giulia Tofana'nın icadıyla zehirlendiği iddia edenler oldu.

Zehir o kadar etkiliydi ki birkaç damlası bile kurbanı öldürmeye yetiyordu. Fakat zehri alan kadınlar şüphe çekmemek için zehri haftalara yayıyorlardı.

"Zehir Kraliçesi" Giulia'nın kimliği, her nasılsa gizli kalmayı başarmıştı Zehri iki farklı şekilde satıyordu. Biri pudra diğeri de Aziz Nicholas resimleri olan küçük şişelerdi. Her iki şişede diğer losyonlar parfümlerin arasına kolayca karışıyordu.

Böylelikle kimse de şüphe uyandırmıyordu. Uygulaması ise çok kolaydı: herhangi bir yemek veya içkinin içine iki damla.

Dört doz uygulanan zehir yavaş yavaş kurbanı öldürüyor, otopsi yapılsa dahi kanda zehre dair hiçbir iz bulunmuyordu. Kocasının ölüm döşeğinde bekleyen kederli kadınlar yakalanmaktan kurtuluyordu.

Ta ki "soğuk bir kâse çorba 'ya kadar.

1650'lerde kocasını öldürmek için içtiği çorbaya Giulia'nın zehrinden döken bir kadın pişman olup çorbayı içmemesi için kocasına yalvarında işler tersine döndü. Kadın her şeyi itiraf edince kocası onu yetkililere teslim etti. Giulia'nın zehir imparatorluğu o günden itibaren yıkıldı.

Kadının itirafından sonra, Giulia'nın başına gelenlerle ilgili çeşitli iddialar var en yaygını ise işkenceyle her şeyi itiraf etmesi ardından Roma'nın Campo de Fiori meydanında kız kardeşi Girolama Spera ve 3 yardımcısıyla birlikte idam edilmesidir.

Giulia'nın müşterilerinden bazıları da cezalandırıldı.

Giulia'nın itirafından sonra, birkaç Aqua Tofana alıcısı işlemden haberdar olduğunu reddetti. Tozlarının veya şişelerinin sadece kozmetik amaçlı olduğunu iddia ettiler. Aqua Tofana'larının sadece makyaj yapıldığına ikna edemeyenler hapse atıldı veya idam edildi.

Tofana'nın bazı suç ortakları da Palazzo Pucci zindanlarına gömüldü.

Ama zehir bu insanların ölümünden sonra bile yaşamaya devam etti.

Yazan düzenleyen:Filiz Bahcıvan
Dünya Gözüme Kaçtı

Esas fakirlik..."Her yerde olan fakirlik açlık ya da açıklık değildir. Fakirlik para ve altına sahip olamama da değildir...
30/07/2025

Esas fakirlik...
"Her yerde olan fakirlik açlık ya da açıklık değildir.
Fakirlik para ve altına sahip olamama da değildir.
Fakirlik, sahafta satılmamış bir kitabın üzerindeki tozdur.
Fakirlik, kağıt imha makinasında, gazete parçalayan bir bıçaktır. Fakirlik, arabanın camından dışarıya atılmış muz kabuğudur. Fakirlik yemeksiz geçirilen bir gece değildir,
fakirlik “düşünmeden” geçirilen bir gecedir".

Ali Şeriati
Dünya Gözüme Kaçtı

AŞİYAN  1916Alaaddin Güler'denDünya Gözüme Kaçtı
30/07/2025

AŞİYAN 1916
Alaaddin Güler'den
Dünya Gözüme Kaçtı

Bu sabah bir büyü taşıyor sankiOlmamışı olacak edenBu sabah coşkuyu getiriyorYarınsız kalplereBu sabah özlemi götürüyorG...
29/07/2025

Bu sabah bir büyü taşıyor sanki
Olmamışı olacak eden
Bu sabah coşkuyu getiriyor
Yarınsız kalplere
Bu sabah özlemi götürüyor
Gelecek günlere
Bu sabah aydınlığı müjdeliyor
Ayrıldığı geceye
Bu sabah her şeye söz veriyor
Uyan da dinle

İlhan İrem
Dünya Gözüme Kaçtı

Bilgi kirliliği içinde geçen hayatımız ne güzel anlatılmışKızılderililer sonbaharda yeni seçilen genç büyücüye gidip sor...
29/07/2025

Bilgi kirliliği içinde geçen hayatımız ne güzel anlatılmış

Kızılderililer sonbaharda yeni seçilen genç büyücüye gidip sorarlar:
- Bu kış nasıl geçecek ?

