
19/07/2025
Borç Sarmalında Bir Nesil: Bankacılık Kanunu ve Vatandaşın Çaresizliği: Son günlerde Resmî Gazete’de yayımlanarak yasalaşan yeni Bankacılık Kanunu, özellikle emekliler, asgari ücretliler, esnaf ve diğer düşük gelirli vatandaşlar arasında büyük bir endişe ve çaresizlik dalgası yarattı. AK Parti ve MHP oylarıyla kabul edilen bu kanunla birlikte, ödenmemiş banka borçları için maaş haczi uygulamasının başlayacak olması, zaten zor durumda olan milyonlarca insanı derin bir borç sarmalına itme riski taşıyor.
Buradan milletvekillerine ve yöneticilere seslenmek istiyorum:
Kredi kartları ve bireysel kredilerle hayata tutunmaya çalışan bu insanlar şimdi nasıl yaşayacak?
Ev kiraları, elektrik, su, doğalgaz faturaları nasıl ödenecek? Çocuklar nasıl okutulacak, evler nasıl geçindirilecek?
Bugün Türkiye'de birçok vatandaş, temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta güçlük çekiyor. Artan enflasyon ve hayat pahalılığı, dar gelirli kesimin bütçesini iyice zorluyor. Banka kredileri ve kredi kartları, ne yazık ki artık bir lüks değil, bir zorunluluk hâline gelmiş durumda.
Acil sağlık harcamaları, çocukların okul masrafları, beklenmedik ev onarımları gibi durumlarda bankalara yönelmek, çoğu aile için tek çıkış yolu oluyor.
Şimdi ise bu borçlar nedeniyle maaşlara haciz gelmesi, zaten zar zor ayakta duran haneler için son darbe anlamına geliyor. Emeklilerimiz, yıllarca çalışıp didindikten sonra aldıkları cüzi maaşlarla geçinmeye çalışırken, şimdi bir de borç yüküyle boğuşmak zorunda kalacak.
Asgari ücretliler, ellerine geçen parayla ay sonunu getiremezken, maaşlarının bir kısmına el konulmasıyla nasıl beslenecek, çocuklarına nasıl bakacak?
Dul ve yetimler, zaten kırılgan bir zeminde yaşam mücadelesi verirken, bu düzenleme onları daha da savunmasız bırakmayacak mı?
Üç çocuk yapıp genç nüfusa sahip olma hedefinden bahseden yöneticilerimize sesleniyorum:
Bu ekonomik koşullar altında, bırakın üç çocuğu, tek bir çocuğu dahi büyütmek, başlı başına zor bir mücadele hâline gelmiş durumda. İnsanlar nasıl ev geçindirip çocuk büyütecek?
Gelecek kaygısı ve borç korkusuyla yaşayan bir nesilden nasıl bir refah ve istikrar beklenebilir?
Devletin görevi; vatandaşını korumak, ona yaşanabilir bir hayat sunmaktır. Ancak bu kanun, maalesef, zaten dar boğazda olan vatandaşlarımızı daha da derin bir çaresizliğe sürüklüyor.
Borçların yapılandırılması, alternatif ödeme planları sunulması ya da belirli bir gelirin altına düşülmemesini sağlayacak koruyucu düzenlemeler getirmek yerine doğrudan haciz yoluna gitmek, toplumsal faydadan çok bir ekonomik ve sosyal kriz yaratma potansiyeli taşıyor.
Bu durum sadece borçlu vatandaşları değil, tüm toplumu etkileyecektir. Tüketimin daha da düşmesi, ekonomik durgunluğun artması ve sosyal gerginliklerin yükselmesi kaçınılmaz olabilir.
Unutmayalım ki, bir ülkenin gerçek gücü, vatandaşlarının refahı ve huzuruyla ölçülür.
Umarız bu kanunun yaratacağı olumsuz sonuçlar kısa sürede fark edilir ve dar gelirli vatandaşlarımızın nefes almasını sağlayacak, insani ve adil çözümler bir an önce devreye sokulur.
Aksi takdirde, borç sarmalında kaybolan bir neslin dramına hep birlikte tanıklık etmeye devam edeceğiz.
Ev kiraları, elektrik, su, doğalgaz faturaları nasıl ödenecek? Çocuklar nasıl okutulacak, evler nasıl geçindirilecek?