02/08/2025
Ekrandan Yayılan Salgın
Kurgudan Kültüre Uzanan Bir İhanet Zinciri
Bir Rus sosyoloğun “Türk dizileri dünyayı zehirliyor” sözü, ilk bakışta tepki çekici olabilir. Ancak bu sözlere kulak verince, içeriden dillendirilemeyen bir gerçeğin dışarıdan açıkça ifade edildiğini görüyoruz.
Evet, Türk dizileri sadece izlenmiyor; ihraç ediliyor, hayranlıkla takip ediliyor, hatta taklit ediliyor. Peki, neyin hayranlığı bu?
Aile içi ihanet, dedikodu, lüks tutkusu, şiddet, meşrulaştırılmış gayrimeşru ilişkiler… Artık bunlar sadece senaryoların değil, toplumun gündelik hayatının bir parçası haline geliyor.
Sanat elbette özgürdür; fakat bu özgürlük, toplumu ifsat ediyorsa değil, ıslah ediyorsa değerlidir.
Bugün diziler sadece birer eğlence ürünü değil, milyonların düşünce ve davranışlarını şekillendiren güçlü birer kültürel araçtır.
Bir zamanlar Anadolu’nun samimi aile yapısını yansıtan yapımlar vardı. Şimdi ise entrika, hırs ve kibir ön planda. Dürüstlük küçümseniyor, kurnazlık yüceltiliyor. Bu değişim yalnızca ekranla sınırlı değil; artık sokakta, okulda, evde bu dizilerin etkisi hissediliyor.
İnsanlar ilişkilerini senaryolar gibi yaşamaya, konuşmalarını karakterlerden alıntılamaya başladı. Gerçek hayat, kurguya göre şekilleniyor. Reyting uğruna kurban edilen değerler, sessiz bir çöküşün habercisi.
Belki o Rus sosyolog, bizi bizden daha net görüyor. Çünkü içeriden bakmak çoğu zaman körleştirir. Dışarıdan gelen bir uyarı ise tokat gibi olabilir.
Asıl mesele “diziler iyi mi kötü mü” değil.
Asıl mesele şu:
Biz neyi anlatıyoruz, neyi özendiriyoruz ve neyi yitiriyoruz?
Bugün ekranlarda izlediğimiz her sahne, yarının toplumunu şekillendiriyor.
Unutmayalım:
Ekranda neyi kutsarsak, sokakta onu yaşarız.
Sözümüzle değil, senaryomuzla imtihan oluyoruz.