Büyüyenay Yayınları

Büyüyenay Yayınları "Karanlık hep vardır, çabalayan ışıktır." Sürekli değişiyor ama hep kendisi kalıyor. Özüne yaradılışına uygun yaşıyor. Zevalden kemale, kemalden zevale.

Büyüyenay dedik adımıza… bir dua gibi…

Ay ile insan ve insanı kuşatan bütün değerler arasında ilgi kuruyoruz. İnsanla ay arasında sürekli bir etkinin varlığına inanıyoruz. İnsandan Ay’a, Ay’dan insana doğru sürekli ve kesintisiz bir bağın kurulmasından yanayız.

Çünkü Ay, varlığına asla yabancı unsurları katmadan daima kendi yaradılışının açılımlarını yaşıyor… Belli belirsiz olduğunda da kendi

si, olgunluğa erişip ihtişamıyla insanları büyülediğinde de yine kendisi. Bizler onu adlandırma kolayına düşerek hallerine isimler vermişiz; yeniay, hilal, ilkdördün, şişkinay, dolunay, sondördün…

Ve daima ders veriyor. En kemâl halinden küçüle küçüle bir hurma yaprağına, belli belirsiz bir hâle, bu halinden de gün be gün gelişerek hurma yaprağından hilale, hilalden yarımaya, ondan dolunaya varıyor. Adeta bir yetkinliğe ulaşma koşusunu, sabırla sürdürüyor. Bunu da, sessizce, azaldığında feryat figan etmeden, çoğaldığında da gurura kapılmadan, kibrin şamatalarına düşmeden yapıyor. Her hâlinin güzelliğini yaşıyor ve bıkıp usanmadan tüm varlığa hizmet ediyor. Sanki şöyle diyor: ey insan kardeşlerim, sıkıntıların, dünyanın halleri seni benim gibi incecik bir hâle koydu. Sabret… beni örnek al, başını bana doğru çevir, bana eşlik et. Yalnızca Yaradana güven, halin yeni hallerin habercisi olacaktır. Ve şöyle de diyor… Ben dolunayım, bu halimle güneş bende ortaya çıkıyor ve gecenin karanlığına büyülü ışıklarımı salıyorum. Bakanlar gözünü benden alamıyor. Kemal halindeyim. Ama ben bu halde gördüğün kadar kalacağım, gün be gün azalarak yokluğa dönüşeceğim. Sen de ey insan yükselişine böbürlenme, onları birer lütuf olarak düşün ve anla, gurura, kibire kapılma. Dünya varlıklarının hiçbirine kemal sürekli verilmemiştir. Yüce iradenin hükmüyle azalmamız, hatta azdan daha az olmamız artmamızın, çoktan daha çok olmamız da azalmamızın bir işareti. Ve daha ötesini göstererek, insanoğluna kendisi gibi her hâlinin güzelliğini keşfetmesini söylüyor. Ve Ay… Karanlık geceyi bıkmadan usanmadan aydınlatıyor. Hallerinin her biri bir ders: Bazen yeniay olur gözlere görünmez, sevgilisi güneşle birlikte doğar ve onunla birlikte batar. Hilal olur olanca zarafetiyle geceye umut verir, kubbeleri ve bayrağı süsler. Bu haliyle çocuğa benzetilir, gelecek ümididir. Ve dolunaydır… güzelliğin ölçüsü olur, gençliği simgeler. İnsan yüzünün güzelliğinin bir işareti, delili olur. Sonra zamanın geçmesiyle biraz şekli değişecek bu haliyle de yaşlılığa benzetilecektir. Bellidir artık sevgiliye kavuşacaktır. Bir müddet sonra yine yeniay, hilal, dolunay olacaktır. Tüm insanlık macerasına eşlik edecektir. Kutlu kitap O’ndan sık sık söz eder, övgüyle “nurlu ay” diye bahseder. O’nu yaradılışın hak ve hikmet göstergesi, işareti, delili sayar. O’nun, kutlu ayın ve günlerin habercisi olarak, hesap ölçüsü (Nişane- hisap) kılındığını söyler. Peygamberlere yaradılışın diliyle yol gösteren de O’dur.

