Dünya Gözüme Kaçtı

Dünya Gözüme Kaçtı Şiir, edebiyat ve müzik
(2)

09/09/2025
Porselen leğen “ kâse" 1873Antoine Jean Étienne Faivre (1830-1905)Tuval üzerine yağlıboya,  43,2 x 27 cm.Özel koleksiyon...
09/09/2025

Porselen leğen “ kâse" 1873
Antoine Jean Étienne Faivre (1830-1905)
Tuval üzerine yağlıboya, 43,2 x 27 cm.
Özel koleksiyon.

Dünya Gözüme Kaçtı

Paten süren kadınlar.Berlin,1920Dünya Gözüme Kaçtı
09/09/2025

Paten süren kadınlar.Berlin,1920
Dünya Gözüme Kaçtı

1860   Ressam Carl SpitzwegAlmanya (1808-1885)Dünya Gözüme Kaçtı
09/09/2025

1860 Ressam Carl Spitzweg
Almanya (1808-1885)
Dünya Gözüme Kaçtı

Fâni dünyanın sefası bir kuru kavga imiş, gerçeği ile insan olmak her şeyden âlâ imiş. Âşık Mahzuni ŞerifDünya Gözüme Ka...
09/09/2025

Fâni dünyanın sefası bir kuru kavga imiş,
gerçeği ile insan olmak her şeyden âlâ imiş.

Âşık Mahzuni Şerif
Dünya Gözüme Kaçtı

GÖRMEKAdamın biri güneşli bir gün, ilk defa gittiği küçük bir kasabada şaşkın şaşkın gezinirken yol kenarında duran bir ...
09/09/2025

GÖRMEK

Adamın biri güneşli bir gün, ilk defa gittiği küçük bir kasabada şaşkın şaşkın gezinirken yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa :
- _“Buraların yabancısıyım. Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum, çok yakın olduğunu söylediler. Yerini biliyor musun?”_
Çocuk arabanın penceresini iyice açtıktan sonra :
- “Ben de buraya ilk defa geliyorum” demiş. “Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde!” diye ilâve etmiş.
Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş.
Çocuk:
- “Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş. “Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.”
- “İyi ama!” demiş adam; “Bunların parktan değil de, tek bir ağaçtan gelmediğini nereden biliyorsun?”
Çocuk;
- “Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez ”diye cevaplamış .“Üstelik, manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu da duyacaksınız.”_
Adam gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, teşekkür etmek için döndüğünde çocuğun kör olduğunu fark etmiş.
Çocuk ise, adamın konuşurken bir anda susmasından, kendisini fark ettiğini anlamış...
Çocuk, ışığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken;
- “Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim” demiş, “Görmeyi o kadar çok özledim ki! Sizinkiler sağlam öyle değil mi?”
Adam, çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken:
“Artık emin değilim” demiş. “Emin olduğum tek şey, senin benden iyi gördüğündür.”

Nikos Kazancakis
Dünya Gözüme Kaçtı

🙈🙉🙊😴😴😴İyi  umudunuz mu 🤨😠Dünya Gözüme Kaçtı
09/09/2025

🙈🙉🙊😴😴😴

İyi umudunuz mu 🤨😠

Dünya Gözüme Kaçtı

UYANDIRAN SİNEK: SOKRATES VE ATİNA’NIN VİCDANIHazırlayan ✍️: Dünya Gözüme Kaçtı M.Ö. 5. yüzyılın Atinası… Demokrasiyle y...
08/09/2025

UYANDIRAN SİNEK: SOKRATES VE ATİNA’NIN VİCDANI

Hazırlayan ✍️: Dünya Gözüme Kaçtı

M.Ö. 5. yüzyılın Atinası… Demokrasiyle yönetilen, sanatta, felsefede, bilimde çağının en parlak şehirlerinden biri. Ama aynı zamanda sorgulamanın, farklı düşünmenin kolayca cezalandırıldığı bir toplum.

İşte böyle bir zamanda, yaşlı bir adam sokak sokak dolaşıyor. Kimseye vaaz vermiyor, kimseye ders anlatmıyor… Sadece sorular soruyor:
“Erdem nedir?”
“Adalet adil midir?”
“Gerçekten bildiğini sandığın şeyi biliyor musun?”

Bu adamın adı Sokrates. O, felsefenin kurucularından biri değil sadece; aynı zamanda vicdanın, düşünmenin ve sorgulamanın ete kemiğe bürünmüş halidir. Ama Sokrates, kendini başka bir şeyle özdeşleştirir:
Bir at sineğiyle.

“BEN, DEVLETE MUSALLAT OLMUŞ BİR AT SİNEĞİYİM”

Sokrates, kendisini büyük, ağır ve rehavet içindeki Atina devletinin üzerine konmuş bir at sineği olarak tanımlar.
Evet, ısırır.
Evet, rahatsız eder.
Ama öldürmez.
Uyarır, dürter, uyandırır.

Onun için en büyük tehlike cehalet değil, sorgulamadan yaşanan bir hayattır. Çünkü sorgulanmayan hayat, uyurgezerce yaşanır; alışkanlıklarla, kalıplarla, otorite korkusuyla şekillenir.

