Tabutmag

Tabutmag tabutmag, ilgililere nitelikli ve özgün içerikler sunar.

tabutmag, edebiyat, sinema, tiyatro ve görsel sanatlar alanında ilgililere nitelikli ve özgün içerikler sunar.

46.K*t, yapamadığının içinde,yapmadan edemediğindir.Paul Durcan’ın (A Snail in my Prime) bir dizesi şöyledir.I could not...
11/07/2025

46.

K*t, yapamadığının içinde,
yapmadan edemediğindir.

Paul Durcan’ın (A Snail in my Prime) bir dizesi şöyledir.

I could not not do it
Çevirisi (şiirselliği pahasına) şöyle olabilir.-
Yapmazlık edemezdim.

syf•105—


yakın

Metis Yayınları

Üst katta, sıcak vücut ve diş macunu kokan aydınlık, beyaz, steril, küçük banyoda, düşünmeksizin yapılan sıradan bir tör...
10/07/2025

Üst katta, sıcak vücut ve diş macunu kokan aydınlık, beyaz, steril, küçük banyoda, düşünmeksizin yapılan sıradan bir törenle lavabonun üzerine eğilmiş, mikropların hüküm sürdüğü bölgeleri temizliyor, parıldamaya başlayan kroma, ileri geri hareket ettikçe musluklara vuran, narin, göz kamaştırıcı ışığa tapınıyordum. Sıcak ve soğuk; hoş kokulu yeşil sabun kalıplarından gelen temizlik; incecik, kalemle çizilmiş gibi duran, beyaz yüzeyin üstünde kıvrılmış kıllar; sert camlı kaplarındaki rengarenk reçeteli ilaçlar, nezle semptomlarına iyi gelecek ya da bir saat içinde uyumanızı sağlayabilecek şişeler... Ve sonra, aynı olası üretken havada, lavanta kokulu yatağıma gittim, seni derhal sindirmeyi bekleyen dantel perdeler ve miske benzer sıcak, kedilere özgü bir koku - - - her yerde bu donuk bekleyiş. Ve sen bütün bunların arasında devinim halindeki tek şeysin. Seni, senin tarafından, senin için. Tanrım, her şey bu kadar mı, bir kahkaha ve gözyaşı koridoru boyunca seksek oynayıp durmak mı? Kendine tapma ve kendinden nefret etme? Övünç ve tiksinti?

syf•20—


Günlükler

Türkçesi: Merve Sevtap Ilgın
Kırmızı Kedi Yayınları,
2012

 , Malte Laurids Brigge’nin Notları kitabından kısa bir bölümü yazıya aktardım. Bir kitabı dört farklı çeviriyle tekrar ...
09/07/2025

, Malte Laurids Brigge’nin Notları kitabından kısa bir bölümü yazıya aktardım. Bir kitabı dört farklı çeviriyle tekrar edersek ne olur diye düşünenler için işte sırasıyla Behçet Necatigil, Melinda Andonyan, Figen Sile Kösebay ve John Linton: (devamını forum.tabutmag.com adresine erişerek okuyabilirsiniz.)

Gürültüler bunlar. Ama burada daha korkunç bir şey var: sessizlik. Büyük yangınlarda bir an gelir ki, gerginlik son nokt...
08/07/2025

Gürültüler bunlar. Ama burada daha korkunç bir şey var: sessizlik. Büyük yangınlarda bir an gelir ki, gerginlik son noktaya gelmiştir; sular fışkırtılarak boca edilir itfaiye erleri artık tırmanmaz olur, kıpırdamaz kimse. Yukarıda kara bir saçak öne doğru kaykılır, arkasında koskoca bir alev, yüksek bir duvar sessizce eğilir. Durur herkes omuzlar kalkık, yüzler göz kesilmiş, korkunç yıkılışı beklemektedirler. Buradaki sessizlik de böyle.

Görmeyi öğreniyorum. Bilmiyorum neden, her şey içimde daha derinlere işliyor, her zamankinden daha derinlere. Bir içdünyam varmış da bilmezmişim. Her şey şimdi oraya gidiyor. Orada neler olup bittiğini bilmiyorum.

