Tabutmag

Tabutmag tabutmag, ilgililere nitelikli ve özgün içerikler sunar.

tabutmag, edebiyat, sinema, tiyatro ve görsel sanatlar alanında ilgililere nitelikli ve özgün içerikler sunar.

20 NisanBayağılık ve tahakküm – U-Conn’da [SS’ın birkaç yıl önce ders verdiği Connecticut Üniversitesi] böyle yazmıştım ...
08/09/2025

20 Nisan

Bayağılık ve tahakküm – U-Conn’da [SS’ın birkaç yıl önce ders verdiği Connecticut Üniversitesi] böyle yazmıştım ve haklıydım... Duyarlılık aristokrasisi kadar akıl aristokrasisi. Avam muamelesi görmekten hiç, hem de hiç mi hiç hoşlanmıyorum!

Duygusallığımı ayakta tutacak kadar ego sahibi olmalıyım. Duyarlı olsaydım (yani H.’ın ruh hallerinin, hakkımda gerçekte düşündüklerinin farkında olduğumu gösterseydim) onu kucaklamaya asla cüret edemezdim...

Âşık olmak – ötekinin benzersizliğine dair bu incelikli keskin unutulmaz kavrayış. Onun gibi başka biri yok, onun gibi dans eden, onun gibi üzülen, onun gibi güzel konuşan, aptallık ve terbiyesizlik eden başka biri yok...

Barbara’nın varlığından sıkıldım. H.’a duyduğum sevgi öyle tutkulu, öyle cinsellik yüklü ki, varlığıyla H.’ın aklını dağıtmasına + hatta belki onu bana karşı daha sabırlı yapmasına rağmen Barbara’dan ve bu üç kız kardeş oyunundan, kızlar kulübü halinde dolaşmaktan —giderek daha fazla— usanıyorum.

syf•203—204


Yeniden Doğan
Günlükler ve Defterler, 1947-1963

Yayına Hazırlayan: David Rieff
Türkçesi: Begüm Kovulmaz
Agora Kitaplığı

Bir yıldan uzun bir süreliğine bir kontrat imzalamak ya da evlenmek büyük bir güçlüktür. Kuşkusuz, mesafeli kişi için ev...
06/09/2025

Bir yıldan uzun bir süreliğine bir kontrat imzalamak ya da evlenmek büyük bir güçlüktür. Kuşkusuz, mesafeli kişi için evlilik, içinde yakınlığı barındırdığı için, her durumda riskli bir girişimdir; korunma ihtiyacı ve eşin kendi özelliklerine tümüyle uyacağı yolunda bir inanç bu riski hafifletebilir. Evlenmeden hemen önce sıklıkla panik duygusunun başladığı görülür. Zaman tüm ele avuca sığmazlığıyla büyük ölçüde bir baskı gibi yaşanır; bir özgürlük yanılsaması yaratmak için işe beş dakika geç gitme alışkanlığına başvurulabilir. Zaman çizelgeleri bir tehdit oluşturur; tren tarifesine bakmayı reddedip, istasyona kendisine uygun olan bir zamanda giden ve bir dahaki seferi beklemeyi yeğleyen bir adamın hikâyesi uzak kişilerin hoşuna gider. Diğer kişinin kendisinden bazı şeyleri yerine getirmesini ya da belirli bir şekilde davranmasını beklemesi —bu tür beklentiler gerçekte dile getirilse de getirilmese de veya yalnızca bir varsayım olsa da— onu rahatsız eder ve isyan ettirir. Söz gelimi, ara sıra hediye vermek hoşuna gitse de, kendisinden beklendiği için yaş günlerini ve yılbaşını unutur. Toplumsal davranış kurallarına ya da geleneksek değerlere uymak hoşuna gitmez. Gerilimden kaçmak için dışarıdan bunlara uyuyormuş gibi gözükse de, zihninde tüm konvansiyonel kuralları ve standartları mutlak bir biçimde reddeder. Son olarak, öneri ve tavsiye, kendi istekleriyle uyumlu olduğunda bile, hükmedildiği duygusunu uyandırır ve dirençle karşılanır. Onun durumunda direnç, bilinçli ya da biliçdışı olarak, diğerlerini hüsrana uğratma isteğiyle bağlantılıdır. Diğerlerinden üstün olduğunu hissetme ihtiyacı, tüm nevrozların ortaklaşa özelliği olsa da, mesafelilikle ilişkisinden dolayı burada vurgulanmalıdır. “Fildişi kule” ya da “kusursuz yalıtım” ifadeleri gündelik dilde bile mesafeyle ve üstün olmayla hemen hemen her zaman ilişkili olduğunun altı çizilmiştir. Büyük olasılıkla hiç kimse yalnızlık ve yalıtıma özellikle güçlü ve becerikli olmadan ya da kendini eşsiz bir biçimde önemli hissetmeden katlanamaz.