SORULARIYLA SARSAN BİR ADAMIN SONU

Sokrates’in bu “rahatsız edici” tarzı, Atina’daki güçlü çevreleri tedirgin etti. Gençleri etkilediği, tanrılara saygısızlık ettiği ve düzeni bozduğu iddiasıyla mahkemeye verildi.
Jüri 501 kişiden oluşuyordu.
Ve Sokrates’i suçlu bulanların sayısı, sadece birkaç oy farkla çoğunluğa ulaştı.

Ona ceza olarak ne istendiği sorulduğunda, af dilemek ya da pişmanlık göstermek yerine şöyle dedi:

“Asıl bana ömür boyu bedava yemek verilmesi gerekir, çünkü size hizmet ediyorum.”

Bu sözleri, kalabalığın sabrını taşırdı. Sonuç: idam cezası.
Ve 70 yaşındaki Sokrates, eline verilen baldıran zehrini içerek, büyük bir sükunetle ölümüne yürüdü. Öğrencileri ağlarken, o onlara son öğüdünü verdi:
“Sorgulamadan yaşamaya değmez.”

SOKRATES KONUŞUYOR:

💥“Sorgulanmamış bir hayat, yaşamaya değmez.”
💥“Ben tanrı tarafından bu devlete gönderilmiş bir at sineğiyim.”
💥“Ben yalnızca tek bir şey biliyorum: hiçbir şey bilmediğimi.”
💥“Asıl önemli olan, yaşamak değil; iyi yaşamaktır.”
💥“Cahil insan, kendisinin bile düşmanı iken başkasına dost olması nasıl beklenir?”
💥“Kimse beceremeyeceği bir ticarete atılmaz, ama herkes ticaretin en zoru olan hükûmet işine gözünü bile kırpmadan girmek ister.”
💥“Erdemsiz ve bilgisiz insanların eline iktidar verilmemeli. Aynı şekilde, salt güce dayalı bir yönetim şekli de düşünülemez.”

BİR SİNEK UÇAR, BİR DÜNYA UYANIR

Sokrates, hiçbir kitap yazmadı. Ama fikirleri, öğrencisi Platon’un satırlarında yaşayarak yüzyılları aştı. Bugün biz onun sözlerini okurken hâlâ içimizde bir kıpırtı hissediyorsak, o sineğin sesi hâlâ kulaklarımızda vızıldıyor demektir.

Ve belki de bu yüzden, bazen bir sineğin bile büyük işlevi olabilir.
Sorgulatır. Uyandırır. Can yakar, ama canlandırır.

Hazırlayan✍️ : Dünya Gözüme Kaçtı

Bu figür, Sokrates’in tarihî bir portresi değil, felsefî kimliğini simgeleyen sanatsal bir temsildir.

İnsanların hiçbir şey öğrenecek vakitleri yok artık. Her şeyi satıcılardan hazır alıyorlar. Ama dost satan bir satıcı ol...
08/09/2025

İnsanların hiçbir şey öğrenecek vakitleri yok artık. Her şeyi satıcılardan hazır alıyorlar. Ama dost satan bir satıcı olmadığından, insanların dostları da yok artık.

Antoine de Saint-Exupery/Küçük Prens
Dünya Gözüme Kaçtı

Galata Kulesi’ni Satan Adam: Sülün OsmanHazırlayan  : Dünya Gözüme Kaçtı Dolandırıcılık tarihine adını altın harflerle(!...
08/09/2025

Galata Kulesi’ni Satan Adam: Sülün Osman

Hazırlayan : Dünya Gözüme Kaçtı

Dolandırıcılık tarihine adını altın harflerle(!) yazdıran bir isim o: Sülün Osman. Gerçek adı Osman Ziya Sülün. 1923 yılında İstanbul’da doğdu. Hakkında anlatılanlar, duyanı hem hayrete düşürür hem de yüzünde hafif bir tebessüm bırakır. Çünkü onun yöntemleri öyle sıradan değildi; adeta bir tiyatro ustası gibi sahneye koyar, sonra sessizce sahneden çekilirdi. Ama ardında, gerçek mi kurgu mu ayırt edilemeyen hikâyeler bırakırdı.

İlk kurbanı ev sahibi oldu. 1948’de Fatih’te yeni tuttuğu evin sahibini dolandırarak işe başladı. Sonra işin boyutunu iyice büyüttü: Tramvaylar, Galata Kulesi, şehir hatları vapurları, meydan saatleri, köprüler… Ne varsa kamuya ait, hepsini "sahiplenip" satmayı görev bildi kendine.

En meşhur vakası, Galata Köprüsü. Köprüden geçen vatandaşlara, yanındaki adamlarıyla birlikte geçiş parası ödetir, bunu gören diğerleri de "Demek ki özel mülk" diye düşünüp sıraya girerdi. Köprüyü satın almak isteyenler bile çıktı. Sonunda, tam bu oyunu sahneye koyarken yakalandı.