Bugün bir mektup yazdım, yazarken, buraya geleli ancak üç hafta oldu, diye düşündüm. Başka bir yerde, diyelim kırda, köyde üç hafta bir gün gibi geçerdi, oysa yıllardır buradayım sanki. Mektup da yazmayacağım artık. Başkasına değiştiğimi söyleyip de ne olacak ki? Değişiyorsam, eski halimde kalmıyorum demektir; eski ben olmaktan çıkınca da belli ki tanıyanlar kalmamıştır beni. Yabancılara, beni tanımayanlara hiç yazabilir miyim?

Bilmem söyledim mi? Görmeyi öğreniyorum. Evet, başlıyorum. Henüz beceremiyorum. Ama elden geldiğince, zamandan yararlanmak istiyorum.

syf•10—11

Rainer Maria
Malte Laurids Brigge’nin Notları

Türkçesi: Behçet Necatigil
Can Yayınları

1784’te Kant “Was heisst Aufklärung?” diye sorduğunda, “Şimdi ne oluyor? Bize ne oluyor? Bu dünya, bu çağ, içinde yaşadı...
06/07/2025

1784’te Kant “Was heisst Aufklärung?” diye sorduğunda, “Şimdi ne oluyor? Bize ne oluyor? Bu dünya, bu çağ, içinde yaşadığımız şu an neyi ifade ediyor?” gibi soruları kastediyordu.

Ya da başka bir biçimde dile getirirsek: “Aufklärer olarak, Aydınlanma’nın bir parçası olarak biz neyiz?” sorusunu soruyordu. Bunu şu Kartezyen soruyla karşılaştırın: Ben kimim? Biricik; ama evrensel ve tarihsel-olmayan bir özne olarak ben kimim? Ben, Descartes’a göre herhangi bir anda ve herhangi bir yerdeki herkes demektir.

Oysa Kant, kendi sorusunda bundan başka bir şeyi kastetmektedir: Tarihin çok kesin bir anında biz neyiz? Kant’ın bu sorusu hem bizim hem de yaşadığımız çağın bir analizi olarak ortaya çıkmaktadır.

Bence felsefenin bu yönü gitgide daha fazla önem kazandı. Hegel’i, Nietzsche’yi hatırlayalım.

“Evrensel felsefe”nin öbür yönü ortadan kaybolmadı. Ancak felsefenin dünyamızın eleştirel bir analizi olma görevi, giderek daha fazla önem kazanan bir boyut. Bütün felsefi sorunların belki en kesini, şimdiki zaman sorunu, bizim tam şu anda ne olduğumuz sorunudur.

Bugünkü hedef belki de ne olduğumuzu keşfetmek değil, olduğumuz şeyi reddetmektir. Modern iktidar yapılarının eşzamanlı olarak bireyselleştirmesi ve bütünselleştirmesi olan bu siyasi “double bind”dan (“ikili kısıtlama”) kurtulmak için ne olabileceğimizi tahayyül etmek ve bunu gerçekleştirmek zorundayız.

Sonuç olarak şu söylenebilir: Günümüzün siyasi, etik, toplumsal ve felsefi sorunu, bireyi devletten ve devletin kurumlarından kurtarmaya çalışmak değil; kendimizi hem devletten hem de devletle ilintili olan bireyselleştirme türünden kurtarmaktır. Yüzyıllardan beri zorla dayatılmakta olan bu tür bireyselliği reddederek yeni öznellik biçimlerine geçerlilik kazandırmak durumundayız.

syf•68—

Michel
Özne ve İktidar

Türkçesi: Işık Ergüden, Osman Akınhay
Ayrıntı Yayınları

İki insan âşık olup da birbirleri için yaratıldıklarını düşünmeye başladıklarında, ayrılma cesaretini gösterme vakti gel...
05/07/2025

İki insan âşık olup da birbirleri için yaratıldıklarını düşünmeye başladıklarında, ayrılma cesaretini gösterme vakti gelmiştir; çünkü devam ederlerse her şeyi kaybedip hiçbir şey kazanamayacaklardır. Paradoks gibi gelebilir, duygu açısından öyle; fakat anlayış açısından öyle değil. Bu alanda insanların kendi ruh hallerinden yararlanması özellikle gereklidir; bu ruh hallerinin yardımıyla insan bitip tükenmeyen çeşitte kombinasyonların farkına varabilir.