Çocuk Yusuf’ta rüya şeklinde tecelli etti. Geleceği haber verdi. Rüya diliyle “ay, güneş ve yıldızlarla birlikte kendisine secde etmişlerdi.” Baba Yakub onu yorumlayacak, rüya bir vaat olacak, yaşananlara teselli olacak, Yusuf’u Yusuf yapacak, Yusuf adım adım rüyasına varacaktır. Ve insanlığa “kıssaların en güzeli” hediye edilecektir. Sade bu kadar mı? Hazreti İbrahim’e de doğru yolu, hakikati o gösterecektir. Ay, güneş ve yıldız kardeşleriyle birlikte ağız birliği ederek İbrahim’in yönünü hakikate döndürecektir. Batarak, varlığını ortadan kaldırarak. Ve kainatın Efendisi de mucizesini onda gösterecektir. Pak yüzeyine O’nun pak ruhundan bir iz düşecektir. Ay her haliyle insanoğlunun oluşturduğu kültür dünyasının, edebiyatın, sanatın da, çekim merkezi… Onsuz sanat ve edebiyat ve onsuz düşünce, ışığı kaybetmek, sevinci yitirmek gibi bir şey. Ve ay dürüsttür. Güneşten aldığını sadakatle varlığa sunar. Ve cesurdur… Karanlık korkusu salmaz, ışığını esirgemez. Karanlığa kol kanat gerer. Bu yüzden, halk inanışı, masal dünyası onu cesaretin sembolü olmakla onurlandırmış. Onunla savaşanlar, mücadele edenler de oldu. Başta Roma İmparatoru Caligula ve diğerleri… Ay’ın gülüp geçtiğine şahidiz…

Bizler Ay’dan ilham alarak adımıza Büyüyenay dedik…

Medeniyetimizi taşıyan bütün eserlerin her biri bizim için birer kültür hazinesidir. Kimileri unutulmuş, kimileri unutturulmuş, kimileri de mütevazılığından görünmez olmuşlar. Işığını, ilhamını, enerjisini insanlığın temel, vazgeçilmez değerlerinden, erdemlerinden alan bütün bu eserlere gönülden bağlıyız. Büyüyenay yapabildiği kadar bu hazinelere taliptir.

İnsanlığın ortak kültür mirasına katkı derecesi ne olursa olsun bizim için insanlık medeniyetinin ortak hazinesi olan bütün eserler ilgimizin, bağlılığımız çekim alanındadır: Yeni dünyalar vadeden, özenle taze yapılar kuran eserler kadar, halihazırı anlatan, onu anlaşılır kılan, algı kapılarını aralayan eserler de. Bilgi verenler de, bilinç verenler de. Yaşama sevinci veren, merhameti harflerine varıncaya kadar içselleştirmiş, teorinin gerilimini, pratiğin vurdumduymazlığını ve neşesini mayasına, hamuruna katmış eserler. Baharı müjdeleyenler kadar, kışı duyuranlar da. Ay… Büyüyenay dedik adımıza. İstiyoruz ki çıkaracağımız eserleri onun halesi kuşatsın… İstedik ki nasıl O, karanlık geceyi aydınlatıyor ve karanlığa kendini siper ediyorsa, güzel hallerini sunuyorsa, çıkaracağımız eserlere de ondan bir iz düşsün, vereceği bilinçle zihinlere ışık düşürsün, hikmetlerle gönülleri aydınlatsın. Karanlığı gülümsemeye, ümitsizliği ümide, yalnızlığı dostluğa dönüştürsün. Eserlerimiz karanlıkları ay gibi aydınlatsın, ruhlara neşe, güven ve ilham versin. Ve Büyüyenay dedik adımıza. Bir dua gibi…

