Tabutmag

Tabutmag tabutmag, ilgililere nitelikli ve özgün içerikler sunar.

tabutmag, edebiyat, sinema, tiyatro ve görsel sanatlar alanında ilgililere nitelikli ve özgün içerikler sunar.

BİR DEFASINDA, ölüm çok kalabalıklaştığında,sen, benim içime saklanmıştın.s.118— Ellerin Zamanlarla DoluTürkçesi: Ahmet ...
27/10/2025

BİR DEFASINDA, ölüm çok kalabalıklaştığında,
sen, benim içime saklanmıştın.

s.118—


Ellerin Zamanlarla Dolu

Türkçesi: Ahmet Cemal
Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları

“Ölüm üzerime çökmekte.Herkes beni çok iyi tanıyor,Ama ben kendimi tanıyamadan ölüyorum.” , Thyestes, 400s.385—Ryan Holi...
25/10/2025

“Ölüm üzerime çökmekte.
Herkes beni çok iyi tanıyor,
Ama ben kendimi tanıyamadan ölüyorum.”

, Thyestes, 400

s.385—

Ryan Holiday, Stephen Hanselman
Stoacının Günlüğü

Türkçesi: Doğa Alp
Pegasus Yayınları

***

Çalışacağım yazmaya, aklımda kalanları, olaylar zincirinden zihnimde kalanları yazmaya. Belki genel bir sonuca varırım, hayır, fakat içim rahat eder, inanabilirim kendim. — Çünkü benim için hiç önemi yok, inanmış inanmamış başkaları. — Lâkin tek korkum: yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan. —

s.15—

Sâdık Hidâyet
Kör Baykuş

Türkçesi: Behçet Necatigil

YKY

HYPERION’DAN BELLARMIN’EAh, şarkısını unutabilsem, unutabilsem de bu ruhtan kopan sesler bitmez tükenmez düşlerime artık...
23/10/2025

HYPERION’DAN BELLARMIN’E

Ah, şarkısını unutabilsem, unutabilsem de bu ruhtan kopan sesler bitmez tükenmez düşlerime artık karışmasa!

İnsan suyun üzerinde, onurlu başını dikleştirmiş, süzülen kuğuyu, kıyıda uyuklarken tanıyamaz.

O konuşmaya isteksiz, susmayı seven varlığı insan ancak şarkısını dinlerken anlayabiliyordu.

İşte o zaman, ancak o zaman, o güzel, tüm göz kamaştırıcılığı ve sevimliliği içinde beliriyordu. O canlı ve ince dudaklardan çıkan nefes bir an yalvarıyor, öpüşüyor ve sonra bir Tanrı buyruğu gibi sertleşiyordu. Bu tanrısal seste, bir kalp nasıl çırpınıyor, yaşamın tüm büyüklüğü ve tüm küçüklüğü, tüm sevinç ve tüm hüznü bu ezgilerin soyluluğuyla nasıl güzelleşerek canlanıyordu.

Kırlangıç uçarken arıları nasıl yakalarsa, bu ezgiler de bizi öylesine sarıyordu. Yalnız istek ve hayranlık değil, cennetin tüm mutluluğunu duyuyorduk içimizde. Ona da, kendime de binlerce kez en güzel şey, en kutsal olandır, demiştim.

Ve onun her şeyi, şarkısı gibi yaşamı da işte böyleydi.

s.78—79

Friedrich
Hyperion ya da Yunanistan’da Bir Yalnız

Türkçesi: Melâhat Togar
Adam Yayınları

***

Es kam nicht Lust und nicht Bewunderung, es kam der Friede des Himmels unter uns.

Tausendmal hab ich es ihr und mir gesagt: das Schönste ist auch das Heiligste. Und so war alles an ihr.

Wie ihr Gesang, so auch ihr Leben.

Bir şehvet değildi, bir hayranlık da değildi, cennetin huzuruydu aramızdaki.

Binlerce kez söyledim ona da kendime de: En güzel olan en kutsaldır aynı zamanda. Budur onda bulunanın hepsi.

Onun şarkı söylemesi hem de onun yaşaması.

