Haber

Haber Türkiye'nin yeni emlak, otomotiv, turizm, sanat, moda, alışveriş, eğlence, yemek, magazin, habe Medya/Haber Şirketi

24/10/2025

Köşe yazarları için günün yazısı; OR**PU

Or**pu kelimesinin lügat anlamı "Kendisini para karşılığı satan" kadın olarak ifade edilir ama noksandır.
Gerçek tanımlama "Her türlü çıkarı için" olmalıdır.

Ben bugün çok talihsiz ve çok özel bir kadının öyküsünü yazayım.
Ben hayatım boyunca ona "Or**pu" diyemedim, trajik hikayesini okuduktan sonra acaba siz diyebilecek misiniz?
Kahramanımızın adı 1963 yılında bu dünyadan ayrılan ve yeryüzünde halen yeri doldurulamamış ünlü Fransız şarkıcı Edith Piaf'tır.
Bizim kuşak gençlerin kadınlarda Dalida, Sylvie Vartan, Mireille Mathieu, Patricia Carli ve elbette Edith Piaf, erkeklerde ise Adamo, Enrico Macias, J***y Holiday ve Charles Aznavour ile coştuğu mutlu yıllar.
Fransızca argosunda or**pu yerine "Kaldırım serçesi" denir.
Piaf hep bu tanımlamayla anıldı ama tek bir kişi bile kendisine "Or**pu" diyemedi.
Edith Piaf'ın yaşamı bir insanın ancak kötü masallarda yaşayabileceği, katı yürekli insanların bile duygu tellerini titreten, benzeri dünyada sanırım hiç yaşanmamış gerçek bir yaşam öyküsüdür.
*******************************
Edith Piaf fahişe bir baba ile annenin istenmeyen bebeği olarak 1. Dünya Savaşı'nın en karanlık ve berbat günlerinde 19 Aralık 1915'de dünyaya geldi.
İtalyan asıllı göçmen olan annesi ile eşcinsel babası sokaklarda fahişelik yapıyordu.
Başlarını sokacakları bir evleri yoktu.
Sokaklar onların eviydi.
Günümüzde pek çok kişiye yadırgatıcı gelebilir ama 1. ve 2. Dünya Savaşları döneminde pek çok Avrupalı olağanüstü zor yaşam koşullarında hayata tutunmaya çalışırdı.
Bebek Piaf işte bu bakımsız ve p*s ortamda hayata tutunmaya çalışırken gözleri görmez oldu.
Babası onu ya ölüme terk edecek ya da birilerinin yanına bırakacaktı.
Ancak kimselerle dostluğu yoktu ki.. Paris'te genelev çalıştıran bir kadını tanıyordu, ona gidip yalvardı.
Kadın henüz bir yaşında olan minik bebeğe acıdığı için eve aldı.
Ancak orada 4 fahişe ile birlikte çalışan kadının çocuk bakımıyla uzaktan yakından ilgisi yoktu.
Bebek Edith Piaf'ı melekler büyüttü desek yanlış olmaz.
Piaf'ın gözleri kendiliğinden düzeldi, büyüdü, serpildi.
Bu koşullarda okula da gidemedi.
Genelevde fahişelerin arasında onların kirli çamaşırlarını falan yıkayarak günlerini geçiriyordu.
12 yaşına gelmişti. Bir sabah evde Fransız milli marşı olan "La Marseillaise"i yüksek sesle söylerken evdeki kadınların müthiş beğenisini çekti.
Küçük Piaf'ın pek duyulmamış, insanların gönül tellerini titreten müthiş bir ses kumaşı vardı.
Bu minik anı aslında onu dünya şöhretine götüren ilk adımdı.
*********************************
Kızının ses mükemmelliğini öğrenen baba, genelev patroniçesine giderek geçen yıllar için teşekkür etti ve kızını yanına aldı.
Aslında savaş bitmiş, ortalık sakinleşmişti.
Kızına sokaklarda hem şarkı söyletecek hem de taze vücudunu pazarlayacaktı.
Karısı yaşlanmaya başladığı için sapık herif kendisine yeni bir gelir kapısı arıyordu.
Edith Piaf yay burcudur.
Burcunun özelliği olarak iyiniyetlidir, sabırlıdır, duygusaldır, özverilidir ama özgürlüğünden asla taviz vermez.
Babasının yanından kaçtı.
Artık o da Paris sokaklarında müşteri arayan bir çocuk fahişeydi.
Tam o günlerde babasının bir başka kadından peydahladığı, kendi yaşıtı üvey kardeşi Simone ile tanıştı.
Kader iki üvey kız kardeşi sokaklarda buluşturmuştu.
Birlikte müşteri aramaya başladılar.
Takıldıkları bölge, Kırmızı Değirmen (Mulenruj) eğlence lokalinin de bulunduğu turisti çok bol olan Pigalle semtiydi.
Fiyatlar Paris'in diğer semtlerine göre daha ekonomikti ancak müşterisi boldu.