Ama sadece köprü mü? Hayır.
Dolmabahçe Sarayı’nın önünde saat ayarı parası aldığı vakalar bile var. Arkadaşları saatlerini kurar, o da onlardan para alır. Durumu merak edenler yaklaştığında da "Devletin saat ayarlama birimi" havası yaratır. İnanmayan? Çıkmazdı pek.

Taksim Meydanı’na paspas serip 'Burası benim' diyerek para topladığı, sonra "Sen buradan ne kazanıyorsun?" diyenlere meydanı komple sattığı anlatılır. Yani dolandırıcılıkta çıtayı sürekli yükseltmiştir.

En ilginç repliği mi?
Bir mahkemede hâkimin karşısında şöyle der:
“Memlekette Galata Kulesi'ni satın alacak eşekler olduğu sürece ben bu kuleyi satarım!”
Yani onun gözünde kurbanlar da az masum değildir; hep bir "kolay yoldan kazanma" heveslisi.

İş o kadar ileri gider ki bir gün Tarzan Çetin’in ormandaki kulübesini satmaya kalkışır. Ama Tarzan Çetin, Sülün Osman’a öyle bir sopa çeker ki, kendisi bile "Hayatımda böyle dayak yemedim" der.

Yöntemleri tükenince bu kez medyumluğa soyunur. "Evlenemeyen kadınlara çözüm" iddiasıyla sahneye çıkar. Hatta barlarda eğlendiği kadınları bile dolandırdığı bilinir.

1984 yılında, Beyoğlu’nda kaldığı otelde kimliksiz bir şekilde hayatını kaybeder. Kalp krizinden öldüğü düşünülür. Tanınmadığı için kimsesizler mezarlığına gömülür.

Ama hayatı film gibidir.
Zaten birçok film ve hikâyeye de ilham olmuştur. Kemal Sunal’ın “Sahte Kabadayı” ya da “Banker Bilo” gibi filmlerinde onun esintileri hissedilir.

Hapishanede "Alın Teri ile Yaşamak" konulu konferans vermesi ise trajikomik bir detay.
Yani bir yandan insanları kandırırken, diğer yandan alın terinden söz eder…

Ve bir de Aziz Nesin’e açtığı dava var. Bir kitabında adı geçince, kendisini küçük düşürdüğü gerekçesiyle dava açar. Evet, Galata Kulesi’ni satan adam manevi zarar davası da açar.

&

Sülün Osman, aslında Türkiye'nin "şehir efsanesi" olmuş bir karakteri.
Ama efsane olması, onun zararsız olduğu anlamına gelmez.
Onun hikâyesi, kolay yoldan zengin olma hayaline kapılanların gözünü açacak kadar gerçek,
ama bir o kadar da absürt ve mizahi.

Ve sonunda şu soruyu sordurur insana:
“Sülün Osman mı daha suçlu, yoksa onun oyunlarına kananlar mı?”

Hazırlayan : Dünya Gözüme Kaçtı

BEYNİN GÖZDEN KAÇAN KAPISI: OTİZM SEMPTOMLARINI TERSİNE ÇEVİREN KEŞİFStanford’lu bilim insanları, uzun yıllar gözden kaç...
08/09/2025

BEYNİN GÖZDEN KAÇAN KAPISI: OTİZM SEMPTOMLARINI TERSİNE ÇEVİREN KEŞİF

Stanford’lu bilim insanları, uzun yıllar gözden kaçan küçük bir beyin bölgesine odaklanarak çarpıcı bir keşfe imza attı. Retiküler talamik nükleus adı verilen bu bölge, adeta beynin bir “kapıcısı” gibi çalışıyor; duyusal bilgileri filtreleyerek hangi uyaranın önemli olduğunu belirliyor.

Araştırmacılar, otizm modeli farelerde bu bölgenin aşırı aktif olduğunu fark etti. Sonuç mu? Sosyal geri çekilme, tekrarlayıcı davranışlar, aşırı duyarlılık ve hatta nöbetler… Yani otizmde sık görülen semptomların neredeyse tamamı.

Daha da çarpıcı olanı şu: Bu hiperaktiviteyi baskılamak için iki yöntem denendi — epilepsi için geliştirilen deneysel bir ilaç Z944 ve modern bir nöromodülasyon tekniği DREADD. İki yaklaşım da semptomları geri çevirdi; fareler, tipik sosyal ve davranışsal kalıplara geri döndü.

Üstelik bu bölgenin aktivitesi sağlıklı farelerde yapay olarak artırıldığında, onlar da otizm benzeri davranışlar sergilemeye başladı. Yani beyin devresinin otizmdeki rolü güçlü bir şekilde kanıtlanmış oldu.

Bu çalışma henüz insanlarda uygulanmadı; ama şunu gösteriyor: Otizm yalnızca davranışlarla tanımlanan soyut bir durum değil, somut bir sinir devresiyle ilişkili olabilir. Belki de gelecekte, otizm tedavisi çok daha hedefe yönelik, biyoloji temelli yöntemlerle mümkün olacak.

Hazırlayan ✍️: Dünya Gözüme Kaçtı

Address

Antalya

Website

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Dünya Gözüme Kaçtı posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share