69. MektupSenin diyar diyar gezmeni, oradan oraya koşuşturmanı istemiyorum. Birincisi, bu kadar çok göçebelik kararsız b...
05/09/2025

69. Mektup

Senin diyar diyar gezmeni, oradan oraya koşuşturmanı istemiyorum. Birincisi, bu kadar çok göçebelik kararsız bir ruhun belirtisidir; yöresine bakmaktan, başıboş dolaşmaktan vazgeçmezse, çekildiği sakin köşede güçlenemez insan. Ruhunu gemleyebilmek için önce bedeninin kaçışlarına bir son ver. İkincisi, ilaçlar en çok sürekli alındıkları zaman etkilidirler. O halde dinlenme, önceki hayatı unutma gayreti bölük pörçük olmamalı. Gözlerine (eskileri) unutmayı öğret, kulaklarını daha sağlıklı sözlere alıştır. İleri attığın her adımda, geçişin hızlı bile olsa, ihtiraslarını kamçılayacak bir şey —şu ya da bu— karşına çıkacaktır. Bir sevdadan kurtulmaya çalışan insanın nasıl sevdiği varlığı anımsatacak her şeyden kaçınması gerekirse —aşk gibi parlamaya hazır hiçbir şey yoktur çünkü—, tüm arzuları için de öyle yapmalı, geride bıraktığı şeylerden gözlerini de kulaklarını da çevirmelidir insan. Aşırı arzu çabuk başkaldırır. Nereye dönerse dönsün, el attığı alanın bir tür meyvesini bulur önünde. Her bir kötülüğün başvuracağı bir yol vardır: Açgözlülük para vaat eder; sefahat birçok çeşitli zevkleri: mevki hırsı erguvan kenarlı giysiyi ve alkışları, ardından da kudreti ve bunun sağladığı bütün olanakları vaat eder. Her kusur bir kazançla kışkırtır seni. İnzivada ise bedava yaşaman gerekir.

Koca bir yüzyılın sonunda şu elde edilebilir ancak: Bunca hoşgörüden kabaran kusurlar yatışır, boyunduruğa sokulur; yeter ki bu kadar az bir zaman, ara ara kesilmesin; herhangi bir iş ancak sürekli titizlikle, gayretle yetkin bir hale getirilebilir.

Eğer beni dinlemek istersen çalış çabala ki, ölümü iyi karşılayabilesin; yok durum başka türlüsünü gerektiriyorsa çabuklaştırabilesin ölümü. Ha ölüm bize gelmiş, ha biz ona gitmişiz, hiç farklı değildir aslında. Çok cahil kimselerin söylediği bir söz vardır: “Eceliyle ölmek güzel bir şeydir!” Bu sözün yanlış olduğuna inandır kendi kendini. Eceliyle ölmeyen kimse yoktur. Ayrıca şu sözü de aklından geçir dur: “Ölmesi gereken günde ölmeyen kimse yoktur.” Sana tahsis edilmiş zamandan bir şey kaybetmiyorsun çünkü geride bıraktığın artık senin değildir.