İnsan asla resmi bir görevi kabul etmemelidir. Eğer ederseniz, Bilmemkim Efendi olarak, siyasal topluluk çarkının içindeki minik bir dişli olmaktan öteye gidemezsiniz; kendi davranışınızda bile söz sahibi olamazsınız ve bu durumda teorileriniz pek yardımcı olmaz. Bir unvanınız olur ve bunun içinde her günah ve kötülük beraberinde gelir. Altında köle olduğun yasa da aynı derecede sıkıcıdır, terfin ister hızlı ister yavaş olsun. Unvandan kurtulamazsınız, şayet halkın huzurunda kırbaçlanmayı gerektiren bir suç işlemezseniz; o zaman bile emin olmayın, çünkü unvan, kraliyet affıyla tekrar iade edilebilir.

İnsan resmi bir işe girmekten kaçınsa bile hareketsiz olmamalı, aylaklıkla aynı anlama gelecek işleri takip etmeli; ekmek kazandırmayan zanaatlarla uğraşmalı. Bu bağlamda kendini geliştirme yaygın değil, yoğun olmalı ve olgun yaşına rağmen, “çocuklar çıngırakla eğlendirilir, samanla gıdıklanır,” atasözünü haklı çıkarabilmelidir.

syf•65—66

Søren
Kahkaha Benden Yana

Türkçesi: Nedim Çatlı
Ayrıntı Yayınları

dönsek de dursak da sonuç değişmiyeceko ışık hep ilerde bir yerdekutsal yerimiz ağrıdıkça özlenecekgökyüzünü sessizce bö...
03/07/2025

dönsek de dursak da sonuç değişmiyecek
o ışık hep ilerde bir yerde
kutsal yerimiz ağrıdıkça özlenecek
gökyüzünü sessizce bölüştüğümüz

bil ki bu sensin

syf•94—

Hasan Hüseyin
Temmuz Bildirisi /4

Bilgi Yayınları, 1965

Tinsel ya da toplumsal her türlü önyargıdan ne kadar uzak durursak duralım, bir ölçüde etkilerinde kalırız, hatta yaşayı...
02/07/2025

Tinsel ya da toplumsal her türlü önyargıdan ne kadar uzak durursak duralım, bir ölçüde etkilerinde kalırız, hatta yaşayışımızı bunların en iyilerine (iyi ve kötü önyargılar vardır) uydururuz. Böylece uyumsuz insan, gerçekten özgür olmamış olduğunu anlar. Daha açık konuşmak gerekirse, umut ettiğim ölçüde, bana özgü bir gerçeğin, bir varoluş ya da yaratış biçiminin kaygısını duyduğum ölçüde, sonra yaşamımı düzenlediğim ve böylece onun bir anlamı olduğunu benimsediğini tanıtladığım ölçüde, kendime engeller yaratır, yaşamımı bu engellerin içine kapatırım. Bende ancak tiksinti uyandıran ve şimdi iyice görüyorum, insan özgürlüğünü ciddiye almaktan başka bir şey yapmayan birçok kafa ve yürek memurunun yaptığını yapmış olurum.

Uyumsuz şu noktada aydınlatıyor beni: Yarın yoktur. Bundan böyle derin özgürlüğümün ussal dayanağı bu işte. Burada iki karşılaştırma yapacağım. Önce gizemciler kendilerine verecek bir özgürlük bulurlar. Tanrılarına gömülmekle, onun kurallarına boyun eğmekle, kendileri de gizliden gizliye özgür olurlar. Kendiliğinden benimsenmiş tutsaklıkta derin bir bağımsızlık bulurlar. Ama bu özgürlüğün anlamı nedir? Her şeyden önce kendi kendilerine karşı kendilerini özgür buldukları, özgür olmaktan çok serbestliğe kavuştukları söylenebilir. Aynı biçimde, tümüyle ölüme (burada en çok uyumsuzluk olarak alınan ölüme) yönelmiş uyumsuz insan, benliğinde billurlaşan tutkulu dikkatten başka her şeyden sıyrıldığını duyar. Ortak kurallar karşısında bir özgürlük tadar. Burada varlıkçı felsefenin başlangıç izleklerinin tüm değerini sakladıkları görülüyor. Bilince dönüş, günlük uykunun dışına kaçış, uyumsuz özgürlüğün ilk adımlarını belirtir. Ama amaçlanan varlıkçı din söylevi onunla birlikte de temelde bilinçten sıyrılan şu tinsel sıçramadır. Aynı biçimde (ikinci karşılaştırmam bu), ilkçağ tutsakları da kendi kendilerinin değillerdi. Ama kendilerini hiç sorumlu bulmamaktan başka bir şey olmayan özgürlüğü tanırlardı. Ölümün de ezen, ama kurtaran, soylu Romalı elleri vardır.