Kadınlar ucuz otelin fiyatı hariç genelde 150 Frang ücret alırdı.
***********************************
Piaf 17 yaşına geldiğinde babasının kim olduğunu hatırlayamadığı bir bebek doğurdu.
Bu yavru bakımsızlıktan menenjit oldu ve melek olup uçtu gitti.
Edith Piaf sigara ve içkiyi çok nadir kullanırdı.
Bu trajik olay sonrasında avunmak için içkiye ve şarkılara sarıldı.
Yüksek sesle şarkı söylediği bir akşam Paris'in kaliteli müzikhollerinden birinin sahibi olan Louis Leplee, sesine hayran kaldı ve sahnesinde şarkı söylemeye davet etti.
Aynı zamanda başarılı bir menajer olan Leplee onu şöhrete kavuşturmak için sihirli lakabı bulmakta zorlanmadı.
Ufak tefek olan Piaf artık bir "Serçe" idi.
Ancak kaldırımlarda bulduğu için yeni patronu "Kaldırım Serçesi" adıyla reklamını yapmaya başladı.
Edith Piaf tüm Fransa'da her geçen gün şöhretini artırmaya başladı.
Ona gün yüzü göstermeyen annesini ve sapık babasını da kaybetmişti.
O güne kadar insanlara hiç güvenmemiş, bu yüzden de hiç kimseyi sevememişti ama sevmeye ve sevilmeye aşıktı.
Evli, genç bir adamla tanıştı.
Adam ona hayatında ilk kez heyecan tattırıyordu.
Başbaşa olduklarında Piaf adeta yaşadığını anlıyor, mutlu bir yuvanın gelecek planlarını kuruyordu.
Adam iş seyahati için 3 günlüğüne Londra'ya gidecekti.
Öpüşüp ayrıldılar ancak 2 saat sonra felaket haberi ulaştı.
Uçak Paris Orly'den havalandıktan hemen sonra düşmüş ve kurtulan olmamıştı.
Piaf artık sadece şarkılarla, içki ve uyuşturucuyla yaşıyordu.
Her yıl onlarca yeni şarkısıyla dünya üzerindeki milyarlarca insana adeta müzikal terapi yapıyordu.
Onun şarkılarında gizemli isyanın, yakarışların, vazgeçilmez sevgi ve aşkın ayak seslerini hemen duyarsınız.
İnsanı hem hüzünlendirir, hem coşturur, hem düşündürür.
Sevgiye susayan, kanatları kırık, yaralı bir serçenin çığrışlarını çok net duyabilirsiniz.
***********************
Piaf son zamanlarında morfin de almaya başlamıştı.
Artık hızla malum sona doğru koşuyordu.
O günlerde bir dergiyle yaptığı kısa röportajında hayranlarına ve tanıyanlarına şunları söyledi:
"Hayatta en önemli şey sevmek ve sevilmektir. Bir erkeğin bir kadına verebileceği en değerli şey sevgidir. Sevin ve sevilin. Ben bunu yaşayamadım ama ne olduğunu çok iyi biliyorum.."
Bu onun son röportajı ve son sözleri oldu.
Birkaç gün sonra komaya girdi ve iflas eden karaciğeri nedeniyle yaşamdan koptu.
Yaşadıklarına bakılacak olursa sanki 150 yaşındaydı ama o sadece 48 yaşında vücudu biraz kirli ama kalbi tertemiz, ölesiye sevgiye hazır genç bir kadındı.
Ben onun hüzünlü yaşamının bazı özel ayrıntılarını 18 yaşımdayken, onu yakından tanımış ve beraber olmuş, olgun bir Fransız büyüğümden dinlemiştim.
Yaşadıklarından bazı kesitler filmlere, operetlere, şarkılara yansıdı.
Katolik Kilisesi Başp*skoposu yaşadığı renkli hayatı nedeniyle cenaze törenini yapmak istemedi ancak bu tutumu, görülmemiş bir protestoya yol açtı.
Piaf'in cenazesine en fazla 10 bin kişi katılacağı tahmin edilirken o gün bütün Paris'te trafik kilitlendi ve cenazeye en az 100 bin kişi katıldı.
Böyle bir cenaze töreni devlet büyükleri dahil Paris'te ilk kez görülüyordu.
Naaşı Paris'in kent içindeki en büyük ve ünlü, yabancı dinlerden hatta bazı Türklerin de sonsuz uykuya yattığı "Pere Lachaise" mezarlığında gömülüdür.
*******************
Ben Edith Piaf'a hayatımda "Or**pu" diyemedim, onun adını her zaman saygıyla, hüzünle andım.
Baştan sonra trajik yaşam öyküsünü öğrendikten sonra sizler de acaba "Or**pu" diyebilir misiniz?..
Ortalıkta kendi çıkarı için en temel ilkelerini bile çiğneyen her yaştan kadın-erkek yığınla siyasetçiyi, yöneticiyi gördükten sonra gerçek or**pular sizce acaba kimlerdir?