syf•240—241


Ahlak Mektupları

Türkçesi: Türkân Uzel
Jaguar Kitap

Ve dünya, birleşme yerlerinden çatırdayarak yoluna devam ediyor.s.103— GünlüklerTürkçesi: Merve Sevtap IlgınKırmızı Kedi...
01/09/2025

Ve dünya, birleşme yerlerinden çatırdayarak yoluna devam ediyor.

s.103—


Günlükler

Türkçesi: Merve Sevtap Ilgın
Kırmızı Kedi Yayınları

“Bekliyoruz. Canımız sıkılıyor. (Elini kaldırır.) Hayır, itiraz etme, can sıkıntısından patlıyoruz, bu kesin. İyi. Bir d...
27/08/2025

“Bekliyoruz. Canımız sıkılıyor. (Elini kaldırır.) Hayır, itiraz etme, can sıkıntısından patlıyoruz, bu kesin. İyi. Bir değişiklik çıkıyor karşımıza, peki biz ne yapıyoruz? Orada çürüsün diye bırakıyoruz onu. Haydi bakalım, iş başına. (Pozzo’ya doğru gider, durur.) Bir an sonra hiçbir şey kalmayacak ve biz de yeniden yalnız kalacağız yalnızlıkların ortasında. (Düşe dalıp gider.)”

syf•93—94

Samuel

Godot’yu Beklerken
En Attendant Godot (1952)

Türkçesi: Hasan Anamur
Can Yayınları

Okumak bende ancak okuma yoluyla çoğaltır kendini, dışarıdan gelecek önerilere asla kulak asmam ya da ancak çok uzun zam...
26/08/2025

Okumak bende ancak okuma yoluyla çoğaltır kendini, dışarıdan gelecek önerilere asla kulak asmam ya da ancak çok uzun zaman sonra dikkate alırım. Ben okuduğum şeyi keşfetmek isterim. Bana bir kitap tavsiye edildiğinde, o kitabı elime almam, bana bir kitap övüldüğünde, o kitap bana senelerce zehir olur. Ben yalnızca, gerçekten hayranlık duyduğum büyük insanlara güvenirim. Onlar bana her şeyi tavsiye edebilir, merakımı uyandırmak için, bana bir kitabın bir yerinden bahsetmeleri yeterlidir. Gelgelelim, başkalarının ağızlarıyla gelişigüzel bahsettikleri şeylerin üzerinde sanki p*s bir lanet vardır. Bu yüzden, o büyük kitapları tanımakta zorlandım, çünkü asıl büyük olan, umumiyet kültüne mal olmuştur ve artık insanların dilindedir, tıpkı kahramanlarının isimleri gibi. İnsanlar bu asıl büyük olanı dolu bir ağızla telaffuz etmekle —pek bir doymuş olmalılar— benim açımdan bilinmesi elzem şeylerden illallah ettirirler.

syf•25—


Sinek Azabı

Türkçesi: Necati Aça
Sel Yayınları

Lanetliler kurtarılmak istemezler çünkü bu onları, tüm gerçekliğe karşı olan ergen başkaldırılarından mahrum eder. Kötül...
24/08/2025

Lanetliler kurtarılmak istemezler çünkü bu onları, tüm gerçekliğe karşı olan ergen başkaldırılarından mahrum eder. Kötülük bir tür kozmik küskünlüktür. Kötüler, en çok dayanılmaz sefilliklerini ellerinden almak isteyenlere saldırırlar. Sadece öfkelerini direterek ve bu öfkeyi dünyaya dramatik bir şekilde ilan ederek, varoluşun iflas ettiğine dair yüz kızartıcı kanıtlar atarlar ortaya. Yaratışın budalalığına karşı canlı bir tanıklıktır kötülüğün yaptığı. Gururuna karşı katlanılmaz bir hakaret olarak gördüğü ölümü reddederek, sonsuza kadar kendisi olmayı sürdürmek istemesi, sadece kendisini ölemeyecek kadar önemsemesinden değildir kötünün. Sahneden çekilmek, aynı zamanda onun için dünyayı da rahat bırakmak demektir. Böyle bir durumda insanlar, Yaratıcısının propagandasını safça yutup dünyanın iyi yürekli bir yer olduğunu düşünebilir. Ne var ki lanetlilerin öfkesi kısmen, gördük ki, iyilikten parazitçe beslendiklerini bilmelerinden kaynaklanmaktadır; isyankâr da aynı şekilde karşı çıktığı otoriteye bağımlıdır. Lanetliler hor gördükleri erdemi saplantı haline getirmişlerdir ve dolayısıyla, Kierkegaard’ın dediği gibi, “[bu güce] salt kötülük olsun diye sarılırlar,” zavallı karısının başına bela olmaktan vazgeçmemek için ölmemekte direnen tuhaf bir moruk gibi onu kızdırıp, taciz ederler.

