Sogucak TV

Sogucak TV ɢᴇᴢᴇɢᴇɴʟᴇʀᴅᴇ ɢᴇᴢɪɴɪʀᴋᴇɴ ᴅᴜʀᴜᴍʟᴀʀ ɴᴀꜱɪʟ ᴅᴏꜱᴛʟᴀʀ?
ᴍᴀʀꜱ ꜱᴀᴋɪɴ, ᴠᴇɴÜꜱ ᴋÜꜱ… ᴅÜɴʏᴀ ᴢᴀᴛᴇɴ ᴋᴀʀɪŞɪᴋ!

07/06/2025

Edinburgh/ Cem Evi Festivali ̈neçıkar ̧fet

06/06/2025

iyi bayramlar.

02/06/2025

Edinburgh / Cem Evi Festivali

01/06/2025
26/05/2025

Rahmetli dedemin elma bahçeleri çoktu. Öyle sıradan bahçeler değil; her ağacı adeta kendi eliyle büyütmüş, mevsimine göre bakımını yapmıştı. Özellikle kış aylarında o elmalar soframızın bereketiydi. Yazdan serin odalara özenle yerleştirilen elmalar, aylar geçmesine rağmen tazeliğini korur, soğuk günlerde adeta şifa olurdu.Dedemin cebinde daima küçük bir alet bulunurdu; elmayı kabuğundan ayırmak için kullandığı özel bir bıçak. O bıçakla elmayı hiç koparmadan, incecik ve düzgün bir şekilde soyar, kabuğu adeta bir ip gibi elinde kıvrılırdı. Bu sadece bir meyve soyma değil, sanki sabrı, özeni ve zamanı yaşama biçimiydi. Dedem bu haliyle bize bir şey öğretmeye çalışır gibiydi; her işin bir adabı, bir usulü vardı onun gözünde.Kış akşamları köyde misafirliğe giderken yollar dar, karlar diz boyu olurdu. Karın altındaki taşlara basa basa ilerlerken çıkan o “haşır huşur” sesi hâlâ kulaklarımda. O sesin bir huzuru vardı. Ay ışığı karların üstünde parıldarken, gecenin sessizliğini bastıran sadece bizim adımlarımız olurdu.Kapıya vardığımızda tokmağı çalardık. Bazen yengem açardı kapıyı, bazen de nenem. Nenem, o tatlı ve yumuşak sesiyle, “Ho tî kiya?” diye sorardı, yani “Kim o?” demekti bu onun dilinde. O sesi hâlâ içimde hissederim; sıcak, içten ve yaşanmışlık dolu bir ses. İçeri geçerdik, sobanın üstünde fokurdayan çaydanlığın sesi eşliğinde ısınırdık.Büyükler sedirlere ya da minderlerin üzerine oturur, sohbetler başlardı. Hatıralar anlatılır, geçmişten hikâyeler, gurbette kalanlar, çocukluk anıları birer birer dökülürdü ortaya. O anlar, bizim için masal gibiydi. Dışarıda kar, içeride muhabbet, çayın buğusu ve sobanın sıcaklığı… Biz çocuklar, anlatılanları gözümüzü kırpmadan dinler, hayallere dalardık.Nenemin elleri boş kalmazdı hiç. Çerez tabaklarını çıkarırdı: kurutulmuş üzüm, ceviz, bastık, pestil, ev yapımı sucuk ve elbette kış elmalarından dilimler. Her şey doğal, her şey samimiydi. O ikramların içinde sadece tat yoktu; emek, sevgi ve paylaşma duygusu da vardı.Dedem yine eline elmasını alır, kabuğunu usulca soymaya başlardı. O hareketiyle bir yandan zamanı yavaşlatır, bir yandan da bizlere sabırlı olmanın güzelliğini gösterirdi. O anlarda bir sessizlik çökerdi odaya; herkesin gözleri dedemde, elleri elmasında olurdu.O akşamlar, çocukluk hafızamın en sıcak köşesinde yer eder. Ne zaman bir elma alsam elime, dedemin o hali gözümde canlanır. Kimi zaman nenemin sesi yankılanır kulağımda, kimi zaman karın altındaki taşlara basarken çıkan o haşır huşur ses… Ve içimde derin bir özlem belirir: ne o bahçeler kaldı, ne o yollar, ne de o güzel insanlar…Ama hatıralar… Onlar hep bizimle.