Cahit Çataloğlu
15 Ağustos 2025

24/10/2025
24/10/2025
22/10/2025

Kavurmalı kaşar peynirli poğaça nasıl yapılır? Kaşarlı kavurmalı poğaça tarifi ve yapılışı için malzemeleri inceleyin.

Hazırlama süresi 30 dakika. Pişirme süresi 25 dakika

4-6 kişilik poğaça yapımı için malzemeler:
Yarım paket süt kreması
1 adet yumurta
1 yemek kaşığı yoğurt
1 çay bardağı süt
1 çay bardağı eritilip soğutulmuş tereyağı
1 paketten biraz az instant maya
1 çay kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı tuz
Aldığı kadar un

Poğaça iç harcı için
Kavurma
50 gram rendelenmiş kaşar

Üzeri için
1 yumurta sarısı
1 tutam susam

Poğaça tarifi:

Bir kap içine ılık süt ile mayayı koyalım ve 10-15 dakika bekletelim.

Un dışındaki diğer tüm hamur malzemelerini oda sıcaklığında olacak kıvamda iken bir kaba koyalım. Kap içine dinlenmiş mayalı sütü de ekleyip un ilave edelim. Ele yapışmayacak kıvama gelene kadar poğaça hamurunu yoğuralım.

Yoğurma sonrası poğaça hamuru mayalanması için üstünü nemli bir bez örterek yaklaşık bir saat bekletelim.

Mayalanan hamur iyice kabarınca portakal büyüklüğünde hamur bezeleri koparıp elimiz yardımıyla açabildiğimiz kadar hamuru açalım.

Açılmış hamurların içime kavurmaları serip onun üzerine de rendelenmiş kaşar peynirini serperek rulo şeklinde saralım. Hamurları sarıp tepsiye dizdikten sonra tekrar tepside mayalanması için 15 dakika bekletelim.

Üstlerine yumurta sarısı sürerek susam serpelim ve fırında alt üst kızarana kadar fırında pişiriyoruz. Afiyet olsun:).

Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden çalıştıralım..

Alt-üst pişirme: 180 °C

Turbo pişirme: 170 °C

Pişirdiğimiz kaşarlı kavurmalı poğaçaları fırından çıkarıp Ilık iken servise sunabiliriz. Afiyet olsun.

Galiba denemeler ve yanılmalar neticesinde sonunda Instagram keşfet algoritmasını da çözümsedik : ) Poğaça tarifleri 😍
16/10/2025

Galiba denemeler ve yanılmalar neticesinde sonunda Instagram keşfet algoritmasını da çözümsedik : ) Poğaça tarifleri 😍

           .. 🍜
16/10/2025

.. 🍜

15/10/2025

Köşe yazarları için günün yazısı :

1880'li yıllar… Kenya'nın Kikuyu kabilesine mensup yerliler, çamaşır yıkamak için, köylerine yürüme mesafesindeki Hint Okyanusu'nun sahiline inmişlerdi. Gözalabildiğine uzanan kumsal, Avrupalı denizciler arasında “köle kıyısı” olarak tanınıyordu.
*
Korsanların saldırısına uğradılar. Kaçmaya çalışırken öldürülenler oldu. Zincire vuruldular, zorla gemiye bindirildiler, kamçılana kamçılana ambara indirildiler. Kadın, erkek, çocuk, 100 kadar talihsiz vardı. İbrahim onlardan biriydi. Eşi ve henüz iki yaşındaki oğlu Ahmet'le birlikte yakalanmıştı.
*
Köle olarak satılmak üzere meçhule doğru yola çıktılar. Kaç gün, kaç gece gittiklerini bilmiyorlardı, sadece su ve kuru ekmek veriliyordu, karanlık, küf ve idrar kokulu ambarda, ayaklarında pranga, birbirlerine sarılarak hayatta kalmaya gayret ediyorlardı.
*
Girit'e vardılar. Her şeye rağmen, diğerlerine göre şanslı sayılırlardı, çünkü ayırmadılar, ailece sattılar. Resmo'da çiftlik sahibi olan, zengin bir Osmanlı ailesinin malı olmuşlardı. Yıllarca çok kötü şartlarda yaşadılar, en p*s, en ağır işlerde boğaz tokluğuna kölelik ettiler.
*
İbrahim 20 yıl kadar dayanabildi, yorgun ve kırgın kalbi durdu, rahmetli oldu. Ahmet büyümüştü, bir başka köle kızcağızla evlendirdiler.
*
Takvimler 1908'i gösterirken, Yunanistan Girit'i ilhak etti, çarşı karıştı. Resmo'daki Kandiye'deki çiftlik sahipleri, kölelerini ufak ufak elden çıkarmaya, İstanbul'a satmaya başladılar. Ahmet hariç… Sahipleri son ana kadar ondan vazgeçmedi.
*
1923… Ahmet'in kızı oldu. Henüz kırkı çıkmamış, adı konmamışken, Lozan antlaşması gereğince mübadele başladı, ailesiyle gemiye bindi, Girit'teki Türklerle beraber anavatana geçti, Ayvalık'a ayak bastı.
*
Osmanlı kölesi Ahmet… Atatürk Cumhuriyeti'nde eşit yurttaş oldu.
*
En ufak bir ayrım yapmayan genç Türkiye Cumhuriyeti, sadece bağrına basmakla kalmadı, Ayvalık'ta başını sokabileceği bir ev, geçinebilmesi için zeytin ağaçları da verdi.
*
Özgür insan Ahmet… Mustafa Kemal'e hissettiği sevgiyi, çocuğuna yansıttı, kırk günlük bebiş kızına “Kemale” adını verdi.
*
