25/06/2025
DÜNYANIN EN KISA ANAYASASI
Gazetemiz yazarı Muharrem Dürümlü'nün bu haftaki köşe yazısı...
"Bir zamanlar birkaç bilge bir araya gelip, dünyanın en kısa anayasasını yazmaya koyuldular. İnsanın hareketlerine ve davranışlarına hükmeden kanunu gösterebilen kişi, dünyanın en bilge kişisi seçilecekti. Allah suçluları cezalandırır. Diye teklif getirdi belgelerden birisi . Tek cümleydi kısa ve özdü.
Fakat diğerleri bunun bir kanun değil bir tehdit olduğunu söyleyerek itiraz ettiler. Böylece ilk teklif kabul edilmedi.
Allah sevgidir dedi ikinci bilge.. Ama bu teklif de kabul görmedi. Çünkü insanın görevlerini tam anlamıyla açıklamıyordu. Sonra üçüncü bilge tane tane şu teklifte bulundu.
Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi, başkalarına yapmayın ve ilave etti. Kanun budur. Geresi sadece yoruma kalmıştır. Diğer bilgelerin de çok hoşuna gitti. Ve bu teklifi kabul ettiler. Görüşün sahibi, zamanın en bilge kişisi seçildi.
Bu ahlaki kural, dini ve felsefi pek çok kültürde söylenile gelmişti. Kişi içinde yaşadığı toplumdan biri olarak, kendini, ayrı-gayri görmemek durumundadır. Vahyin insanda yaratmak istediği dünya budur. Tevhit budur ve islamın özüdür. Bir ve Birlik anlaşılamadıkça ve hayata aksettirilmedikçe , insanın ve toplumların adalet üzere olmaları mümkün değildir. Birini ötekinden ayıracak tek kıstas vardır. O da liyakat tır. Yani yeterlilik, yaraşırlık, uygunluk, ehliyetlilik hali. Kuşkusuz insan doğası gereği iyi yaşamak ister. Dolaysıyla maddi ve manevi ihtiyaçları hiç bitmeyecektir.
Bu olanakları yaratabilmek için de eğer ahlaki anlamda kendisiyle bir mücadelesi yoksa toplum ve yasanın bütün kurallarını aşındırmakta bir beis görmeyecektir. Hatta bunu bulunduğu makam ve görevi istismar ederek, sanki bir hak mış gibi yapacaktır. Başkalarında eleştirdiği o şeyleri imkan elde ettiği an kendisi hayata geçirecektir. Nitekim toplum olarak yaşadığımız hadiseler bunu teyit eder mahiyettedir. Terör belası başta olmak üzere, sınavlarda yapılan yolsuzluklar, kayırmacı anlayış, özgürlükleri ve mahremiyeti ihlal, kamu mallarına yönelik her türlü talan, kim bilir ne türlü ihmaller sonucu ya da isteyerek yapılmaktadır.
Kuranı Kerimin “ Allahın sınırına hududullah tecavüz etmeyiniz ayeti dinlerin indiriliş esprisini ortaya koyacak mahiyettedir. Allahın hududu kamu hakkıdır. Bu sınırı aşan insanların yapacağı ibadetlerin, Allahz katında kabul edilebileceğini söylemek zordur. Çünkü yediği içtiği haramdır.
Dolaysıyla makamlar mevkiler bu noktada en hassasiyet gösterilmesi gereken görevlerdir. Kuran emanet ‘in yüklenilmesini öyle bir üslüpla sunar ki, onu taşımak hiç de kolay değildir.
Gerçek şudur ki, Biz akıl ve irade sorumluluğundan korktukları için onu yüklenmeyi reddettiler. O emaneti insan üstlendi. Zaten o daima haksızlığa ve akılsızlığa son derece meyyal biridir. İnsanın bunu görmezden gelmesi garip bir tecellidir. Öyle ki, hak etmediği görevleri dahi talep eder ve hatta becerisizliklerini, yapılan haksızlıkları, yanlışları bildiği halde yerinde kalmak için büyük bir mücadele bile verir.
Cumhurbaşkanlığından, Bakanlıklardan, Genel Kurmay’a Diyanetten YÖK’ e küçük bir işletmeden belediye başkanlıklarına kadar, bütün kurumlarda karar verici durumda olanlar. Ağır bir sorumluluk altındadır. Bulundukları görevler onlara emanet tir. Emanete güven vermek yükümlülüğünü kabul etmek demektir. Emanet aklını ve iradesini hak üzere kullanmak demektir. En küçük bir yanlışlığa, eksikliğe, adaletsizliğe göz yummamak . her attığı imzanın arkasında durmak demektir. Kalın Sağlıcakla!"
Bir zamanlar birkaç bilge bir araya gelip, dünyanın en kısa anayasasını yazmaya koyuldular. İnsanın hareketlerine ve davranışlarına hükmeden kanunu gösterebilen kişi, dünyanın en bilge kişisi seçi…