Modern dünyanın adetleriyle yetişmiş genç büyücü eskilerin sırlarını bilmediği için kışın nasıl geçeceği konusunda hiçbir fikre sahip değildir. Ne olur ne olmaz diye işi sağlama almak ister. Kendisi de merak edip meteorolojiyi arar.
- Sizce bu kış nasıl geçecek ?

Meteorolog “Sert geçecek gibi görünüyor” der. Bu söz üzerine genç büyücü kabileye haber gönderir : “Kış çok sert geçebilir.” Kabile tekrar odun toplamaya başlar.

Genç büyücü bir süre sonra meraklanıp meteorolojiyi yine arar :
- Bir gelişme var mı, durum nedir? Yetkili cevap verir,
- Valla bu kış daha öncekilere benzemeyecek galiba. Çok sert geçecek.

Genç büyücü kabileyi toplar: Daha çok odun toplayın, kış çok sert geliyor der.
Kabile ormana yayılır, harıl harıl odun toplamaya başlar.

Bir süre sonra büyücü meteorolojiyi tekrar arar.
- Bir değişiklik var mı?
Yetkili “Valla ben böylesini görmedim. Feci bir kış geliyor” der.
Genç büyücü “Hayret!” der, “Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?”
Meteorolog, biraz da endişeyle “Kızılderililer harıl harıl odun topluyor. Hiç bu kadar toplamamışlardı.”
Dünya Gözüme Kaçtı

KUŞLARIN SIR GİBİ GÜZELLİK RİTÜELİ: KARINCA TEKNİĞİHazırlayan ✍️: Dünya Gözüme Kaçtı Doğada öyle davranışlar var ki, ilk...
29/07/2025

KUŞLARIN SIR GİBİ GÜZELLİK RİTÜELİ: KARINCA TEKNİĞİ

Hazırlayan ✍️: Dünya Gözüme Kaçtı

Doğada öyle davranışlar var ki, ilk bakışta insanın aklına “yok artık!” dedirtiyor. İşte onlardan biri:
Bazı kuşlar, bilerek ve isteyerek karınca yuvalarına konuyor ve karıncaların vücutlarını istila etmesine izin veriyor. Kimi zaman da gagalarıyla birer birer karıncaları alıp tüylerinin arasına yerleştiriyorlar.
İnanması güç ama bu tuhaf gibi görünen davranış, aslında tam anlamıyla bir doğal bakım ve temizlik seansı.

🔍 Bilim dünyasında bu davranışa “anting” deniyor.
Kuşlar, özellikle formik asit (karınca asidi) üreten karınca türlerini tercih ediyor. Çünkü bu asit, tam bir çok amaçlı doğal ilaç gibi çalışıyor:

✅ Parazitleri yok ediyor: Kuşların tüylerine yerleşen bit, akar ve diğer dış parazitleri uzaklaştırıyor.
✅ Mantar ve bakterilere karşı koruyor: Antifungal ve antibakteriyel özellik taşıyor.
✅ Tüyleri temizliyor ve dezenfekte ediyor: Tıpkı bir dezenfektan ya da doğal ilaç gibi.

Yani karıncalar, kuşların tüylerine kimyasal püskürtmüyor; sadece kendilerini savunmak için formik asit salgılıyorlar. Kuşlar ise bu kimyasalı adeta bir fırsata çevirip hijyen için kullanıyor.
Doğal zekânın tanımı bu olsa gerek…

🐦 Bazı kuşlar bu işlemi kendileri başlatıyor; tüylerine karınca sürüyor. Bazılarıysa karınca yuvasında yuvarlanarak asidin vücutlarına yayılmasını sağlıyor. Hatta bu davranışı sigara izmariti, narenciye kabuğu, hatta yapay böcek ilaçları ile taklit eden kuşlar bile var! Karınca bulamayınca doğaçlamaya geçiyorlar.