Friedrich Hölderlin, Hyperion 2.6

s.9—

Demetrius Chalcondyles
1488, Hymni Homerici

Homerosçu İlahiler
Türkçesi: Erman Gören

YKY

Bu vaat hâlâ gerçekleşiyor; günün birinde aynı kitap, kitaplarım arasına, yanımdan hiç ayırmadığım birkaç kitabım arasın...
22/10/2025

Bu vaat hâlâ gerçekleşiyor; günün birinde aynı kitap, kitaplarım arasına, yanımdan hiç ayırmadığım birkaç kitabım arasına karıştı. Bana da her zaman, nereyi istersem oradan açılmakta şimdi; buraları okudukça Bettina’yı mı, yoksa Abelone’yi mi düşünüyorum, belli değil. Hayır, Bettina benim içimde daha gerçek oldu; tanıdığım Abelone, Bettina’ya bir hazırlık gibiydi, ve şimdi benim için Abelone, kendi asıl ve tabii kişiliğimmiş gibi Bettina’da kayboldu. Çünkü bu garip Bettina, bütün o mektuplarıyla genişlikler yarattı, en geniş kişilik oldu. Başlangıçtan beri, sanki ölümünden sonraymış gibi yayılmıştı. Oluşun içine adamakıllı yerleşti; onun bir parçası halinde ve başından geçen şeyler sonsuza kadar vardılar doğada; orada kendini gördü ve adeta acıyla, kendini oradan söküp ayırdı; söylentilerden çıkarır gibi kendini güçlükle yeniden buldu, bir ruhu çağırır gibi kendini çağırdı ve kendine katlandı.

Daha demin vardın, Bettina, seni görüyorum. Toprak hâlâ senden dolayı sıcak değil mi ve kuşlar, senin sesine hâlâ bir yer ayırmıyorlar mı? Şebnem başkalaştı, ama yıldızlar, yine senin gecelerinin yıldızları. Zaten dünya senden gelmiyor mu? Çünkü kaç kez sen bu dünyayı aşkınla tutuşturdun ve onun yanıp tutuştuğunu gördün ve herkes uyurken bu dünyanın yerine gizlice bir başka dünya koydun. Tanrı’nın yarattığı dünyaların hepsine sıra gelsin diye her sabah Tanrı’dan yeni bir dünya dilerken kendini Tanrı’yla bağdaşmış hissediyordun. Bu, dünyayı korumak ve düzeltmek sana zavallıca görünüyordu; onu eskiti­yor ve ellerini hep başka dünya için uzatıyordun. Çünkü senin aşkın her şeye yetişiyordu.

Nasıl olur da herkes, hâlâ senin aşkından söz etmez?

s.160—161

Rainer Maria
Malte Laurids Brigge’nin Notları

Türkçesi: Behçet Necatigil
Can Yayınları

Yazın alıştırmaları bize yanılgılardan kurtulmayı öğretebilir, buluşlara ulaşmayı değil. Olanaksızlıklarımızı, ciddi sın...
22/10/2025

Yazın alıştırmaları bize yanılgılardan kurtulmayı öğretebilir, buluşlara ulaşmayı değil.

Olanaksızlıklarımızı, ciddi sınırlarımızı önümüze serer. Büyülü ahenk, ilginç metaforlar, ünlem, bilgece yöneltilmiş ya da uzun soluklu yapıt denemenin bana kapalı olduğunu uzun yıllar sonra anladım.

Benim şansım, şiirlerimin entelektüel şiir olarak adlandırılmasının alışkanlık haline gelmesindendir. Sözcük hemen hemen bir eğretilemedir; akıl (zekâ), şiiri (düşü) soyutlama yoluyla ya da imgeler, mitler ve efsaneler yoluyla düşünür. Entelektüel şiir, bu iki yöntemi güzelce birbirine sarmalıdır. Eflatun diyaloglarını böyle yapar; Francis Bacon da bunu kavmin, pazarın, mağaranın ve tiyatronun idollerinin sıralamasında yapar.

Bana göre, türün ustası Emerson’dur. Çeşitli vesilelerle Browning, Frost ve Unamuno da bunu denediler ve Paul Valéry’nin de bunu yaptığına eminim.

Jaime Freyre’in aşağıdaki dörtlüğü, salt sözlü şiirin mükemmel bir örneğidir:

Düşsel göçmen güvercin son sevileri
yakansın; ruhusun ışığın, müziğin ve
çiçeklerin, düşsel göçmen güvercin.

Hiçbir şey söylemek istemiyor ve müzik tarzında her şeyi söylüyor. Poe’nun ezberlediği, Luis de Leon’un o derlemesi, entelektüel şiire bir örnektir:

Yaşamak istiyorum kendimle,
keyf almak istiyorum Tanrı’ya borçlu olduğum iyilikten,
tanıksız, tek başıma

aşktan, kıskançlıktan uzak,
kinden, umuttan, tasadan da.

Tek bir imge yok. Kuşkulu bir ayrıklığın tanıklığıyla soyut düşünce olmayan, tek bir güzel söz yok.

