Alevi Halk Birliği - AHB

Alevi Halk Birliği - AHB AHB olarak, Alevileri inanç, kültür ve değerler etrafında birleşen güçlü bir halk olarak tanımlıyoruz.

Birlikte, etnik kökeni bir kenara bırakarak, Alevi kimliği altında daha güçlü, örgütlü ve görünür bir şekilde var olmayı hedefliyoruz.

24/07/2025
24/07/2025
24/07/2025
24/07/2025
24/07/2025

🟥 ALEVİ HALKININ VARLIĞINA VE GELECEĞİNE SAHİP ÇIKACAĞIZ!

Ortadoğu’da yaşanan her büyük siyasal kırılma, Alevi halkı için yeni bir yok edilme senaryosunun başlangıcı olmuştur. Suriye’de BAAS rejiminin emperyalist müdahalelerle çökertilmesinin ardından başlatılan parçalanma süreci, doğrudan Alevi nüfusun hedef alınmasına, köylerinin yakılmasına, mahallelerinin kuşatılmasına ve binlerce yıllık kadim halkların soykırımlarla yok edilmek istenmesine sahne olmuştur.

Bugün Türkiye’de yaşanan gelişmeler, Alevi halkını benzer bir akıbetle yüz yüze bırakacak derin ve organize bir planın parçasıdır.

PKK’nın “silah bırakma” adı altında sahnelediği emperyalist destekli gösteriler, Türkiye'de ümmetçi bir rejimin altyapısını tamamlamak için kurgulanmıştır. Bu sürecin perde arkasında, Alevi halkına yönelik tarihsel imha zihniyeti yeniden canlandırılmaktadır: Yavuz Selim’in kılıcıyla, İdris-i Bitlisi’nin fetvasıyla...

Bu iki karanlık figürün torunları bugün yeniden birleşmiş; AKP, MHP ve DEM'in içinde yer aldığı karşı-devrimci blok eliyle Alevi halkını siyasi, kültürel, inançsal ve fiziksel olarak yok etmeye dönük bir strateji adım adım uygulamaya konmuştur.

Bugün sözde “yeni anayasa” tartışmalarıyla perde arkasında yürütülen gerçek plan; Alevi halkının anayasal varlığını tanımamak, mezhepçi bir ümmet sistemi içinde eritmek ve sistematik olarak etkisizleştirmektir.

"Osmanlı millet sistemi" denilen düzmece modelin yeniden dayatılması; Alevilerin yeniden “zimmi”, ikinci sınıf tebaa ilan edilmesinin ön adımıdır. Bu sistem, Emevi zihniyetinin, Selçuklu'dan Osmanlı’ya ve oradan bugünün iktidarına devrolan bir soykırım aklıyla Alevileri tarih sahnesinden silmeyi amaçlamaktadır.

Bu zihniyetin bugünkü versiyonu; Alevi köylerinin adının değiştirilmesinden başlayarak, Alevi inancının “makbul İslam” içine çekilmesine, cemevlerinin statüsüz bırakılmasına, Alevi çocuklarının asimilasyonuna kadar geniş bir kuşatma planını içermektedir.

Bu planı göremeyenler, orta yolculuk yapanlar, sürece yedeklenenler, bu halkın katliamlarla şekillenmiş acı hafızasına ihanet edenlerle aynı safta yer almaktadır.

🔺 Alevi Halk İnisiyatifi olarak ilan ediyoruz:

> Biz bu coğrafyada sadece yaşamak için değil, hakkımızla, kimliğimizle, inancımızla ve onurumuzla var olmak için buradayız!
Alevi halkı ne ümmet sisteminin ne tarikat düzeninin kölesi olacaktır!
Yavuz’un zihniyetini hortlatmak isteyenlere cevabımız, Seyyid Nesimi’nin derisiyle direnişi, Pir Sultan’ın darağacında haykırışı, Seyit Rıza’nın teslimiyetsiz duruşu olacaktır.
Bizim için kurtuluş; sistemin içinde kaybolmak değil, kendi tarihsel varlığımızı açıkça savunarak, örgütlenerek ve direnerek gerçekleşecektir!

Bugün karşımızda sadece bir anayasa tehdidi değil, bir inanç kırımı, bir kültür katli, bir halkın tarihten silinme senaryosu vardır.

🔴 Alevi Halk İnisiyatifi olarak tüm Alevi halkını, bu tarihsel tehdidi görmeye, mezhepçi-ümmetçi-faşist ittifaklara karşı birleşmeye, kendi siyasal hattını kurmaya çağırıyoruz.

Çünkü bu saldırılar sadece Cumhuriyet’e değil, Alevi halkının bizzat kendisine yöneliktir!