Yeni KitabımızSermet Muhtar Alus’tan Eski İstanbul’da Yapılar ve Mekânlar  (1931-1973)  Yayına Hazırlayanlar: Mustafa Ki...
24/10/2025

Yeni Kitabımız
Sermet Muhtar Alus’tan 
Eski İstanbul’da Yapılar ve Mekânlar  (1931-1973) 
Yayına Hazırlayanlar: Mustafa Kirenci • Eren Yavuz

https://www.buyuyenay.com/eski-istanbul-da-yapilar-ve-mekanlar-1931-1973

Sermet Muhtar İstanbul Kitaplığı’nın 20. eseri Eski İstanbul’da Yapılar ve Mekânlar oldu. Yazarın 1931-1973 tarihleri arasında Akşam, Son Posta, Tasvir-i Efkâr gazetelerinde; İstanbul Belediye Mecmuası, Yeni Mecmua, Aydede,  Amcabey,  Resimli Tarih Mecmuası, Tarih Hazinesi mecmualarında ve İstanbul Ansiklopedisi için kaleme aldığı eski İstanbul’un yapı-bina ve mekânlarına dair yazıları derlenerek Eski İstanbul’da Yapılar ve Mekânlar adıyla kitap bütünlüğüne kavuşuyor.

Kitapta eski İstanbul’un köprü, okul, dergâh, türbe, camii, çarşı, sur, bend, kemer, su terazisi, rıhtım, kule, resmi daire, müze ve apartman gibi Tarihi Mekânları; devrin meşhur mağazaları, alışveriş yerleri, çarşı ve pazarlarına dair gözlemlerin yer aldığı Alışveriş Mekânları; kıraathane-kahvehane, tiyatro, sinema, bahçe ve çiftliklerin anlatıldığı Eğlence Mekânları, meşhur lokanta, börekçi ve şekercilerin yer aldığı Yeme-İçme Mekânları; Otelleri ve Mükeyyifat Mekânları ayrı ayrı bölümler halinde gruplandırıldı. Ve her bölümdeki yazılar kendi içinde kronolojik olarak sıralandı. 

Toplum hayatının bütün canlılığıyla ortaya çıktığı mekânlar devirden devire, zamandan zamana farklı şekiller göstererek insan-mekân ilişkisine yeni yeni görünümler kazandırırlar. Adeta toplum aynası mekândan insana, insandan mekâna doğru sürekli bir hareket ve hayat bilgisi sunar. Bu eser de eski İstanbul insanının toplum hayatını şekillendiren ve ona canlılık bahşeden mekânlarla ilişkilerini, bugünün insanına “Aziz İstanbul”un artık kayıplara karışmış geçmiş hayatını her hali ve her cephesiyle anlatmaktadır.

Yeni Kitabımız:İbrahim Alâeddin Gövsa’dan İlk Gençlik Bülûğ Öncesi ve Bülûğ Çağı★Hayata Atılırken 20 ile 30 Arasında Her...
21/10/2025

Yeni Kitabımız:
İbrahim Alâeddin Gövsa’dan 
İlk Gençlik 
Bülûğ Öncesi ve Bülûğ Çağı

Hayata Atılırken 20 ile 30 Arasında Her Genç Neler Bilmeli? ★ Otuz Yaşından Sonra Herkes Neler Bilmeli?
Hazırlayan: Fatih Çınar

https://www.buyuyenay.com/ilk-genclik-bulug-oncesi-ve-bulug-cagi-hayata-atilirken-20-ile-30-arasinda-her-genc-neler-bilmeli-otuz-yasindan-sonra-herkes-neler-bilmeli

İbrahim Alâeddin Gövsa’nın İlk Gençlik Hakkında Ruhiyat ve Terbiye Tetkikleri başlığıyla yayımladığı ve genişletilmiş ikinci baskısı 1927 yılında yapılan bu eser ilk gençlik çağı olarak adlandırılan “Bülûğ Öncesi” ve “Bülûğ Çağı”nda genç adaylarında ortaya çıkan ruh ve davranış değişikliklerini bütün yönleriyle ele alıyor. İlk gençlik dönemi “Psikoloji” ve “Terbiye-Eğitim” alanlarında yalnız gençler için değil, bilhassa aile ve eğitimcileri de yakından ilgilendiren bir değişim, dönüşüm adeta genç için bir “ikinci doğuş” dönemi. Bülûğ öncesi ve bülûğ çağını buluşturan gençlik sürecine hakim olan psikolojileri, tutum ve davranışlar kitap boyuncu yazar etraflıca değerlendirmektedir. 