Bu sayfalar duraksamasız olmayan orta yolu arıyor.

J.L.B.
Buenos Aires, 29 Nisan 1981

s.45—46

Jorge Luis
Şifre

Türkçesi: Yıldız Ersoy Canpolat
İletişim Yayınları

“İnsan, doğanın ucubesidir. Çünkü insan hem bir hayvandır, hem de kendisinin farkında olan tek yaşam örneğidir. Kendisin...
20/10/2025

“İnsan, doğanın ucubesidir. Çünkü insan hem bir hayvandır, hem de kendisinin farkında olan tek yaşam örneğidir. Kendisinin farkında olmasına rağmen bir hayvan bedeninde bulunması durumu muazzam bir ayrıklık ve korku hissi yaratır. Bu sebeple insan, bir birlik aramak zorundadır ve bunu iki şekilde yapabilir: Ya gerileme ya da ilerleme gösterebilir.

Gerilemekten kastım şudur: Farkındalığı ve aklı ortadan kaldırarak yeniden hayvan olmaya çalışabilir. Veyahut insani güçlerini yeni bir birlik buluncaya dek geliştirmesi mümkündür. Tabii ki bu, çok kısa bir açıklama; bu meseleyi biraz açmak isterim.

Üretken bir yaşam sürmeyen, bir şeyler yaratmayan biri bile, fincandan atılan bir zarmışçasına pasif biri olmayı istemez. Sınırı aşmayı arzular. Bunun bir yolu yaratmaktır, üretken insan olunur böylece. Ellerimle ürettiğim basit bir şey olsa bile bir yaratım söz konusudur. Fakat bir şeyler yaratamıyorsam, o halde yok ederek hayvansı halimi aşarım.

Yaşamı yok etmek, tıpkı onu yaratmak kadar yaşamı aşmaktır. Yaratmak için ilgi duymak, yetenek sahibi olmak gibi pek çok koşul gerekir. Oysa yok etmek için tek bir şey gerekir: Bir tabanca veya rakibiniz sizden zayıfsa güçlü bir kol.

Yok etme sürecinde yaşamı aşma arzumu da gidermiş olurum. Pasif bir hayvan olma durumunu aşma arzumu gidermiş ve böylece yaşam karşısında zafer kazanmış olurum. Aldığım intikamdır bu. Yaşamla üretken bir biçimde uyum sağlamama izin vermediği için hayattan aldığım intikamdır. İşte tam da bu yüzden bence yıkıcılık, zihinsel patolojinin en derin biçimlerinden biridir.”

, 1964
Çeviren: Ümid Gurbanov

La nuit, souvent je reste éveillé. Je suis la sentinelle debout à la porte du sommeil des autres, dont je suis le maître...
18/10/2025

La nuit, souvent je reste éveillé. Je suis la sentinelle debout à la porte du sommeil des autres, dont je suis le maître. Je suis l’esprit qui flotte au-dessus de la masse informe du rêve.
……….
………. et s’enfoncèrent dans une nuit lointaine, dangereuse, comme l’est toute nuit.
……….
………. il était chargé du sens obscur du symbole et dangereux comme le sont tous les habitants de la nuit, les habitants des rêves. Les rêves sont peuplés de personnages, d’animaux, de plantes, d’objets, qui sont des symboles. Chacun est puissant et, quand celui qui l’a suscité se substitue au symbole, il profite de cette puissance mystérieuse. La puissance du signe, c’est la puissance du rêve….

Jean Genet
(Miracle de la Rose)
(1)



Die Bewegung der sich bildenden Individualitaet ist …….. das Werden der wirklichen Welt.

G.W.F. Hegel
(PhG, VI, B, I, a: Die Bildung und ihr Reich der Wirklichkeit)
(2)

***

(1)

Geceleri, çoğu zaman, uyanık, beklerim. Uyuyanların uykusunun kapısında dikilen nöbetçiyim ben; o uyku benden sorulur. Düşün kalıba girmez kütlesi üzerinde yüzen ruhum ben.
……….
………. uzak, tehlikeli bir geceye —geceler hep böyledir zaten— girip yittiler.
……….
………. simgenin karanlık anlamıyla yüklüydü o, gecede eğleşen, düşlerde eğleşen herkes gibi de tehlikeli. Düşleri, her biri bir simge olan kişiler, hayvanlar, bitkiler, nesneler şeneltir. Her biri güçlüdür bunların; bunları üreten kişi, kendini simgenin yerine koyduğunda da, bu gizemli güçten yararlanır. İmin gücü, düşün gücüdür…



(2)

Kendini kuran bireyliğin devinimi …….. gerçek dünyanın oluşumudur.