Bu davranış yalnızca birkaç kuş türüne özgü değil. Bugüne kadar 200’den fazla türde gözlemlenmiş durumda. Serçeler, kargalar, ardıç kuşları ve sığırcıklar bu alışkanlığın sıkı takipçisi.

Özellikle tüy dökme dönemlerinde, yani yaz sonu ve sonbaharda bu alışkanlık daha sık görülür. Çünkü tüylerin yenilendiği bu dönemde, temizlik ve bakım daha da önemli hâle gelir.

💡 İlginç bir detay daha: Bu davranış kuşlara özgü değil. Nadiren de olsa bazı memelilerde benzer alışkanlıklar gözlemlenmiş.
Yani karınca dediğin, sadece yuva kurmakla kalmıyor; doğadaki diğer canlıların sağlığını da dolaylı yoldan koruyor.

Doğa kendi eczanesini, kendi spa merkezini ve kendi aklını çoktan oluşturmuş.
Bizler bakıp geçerken, kuşlar formik asidin nimetlerinden yararlanmayı öğrenmiş bile.

Küçük bir karınca, bir kuşun tüylerini pırıl pırıl yapabiliyor…
Doğaya biraz daha dikkatle bakmak gerek.
Çünkü orada her şey bir sistemle işliyor. Ve çoğu zaman, aklımızı başımızdan alacak kadar zekice.

Hazırlayan✍️: Dünya Gözüme Kaçtı

Ağaçlar yeraltında gizlice birbirleriyle konuşurlar. Bir mantar ağı aracılığıyla birbirlerine bilgi ve kaynak aktarıyorl...
29/07/2025

Ağaçlar yeraltında gizlice birbirleriyle konuşurlar. Bir mantar ağı aracılığıyla birbirlerine bilgi ve kaynak aktarıyorlar.

Miselyum veya mikoriza, yeraltında genişleyen, tüm bitki türleri arasında bir bağlantı ağı oluşturur, İnternet ağı gibi, sadece iletişim kurmalarına değil, aynı zamanda kendilerine dikkat etmelerine, kendilerini korumalarına, beslenmelerine ve su stoklamalarına olanak tanıyan bir mantardır.

Ormanda bir ağaç kesildiğinde, miselyum diğer ağaçlara birinin ölmekte olduğunu iletir ve diğerleri, miselyum aracılığıyla, o hayatı kurtarmak için kalan gövdeye bakmaya başlar. Onu besliyorlar, su veriyorlar ve koruyorlar. Çünkü o ölmekte olan kütük, orman ailesinin bir parçası.
Cenk Cengiz
Dünya Gözüme Kaçtı

Birgün ormanda araştırma yapan Fizikçi, Matematikçi, Kimyacı, Jeolog ve Antropolog yağmura yakalanmışlar. Hemen yakınlar...
29/07/2025

Birgün ormanda araştırma yapan Fizikçi, Matematikçi, Kimyacı, Jeolog ve Antropolog yağmura yakalanmışlar. Hemen yakınlarındaki bir orman evine giderek yardım istemişler. Ev sahibi misafirlerini güzel karşılayarak ikram hazırlamak için mutfağa geçmiş. Bu sırada ekiptekilerin gözüne evdeki soba borusu takılmış. Soba yerden bir metre kadar yukarı konularak, altına taşlarla destek yapılmış. Bunu gören ekiptekiler bu konuda kafa yormaya ve yorumlamaya başlamışlar.

Kimyacı, "Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış” der.
Fizikçi, “Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş” diye yorumlar.
Jeolog, “tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın ihtimalini azaltmayı amaçlamış.” der.
Matematikçi, “Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış.” derken;
Antropolog, “Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha soyut biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş” diye değerlendirir.

Bizimkiler aralarında böyle konuşurken orman köylüsü içeri girer ve hep birlikte ona sobanın böyle yukarıda olmasının nedenini sorarlar. Adamdan çok manidar bir cevap gelir :
– Boru yetmedi.

Demem o ki; herkesin ne yapmaya çalıştığına kafa yormayın, bazen sadece boru yetmez. ☺️

Netten
Dünya Gözüme Kaçtı

Address

Antalya

Website

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Dünya Gözüme Kaçtı posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share