İkinci alıntı Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler’indeki saf yürekli keşiş Zosima’dan:
“Tanrı’nın olmamasını talep et, Tanrı’dan bütün âlemini ve kendini yok etmesini iste. Ve onlar kendi nefretlerinin ateşinde sonsuza kadar yanacaklardır, ölümü ve yok olmayı isteyeceklerdir. Ancak onlara ölüm ihsan edilmeyecektir.” Eğer cehennemin sonsuz olduğu söyleniyorsa, bu cehennem alevlerinin, kötülük ve garez gibi, kendilerini beslemelerindendir.

↓ (devamı yorum alanında)

29 EkimTuhaf şey, o kadar iyi bildiğim, anı’nın özü, zerresi olduğu söylenen sesi, onun sesini (“ses tonundaki o canım d...
21/08/2025

29 Ekim

Tuhaf şey, o kadar iyi bildiğim, anı’nın özü, zerresi olduğu söylenen sesi, onun sesini (“ses tonundaki o canım dalgalanmayı...”) duymaz oldum.

Sınırlı bir sağırlık gibi...

s.22—

6 Kasım

Çok şey anladım (dün): Beni huzursuz eden şeyin önemsizliğini (yerleşme, dairenin konforu, gevezelikler, hatta kimi zaman dostlarla gülüşmeler, tasarılar, vb.) anladım.

Benim tuttuğum yas, bir yaşam düzeninin değil de sevgi ilişkisinin yası. Kafamda beliren sözcükler (sevgi sözcükleri) aracılığıyla bana ulaşıyor...

s.47—

9 Kasım

Yasta yaşamayı iyi kötü sürdürüyorum.

Yakıcı nokta durmadan sabit biçimde geri geliyor: Son nefesini verirken bana söylediği, beni boğan acının soyut ve dayanılmaz merkezi olan o sözler (“R’ciğim, R’ciğim” -“Buradayım”- “Rahat oturmamışsın”).

– Katışıksız yas, yaşam değişikliğine, yalnızlığa, vb’ne hiçbir şey borçlu olmayan yas. Sevgi ilişkisinin upuzunluğu, apaçıklığı.

- Giderek daha az yazmak, daha az anlatmak; hiç olmazsa bu var (ama onu da dile getirebileceğim kimse yok).

s.48—

11 Kasım

Yalnızlık = Evinde kendisine “şu saatte dönerim” denebilecek ya da “işte, döndüm” diye telefon edilebilecek (ya da denebilecek) birinin bulunmayışı.

s.52—

19 Kasım

Bana söylediği o sözleri anımsamanın gün gelip de artık beni ağlatmayacak olabilmesini ürkütücü bir şey diye görüyorum...

s.65—

28 Kasım

Kime şu soruyu sorabilirim (yanıt almak umuduyla)?

İnsanın, artık sevdiği kişi hayatta olmadan yaşayabilmesi onu sanıldığından daha az sevmiş olduğu anlamına mı gelir (...)?

s.76—

7 Aralık

Şimdi, beklenmedik bir anda, patlayan bir kabarcık gibi içimde bir şey iyice belirginleşiyor: O yok artık, o yok artık, sonsuza dek ve tamamen.