Aile ve eğitimcilerin ilk gençlik dönemine dair çocuklarıyla yaşadıkları sorunların onların içinde bulundukları dönemi kavrayamamaktan ileri geldiği söyleyen Gövsa’ya göre ilk gençlik psikolojisi, çocukluk psikolojisinden nasıl tamamen farklı ise ilk gençliğin terbiye metotları da çocuk hakkında tecrübe edilmiş terbiye çarelerinden tamamen ayrı ve doğal olarak daha fazla detaylı ve incedir.

Bu eseri tamamlar mahiyette müellifin Osmanlı Türkçesiyle 1922/23 yılında yayımlanan Hayata Atılırken 20 ile 30 Arasında Her Genç Neler Bilmeli? ve Otuz Yaşından Sonra Herkes Neler Bilmeli? başlıklı iki tercümesi de bu esere ilave edildi. 

Bu üç eser bir arada değerlendirildiğinde ilki, ilk gençlik çağındaki genç ferdin kendisinde meydana gelen değişiklileri anlayabilmesi ve büyüklerin dünyasına ya da toplum hayatına katılabilmesinin yolarını açan bir eser. Ayrıca ebeveynlerin kendi vazifelerini ve bir gelişim döneminin başında olan çocuklarının yeni dünyasını anlayabilmeleri hatta evlatlarını yeniden keşfedebilmeleri bakımından onlar tarafından da okunması gereken bir eser...

Yeni Kitabımız:Mehmed Mansur’danMeşhur İskenderiye Kütüphanesi ve Kütüphaneyle İlgili Diğer YazılarYayına Hazırlayan: Rı...
16/10/2025

Yeni Kitabımız:
Mehmed Mansur’dan
Meşhur İskenderiye Kütüphanesi ve Kütüphaneyle İlgili Diğer Yazılar
Yayına Hazırlayan: Rıdvan Saygılar

https://www.buyuyenay.com/meshur-iskenderiye-kutuphanesi-ve-kutuphaneyle-ilgili-diger-yazilar

Meşhur İskenderiye Kütüphanesi’nin Hz. Ömer döneminde Amr b. Âs komutasında Müslümanlar eliyle yakıldığı ve harap edildiğine dair uydurulan hikâye zamanla yaygınlık kazanmış ve İslâm aleyhine bir propagandaya dönüşmüştür. Mehmed Mansur’un risalesi, asırlar boyu Müslümanlara yönelik süregelen bu iftira ve tartışma konusunun açıklığa kavuşması için kaleme alınmış, aynı zamanda kitap ve kütüphane tarihini konu alan nadir çalışmalardan biridir. Mehmed Mansur’un bir reddiye olarak ortaya koyduğu eser, ilk olarak 1282/1865 yılında İskenderiye Kütüphanesi adıyla Tasvîr-i Efkâr gazetesinde tefrikasından sonra risale olarak da yayımlanmıştır. Osmanlı Devleti’nde ilim ve fenlerin nasıl yayıldığına dair iki bölüm ile birlikte, Protestan papazlarına verilen cevaplar ve Hıristiyanlığın ortaya çıkışına dair diğer iki kısmın da genişletilerek eklenmesiyle Meşhur İskenderiye Kütüphanesi’ne Dair Risaledir başlığı altında 1300/1884 yılında Cerîde-i Askeriye Matbaası’nda tekrar basılmış; eser böylece on bölüm ve bir zeyl olarak yeniden okuyucuya sunulmuştur. Biz bu son genişletilmiş baskıyı esas aldık. 

