
17/07/2025
Halktv.com.tr yazarlarından Bahadır Özgür'ün bugün kaleme aldığı yazıda, bugün görüşülmekte olan maden yasasının kabulu halinde, Bodrum Yalıkava'taki Resler geri geliyor.
Bahadır Özgün'ün yazısının tümü :
Zeytinlikleri mahvedecek yasadaki büyük sinsilik! Halka böyle tuzak kurdular
Az sonra okuyacağınız olaylar zinciri, dört dörtlük bir “başkanlık rejimi nedir?” dersi gibi. İktidarın patronlarla el ele verip nasıl halka sinsi tuzaklar kurduğunu gösteriyor çünkü. İçinde her şey var: Sermayenin istekleri, bakanların görevi, rejimin değişmesi, yargının ele geçirilmesi, adrese teslim yasa maddeleri…
Şu anda Meclis’te oylanan ve ilk başta zeytinlikleri, ardından ormanları, meraları mahvedecek torba yasa tam böyle bir tuzağın ürünü işte. Aniden, tesadüfen akıllarına gelmedi. 10 yıl adım adım planlanıp uygulamaya konuldu.
Nasıl mı?
Gelin başkanlık rejiminin temellerinin atıldığı 2015 yılına gidelim şimdi…
2015’TEKİ KRİTİK TOPLANTI
Dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız, Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği’nin (TÜRES) toplantısına katılıyor. Yanında oturan kişi, TÜRES Başkanı Mustafa Serdar Ataseven.
Toplantının videosu şurada: https://www.youtube.com/watch?v=K0S0d8MC0IU
Yıldız’ın suratına mahcup gülümsemeler atarak konuşuyor Ataseven. 15’inci dakikadan itibaren de esas meseleye geliyor. Diyor ki, “Sorunumuz spekülatör tepkileri. Buna halk tepkisi demeyeceğim. Rüzgar santrali geçtiği için mülkiyeti acele kamulaştırılan arazi sahipleri, spekülasyon üretiyorlar.”
Yani tarlasına, bahçesine, zeytinliğine zorla el konulmasına karşı çıkan köylüler, çiftçiler bu talancı zümresine göre birer ‘spekülatör!’
Ardından baklayı ağzından çıkarıyor: “Acele kamulaştırmalardan dolayı sıkıntıdayız. Kamulaştırma kararının altında Cumhurbaşkanımızın imzası var. Maalesef mahkemeye gidince yürütmeyi durdurma çıkıyor.”
Talancı başının ima ettiği şey korkunç. “Nasıl olur da cumhurbaşkanımızın imzası varken mahkeme aksi karar alıyor” demeye getiriyor. Anayasa filan umurlarında değil. Tek bir kişinin imzası yetsin istiyorlar.
Hedefleri de çok belli: Danıştay 6. Daire. Neden mi?
Önce bu mahkemenin görevlerini hatırlayalım: İmar Kanunu ile diğer kanunlar ve ilgili mevzuata göre her ölçekteki planların hazırlanması, yürürlüğe konulması, arsa ve arazi düzenlenmesi, imar durumu, ruhsat ve kamulaştırma işlemlerine karşı açılan davalara bakmak. Mühürleme, durdurma, yıkım kararları ile ilgili davalar da sorumluluğunda.
Şikayetin sebebi hemen anlaşılıyor değil mi? Sadece enerji ve maden patronlarının değil, inşaat, turizm patronları için de bir baş belası bir mahkeme. Haliyle “yok edin şunları” diye bağırıyorlar.
TOPÇU KIŞLASI KARARI VE YARGI TASFİYESİ
Çünkü Danıştay 6. Daire’nin başkanlığına özellikle 2011’de Habibe Ünal’ın atanmasından sonra alınan kararlar dikkat çekici. Çoğu acele kamulaştırma, imar planı vs. kararları Anayasa’ya aykırı bulunuyor. Ünal’ı ve 6. Daire’yi başka bir yerden de çok iyi hatırlıyoruz.
