26/12/2025
Repost “Babam omuzlarında tonlarca geçmiş taşıyan bir Atlas’tı. Şimdi, o aramızdan ayrılınca, tüm o geçmişin çatırdayarak üzerime usulca yığıldığını, beni tüm öğle sonralarının arasına gömdüğünü hissediyorum. Çocukluğun sessizce yıkılıp dağılan öğle sonraları. Ve yardım için çağıracağım kimsem yok.”
Hakkında yazılanları gördükçe kesin ciğerimi sökecek diye endişe ettiğim ’ü sonunda cesaretimi toplamayı başarıp okudum. Ki zaten o meşhur açılışı (“Babam bahçıvandı. Şimdi bir bahçe.”) için bile okunmayı hak ediyordu. Belki kendimi çok hazırladığımdandır, korktuğum kadar ağlatmadı beni bu kitap.
Gospodinov, “hüznün fiziği”nden sonra, kendi ifadesiyle “hüznün botaniği”ne davet ediyor bu kez okurunu. Sınıflandırması güç olan bu anlatıyı kendisi şöyle tarif ediyor: “Bu kitabın kolay bir türü yok, onu kendisi icat etmeli. Tıpkı ölümün bir türü olmadığı gibi. Hayatın türü olmadığı gibi. Peki ya bahçe? Belki o başlı başına bir türdür ya da tüm diğer türleri içine alır. Bir ağıt-roman, anı-roman ya da bahçe-roman. Hüznün botaniği açısından fark etmiyor.”
Yazar, babasına oldukça ilerlemiş ve yayılmış bir kanser tanısı konmasından sonraki son aylarını anlatıyor Bahçıvan ve Ölüm’de. Ölümü beklemek ve yas kadar zamanın mekaniğini büken az şey vardır, burada da zaman bükülüyor, sıkışıyor, genişliyor ve o son ayları okurken geçmişe ve geleceğe de uzanıyoruz. Hatıralara ve gelecekteki yokluğuna dair de yazıyor Gospodinov.
Neredeyse her romanında otobiyografik unsurlara yer verse de, yazarın en kişisel romanı bu şüphesiz. Ölümün ve yasın biricik olduğu ölçüde evrensel de olduğunu hatırlattığı, pek çok yeri çok tanıdık geldiği için belki, benim üzerimde tuhaf bir yatıştırıcı etkisi oldu bu kitabın. Babasının sık sık söylediği “korkacak bir şey yok” cümlesi gibi; “korkacak bir şey yok, bunu hepimiz deneyimliyoruz” diye hissederek okudum.
Geride kalanlar olarak ölen kişi kadar (ve hatta belki daha çok) yiten kendimizin de yasını tuttuğumuzu hatırlatan şu çok sevdiğim cümlesiyle bitireyim: “Bizi çocuk olarak hatırlayan son kişi de gittiğinde hâlâ var olduğumuz söylenebilir mi?”
* Yayınevi göründüğü için