Müellif, eser boyunca başta temel batılı tarih kaynakları olmak üzere pek çok farklı dilde eserden direkt olarak istifade ederek kaynaklar arası çelişkileri tespit etmiş ve bu iftiranın Yahudi dönmesi Ebü’l-Ferec Grigoryus tarafından uydurulmuş olduğunu delilleriyle ortaya koymuştur. Mansur eserinde ayrıca, ilimler ve fenlerin nasıl ortaya çıkıp yayıldığı, Eflatun’un fikirlerinin Hıristiyanlığa adapte edilmesi, Roma İmparatorluğu’nda güzel eserlerin tahrip edilişi, İstanbul’daki kütüphaneler, ilimlerin İslâm ülkelerinde çöküşü ve yeniden ihyası, Osmanlı Devleti’nde bu yıkımın nasıl meydana geldiği,  Harbiye ve Tıbbiye Mektepleri’ne dair konulara da kitabında yer vermiştir.

11-19 Ekim tarihleri arasında, Üsküdar Kaymakamlığı’nın düzenlediği Üsküdar sahilde Kitap Fuarı’nda 26 nolu stanttayız.
11/10/2025

11-19 Ekim tarihleri arasında, Üsküdar Kaymakamlığı’nın düzenlediği Üsküdar sahilde Kitap Fuarı’nda 26 nolu stanttayız.

Yeni kitabımız:Şemsi Sılkım’danEy Azizler! İşte Başlarız Söze– Meşhur Hâfız ve Mevlidhanlar ile Röportajlar (1958) –Hazı...
08/10/2025

Yeni kitabımız:
Şemsi Sılkım’dan
Ey Azizler! İşte Başlarız Söze
– Meşhur Hâfız ve Mevlidhanlar ile Röportajlar (1958) –

Hazırlayan: Melih Sâdık Küçüker

https://www.buyuyenay.com/ey-azizler-iste-baslariz-soze-meshur-hafiz-ve-mevlidhanlar-ile-roportajlar-1958

1958 yılında İstanbul’un meşhur hâfız ve mevlidhanları ile gerçekleştirilen röportajlardan oluşan bu kitap geçmiş zamanın perdesini kaldırarak okurlarını yarım yüzyılı aşkın bir zaman yolculuğuna çıkartıyor. Gazeteci Şemsi Sılkım’ın yaptığı röportajlar dönemin tanınmış hâfız-mevlidhanlarının hayat hikâyelerini aktarmakla birlikte, Demokrat Parti yıllarının sosyo-kültürel, siyasî ve gündelik hayatına dair ayrıntılar da sunuyor. Hasan Akkuş, Mecid Sesigür, Aziz Bahriyeli, Kâni Karaca, Muzaffer Ozak ve Sadettin Kaynak kitapta yer isimlerden yalnızca bazıları… 

16 Haziran 1950’de ezanın yeniden Arapça okunmaya başlaması, Türkiye’de kamusal alanda dinî hayatın görünürlüğünü artırırken bu adımı, radyoda yayımlanan Kur’ân-ı Kerîm tilavetleri, Mevlid-i Şerifler ile dinî ve ahlâkî vaazlar izledi. Cumhuriyet’in ilk çeyreğinden sonra yükselişe geçen Mevlid-i Şerif ise ilanlar vasıtasıyla gazete sütunlarında her geçen gün yaygınlık kazanmaya devam etti. 

Peki İstanbul Radyosu’nda Kur’ân’ı ilk defa kim okudu? Vaşington’a sesi gönderilen hâfız kimdi? Hâfız ve Mevlidhanlar Cemiyeti’ni kimler kurdu? Hâfızlar, mevlidhanlar ve duahanlar kitabın satırları arasında okuyucularını karşılarken 1950’lerin İstanbul’unu dolaşır gibi olacaksınız. Kimi zaman Süleymaniye Camii’nde yankılanan bir mevlid sesine kulak verecek, kimi zaman Vefa semtinin bodur minareli bir mescidindeki duaya âmin diyeceksiniz. Kartvizitler ve fotoğraflar ile zenginleştirilen çalışmada İstanbul’un unutulmuş sesleri yeniden hayat buluyor.

