13/11/2025
En sık karşılaştığım ve en temel karşı argüman…
Burada olan şey:
• Hak değil, “torpil” gibi görülüyor. Destek eğitimi, uyumlaştırma, erişilebilirlik vb. şeyler “pozitif ayrımcılık” adı altında sanki o çocuğa fazladan lütuf yapılıyormuş gibi algılanıyor.
• İlişki sıfır toplamlı kuruluyor. “Birinin hakkı, diğerlerinin kaybıdır” mantığı. Yani tek bir çocuğa alan açılırsa, diğerlerinin mutlaka mağdur olacağı varsayılıyor.
• Sorumluluk bireye ve ailesine atılıyor. “Velisi zamanında gerekeni yapmalıydı” derken; devletin, okulun, sistemin yükümlülüğü görünmez oluyor. Oysa eğitim hakkı, aile ‘iyi idare etti’ diye değil, çocuk insan olduğu için var.
• Çoğunluğun konforu “adalet” sanılıyor. “Onlarca çocuğun rahatı bozulmasın, biri feda edilebilir” demek; hak temelli değil, konfor temelli bir adalet anlayışı.
Bir uçta “herkes için erişilebilir ve kapsayıcı eğitim haktır” diyen hak temelli yaklaşım;
diğer uçta ise “çoğunluk mağdur olmasın, azınlık uyum sağlasın” diyen, engelliliği ve farklılığı sorun olarak gören bakış var.
Bu tür yorumlar, engelli veya farklı gelişen çocukların eğitim hakkını “pozitif ayrımcılık” gibi göstererek, çoğunluğun konforunu adaletin ölçüsü haline getiriyor.
Oysa hak temelli bakış, “1 çocuk yüzünden onlarca çocuk mağdur oldu” demez; “Onlarca çocukla birlikte o 1 çocuğun da eşit ve onurlu biçimde eğitim alma hakkı var” der.