
25/06/2025
Karadeniz’in Hırçın Çocuğu Kazım Koyuncu’nun Hatırasına…
Bazı sesler vardır; yankısı dağlardan sahillere, gönüllerden nesillere uzanır. Kazım Koyuncu işte o seslerden biriydi. Karadeniz’in hırçın dalgası gibi özgür, Anadolu’nun ortak vicdanı gibi içten… O, müziğiyle sadece bir coğrafyanın değil, bir halkın ortak duygusunu taşıdı yüreğinde. Laz’ı, Türk’ü, Kürt’ü, Gürcü’sü… Ayrımı değil, birliği söyledi. Çünkü biz, farklı köklerden gelsek de aynı ezgiyle ağlayan, aynı türküyle gülümseyen bir halkız.
Sanat, birleştirir. Ve gerçek sanatçılar; politik rüzgârların değil, halkın yüreğinden kopup gelen melodilerin taşıyıcısıdır. Ancak ne yazık ki, bu coğrafyada kıymet, çoğu zaman ölümden sonrasına rezerve edilir. İyi müzisyenler, iyi insanlar — yaşarken sessiz sedasız kenarda bırakılırken, sahneleri ve mikrofonları “sanatkar olduğunu zanneden” popüler suretlere tahsis ediliyor. Sanattan nasibini almamış ama reklam panolarında devleşen isimler için festivallerde, konserlerde milyonlar harcanıyor.
Peki ya ömrünü sanatla yoğurmuş, onlarca öğrenci yetiştirmiş, kültürüne, diline, toprağına gönül vermiş gerçek emektarlar? Akademik birikimiyle, yaşanmışlığıyla, üretkenliğiyle bu ülkenin sesini dünyaya duyurabilecek insanlar neden davet edilmez bu büyük organizasyonlara? Neden hep göz ardı edilir?
Bu bir sitem değil sadece. Bu, bir gerçeğin nazikçe ama kararlılıkla hatırlatılmasıdır.
Kazım, sadece bir sanatçı değildi. O, bir duruştu. O duruş, hâlâ Karadeniz’in rüzgârında esiyor. Ve bizler, bu rüzgârla savrulmak değil; onunla birlikte yürümek istiyoruz. Çünkü bu topraklarda gerçek sanat hâlâ yaşıyor. Yeter ki görmek isteyen göz, duymak isteyen yürek olsun.
Ruhun şad olsun Kazım…
Sesin sustu ama söylediklerin hâlâ bizimle.
Ve biz… hâlâ senin izindeyiz.