Çürümeyen, umudu, yaşamayı, yaşamanın anlamını yitirmeyen, dokunduklarından, seslendiklerinden ötürü bereketi beraberind...
13/09/2025

Çürümeyen, umudu, yaşamayı, yaşamanın anlamını yitirmeyen, dokunduklarından, seslendiklerinden ötürü bereketi beraberinde getiren inanmış yürekler var olduğunu bilmek umudun kendisidir... (Akif Emre). Yolun açık olsun SUMUD.

Yakında“Âh Ey Tâhir!”-Tâhirü’l-Mevlevî’nin Türkçe Şiirleri-Bütün Eserleri: 34Yayına Hazırlayan: Mehmet Atalay
13/09/2025

Yakında

“Âh Ey Tâhir!”

-Tâhirü’l-Mevlevî’nin Türkçe Şiirleri-

Bütün Eserleri: 34

Yayına Hazırlayan: Mehmet Atalay

Yeni kitabımızAdnan Giz’denBelgelerle Sanayi TarihimizAdnan Giz Bütün Eserleri: 3Yayına Hazırlayanlar: Ali Giz • Mustafa...
06/09/2025

Yeni kitabımız
Adnan Giz’den
Belgelerle Sanayi Tarihimiz
Adnan Giz Bütün Eserleri: 3
Yayına Hazırlayanlar: Ali Giz • Mustafa Kirenci

https://www.buyuyenay.com/belgelerle-sanayi-tarihimiz

Adnan Giz (1914-1989), 1935 yılında başladığı yazı hayatını Cumhuriyet, Tasvir-i Efkâr, Akşam, Vakit, Son Posta, Tasvir gibi gazetelerde; Yedi Gün, Resimli Ay, Yeni Mecmua, Çınaraltı, Tarih Dünyası, Resimli Tarih Mecmuası, 20. Asır, İstanbul Sanayi Odası Dergisi, Belgelerle Türk Tarihi, Hayat Tarih Mecmuası, Hayat Mecmuası, Hayat Tarih ve Edebiyat Mecmuası, Tarih ve Toplum, Yıllarboyu Tarih gibi dergilerde ömrünün sonuna kadar sürdürmüş bir aydınımız. Sanayi tarihi, basın-ilan tarihi, Osmanlı tarihi (padişahlar, şehzadeler, sadrazamlara dair portreler), Türk tarihi, Avrupa tarihi, Esâfil-i Şark ve İstanbul’a dair yüzlerce yazı kaleme almıştır. Bu yazılar konu bütünlüğü içinde bir bir kitaplaşıp Büyüyenay kitaplığına katılacaklar.

Adnan Giz Bütün Eserleri serimizin üçüncü kitabı: Belgelerle Sanayi Tarihimiz. İktisat tarihimizle ilgili modern anlamdaki ilk araştırmaları başlatan nasıl Ömer Lütfi Barkan ise, sanayi tarihimizle ilgili araştırmaların öncüsü de 1960’lı ve 1970’li yıllarda İstanbul Sanayi Odası dergisinde yayımladığı makalelerle Adnan Giz olmuştur.

Giz’in bu konuya ilgi duymasında en önemli etken 1943’teki tesisinden itibaren bünyesinde bir memur olarak yer aldığı Sanayi Birliği, ardından da bizzat kuruluşunda vazife aldığı Sanayi Odası günleridir. Görevi süresince Türk sanayinin günbegün gelişimini, sorunlarını, ihtiyaçlarını gözlemlemiş, dostluklar tesis ettiği önemli sanayicileri dinlemiş, hatıraların ve içeriden şahitliklerin ürünü yazılarına Osmanlı arşivlerinden yüzlerce belgeyi tarayarak yaptığı çalışmaları da ilave etmiştir. 