s.11—

Bilge Karasu
Gece

Metis Yayınları

La nuit, souvent je reste éveillé. Je suis la sentinelle debout à la porte du sommeil des autres, dont je suis le maître...
18/10/2025

La nuit, souvent je reste éveillé. Je suis la sentinelle debout à la porte du sommeil des autres, dont je suis le maître. Je suis l’esprit qui flotte au-dessus de la masse informe du rêve.
……….
………. et s’enfoncèrent dans une nuit lointaine, dangereuse, comme l’est toute nuit.
……….
………. il était chargé du sens obscur du symbole et dangereux comme le sont tous les habitants de la nuit, les habitants des rêves. Les rêves sont peuplés de personnages, d’animaux, de plantes, d’objets, qui sont des symboles. Chacun est puissant et, quand celui qui l’a suscité se substitue au symbole, il profite de cette puissance mystérieuse. La puissance du signe, c’est la puissance du rêve….

Jean Genet
(Miracle de la Rose)
(1)



Die Bewegung der sich bildenden Individualitaet ist …….. das Werden der wirklichen Welt.

G.W.F. Hegel
(PhG, VI, B, I, a: Die Bildung und ihr Reich der Wirklichkeit)
(2)

***

(1)

Geceleri, çoğu zaman, uyanık, beklerim. Uyuyanların uykusunun kapısında dikilen nöbetçiyim ben; o uyku benden sorulur. Düşün kalıba girmez kütlesi üzerinde yüzen ruhum ben.
……….
………. uzak, tehlikeli bir geceye —geceler hep böyledir zaten— girip yititler.
……….
………. simgenin karanlık anlamıyla yüklüydü o, gecede eğleşen, düşlerde eğleşen herkes gibi de tehlikeli. Düşleri, her biri bir simge olan kişiler, hayvanlar, bitkiler, nesneler şeneltir. Her biri güçlüdür bunların; bunları üreten kişi, kendini simgenin yerine koyduğunda da, bu gizemli güçten yararlanır. İmin gücü, düşün gücüdür…



(2)

Kendini kuran bireyliğin devinimi …….. gerçek dünyanın oluşumudur.

s.10—

Bilge Karasu
Gece

Metis Yayınları

İki gün sonra, büyük bir çiftlik arazisine sahip olan arkadaşlarının yanına gittin. Savaşın ertesi­nde onlarda kalmıştın...
16/10/2025

İki gün sonra, büyük bir çiftlik arazisine sahip olan arkadaşlarının yanına gittin. Savaşın ertesi­nde onlarda kalmıştın. O dönemde, senin nursery rhyme’lerinde olduğu gibi, nereye gitsen peşini bırakmayan bir kuzuyu biberonla besleyip büyütmüştün. Hayvanların sana verdiği mutluluğu, sana âşık olan arazi sahibini düşündüm ve “Avrupa”dan döndükten sonra onunla evlenmeyi kabul edeceğine inandım.

Geri döneceğine dair bana söz vermiştin ama içim tam anlamıyla rahat değildi. Hayatını bensiz, benimle olduğundan daha kolay kurabilirdin. Dünyada kendine yer edinmek için kimseye ihtiyacın yoktu. Doğal bir güce, ilişki kurma ve düzenleme yeteneğine sahiptin; mizah duygun vardı; rahattın ve her durumda başkalarını da rahat ettiriyordun; yakınlaştığın insanların hemen sırdaşı oluyor ve onlara yol gösteriyordun. Başkalarının sorunlarını şaşırtıcı bir çabuklukla seziyor ve kendilerini açıkça görmelerine yardım ediyordun. Londra’da haftada bir sterlin ile yaşayan savaş dullu çok yaşlı bir hanım aracılığıyla sana her gün mektup yolluyordum. Bu yaşlı hanımı çok seviyordun. Mektuplarım sevgi doluydu. Yolumu bulmak için sana ihtiyacım olduğunun, senden başkasını sevemeyeceğimin farkındaydım.

s.25—

André Gorz
Son Mektup
Bir Aşk Hikâyesi

Türkçesi: Alev Özgüner
Ayrıntı Yayınları

Le Traître’i kaleme alırken, tam olarak istediğim, “bir kitap yazma”maktı. Bir incelemenin sonucunu ortaya koymak değil;...
15/10/2025

Le Traître’i kaleme alırken, tam olarak istediğim, “bir kitap yazma”maktı. Bir incelemenin sonucunu ortaya koymak değil; ama gerçekleşmekte olan bu incelemenin kendisini, doğuş halindeki keşifleri, başarısızlıkları, yanlış sürülen izleri, bir yöntemi hiç tamamlanmayacak biçimde el yordamıyla geliştirmesi eşliğinde kaleme almak istiyordum.