Çünkü bu topraklarda yeniden bir “Yavuz’un seferi” hazırlanıyor ve hedef bir kez daha Alevilerdir!

Çünkü artık bu halk, bir daha kıyıma uğramamak için susmayacak, dağılmayacak, yalnız kalmayacak!

🟥 ALEVİ HALKI NE ÜMMETİN KÖLESİDİR NE DE TARİKATIN CÜZDANI!
KENDİ HAKKIYLA, KENDİ GÜCÜYLE VAR OLACAKTIR!

Tüm canları saflarımıza bekliyoruz.

🔆 Alevi Halk İnisiyatifi Hareketi 🔆

24/07/2025
24/07/2025
24/07/2025

🟥 Ortadoğu’da Alevi Siyasi Partisi: Tarihsel Zorunluluk ve Stratejik Gelecek...

Ortadoğu coğrafyası, etnik ve mezhepsel kimliklerin sürekli baskılandığı, asimilasyona maruz bırakıldığı ve çoğu zaman yok sayıldığı bir siyasal iklimle karakterize edilmektedir. Bu atmosfer içinde Alevi halkı; tarih boyunca hem inançsal hem de toplumsal kimliği nedeniyle sistematik baskılara, katliamlara ve inkâra uğramıştır. Bugün ise Alevilerin bir siyasi parti çatısı altında örgütlenmesi sadece bir hak arayışı değil, aynı zamanda bir varoluş stratejisi hâline gelmiştir.

Aleviler Neden Siyasi Parti Kurmalı?

1. Temsil Krizi ve Söz Hakkı Eksikliği:
Aleviler, mevcut partilerde yalnızca "oy deposu" olarak görülmekte; talepleri, inançları ve özgün yaşam biçimleri hiçbir zaman gerçek anlamda siyasete yansıtılmamaktadır. Kendi partisi olmayan bir halk, kendi kaderini tayin edemez.

2. Devletle Değil, Halkla Uyum Sorunu:
Aleviler; Türk, Kürt ve Arap Sünni topluluklarla inançsal, yaşamsal ve kültürel olarak derin bir uyumsuzluk içerisindedir. Bu durum sadece inançtan değil, aynı zamanda hayatı anlama ve yaşama biçiminden kaynaklanmaktadır.

3. Kadim Birlik ve Ortak Kimlik:
Türk, Kürt ve Arap Alevileri arasında tam bir iç uyum, ortak yol ve kültürel birliktelik bulunmaktadır. Bu halk; dili ne olursa olsun, aynı erkânı yürütmekte, aynı yaşam felsefesini sürdürmekte ve aynı tarihsel hafızayı taşımaktadır. Aleviler artık sadece bir inanç topluluğu değil, kendi içinde bütünlük taşıyan, kadim ve özgün bir halk olarak tanımlanmalıdır. Bu halk, ortak değerleriyle birlikte örgütlü bir yaşam sürdürmelidir.

4. Güvencesizliğe Karşı Siyasal Güvence:
Ortadoğu'da Alevilik, sürekli hedef tahtasına oturtulmuş bir kimliktir. Devletin içindeki kadrolar ve siyasî sistemler, Alevi varlığını sürekli denetim altında tutmaya çalışmakta, bazı durumlarda ise doğrudan yok saymaktadır. Bu durum ancak bağımsız siyasi temsiliyetle aşılabilir.

5. Sadece İnanç Değil, Bir Halk Gerçeği:
Alevilik, sıradan bir inanç biçimi değil; binlerce yıllık kökleriyle bir halk gerçeğidir. Bu halk; diğer topluluklardan yalnızca inanç biçimiyle değil, aynı zamanda kadına, doğaya, emeğe, eğitime ve adalete bakış açısıyla da derin bir şekilde ayrılmaktadır. Bu özgün farklılık, bağımsız bir siyasal hatla korunmalı ve gelecek kuşaklara aktarılmalıdır.

Ortak Yaşamın Gerçek Adresi: Alevi Halkı’nın Birliği...

Türk, Kürt, Arap Aleviler; farklı diller konuşsalar da aynı yola yürür, aynı cemlerde birleşir, aynı değere saygı duyar. Bu iç uyum, dış dünyayla yaşanan uyumsuzluğun tam tersidir. Bu gerçeklik, Alevi halkının kendi içinde doğal bir bütünlük oluşturduğunu ve bu bütünlüğün hiçbir ulusal ya da etnik kimlikle bastırılamadığını açıkça ortaya koymaktadır.

Bu nedenle Alevi halkının siyasal yapılanması artık bir "seçenek" değil, tarihsel bir mecburiyettir.

Sonuç: Alevi Siyasi Partisi, Bir Halkın Kendi Adına Konuşmasıdır...

