19/09/2025
Gazilerimizle Gurur, Sahte Ünvanlara İse Hâkim
Yazan: Tahsin Baytar
Bugün kalemi elime aldığımda içimde hem derin bir minnet hem de öfke taşıyorum. Doğuda, sınır ötesinde vatanı için ter döken, kanını akıtan, arkadaşını omuzlayan; bazen bir pusu bazen bir kazayla yaralanıp gazi olanlara duyduğum saygı ve şükran tarifsizdir. Bu ülkenin gerçek gazileri, kutsal bir sorumluluğun bir parçasıdır. Onların adı, alın teri ve yarası bizim vicdanımızın aynasıdır.
Ne var ki aynı vicdan, diğer tarafta büyüyen bir haksızlığa da sessiz kalmıyor. Torpil, rüşvet ya da sahte belgelerle kendilerine “gazi” ünvanı edinenler var ise; bilsinler ki o unvan sadece bir belge değildir. O, bir tarih, bir acı, bir fedakârlıktır. Sahte bir ünvanla ekmek, saygı ve hak elde etmeye çalışanların, o unvanın manevi değerini çiğnemiş olduklarını söylemek, hafif kalır. Bu vatanın ekmeği onlara haramdır — hem benim hakkım hem de ülkemin gerçek gazilerinin hakkı.
Gerçek gaziler dağılan aile fertleri, kaybettiğimiz canlar, yara izleri ve unutulmaz hikâyelerle doludur. Her kahramanın ardında bir şehir, bir anne, bir eş, bir evlat vardır. Onların ismiyle polemik yapmak, onların acısını sömürenlerin yaptıkları kadar vicdansızlıktır. Devlet, kurumlar ve sivil toplum gerçek gazileri korumakla yükümlüdür; aynı zamanda sahtekârlığın önünü kesmekle de mükelleftir. Ancak yalnızca kurumlar değil, halk da dikkatli olmalı; bir unvanı bağışlamak değil, doğrulamak vatandaşlık görevidir.
Sistemsel zaaflar, usulsüzlükler, liyakat yerine tanıdıklarla ilerleyen düzenler bu sorunu besler. Eğer bir unvan, bir hak ya da bir ayrıcalık liyakat ve gerçeklikle değil de bağlantı ve hileyle sağlanıyorsa, o düzenin tamamı sorgulanmalıdır. Bizler küçük hesapların, kişisel menfaatlerin ve kısa yolların peşine düşen bir toplum olmayalım. Adalet, sadece büyük sözlerle değil, günlük hayattaki doğrulukla korunur.
Elbette her iddia da tek başına gerçek değildir. Gerçeği aramak, masumiyet karinesine saygı göstermek gerek. Fakat iddialar güçlü ve kanıtlıysa; arayan, soruşturan ve hesap soran mekanizmaların işletilmesi hem vicdani hem de hukuki bir zorunluluktur. Gazilik kimliğinin suiistimali hem toplumsal adaleti zedeler, hem de gerçek mağdurları görünmez kılar.
Bizim görevimiz, gazilerimizi yalnız bırakmamak, onların haklarını savunmak; aynı zamanda sahtekârlığa ve torpile karşı durmaktır. Gazilerin adına leke düşüren herkesle mücadele edilmelidir — gerekirse hukukun tüm imkânları kullanılarak. Bu yalnızca bir hukuki mesele değildir; ahlaki bir meseledir. Hakkı çiğnenenlerin sesi olmalıyız.
Son olarak şunu söylemek isterim: Gerçek gazilerimizi rahmetle anıyor, hayatta olanlara sağlıklı ve huzurlu bir yaşam diliyorum. Onların hikâyeleriyle övünmeli; onların verdiği mücadeleyi unutturmamalıyız. Ama aynı zamanda diyorum ki: Sahte unvanlara, torpile ve haksız kazanca karşı susmayacağız. Bu ülkenin ekmeğini, onurunu ve hak adaletini korumak hepimizin görevidir.
Saygılarımla,
Tahsin Baytar