03/08/2025
“Nasıl Bir İl ve İlçe Başkanı İstiyoruz?” Diye Hiç Sorduk mu?
Cumhuriyet Halk Partisi kurultay sürecini başlattı.
Doğal olarak gözler bir kez daha il ve ilçe başkanlıklarına çevrildi.
Kimin aday olacağı, hangi grubun kimi destekleyeceği, liste renkleri, delege dağılımı derken; tanıdık bir sahne, bildik bir senaryo yeniden karşımızda.
Ancak artık bu sahne yorgun, bu senaryo inandırıcılığını yitirmiş durumda.
Çünkü hâlâ parti içi demokrasi denilince;
kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklar, gece yarısı şekillenen listeler, son dakikada değişen dengeler ve göstermelik oylamalar akla geliyor.
Hiç kimsenin neden aday olduğunu doğru düzgün açıklamadığı, "çekildim" deme biçimlerinin bile danışıklı olduğu, halktan çok ekiplerin konuştuğu bir süreç...
Peki soralım:
Bu süreç gerçekten halkın mı, yoksa yalnızca delegelerin ve grupların mı?
Mahallelerde en çok konuşulan şeyler yine aynı:
Hangi grup kimi destekliyor?
Hangi liste daha kalabalık çıkacak?
Kim daha çok kişiyi yazdırdı?
Oysa bizim sormamız gereken asıl soru bambaşka:
Nasıl bir ilçe başkanı istiyoruz?
Nasıl bir il başkanı görmek istiyoruz?
İsimlerden önce ilkeleri, ekiplerden önce değerleri konuşmamız gerekmiyor mu?
Bir ilçe başkanı, sadece seçilmiş kişi değil, örgütün öncüsüdür.
Mahallesini bilen, esnafla oturup çay içen, gençlerin dilinden anlayan, yoksulun derdine kulak veren, kadının emeğine saygı duyan bir anlayışı temsil etmelidir.
İl başkanı ise, yalnızca koordinasyonu sağlayan bir figür değil;
şehrin vicdanı olan, yerel yönetimi denetleyebilen, halkla omuz omuza durabilen, net ve kararlı bir duruş sergileyebilen biri olmalıdır.
Bir ilçe başkanı sadece yönetimle değil;
mahalle temsilcileriyle, kadın ve gençlik kollarıyla, sokaktaki yurttaşla birlikte yürümeli.
Bir il başkanı, uzlaştıracağım diye halının altına süpürmek yerine, sorunları adalet ve açıklıkla çözmeli.
Bugün partimizin yaşadığı temel sorun:
İlke eksikliğidir.
Yol haritası eksikliğidir.
Günü kurtaran hamlelerin, kişisel dostlukların, kol kırılır yen içinde kalır anlayışının örgütü çürüttüğü bir dönemdeyiz.
Küçük hesaplar büyütülmüş, büyük hedefler küçültülmüştür.
Oysa biz, halkçı bir partiyiz.
Bir sosyal demokrat parti, yalnızca seçim kazanmaya değil;
toplumu dönüştürmeye, umut olmaya taliptir.
Bu da örgütü; tabela değil siyaset üreten bir alana çevirmekle,
başkanlığı; temsil değil mücadele makamı olarak görmekle,
yönetimi; pasif değil sorumluluk alan insanlar eliyle kurmakla mümkün olur.
Yönetici; cesaretle konuşan, halkı dinleyen, eleştiriden kaçmayan, gençlere ve kadınlara gerçekten yol açandır.
CHP'nin geleceği bu anlayışla kurulur.
Eğer biz hâlâ sadece “kim kazandı?”yı konuşuyorsak,
“neden kaybediyoruz?”u anlamamışız demektir.
Unutmayalım:
Parti içi yarış, güçlerin yarışı değil; vizyonların, ilkelerin yarışıdır.
Delegeler; liste renklerine değil, temsil edilecek değerlerin samimiyetine bakmalıdır.
Örgütler artık gerçek bir yüzleşmeyi ertelememeli;
isimlerden çok, nasıl bir yönetim istediğini açıkça ortaya koymalıdır.
Ve belki de bu sefer ilk kez;
sadece kazananı değil, bu sorumluluğu taşıyabilecek olanı seçmeliyiz.
Çünkü artık zaman isimleri değil, ilkeleri konuşma zamanı.
> “Örgütü, örgüt yapan, onu kitlelere tanıtan, programlar veya yaldızlı laflar değil, devrimci eylemdir.”
— Mahir Çayan
hayranlar