15/07/2025
İŞÇİ SINIFINA VE EMEKÇİLERE YÖNELİK SALDIRILAR ARTIYOR… MÜCADELEDEN BAŞKA YOL YOK!
Sıcak yaz günlerinin işçilere, emekçilere getirdiği yeni, olumlu bir şey yoktur. Tam tersine, sınıfın sorunları daha da derinleşmektedir. İşçiler, emekçilerin en büyük sorunu geçim sorunudur. Yüksek enflasyonla, düşük ücretlerle, katmerli zamlarla artan ev kiraları ile kredi kartı borçlarıyla, işsizlikle, iş bulunduğunda çok düşük ücretle ağır koşullarında yaşanan hayatlar… vb. vd. sürdürülmeye çalışılan hayatlar… İş kazalarında kaybedilen hayatlar…
Duruma ilişkin sadece birkaç örnek:
İşte enflasyon… Resmi rakamlara göre Haziran 2025 enflasyonu Aylık TÜFE (Mayıs-Haziran 2025): %1,37; Yıllık TÜFE (Haziran 2024-Haziran 2025 arası): %35,05 olarak açıklandı. (www.tcmb.gov.tr) Ancak muhalif ekonomistlerin, akademisyenlerin oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) verileri yıllık enflasyonun %70’in üzerinde olduğunu gösteriyor.
Bu yüksek enflasyonun etkisi doğrudan işçilerin ve emekçilerin cebine yansıyor. Kira, gıda, sağlık, ulaşım gibi temel ihtiyaç kalemlerinde yaşanan fiyat artışları, maaşların çok üzerinde seyrediyor. Bu durum, çalışanların alım gücünü hızla düşürüyor, yoksulluk sınırının çok altında kalan maaşlar ise günlük yaşamı çekilmez hâle getiriyor.
İşte emeklilerin durumu… Sosyal Güvenlik Kurumu ve Bağ-Kur emeklilerine verilen zam oranları enflasyonun çok altında kaldı. SGK ve Bağ‑Kur emeklilerinin maaşlarına yapılan zam, Haziran 2025 enflasyon verilerine göre netleşti: Zam oranı 3 Temmuz 2025 tarihinde açıklandı. TÜİK’in haziran ayı enflasyonunu (%1,37) vermesiyle birlikte, 6 aylık enflasyon farkı kesinleşti ve emeklilere zam oranları duyuruldu. Buna göre; SSK ve Bağ‑Kur emeklileri için 6 aylık enflasyon farkı %16,67 olarak belirlendi. Emekli Sandığı (memur emeklileri) için ise enflasyon farkı %10,06 + toplu sözleşme zammı %5 = toplam %15,57 zam verildi. Bu oranlara göre SSK ve Bağ‑Kur emeklileri maaşlarında %16,67 oranında artış aldı. Memur emeklileri ise %15,57 zamlandı. En düşük emekli maaşı da bu zamla birlikte 14 469 TL’den 16 881 TL seviyesine yükseltildi.
Emekli maaşlarına zammın açıklandığı günlerde, 2 Temmuz’da doğal gaza yapılan zam oranı duyuruldu. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) açıklamasına göre, konutlarda kullanılan doğal gaza %24,6, sanayi kullanımına ise %7,86 oranında zam yapıldı! Sadece devletin ne denli bir aymazlık içinde olduğunun en açık örneklerinden birisidir.
Dahası da var: 10 Temmuz 2025’te TBMM Genel Kurulu’nda, en düşük emekli aylığını 14 469 TL’den 16 881 TL’ye yükseltecek torba kanun teklifi görüşülürken bir muhalefet partisi milletvekili, “En düşük emekli maaşı 35 bin TL olmalı” çağrısında bulundu. Bu konuşmaya iktidar partisi AKP sıralarından kahkahalar yükseldi! İktidarın emekliye verdiği değer budur! Bu kadar açık bir terbiyesizliğe oturumu yöneten AKP’li Meclis Başkan Vekili bile müdahale etmek zorunda kaldı.
Asgari ücretliler… Geçinemiyorlar! Asgari ücrete ara zam tartışmaların odağında ama hükümet, temmuz ayında yapılması gereken ara zam konusunda “kaynak yok” diyerek işçi sınıfının taleplerini görmezden geliyorlar. Oysa aynı hükümet, yandaş şirketlerin vergi borçlarını silerken, onlar için yüz milyonlarca liralık kredi ya da teşvik verirken kaynak sorun olmuyor. Ya da devlet silahlanma harcamalarını artırırken, dişine tırnağına kadar silahlanırken kaynak hemen bulunabiliyor! Devletin kaynaklarının sınıfsal tercihlere göre dağıtıldığı bu tabloda, işçi sınıfına düşen yalnızca daha fazla sefalet ve güvencesizliktir.