Donuk bir şey bu, sıfatı yok – anlamsız olduğu (yorumlama olanağı bulunmadığı) için baş döndürücü.

Yeni bir acı.

s.86—

1 Nisan 1978

Gerçekte, aslında, hep şunu hissediyorum: sanki ölmüş gibiyim.

s.117—

Düşündüklerimiz ya da inandıklarımız nesneleri görüşümüzü etkiler. İnsanların Cehennemin gerçekten var olduğuna inandıkl...
19/08/2025

Düşündüklerimiz ya da inandıklarımız nesneleri görüşümüzü etkiler. İnsanların Cehennemin gerçekten var olduğuna inandıkları Ortaçağ’da ateşin bugünkünden çok değişik bir anlamı vardı kuşkusuz. Gene de onlardaki bu cehennem kavramı —yanıkların verdiği acıdan olduğu ölçüde— ateşi her şeyi yutan, kül eden bir şey olarak görmelerinden doğmuştur.

Seven birisi için sevgiliyi görmenin hiçbir sözcük ya da kucaklayışla karşılaştırılamayacak bir bütünlüğü vardır; bu bütünlük, geçici olarak, ancak sevişmeyle sağlanabilir.

Gene de sözcüklerden önce gelen ve sözcüklerle tam olarak anlatılamayan görme, uyarıcılara karşı mekanik bir tepkide bulunup bulunmama sorunu değildir. (Görme eylemi, ancak gözün retinasını ilgilendiren sürecin küçük bir bölümünü alırsak böyle tanımlanabilir.) Yalnızca baktığımız şeyleri görürüz. Bakmak bir seçme edimidir. Bu edimin sonucu olarak gördüğümüz nesne —her zaman elimizle dokunabileceğimiz bir nesne anlamında olmasa da— ulaşabileceğimiz bir alana getirilmiş olur. İnsanın bir şeye dokunması demek, kendisini o şeyle ilişkili bir duruma sokması demektir.

syf•8—

***

Geçmişin sanatı, eskiden olduğu gibi değildir artık bugün. Yetkesini yitirmiştir. Onun yerine bir imgeler dili oluşmuştur. Şimdi önemli olan bu dili kimin, ne amaçla kullandığıdır. Bu da yeniden canlandırmaların yayın hakkı, sanat basımevleriyle yayınevlerinin kimin elinde olduğu, sanat galerilerinin, müzelerin genel tutumu sorununa gelip dayanır. Çoğu zaman dendiği gibi bunlar sanatı ilgilendiren, sınırlı sorunlar değildir. Bu denemenin amaçlarından biri de gerçekten tehlikede olan şeyin çok daha büyük olduğunu göstermektir. Kendi geçmişinden kopmuş bir halk ya da sınıf, seçmede ve eyleme geçmede tarih içinde kendi yerini bulmuş bir sınıf ya da halktan çok daha az özgürdür. İşte bunun için —tek neden de budur zaten— geçmişin tüm sanatı bugün siyasal bir sorun olarak karşımızdadır.

syf•33—


Görme Biçimleri

Türkçesi: Yurdanur Salman
Metis Yayınları

Candide:—  Aklıma gelmişken şunu da sorayım: Geminin kaptanında bulunan iri kitapta* yazıldığı gibi, dünyanın başlarda b...
18/08/2025

Candide:
— Aklıma gelmişken şunu da sorayım: Geminin kaptanında bulunan iri kitapta* yazıldığı gibi, dünyanın başlarda bir deniz olduğuna inanıyor musunuz? dedi.

— Hiçbir şeye inandığım yok! Birkaç zamandan beri piyasaya sürülen masallara da inanmıyorum, diye yanıtladı Martin.

Candide:
— Peki, hangi amaçla yaratıldı bu dünya? diye sordu.

Martin:
— Bizi kudurtmak için! dedi.