Gezi protestolarına sebep olan Topçu Kışlası Projesi’ni, 2014 yılında Ünal’ın başkanlık ettiği 6. Daire iptal ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 5 Aralık 2014’te Danıştay’a 33 yeni üye atıyor. Ve 2015 yılında 6. Daire, Topçu Kışlası ile ilgili kararını yeni atanan üyelerin oyuyla kaldırıyor.
Acele kamulaştırmada atamalar sonrası işler de hızla değişiyor. İptal kararları önce 5/5 oy birliği ile alınırken, yıllar içinde 4/5, 3/5’e kadar düşüyor. Nihayet 2015’te enerji patronları ile Bakan Yıldız’ın toplantısından sonra davalar 2/5 kaybedilmeye başlanıyor. Bir tek Ünal kalıyor. O da emekli olunca artık 5/5 halk aleyhine çıkıyor kararlar.
Lakin hikaye burada bitmiyor. Devamı var…
ŞİRKETE ÖZEL MADDE: KAÇAĞA AF
Taner Yıldız’a sevimlilik yaparak taleplerini aktaran Ataseven, Türkiye’de rüzgar enerjisi santrallerinin öncülerinden. Bir enerji simsarı. Türkiye’de altın madenciliğinin önünü açan Bergama projesi neyse, Ataseven’in, Bodrum Yalıkavak’ta kurduğu GERİŞ RES santrali de öyle. Pek çok enerji santrali bulunuyor. Ayrıca inşaatçı.
GERİŞ RES 2017’de faaliyete geçti. Projeye arazileri gasp edilenler başta olmak üzere karşı çıkanlar oldu. Davalar açıldı. Ne var ki, bir şekilde kuruldu. CHP’li Bodrum Belediyesi ise bütün rüzgar ve güneş enerjisi santrallerine örnek olacak bir dava süreci başlattı. Davanın esası, idare binası dahil rüzgar tribünlerinin imar izinlerinin bulunmadığı, kamu arazisi üzerine inşa edilmesinden dolayı da kaçak olduğuydu.
Teknik ve hukuki detaylar bir tarafa, belediye açtığı davaları kazandı, ceza kesti. Şirketin itirazları reddedildi. Bu sefer şirket imar affından yararlandı. Ama belediyenin ona açtığı iptal davasını da mahkeme haklı buldu. Ve Bodrum Belediyesi Encümeni santrali mühürleme kararı aldı. Şirket buna da dava açtı ve yine kaybetti. Ardından belediye yıkım işlemi başlattı.
Özetle Bodrum’daki GERİŞ RES konusundaki yargı süreci ve alınan kararlar bir örnek teşkil ediyor. Yani RES ve GES’ler aslında kaçak!
Peki ne oldu dersiniz?
Meclis’te halen görüşülen maden ve enerji yatırımları ile ilgili torba yasaya bununla ilgili bir madde eklendi. Kaçak olan, hakkında encümen kararı ile para cezası kesilen, yıkım kararı alınan santrallere af getiriliyor. Ayrıca RES ve GES’ler için imar planı ve ruhsat işlerini de Enerji Bakanlığı’na devrediliyor.
Acele kamulaştırma kararına istinaden mahkemece verilecek taşınmaza el koyma kararı da ruhsat alma şartları içinde değerlendiriliyor. Bu şu demek: Cumhurbaşkanı kararı doğrudan tapu yerine geçecek!
Böylece ta 2015’te, dönemin Bakanı Taner Yıldız’dan istenen her şey hayata geçiriliyor.
Başkanlık rejimine niye geçildiğini, şu an ne yapılmak istendiğini, iktidarın patronlar ile el ele vatandaşın malına mülküne, geçim araçlarına el koymak için nasıl tuzaklar kurulduğunu anlatan bir yasa bu.