İlk defa toplu halde bir kitap bütünlüğüne kavuşan bu makalelerde: ilk sınai tesislerin kuruluşu; boya, dokuma, demir, deri, harp sanayi gibi önemli sanayi kolları; Tanzimat’ın sanayimiz üzerindeki yıkıcı etkileri; ilk sanayi mektebi, Islah-ı Sanayi Komisyonu, sanayicilerin şirketler halinde birleştirilmesi teşebbüsü, sanayi teşvik rejimleri... gibi konular ele alınmaktadır.

Mevlid gecemiz kutlu olsun.
03/09/2025

Mevlid gecemiz kutlu olsun.

Kitapyurdu'da 1-8 Eylül tarihleri arasında haftanın yayınevi Büyüyenay.
01/09/2025

Kitapyurdu'da 1-8 Eylül tarihleri arasında haftanın yayınevi Büyüyenay.

Yeni serimizin ikinci kitabıAdnan Giz’inGülmek İçin Kurulmuş Bir Topluluğun HikâyesiEsâfil-i ŞarkAdnan Giz Bütün Eserler...
27/08/2025

Yeni serimizin ikinci kitabı
Adnan Giz’in
Gülmek İçin Kurulmuş Bir Topluluğun Hikâyesi
Esâfil-i Şark
Adnan Giz Bütün Eserleri: 2
Yayına Hazırlayan: Ali Giz • Mustafa Kirenci

https://www.buyuyenay.com/esafil-i-sark

Adnan Giz (1914-1989), 1935 yılında başladığı yazı hayatını Cumhuriyet, Tasvir-i Efkâr, Akşam, Vakit, Son Posta, Tasvir gibi gazetelerde; Yedi Gün, Resimli Ay, Yeni Mecmua, Çınaraltı, Tarih Dünyası, Resimli Tarih Mecmuası, 20. Asır, İstanbul Sanayi Odası Dergisi, Belgelerle Türk Tarihi, Hayat Tarih Mecmuası, Hayat Mecmuası, Hayat Tarih ve Edebiyat Mecmuası, Tarih ve Toplum, Yıllarboyu Tarih, gibi dergilerde ömrünün sonuna kadar sürdürmüş bir aydınımız. Sanayi tarihi, basın-ilan tarihi, Osmanlı tarihi (padişahlar, şehzadeler, sadrazamlara dair portreler) Türk tarihi, Avrupa tarihi, Esâfil-i Şark ve İstanbul’a dair yüzlerce yazı kaleme almıştır. Bu yazılar konu bütünlüğü içinde bir bir kitaplaşıp Büyüyenay kitaplığına katılacaklar.

Adnan Giz Bütün Eserleri serimizin ikinci kitabı: Gülmek İçin Kurulmuş Bir Topluluğun Hikâyesi Esâfil-i Şark. Geçen yüzyılın ilk yarısında birçok aydını bir araya getiren Esâfil-i Şark topluluğunun ilginç öyküsü 1977 yazında devrin önde gelen dergilerinden Hayat Mecmuası’nda tefrika edilmiştir. Topluluğun yaşayan son mensupları ya da yakınlarıyla görüşen Adnan Giz’in kaleme aldığı bu makale dizisi mecmuanın 19 Mayıs 1977 tarihli 21. sayısından başlamak üzere yedi bölüm halinde yayınlanmıştır. Yazarın arkadaşı Midhat Sertoğlu da toplulukla ilgili kendi anılarını 7 Temmuz 1977 tarihli 28. sayıdan başlamak üzere beş bölüm halinde devam ettirmiştir. Bu uzun tefrika Adnan Giz’in mecmuanın 11 Ağustos 1977 tarihli 33. sayısındaki “Çamur Cevdet ‘Türabizade Cevdet Beyefendi’ Olunca” isimli makalesiyle sona ermiştir.