Candide:
— Size başlarından geçenleri anlattığım Oreyonlar ülkesinden iki genç kızın iki maymuna âşık olmaları şaşırtmadı mi sizi? dedi.

Martin:
— Asla! dedi. Böyle bir tutkuda şaşırtıcı bir yan göremiyorum; o denli tuhaf şeyler gördüm ki, hiçbir şey yadırgatamaz artık beni.

Candide:
— İnsanların, bugün yaptıkları gibi, ezelden beri birbirlerini öldürdüklerine inanıyor musunuz? İnsanların hep böyle yalancı, hileci, vefasız, nankör, haydut, zayıf, sebatsız, alçak, kıskanç, obur, sarhoş, pinti, tutkulu, kan dökücü, dedikoducu, serseri, bağnaz, iki yüzlü ve budala olduklarını mı sanıyorsunuz? dedi.

Martin:
— Atmacaların hep buldukları güvercinleri yediklerine emin misiniz? dedi.

Candide:
— Evet kuşkusuz, dedi.

— Peki o halde, atmacalar aynı niteliği hep sürdürmüşlerse, niçin insanların doğalarını değiştirmelerini bekliyorsunuz? dedi.

Candide:
— O o! Çok fark var, dedi. Çünkü, irade-i cüz’iye... Böyle konuşurlarken Bordeaux’ya vardılar.

syf•162—165

* Voltaire, De Brosses’un Deniz Yolculukları Tarihi’ne yollamada bulunuyor bir olasılıkla. Bu kitapta, özellikle Buffon’un, karaların denizlerden çıktığını ileri süren kuramı açıklanıyordu.


Candide ya da İyimserlik

Türkçesi: Server Tanilli
Adam Yayınları

syf•283—285Carl Gustav  Anılar, Düşler, DüşüncelerTürkçesi: İris KantemirCan Yayınları, 2001
15/08/2025

syf•283—285

Carl Gustav
Anılar, Düşler, Düşünceler

Türkçesi: İris Kantemir
Can Yayınları, 2001

Pek çok kimse ile görüşüyorduk ve 43’ten beri görüşüm hiç değişmemişti: yapıtlarını beğendiğim yazar ve sanatçılarda her...
13/08/2025

Pek çok kimse ile görüşüyorduk ve 43’ten beri görüşüm hiç değişmemişti: yapıtlarını beğendiğim yazar ve sanatçılarda her zaman sempatimi çeken bir şey vardı. Gene de bunlardan bazılarında bu sempatimi sınırlayan bazı kusurlara rastlamak beni şaşırttı: kendini beğenmişlik, kendini gösterme merakı. İnsan okuyucu ile olan ilişkiyi karşılıklılığı içinde yaşamak yerine, kendisine dönüyor, kendini öteki’nin boyutlarında algılıyor: işte bu kendini beğenmişlik. Gençlerde, bunu neredeyse dokunaklı buluyorum; bu onların başkalarına olan saf güvenlerine işaret ediyor. Bu tazelik çabuk uçuyor; uzarsa, saflık çocuksuluğa, güven köleliğe dönüşüyor. Kendini beğenmiş bir softa bozuntusu kendisinden fazla söz etse de hoşsohbet olabilir, ama gülünç olur; o bir safdildir: tüm nezaket belirtilerini peşin para gibi algılar. Nezaketten yoksun kalırsa, yalan söyleme hastalığına kayar, ona anlatılandan daha fazlasını kendi kendine anlatır; ya da küskün ve alıngan olur, pek hoş kokmayan kinler ve öç almalar tasarlar. Her koşulda hile yapar: kabul ettiği bağımlılıkla yeterliliği birbirine ters düşmektedir: pohpohlanma dilenmekle, yükseldiğini iddia ettiği anda kendini alçaltmaktadır. Kendi görünümünü çok beğenmekle sonunda onun içine hapsolur: sonunda kaçınılmaz şekilde kendini beğenmişliğin son noktası olan önemli biri olmanın çukuruna düşer.

Address

Kavaklıdere

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Tabutmag posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Category