Alevilerin kuracağı siyasi parti; bir inancı değil, bir halkı, bir kültürü, bir tarihsel direnci ve yaşama dair özgün bir modeli temsil edecektir. Bu parti; laikliği, eşit yurttaşlığı, halkçı ekonomiyi ve barışçıl Ortadoğu idealini savunurken, aynı zamanda Alevilerin kendini tanımlama ve kendini savunma hakkının da teminatı olacaktır.

> “Artık başkalarının partilerinde erime zamanı değil, kendi partimizle dirilme zamanıdır.”

🟥 Alevi halkı, kendini siyasi olarak tanımlamaya başladığı gün; sadece tarihini değil, geleceğini de yazmaya başlayacaktır.

Alevi Halk İnisiyatifi

24/07/2025

🟥 Alevi Halkının Cumhuriyet’ten Günümüze Siyasal Örgütlenme Sorunu ve Siyasi Parti Kuramama Nedenleri...

Alevi halkı, yüzyıllar boyunca Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasında baskı, dışlanma ve katliamlarla şekillenen tarihsel bir varoluş mücadelesi yürütmüştür. Osmanlı'dan devralınan dışlayıcı politikaların gölgesinde, Cumhuriyet rejimi altında da görünür ve eşit yurttaşlık temelinde temsiliyet kazanamamıştır. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından bu yana geçen yüz yılda Aleviler, ortak bir çatı altında siyasal örgütlenmeye gidememiş, kendi siyasi partilerini kurma yönünde başarılı bir adım atamamıştır. Bu makale, söz konusu örgütsüzlüğün nedenlerini tarihsel, sosyolojik, siyasal ve kültürel boyutlarıyla incelemeyi amaçlamaktadır.

1. Tarihsel Travmalar ve Devlete Güvensizlik;

Alevi toplumu, Osmanlı döneminde Yavuz Sultan Selim’in Şah İsmail’e karşı başlattığı sefer sırasında yaşanan kıyımlar ve sonrasında uygulanan baskıcı politikalar nedeniyle derin bir tarihsel travma biriktirmiştir. Cumhuriyetle birlikte bu travmanın etkisi ortadan kalkmamış, aksine Dersim 1937-38 gibi devlet eliyle gerçekleştirilen katliamlar, Alevilerde merkezi otoriteye karşı kalıcı bir güvensizlik duygusunun oluşmasına neden olmuştur. Bu güvensizlik, özellikle siyasal alanlarda açık kimlik beyanı ve örgütlü mücadele konusunda Alevi toplumunun temkinli davranmasına yol açmıştır.

2. Alevi Kimliğinin Tanımsal Belirsizliği;

Alevilik, farklı çevrelerde kimi zaman bir inanç sistemi, kimi zaman etnik-kültürel bir kimlik, kimi zamansa felsefi bir yaşam biçimi olarak tanımlanmıştır. Bu tanımsal çokluk, Alevi toplumunun siyasal olarak bir araya gelmesini zorlaştırmış; herkesin kendini ait hissedeceği ortak bir ideolojik zemin oluşturulamamıştır. Örneğin, Türkçe konuşan Alevilerle Kürt/Zazaca konuşan Aleviler arasında tarih, kimlik ve aidiyet konularında yaşanan görüş ayrılıkları, ortak bir siyasi tutumun geliştirilmesinin önüne geçmiştir.

3. Devletin Asimilasyoncu Politikaları;

Cumhuriyet dönemi boyunca Alevilik, resmi ideoloji tarafından tanınmayan, Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle dolaylı biçimde inkâr edilen bir inanç yapısı olarak konumlandırılmıştır. Cemevlerinin ibadethane sayılmaması, zorunlu din dersleri, Sünni merkezli Diyanet yapısı gibi uygulamalar, Alevilerin kamusal alanda görünmezleşmesine neden olmuştur. Bu asimilasyon politikaları karşısında Alevi toplumunun bir kesimi sistem içinde görünmeden var olmayı tercih ederken, diğer kesimleri sessiz bir direnç hattında konumlanmıştır. Bu durum, örgütlü ve siyasal reflekslerin gelişmesini engellemiştir.

4. Mevcut Partilere Dağılma ve Rehinsel Temsiliyet;

Alevi toplumu uzun yıllar boyunca başta CHP olmak üzere, sol ve sosyal demokrat partilere yönelmiş; ancak bu partilerde temsiliyet sorunu hep gündemde olmuştur. Aleviler, seçmen olarak bu partilere destek vermiş; fakat karar alma mekanizmalarına dahil olamamışlardır. Bu “rehin alınmış temsiliyet” durumu, Alevi halkının kendi siyasal inisiyatifini kurma ihtiyacını törpülemiş, bağımsız örgütlenme fikrini ikinci plana itmiştir.