Esâfil-i Şark mensuplarının bir kısmıyla üniversite yıllarında dostluklar kuran Adnan Giz, Mükrimin Halil Yinanç, Nazmi Acar, İbnülemin Mahmud Kemal, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç ile Faruk Nafiz Çamlıbel… gibi isimlerle birçok defa görüşmüş, bu görüşmelerde onları yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Onun kitaplaşan bu tefrikası da bu görüşmelerin bir ürünü.

Yeni serimizin ilk kitabıAdnan Giz’inTürk Basınında İlân (1831–1923)Yayına Hazırlayan: Ali Giz • Mustafa KirenciAdnan Gi...
25/08/2025

Yeni serimizin ilk kitabı
Adnan Giz’in
Türk Basınında İlân (1831–1923)
Yayına Hazırlayan: Ali Giz • Mustafa Kirenci
Adnan Giz Bütün Eserleri: 1
Resimli ve iki renk baskı

https://www.buyuyenay.com/turk-basininda-ilan-1831-1923

Adnan Giz (1914-1989), 1935 yılında başladığı yazı hayatını Cumhuriyet, Tasvir-i Efkâr, Akşam, Vakit, Son Posta, Tasvir gibi gazetelerde; Yedi Gün, Resimli Ay, Yeni Mecmua, Çınaraltı, Tarih Dünyası, Resimli Tarih Mecmuası, 20. Asır, İstanbul Sanayi Odası Dergisi, Belgelerle Türk Tarihi, Hayat Tarih Mecmuası, Hayat Mecmuası, Hayat Tarih ve Edebiyat Mecmuası, Tarih ve Toplum, Yıllarboyu Tarih, gibi dergilerde ömrünün sonuna kadar sürdürmüş bir aydınımız. Sanayi tarihi, basın-ilân tarihi, Osmanlı tarihi (padişahlar, şehzadeler, sadrazamlara dair portreler) Türk tarihi, Avrupa tarihi, Esâfil-i Şark ve İstanbul’a dair yüzlerce yazı kaleme almıştır. Bu yazılar konu bütünlüğü içinde bir bir kitaplaşıp Büyüyenay kitaplığına katılacaklar.

Adnan Giz Bütün Eserleri serimizin ilk kitabı yazarın 183 daktilo sayfası halinde tanzim ettiği yayımlanmamış bir eseri: Türk Basınında İlan (1831–1923). Eser, yedi bölüm olarak düzenlenmiş: İkinci Mahmud Devri (1831–1839); Tanzimat (1839-1861); Abdülaziz Devri (1861–1876); İki Devrin Arası (1876–1878); İkinci Abdülhamid-Sansür Devri (1878–1908); Meşrutiyet (1908–1918); Mütareke ve Kurtuluş Savaşı (1918–1923). Bu yedi bölümde de toplam 54 gazeteye yer verilmiştir. Her bölümde, İstanbul'un tanınmış gazeteleri ile bazı vilâyet gazetelerinin koleksiyonları incelenmiş, şekil ve tertiplerine dair teknik bilgiler verilmiş, siyasî tutumlarını, sahip ve ünlü yazarlarını ve yazı nevilerini belirten örnekler sunulmuş ve belli bir kategorik düzenle ve özenle seçilmiş ilânlardan örnekler verilmiştir. Ülkemiz 19. yüzyılının basın üzerinden siyasi, toplumsal ve ekonomik değişimlerinin adeta bir envanteri olan eser, edebiyattan sanata, siyasi hayattan ekonomiye, eğilimlere, değişimlere 100 yıllık bir dönem içerisinde tanıklık ediyor. 

Eser yayına hazırlanırken, metinde geçen gazetelerin künye sayfalarının resimleri ile metin boyunca geçen ilân örneklerinden de bir seçme yapılarak resimleri kitaba ilave edildi. İncele

Address

İskenderpaşa Mah. Kıztaşı Caddesi No:13/2
Fatih
34080

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Büyüyenay Yayınları posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Category