syf•64—65


Sisifos Söyleni

Türkçesi: Tahsin Yücel
Can Yayınları

Ruzname(Ulus Baker’in bir okuma notu…)“Neden, diye sormuştu Deleuze, her aşk, her yaşantı, her olay bizi yaralıyor, para...
01/07/2025

Ruzname
(Ulus Baker’in bir okuma notu…)

“Neden, diye sormuştu Deleuze, her aşk, her yaşantı, her olay bizi yaralıyor, paramparça ediyor? “Neden bütün olaylar hep bir salgın, savaş, yaralanma ya da ölüm türünden?” Hiçbir zaman olayla eşitlenemiyoruz, diyordu Deleuze — hep ya çok erkeniz ya da çok geç kalıyoruz; ya çok aceleciyiz ya çok pasif, ya çok ilerdeyiz ya erişemeyecek denli uzakta.

Ya şu: “Bana çok zayıf, kırılgan gelen hayatım, kayıp gidiyor elimden”; ya da bu: “Hayata karşı zayıf olan ben kendimim, beni altüst eden, benimle hiçbir alakası olmayan biricik şeylerini ortalığa döküp saçan hayat.”

syf•477


Dolaylı Eylem

Derleyen: Ege Berensel

Bazen olanların hiçbirinin olmadığı duygusuna kapılıyorum, her şeyin aynı zamanda hem olup hem olmadığı duygusuna, çünkü...
29/06/2025

Bazen olanların hiçbirinin olmadığı duygusuna kapılıyorum, her şeyin aynı zamanda hem olup hem olmadığı duygusuna, çünkü hiçbir şey kesintisiz olmuyor, hiçbir şey sürekli değil, sürüp gitmiyor, hiç durmadan hatırlanamıyor ve var olanların en rutinine en sıradanına kadar her şey görünüşteki tekrarının içinde inkâr ediliyor ve yok oluyor ta ki her şey ve herkes önceden olduğu şey ya da kişi olmaktan vazgeçene dek ve dünya söylenmeyeni, olmayanı, bilinmeyeni ve kanıtlanamayanı bilen, gören, duyan belleksizlerin iteklemesiyle belli belirsiz dönmeye devam ediyor.

Bazen verilenin verilmeyenle eş, sakındığımız ve uzak durduğumuz şeylerle tutunduğumuz ve yakaladığımız şeylerin özdeş olduğu duygusuna kapılırım, yaşadıklarımızla hiç denemediklerimizin aynı olduğu duygusuna; bununla beraber hayat devam eder, hayatı seçerek, eleyerek, reddederek ve bu özdeş şeyleri birbirinden ayıran bir çizgi çekerek devam eder ve o çizgi ister anında ister zaman içinde, kendi hikâyemizi hatırlayıp anlatabildiğimiz ve böylelikle silinebilen ya da silikleşen, yaptığımız ve olduğumuz her şeyin geçerliliğini kaybettiği biricik hikâye haline getirir. Tüm zekâmızı, tüm duygularımızı, tüm tutkumuzu aynı seviyeye gelecek ya da zaten öyle olan şeyleri birbirinden ayrıştırma görevine harcarız, bu yüzden de hep pişmanlıklarla, kaçırılmış fırsatlarla, doğrulamalarla, onaylamalarla ve yakalanmış fırsatlarla doluyuz, gerçekte hiçbir şeyin doğrulandığı yokken ve her şey durmadan elimizden kayıp giderken. Bütün diye bir şey yok ya da belki de hiçbir zaman hiçbir şey olmamıştır.

syf•243—

Javier Marías
Beyaz Kalp

Türkçesi: Bülent Kale
YKY

42Hannah Arendt’ten Martin Heidegger’eHeidelberg, 22.04.1928Şu an gelmeyişini anladığımı sanıyorum. Ama buna rağmen bir ...
28/06/2025

42

Hannah Arendt’ten Martin Heidegger’e
Heidelberg, 22.04.1928

Şu an gelmeyişini anladığımı sanıyorum. Ama buna rağmen bir korku alıyor beni; bu günlerde birden bire gelen, içime nüfus eden tanımsız bir korku.

Sana, durumun kuru bir tasvirinden başka söylemek istediğim hiçbir şey yok. Seni ilk günkü gibi seviyorum, bunu biliyorsun. Görüşmemizden önce ben de biliyordum bunu.