5. İnanç Yolunun Siyasal Alandan Soyutlanması;

Alevi inanç geleneği içinde siyaset uzun süre olumsuz bir çağrışıma sahip olmuştur. Özellikle dedelik kurumuna bağlı olarak gelişen geleneksel anlayışlar, “siyaset yapmak yoldan çıkmaktır” düşüncesini yaygınlaştırmıştır. Bu anlayış, Aleviliğin siyasal bir kimlik olarak değil, yalnızca bireysel ahlaki değerler ekseninde yaşanması gereken bir yol olarak görülmesine neden olmuş; siyasal örgütlenme çağrılarına karşı mesafeli bir tutum oluşturmuştur.

6. Kentsel Göç ve Kimlik Dağınıklığı;

1950’li yıllardan itibaren gerçekleşen yoğun kırdan kente göç, Alevi toplumunun geleneksel yapılarının çözülmesine yol açmıştır. Köylerde sürdürülen cem, ikrar, musahiplik gibi pratikler, şehir yaşamında büyük ölçüde zayıflamış, Alevilik bireysel hafızalara çekilmiştir. Bu süreç, kolektif örgütlülüğü ve kimlik bilincini zayıflatmış, toplumsal dayanışma ağlarını dağınık hale getirmiştir.

7. Devlet Kontrollü Temsiller ve Resmileşmiş Alevilik;

Son 30 yılda devlet, Alevi toplumu içinde bazı temsil yapılarını destekleyerek “resmi Alevilik” anlayışını teşvik etmiştir. Bu yapılar, çoğu zaman Alevi toplumunun gerçek taleplerinden uzak, devletle uyumlu, depolitize bir söylemi öne çıkarmışlardır. Bu durum, Alevi tabanında güven sorunlarına neden olmuş, halkın önemli bir kesimini örgütlerden uzaklaştırmıştır.

8. İç Çekişmeler ve Otorite Krizi;

Alevi kurumları arasında uzun süredir süregelen otorite ve temsil krizleri, birliğin sağlanmasının önünde ciddi bir engel olmuştur. Kimi gruplar yalnızca kendi ocak, bölge veya etnik kimliğini merkeze alarak temsiliyet iddiasında bulunmuş; bu da Alevi halkının bütünsel bir çatı altında birleşmesini zorlaştırmıştır. Liderlik rekabeti, hizipleşme ve çıkar çatışmaları, ortak siyasal refleksin gelişmesine engel olmuştur.

9. Bilgi Üretimi, Medya ve Eğitim Erişimi Sorunu;

Alevi toplumu uzun süre boyunca kendi tarihini, inanç sistemini ve değerlerini akademik düzeyde işleyebilecek kurumsal yapılardan yoksun kalmıştır. Medyada temsiliyetin olmaması, eğitim müfredatlarında Aleviliğe dair hiçbir bilgiye yer verilmemesi, yeni nesillerin Aleviliği öğrenmesini engellemiş; kültürel süreklilik zayıflamıştır. Bu da ideolojik ve siyasal örgütlenmenin temelini oluşturacak bilgi altyapısını oluşturamamıştır.

10. Korku Kültürü ve Bastırılmışlık;

Maraş, Çorum ve Sivas gibi Alevi katliamları, toplumsal hafızada “görünür olmak tehlikedir” düşüncesinin yerleşmesine neden olmuştur. Bu korku kültürü, kitlesel örgütlenmenin önüne geçmiştir. Aleviler, kendilerini koruma refleksiyle kimliklerini gizlemeyi, toplumsal-siyasal alanda geri planda durmayı tercih etmişlerdir. Bu pasif direnç biçimi, aktif bir siyasal özne haline dönüşmeyi geciktirmiştir.

Sonuç;

Alevi halkının bugüne dek kendi siyasi partisini kuramamış ve güçlü bir örgütsel çatı altında birleşememiş olması, basit bir eksiklikten ziyade tarihsel, kültürel ve siyasal olarak iç içe geçmiş çoklu nedenlerin sonucudur. Ancak son yıllarda özellikle genç kuşaklar arasında gelişen kimlik bilinci, dijital iletişim araçları sayesinde güçlenen örgütlenme potansiyeli ve sistematik ayrımcılığa karşı artan kolektif tepki, Alevi toplumunun kendi siyasal öznesini yaratma ihtiyacını yeniden gündeme taşımaktadır. Bu doğrultuda, geçmişten ders çıkaran ve gelecek için kurucu vizyon taşıyan yeni bir Alevi siyasal hareketi, tarihsel bir zorunluluk halini almıştır.

Alevi Halk İnisiyatifi

Address

Istanbul

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Alevi Halk Birliği - AHB posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share