25/05/2025

Bin Soluklu Yaylaların Sessiz Hikâyesi

Pey pey pey…
Bundan 30 yıl kadar önce, bu yaylalar ve ovalar bugün olduğundan bambaşkaydı. Her yanı hayat doluydu. Yılkı at sürüleri serbestçe dolaşır, inekler köme köme sürüler hâlinde yamaçlara yayılırdı. Çadırlar, tepelerin eteklerine serpilmiş gibiydi; taşla, toprakla, cadırla örülüydü. Karların ağır ağır eridiği bahar başında, dereler suya doyunca bir hışırtı yayılırdı ovaya – doğanın kendi müziğiydi bu.Yaz yaklaşırken köylü uyanır, kış boyunca özlenen yaylaya yeniden kavuşmanın heyecanı sarardı herkesi. Geçen yılın izleriyle mantar toplama mevsimini hatırlayanlar, sabahın serininde eline heybesini alır, doğanın sunduğu bereketi arardı çimenler arasında. Yamaçlarda, kevan toplayan Emminin ve çocukların ellerindeki kazmanın “takır tukur” sesleri eşlik ederdi bu sessiz şenliğe. Evinde kışlık yakacak biriktiren Emmi’nin alnındaki teri eliyle silip tekrar kazmasına sarılması, doğaya karşı sabırlı bir çabanın ifadesiydi. Bu görüntüler, insan emeğinin doğayla iç içe geçmiş en saf haliydi.Bir yanda koyunlar meleşirdi; kuzuların sesleri tepeden tepeye yankılanırdı. O sesler öyle çoğalır, öyle derinleşirdi ki sanırsınız binlerce insan yaşar bu dağlarda. Sessizliğin içinde yankılanan bu hayat izleri, yaylanın asıl sahiplerinin sesleriydi. Birdenbire, köpekler havlamaya başlardı. Sanki bir korkuyu hisseder gibi… Belki de derin otların içinde gizlenmiş bir kurdun gölgesi geçmişti yanlarından. Hayat, burada her an dengedeydi. Sessizlikle gürültü, doğayla insan, tehlikeyle güvenlik iç içeydi.O vakitler, yaylalar sadece geçici bir yaz konaklaması değil, bir yaşam kültürüydü. İnsan, hayvan, toprak ve hava arasında kurulan bu bağ, şehirlerin gürültüsünde kaybolmuş bir uyumdu. Şimdi ise o sesler yok oldu. Yılkı atları yok, yayla havşa evleri terk edilmiş ya da sessiz. Fakat o hatıralar, yüreklerde ve eski patika yolların hafızasında yaşamaya devam ediyor.Yaylalar, sadece doğal güzellikler değil; binlerce yılın emeğini, kültürünü, çabasını ve sadeliğini barındıran canlı birer hafıza mekânlarıdır. Orada her taşın, her çiçeğin, her patikanın bir hikâyesi vardır. Ve her yıl karlar eriyip sular hışırdamaya başladığında, doğa bir kez daha o eski sesi fısıldar:
“Ben hâlâ buradayım.”

İnanç Huzurdurİnsanoğlu varoluşundan bu yana bir yaratıcıya inanma ihtiyacı duymuştur. Bu inanç, sadece bir ibadet biçim...
25/05/2025

İnanç Huzurdur

İnsanoğlu varoluşundan bu yana bir yaratıcıya inanma ihtiyacı duymuştur. Bu inanç, sadece bir ibadet biçimi değil; aynı zamanda bir iç huzurun, bir yönelişin, bir anlam arayışının temelidir. Bizleri yaratan bir yaradan olduğuna inanan topluluklar, hayatın inişli çıkışlı yollarında daha metin, daha sabırlı ve daha umutlu olurlar. Çünkü bilirler ki başlarına gelen her şeyin bir sebebi, her sıkıntının bir çözümü ve her gecenin bir sabahı vardır. Bu iman, insanı sarsılmaz bir güven duygusuna, içsel bir huzura ve toplumsal dayanışmaya taşır.

Ne var ki, Allah’a, dine, inanca sırt çeviren bazı bireyler yalnızca kendi iç dünyalarında değil, çevrelerinde de büyük bir boşluk üretirler. Hayatı sadece maddesel bir düzlemde yorumlamaya çalışan bu kişiler, zamanla umutlarını yitirir, anlam duygularını kaybeder ve bu boşluğu öfke, inkâr ve karamsarlıkla doldururlar. En kötüsü de bu negatif duyguları çevrelerine yaymalarıdır. İnançla yaşanan bir hayatı küçümsemek, dine yönelenleri sorgulamak, değerleri alaya almak — tüm bunlar sadece bireysel bir tercih değil, toplumsal bir huzursuzluğun da kaynağı olur.

Hiç kimseye inancını zorla kabul ettiremeyiz, ancak herkesin inancına saygı göstermek, toplumun birlikte huzur içinde yaşamasının temelidir. Çünkü inanç sadece bir kişinin kalbinde değil, toplumu bir arada tutan manevi bağlarda da yaşar.