Bana gösterdiğin yol düşündüğümden çok daha uzun ve zor; bütün bir hayatı talep ediyor.

Bu yolun ıssızlığı seçilmiş bir ıssızlık ve bu yol benim payıma düşen biricik yaşama şansı.

Kaderin hükümsüz kıldığı bu ıssızlık, sadece tecrit olmaksızın dünyada yaşama gücünü elimden almayacak, aynı zamanda uzun, üstünden sıçrama imkânı olmayan, dünyanın içinden geçmesi gereken yolun kendisini de kapatacak bana.

Bunu bilmek sadece senin hakkın olabilir, çünkü bunu daha önce de biliyordun. Sanırım, sonunda susacağım yerde de, hakikate muhalefet ediyor olmayacağım.

Ben daima benden talep edilenden fazlasını veririm. Benim yolum aşkımızın bana yüklediği ödevden başka bir şey değil.

Sana olan aşkımı kaybedersem, yaşama hakkımı kaybetmiş olurum. Fakat aşkın beni mecbur ettiği bu ödevden kaçacak olursam aşkımı ve onun gerçekliğini kaybederim.

“Ve Tanrı izin verirse
Ölümden sonra seni daha çok seveceğim.”

H.

syf•63—


Martin

Mektuplar (1925—1975)

Türkçesi: Melek Paşalı
Kaknüs Yayınları

Evlenirsen, pişman olursun; evlenmezsen, yine pişman olursun; evlen ya da evlenme, pişman olursun; ister evlen, ister ev...
26/06/2025

Evlenirsen, pişman olursun; evlenmezsen, yine pişman olursun; evlen ya da evlenme, pişman olursun; ister evlen, ister evlenme pişman olursun. Dünyanın aptallıklarına gül geç, pişman olursun; gözyaşı dök, yine pişman olursun; dünyanın aptallıklarına gül geç ya da gözyaşı dök, pişman olursun; dünyanın aptallıklarına ister gül geç ister gözyaşı dök, pişman olursun. Bir kadına inan, pişman olursun; inanma, yine pişman olursun; bir kadına inan ya da inanma pişman olursun; bir kadına ister inan ister inanma, pişman olursun. Kendini as, pişman olursun; kendini asma, yine pişman olursun; kendini as ya da asma pişman olursun; kendini ister as ister asma, pişman olursun. Bu, beyler, bütün felsefenin toplamı ve özüdür. Ben her şeyi Spinoza’nın söylediği gibi sadece belli anlarda aeterno modo [sonsuza dek] görmem, sürekli aeterno modo yaşarım. Böyle yaşadığını sanan pek çok kimse var, çünkü bir şeyi ya da ötekini yaptıktan sonra zıtlıkları birleştirir ya da bağdaştırırlar. Fakat bu bir yanlış anlamadır; çünkü gerçek sonsuzluk ya/ya da’nın ardında yatmaz, önündedir. Böylece, onların sonsuzluğu, ıstıraplı bir geçici anlar dizisidir; çünkü iki misli bir pişmanlıkla kendilerini yiyip bitirirler. Benim felsefem hiç değilse kolay anlaşılır; çünkü tek bir ilkem var, üstelik ondan da hareket etmiyorum. Ya/ya da’daki ardışık diyalektikle burada öne sürülen sonsuz diyalektik arasındaki farkı ayırt etmek gerek. İlkemden hareket etmiyorum derken bundan, ondan-hareket-ediyorum’un zıddı anlaşılmamalı, bu sadece ilkemin olumsuz ifadesi olur, bundan anlaşılması gereken; bunun ondan-hareket-etmek ile ondan-hareket-etmemenin aynı derecede zıddı olduğudur. İlkemden hareket etmiyorum, çünkü; eğer edersem pişman olurum, etmezsem yine pişman olurum. O yüzden, beni dinleyen saygıdeğer insanlardan biri ya da ötekine söylediğim şeyde bir şey varmış gibi geliyorsa, bu ancak onların felsefeye yeteneği olmadığını gösterir; eğer argümanım ilerliyormuş gibi görünüyorsa, bu da aynı şeyi gösterir. Fakat hiçbir ilerleme katetmiyorsam da, şimdi beni takip edebilenler için felsefemin kendi içinde kalmasını sağlayan ebedi hakikatin sırrını açacağım.

syf•73—74

Søren
Kahkaha Benden Yana

Address

Kavaklıdere

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Tabutmag posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Category