Şunun farkındaydım ki “her şey söylenmiş olduğunda, her şey hâlâ söylenmek için kalır, her şey hâlâ söylenmek için kalacaktır daima” – başka bir deyişle, söylenmemiş olanı önemli kılan sözdür –, bu yüzden, yazmış olduğum şey daha sonra yazabilecek olduklarımdan çok daha az ilgilendiriyordu beni.

s.42, 43—

André Gorz
Son Mektup
Bir Aşk Hikâyesi

Türkçesi: Alev Özgüner
Ayrıntı Yayınları

76.Ne kadar kısıtlı da olsa, ondan gelen… doğru kelimenin ne olduğunu bilmiyorum, bazı işaretlerin, örneğin beni bir şey...
15/10/2025

76.

Ne kadar kısıtlı da olsa, ondan gelen… doğru kelimenin ne olduğunu bilmiyorum, bazı işaretlerin, örneğin beni bir şey için övmesinin çocukken benim için ne kadar önemli olduğunu ancak şimdi anlıyorum. Bu pek sık olmazdı. Bu yüzden de o iki ya da üç seferin her birini hatırlıyorum.

Biri, üçümüzün — ben, kardeşim ve o — birlikte bir dergiye, muhtemelen Kozmos ya da bir yerlerden ele geçirdiğimiz Paraleller’in zor bulunan sayılarından birine baktığımız nadir anlardandı. Neredeyse aynı olan iki resmin arasındaki “Dokuz Farkı Bul” oyunu vardı. Birlikte sekize kadar ulaş­tık, ama dokuzuncuyu bir türlü göremiyorduk. Sonra onu fark eden ben oldum. “Aferin, bu en zoru­ydu,” dedi babam. Kırk beş yıl önceydi ama bunu hâlâ unutmadım.

Şimdi düşünüyorum da, çocukken onun hayalindeki ideal oğul olmaktan oldukça uzaktım. Utangaç ve içe kapanıktım, sürekli okurdum, gizlice yazardım (ki bu da herkesin bundan haberdar olduğu anlamına geliyordu). Diğerleriyle hiç dövüşmezdim, bir kez hariç. Hem de benden daha büyük bir çocukla – sanırım bununla babamı epey şaşırtmış ve gözünde yükselmiştim.

Gerçek şu ki, kardeşimle askere, sonra da Sofya’ya gitmemizden sonra, yıllar boyunca her eve dönüşümüzde babamla birbirimize biraz daha uzun sarılırdık. Daha uzun sarılabilmek için giderek uzayan karşılamaların ve uğurlamaların bahanesine sığınırdık.

Birliğe teslim olacağım zaman babam beni asker­liğimin çıktığı o uzak kuzey kasabasına Polonya Fiat’ıyla götürdü. Başım kazınmıştı, bu da beni daha çelimsiz ve pısırık gösteriyordu; subayın bana fırlattığı askeri üniforma üstümden emanet kıyafet gibi dökülüyordu. Babamın gözlerinin dolduğunu gördüm, sırtını döndü ve mendiline uzun uzun sümkürdü. Babalarımız gençken böyle ağlardı. O anda sarılıp sarılmadığımızdan emin değilim.

14/10/2025

Neden her şey eskiden olduğu gibi kalamıyor? Eskiden oldukları gibi... Hiç değişmediniz mi?

Hiçbir insan hayatı çok değerli değildir. Bu işin otoritesi düzene uymaktır. Ama aslında her şey bundan ibarettir. Düzen.

Özgürlük, bir bakıma insancıl değildir. İlahi bir şey ve hayatlarımız onu tam anlamıyla anlayabilmek için çok kısa. Eğer bir bağ arıyorsanız, Pericles’in düşüncesine göre, düzen ve özgürlük birbine tutkuyla bağlıdır.

İkisine de inanmak zorundayız, ikisi için de acı çekiyoruz.

Düzenden de özgürlükten de.

Ama insan hayatı; anlamlı, zengin, güzel ve kirlidir. Her şeyle bağlantılıdır. Sadece özgürlüğü hor kullanır, değersiz bir şeymiş gibi harcar.

İnsanlar özgürlükten hoşlanmıyor, özgürlükten korkuyorlar. Burada şaşılacak şey ise özgürlükten korkulacak bir şey olmaması...

00:57:05

Béla Tarr
Sátántangó

Address

Kavaklıdere

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Tabutmag posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Category