10/06/2025
“Onu ilk önce 2011 senesinde ilk kez seçildiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde eczacı kökenli bir Milletvekili olarak tanıdım. İlk gözüme çarpan sivil toplum deneyimi ve abi kardeş hukukuna verdiği değer oldu; sanıyorum yatılı okulda kazanmıştı bu yetiyi.
Aykut Erdoğdu, Veli ağbaba ve Özgür Özel ayrılmaz üçlü idiler. Meclis Genel Kurul görüşmelerine birlikte katılır, sosyal hayatta birlikte olur, kuliste beraber şakalaşırlardı tıpkı sınıf arkadaşları gibi, gözlerimizin önünde bir arkadaşlık büyüttüler resmen.
Sonra derken Muğla milletvekilimiz Nurettin Demir ve Veli Ağbaba ile birlikte CHP Cezaevi Komisyonu kurdular ve tüm Türkiye’deki tutukluları-hükümlüleri dolaştılar. Belki de bu empati duygularını çok yükseltti ya da empati duyguları çok yüksek olduğu için kader mahkumları olarak nitelendirdileri herkesi yerinde ziyaret ettiler ve bunların her birini TBMM kürsüsünden dile getirip, toplumun dikkatini çekmeyi başardılar. Haksızlığa hukuksuzluğa uğrayan bir çok tutuklu ve hükümlü ve hatta yargılanan kişi bu üçlü komisyonun kapısını çalar hale geldi üstelik sonuç da alabiliyorlardı. İçlerinde Özgür özellikle hitabetini çok iyi kullanıyordu, komisyon dışındaki arkadaşı Aykut hesap uzmanlığından gelme yeteneği ile Sayıştay raporlarını didik didik ediyor, kamu zararlarını tespit ediyor, Nurettin Demir doktor olmanın verdiği hümanist yaklaşım ile insanların vicdanına dokunuyor, Veli Ağbaba ise birebir bir Anadolu insanı kimliği ile herkesle kolayca diyalog kurup dert dinleyebiliyordu. Sırayla parti içinde yükseldiler, yönetici pozisyonlarına geldiler, Cumhuriyet Halk Partisi TBMM grubu içerisinde görev aldılar.
Özellikle Özgür, Grup Başkanvekili olarak büyük fark yaratmaya başladı. Bu görev o kadar kolay bir görev değildir, Genel Kurul gündemine hayatın her alanına ait bir konu gelir ve Grup Başkanvekili, o konunun en küçük detayına dahi hakim olmak zorundadır ki tartışmalarda partisini layıkıyla temsil etsin ve yeri geldiğinde kimin konuşma yapacağını neyi, nasıl ve ne zaman söyleyeceğini kararlaştırsın. Bir anlamda satranç oyunculuğuna benzeyen Grup Başkanvekilliğinde Özgür’ün yükselişi; hepimizin acılarına şahit olduğu yıllarca toplumdan dışlanmaya çalışılan asker ailelerinin (Balyoz-Ergekon mağdurlarının) hakkını, dönemin Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a karşı destansı bir konuşmayla savunması ile oldu. O anda hemen herkes Özgür’ün gözlerindeki öfkenin aslında ona ait olmadığını, yıllarca çocuklarıyla-eşleriyle imtihan edilen bu ülkenin şerefli subaylarının gözlerindeki haklı isyanı olduğunu gördü.
Ben bu arada 2014 senesinde Kırklareli Belediye Başkanlığı görevine başladım, eskisi kadar sık görüşemez olduk; artık yalnızca mesajla konuşabiliyor, bazen bayramlarda seyranlarda telefonlaşıyor ya da ben Özgür’ü Meclis oturumlarında veyahut tartışma programlarında televizyonlarda görür oldum. 2019 senesine geldiğimizde kendimce büyük haksızlık yaşadım, partimin yönetimi hakkım olmasına rağmen adaylığımı kabul etmedi ve bir başka adayı dayattı (bu kelimeleri rahatça söyleyebiliyorum çünkü dönemin genel başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bunları bizzat basına süreç sonrasında ifade ettiği için içim rahat.) Seçimi kazandım, 31 Mart 2019 akşamı bağımsız olarak Türkiye’deki tek İl Belediye Başkanı oldum fakat iktidardaki Cumhur İttifakı yargıyı maalesef ama maalesef etkileyerek defalarca oyların yeniden sayılmasını sağladı. Bu süreçte CHP TBMM Grup Başkanvekili olarak Özgür, açıkça Kırklareli Adliyesine geldi, benimle görüştü, bana destek oldu, çıkışta arkadaşlarımla birlikte basın açıklamasına katıldı, yapılan haksızlığı kabul etmediğini ve her ne kadar Bağımsız Aday olsam da, bunu partisi adına da söylediğini ifade etti. Bu benim için unutulmaz bir vefa örneği idi. Sayımlar neticelendi ve yine kazanan taraf biz olduk sonrasında Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun ifadesiyle “…bir anlamıyla Kırklareli halkının isteğini yerine getirdik ve Sayın KESİMOĞLU‘nu ait olduğu yere döndürdük” sözleriyle Partime döndüm. Rozet takalım dediler, kibarca reddettim çünkü ben Cumhuriyet Halk Partisi rozetimin yerine zaten hiçbir rozet takmadığımı ifade ettim.