İşte kamu işçilerinin durumu… Yaz sıcağında 600 bin kamu işçisinin ücreti masaya geldi. Hükümetin işçiye ne denli düşman olduğu toplu sözleşme görüşmelerinde —bir kez daha— ortaya çıktı! Yaşananları aktaralım, ki işçi düşmanlarının gerçek yüzü görülsün: Hükümet adına TÜHİS’in (Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası) ilk teklifi 2025 yılı için ilk 6 ayda %16, ikinci 6 ayda %8 zam gibi komik bile denilemeyecek bir rakam idi. İşçi tarafı reddetti. Arkasından hükümet adına görüşmelere katılan TÜHİS’in revize ettiği ikinci teklif geldi: İlk 6 ay için %17, ikinci 6 ay için %10; 2026 yılı için de %7+%5 önerildi.
Hükümetin –ve onun adına konuşan işveren sendikasının– bu utanmaz tekliflerine karşı işçi tarafının talebi günlük taban ücret 1800 TL, 2025'te %50 + %25, ayrıca %10 refah payı şeklindeydi. (TÜRK-İŞ / HAK‑İŞ)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, “bu hafta içinde”, “önümüzdeki hafta” diye diye “Temmuz başı” tarihini verdi. Ancak bu yazının yazıldığı 14 Temmuz’a kadar üçüncü teklif hâlâ verilmemişti!!!
Hoş, teklif gelse ne olacak? İşçilerin temsilcisi olarak masaya oturan TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ! Hükümet yanlısı işçi simsarları! Tabanın tepkisi ile yer yer eylemden, grevden vs. bahseden bu işbirlikçi sendika konfederasyonların işçiyi satması yeni bir şey değil! Eğer direniş ya da tepki yükselirse bu kez —kamu işçileri grev yasağı kapsamındaki işçiler olduğundan— Yüksek Hakem Kurulu eliyle işçiler, emekçilerin haklarına el konulacaktır! Bu durumu engellemenin tek yolu, işçilerin, emekçilerin birliği ve mücadelesi olacaktır. Bu mücadele işverenlere karşı olduğu kadar işbirlikçi sendika ağalarına karşı da olmak zorundadır.
Kazanılan hakların budanması… Özel sektörde, özellikle turizm gibi sektörlerde hafta tatili düzenlemeleriyle işçilerin kazanılmış hakları ellerinden alınmaya çalışılmaktadır. Haftalık dinlenme haklarının gasp edilmesi, uzun çalışma saatleri ve güvencesiz istihdam, işçilerin yorgunluğunu ve sömürüsünü artırmaktadır.
Taşeron sistemi ise hâlen işçi sınıfının önemli bir kesimini kölelik statüsünde tutmaya devam ediyor. Kadroya geçme talepleri karşılanmazken, taşeron işçiler güvencesiz, düşük ücretle çalıştırılmaya devam edilmektedir.
Kimi talepler… Ve mücadele: Yok başka yol!!! İşçi sınıfının talepleri, yalın ve nettir: En düşük ücret yoksulluk sınırının üzerinde olmalı, ücretlerin her ay enflasyon oranında artırılması; emekli maaşlarının açlık sınırının değil, insanca yaşamaya yetecek düzeyin üstüne çekilmesi; hakların düzenli artışlarla korunması; taşeron sistemine son verilip taşeron işçisinin kadroya alınması, güvenceli çalışmanın anayasal hak hâline getirilmesi; eşit işe eşit ücretin sağlanması, özellikle kadın işçilerin ücret eşitliğinin derhâl hayata geçirilmesi; tüm kazanılmış haklara —hafta tatili, yıllık izin, kıdem tazminatı vb.— dönük saldırılara son verilmesi… işyerlerinde insanca koşulların sağlanması… vb. vd. talepler için mücadele haklıdır, meşrudur. Bu taleplerin hiçbirisi “lütuf” değil, işçi sınıfının alın terinin karşılığıdır. Ancak sermaye düzeni, bu talepleri karşılamaya değil bastırmaya dönük politikalar izlemektedir. Bu nedenle bu taleplerin hayata geçmesi, ancak sınıf dayanışması ve birleşik bir mücadele ile mümkün olabilir. İşçilerin birliği ve mücadelesi sermayeyi yenecektir!
14 Temmuz 2025