İnançlı insanlar mutludur; çünkü yalnız değildirler. Duaları vardır, umutları vardır, yarınlara dair bir güvenleri vardır. Ve bu huzur, onları sadece kendileri için değil, çevreleri için de bir iyilik kaynağı haline getirir. İnancı küçümseyen değil, anlayan ve saygı duyan bir toplumda yaşamak, hepimize iyi gelir.

19/05/2025

Sevgili Soğucak TV izleyicileri ve gelecekte bu satırları okuyacak olan dostlarım,

Ben İlyas Armut. Bu sayfayı 14 Nisan 2020 tarihinde, içimden gelen güçlü bir duyguyla kurdum. Amacım netti: köylerden kentlere göç eden insanlarımızın ardından kaybolmaya yüz tutmuş kültürel değerlerimizi, yaşanmışlıklarımızı, hatıralarımızı, halaylarımızı, düğünlerimizi, cenazelerimizi, sofralarımızı, kısacası insanımızın gerçekliğini bir şekilde kayıt altına alabilmekti. Geçmiş ile gelecek arasında bir köprü kurmaktı hayalim. Bir ip, bir halat, bir bağ… Çocuklarımıza, torunlarımıza “bizim oralarda hayat böyleydi” diyebilecekleri bir arşiv bırakmaktı niyetim.

Aradan yıllar geçti. Bugün geriye dönüp baktığımda, bu niyeti büyük ölçüde gerçekleştirebildiğime inanıyorum. Sayfamız zamanla sadece yerel değil, birçok farklı bölgeden insanın ilgisini çekti. Anadolu’nun dört bir yanından, hatta yurt dışından izleyicilerimiz oldu. Yorumlar geldi, mesajlar geldi, destek olanlar oldu. Onlara gönülden teşekkür ediyorum. Çünkü bir işi gönül vererek yapmak kolaydır da, onu takdir eden yürekleri bulmak her zaman kolay olmuyor.

Ama açık konuşmak gerekirse, beni en çok düşündüren, hatta biraz da içimi acıtan bir şey var. Kendi bölgemde, beni bilen, tanıyan, selam verdiğim, belki bir gün aynı sokakta yürüdüğüm, aynı pazarda alışveriş yaptığım insanların çoğundan beklediğim dostane ilgiyi göremedim. Belki ben yanlış tanındım, belki de insanlar görmek istediklerini gördüler, bilmiyorum. Ama maalesef o tanıdık çevreden, yani “bizim buralardan” gelen sevgi oranı, dürüstçe söylemem gerekirse çok düşüktü. %90 gibi bir kesimin bana karşı mesafeli ya da kayıtsız olduğunu hissettim. Halbuki birçok kişiyle bırakın bir dostluğu, bir kahve içimlik bile muhabbetimiz olmamıştı. Ne garip değil mi? Tanımadan sevmemek…

Bu yazıyı kimseye sitem etmek için yazmıyorum. Kimsenin kalbini kırmak gibi bir niyetim yok. Ama yaşadıklarımı, hissettiklerimi olduğu gibi ifade etmek istiyorum. Çünkü içimde büyüyen bir burukluk var ve bu buruklukla yaşamak istemiyorum. Hayat kısa, kimsenin kimseden garantisi yok. Ölüm var, ayrılık var… Ama ben, o yüzde doksanlık kesime içimdeki hakkı helal edemiyorum. İnsan bir gönül bekliyor. Bir selam, bir takdir, bir ‘eline sağlık’ bekliyor.

Ama bu yazıyı okuyan geleceğin güzel insanlarına da bir sözüm var:
Ne olursa olsun iyi olun. Birbirinizi sevin, kollayın, destek olun. Duygularınızı bastırmayın. Seviyorsanız söyleyin, takdir ediyorsanız ifade edin. Kibirden uzak durun. Kimsenin gönlünü kırmayın. Arkanızdan dua eden birinin olması, bin alkıştan daha değerlidir. Birlik olmayı, omuz omuza durmayı, aynı sofraya oturabilmeyi unutmayın. Altı yalan, üstü çıkar olan hiçbir oluşuma yüz vermeyin. Dürüst olun, samimi olun. Çünkü insanlık, dürüstlüğü ve samimiyeti çoktan unuttu.

Ben buradayım. Bir telefon uzağınızda, bir yorum kadar yakında. Belki yalnızım ama içim rahat. Çünkü kötü niyetle değil, sevgiyle çıktım bu yola.

Sevgimle, saygımla,
İlyas Armut
Soğucak TV Kurucusu

• Söz - Müzik | Hacı Çiçek

Address

Elbistan
SOGUCAKKÖYÜ

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Sogucak TV posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Business

Send a message to Sogucak TV:

Share