Derken 2023 senesinde parti olarak çok kötü bir sınav verdik, Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerini kaybettik üstüne üstlük bunda ısrar eden ve başarısızlığı savunan arkadaşlarımızın sözleriyle daha da yaralandık. Tam bu sırada, 29 Mayıs tarihinde İstanbul’un fethedildiği günün yıldönümünde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız, gururumuz Ekrem İmamoğlu “değişim” sözcüğünü kullandı, vatandaş ile CHP arasında duygusal kopuş tespitini ortaya koydu.
Çok dikkatli izledim, Özgür bu süreçte çok aklı selim davrandı, Ekrem Başkan ile paralel bir şekilde vatandaşı anlayan ve yanlışlarımızı değiştirebilecek öneriler sunan yaklaşımları benimsedi, Genel Başkanlık dahi düşünebileceğini ifade etti. Ne yalan söyleyeyim, ilk başta çok konduramadım.
Evet ,Özgür çok güzel konuşuyordu, çok doğru konuşuyordu, çok vefalıydı, çok iyi bir insandı ve çok iyi bir politikacıydı ama acaba deneyimi Atatürk’ün koltuğunda oturmaya yetebilecek miydi? Özgür çok iyi bir ekip kurdu, tüm Anadolu ve Trakya örgütlerini gezerek il il kongre aldı ve bu sürecin sonucunda bir bayram havasında kurultayımız gerçekleşti: Özgür kardeşim, benim Sayın Genel Başkanım Özgür Özel oldu.
O günden sonra her gün Cumhuriyet Halk Partisi vatandaşla daha sıcak ilişki kurmaya başladı, daha iyi kulak vermeye, daha çok eleştirileri bertaraf etmek üzere hareketlerde bulunmaya ve aktif siyaset yapmaya başladı. Sayın Genel Başkan gitgide deneyimleniyor ve otoritesi ile karizmasını artırıyordu; derken 31 Mart seçimleri yaşandı partisini birinci yaptı, Ecevit‘ten sonra bu gurura erişen ilk CHP Genel başkanı oldu. Bu gururu yaşadığı günün ertesinde kayınpederimin cenazesine gelecek kadar özenli ve saygılı tavrını korumaya da devam etti.
Kırklareli’nde yaşadığımız sorunlar, yanlışlarımız ve maalesef aşamadığımız parti içi yerel tartışmalar neticesinde Kırklareli’nde kaybettik (2019’da tüm oyları 3 kere saydıranlar, 2024’te bir adet sandığı bile 1 kere saydırmadan 403 oyla mazbatayı verdiler.) ama karşılığında tüm Türkiye’yi kazandık ve bunun altında iki kişinin imzası vardı biri: Ekrem İmamoğlu biri de Özgür Özel. Bu iki insan bir araya gelip değişimi başlatmasa, biz her seferinde olduğu gibi yine kendi küçük payımızla Türk siyasetinde yer alacak ve kendi kendimizi avutmaya devam edecektik…
19 Mart sabahına Ankara’da Genel Başkan olarak uyanan ve hızla geldiği Saraçhane binasına yerleşen Özgür Özel, özellikle ilk sekiz gün boyunca gösterdiği olağanüstü mantıklı, doğru, yerinde ve sonuç alan hamleleriyle sekiz günün sonunda bir siyasal lider olarak Saraçhane‘den çıktı.
O günden bugüne aslında her şeyi 30 Ekim Esenyurt Belediye Başkanımıza yapılan operasyon ile başlamış sayarsak geçirdiğimiz yedi ayda partimiz resmen bir savaşla muhatap oldu, bunun karşısında Genel Başkan Sayın Özgür Özel bir çelik bilek gibi kararlı, bir pamuk yelek gibi hassas ve 22 yaşında bir üniversite öğrencisi gibi idealist yöneticilik örneği sergiledi, partisini bir arada tuttu, bir gün bir cezaevinde, bir gün Grup Toplantısında, bir gün Anadolu’da bir mitingde, bir gün de İstanbul’da bir ilçede mitingde performans sergiledi. Hem fiziken, hem de ruhen ortalama bir Türk Vatandaşı bu ekonomik koşullarda bu siyasal iktidar yönetimi altında ne hissediyorsa hepsini yaşayarak özenli bir iletişimle topluma anlattı ve her geçen gün daha iyi anlaşıldı.
Bu yazdıklarımı bugün kardeşim Özgür’ü, Sayın Genel Başkanım Özgür Özel’i, en yakınım dediği çocukluk arkadaşını elleriyle mezara yerleştirirken gördüğüm fotoğrafı sonrasında kaleme aldım. Özgür ben senden razıyım kardeşim. Seni 14 senedir tanıyan, birçok kırılma anına şahit olmuş, nasıl başladığını bilen birisi olarak ben senden razıyım, bir Cumhuriyet Halk partili olarak ben senden razıyım, Belediye Başkanları hukuksuzca tutuklu yargılanan bir partili olarak ben senden razıyım, her şeyi geçtim arkadaşına hiç çekinmeden vefa örneği gösteren, toprağı elleriyle eşeleyen ve onu oraya yerleştiren Özgür’den ben razıyım, Allah da senden razı olsun kardeşim.”
Mehmet Siyam Kesimoğlu
2002-2007 ve 2011-2014 Kırklareli Milletvekili
2014-2024 Kırklareli Belediye Başkanı