Yıllar yılları kovaladı… Yoksulluk nedeniyle ilkokulu yarıda bırakan Kemale, aile bütçesine katkı için terzinin yanında çalışmaya başladı, meslek edindi. Büyüdü serpildi, mahallenin delikanlısı Mehmet'e gönlünü kaptırdı. Mehmet de Resmo doğumlu, mübadil bir ailenin çocuğuydu. Kemale siyahken, Mehmet sarışın, mavi gözlüydü. Önceleri konu komşuyu boşver, kendi aileleri için bile yadırgatıcı bulundu ama, aşk kardeşim, önünde durabilmek mümkün mü, üç gün üç gece düğünle evlendiler. Boy boy, dokuz çocukları oldu.
*
1953… Kemale dört kızdan sonra beşinci çocuğunu dünyaya getirdi, erkekti, gene Mustafa Kemal'den yola çıkarak, Mustafa adını verdiler. Minik Mustafa, sarışın babasına değil, annesine çekmişti, dedesi Ahmet'in adeta genetik kopyasıydı, siyahtı.
*
Sokakta arkadaşlarıyla oynarken, kimse ona sen farklısın demiyordu ama, o farkındaydı. Merak etmeye, annesine, ninesine sormaya başladı. Arkadaşlarım, babam, herkes beyazken, ben, kardeşlerim, annem niye siyah? Bu soruyu ne zaman sorsa, büyüklerinin gözleri kederle dolar, cevap vermezler, geçiştirirlerdi.
*
İzmir'e taşındılar. İlkokulu bitirdi, ailenin maddi sıkıntıları nedeniyle devam edemedi, çalışmak zorundaydı, torna tesviye atölyesinde işe girdi. Kitap okumaya inanılmaz meraklıydı, kendi kendisini yetiştirdi. Askerlikten sonra, Halkevleri Derneği'nin aktif üyelerinden biri oldu.
*
1978… Karabağlar Halkevleri, silahlı sağcı bir grup tarafından basıldı, Mustafa sağ bacağından ve sağ kolundan vuruldu. Ameliyat üstüne ameliyat, ölümden döndü ama, sağ kolu bir daha asla eskisi gibi çalışamadı. Meslek değiştirmek zorunda kaldı, mermer ustası oldu. 12 Eylül darbesinde tutuklandı, suç muç yoktu ama, bir sene yatırıldı.
*
Hap*sten çıktıktan sonra kaleme sarıldı. Hayatını yazmaya karar vermişti. Kendi kendine yönelttiği ilk soru, çocukluğunun sorusuydu: Ben kimim?
*
Ve, makarayı geriye sara sara, yukarda kabaca özetlediğim, aile ağacının köklerini ortaya çıkardı.
*
Oturdu, ilk kitabını yazdı:
“Arap Kızı Kemale…”
Annesinin öyküsünü anlattı.
Sonra ikinci kitabı “Köle – Kenya, Girit, İstanbul Kıyısından İnsan Biyografileri”ni yazdı. Bu kitap, Fransızca'ya çevrildi.
Ardından, tüm aile öyküsünü içeren belgesel yapıldı, tarihimizdeki kölelik sistemini anlatan ilk belgeseldi, TRT'nin yanısıra, Fransa'da İngiltere'de ABD'de Kanada'da yayınlandı. Belgeselin adını bizzat Mustafa koydu: “Arap Kızı Camdan Bakıyor!”
*
Ve Mustafa, yine tarihimizde ilk kez “Afrikalılar Kültür ve Dayanışma Derneği”ni kurdu. 2006 yılında derneğin açılış törenine, UNESCO Köle Yolu Projesi Başkanı bile katıldı. Kıt kanaat imkanlarla faaliyet gösteren bu derneğin çatısı altında mucizevi işler başardı, İzmir'deki konferanslara dünya çapında biliminsanları katıldı, Türkiye farkında bile değildi ama, “Afro Türk” kavramını dünyaya tanıttı.
*
Geçen sene… Hayatının en büyük ideallerinden birini gerçekleştirdi, İzmir'de Dana Bayramı'nın kutlanmasını sağladı. (Dana Bayramı, dini değildir, kültüreldir, Afrika geleneğidir, kabilenin ileri gelenleri ortaklaşa dana alır, mayısın ilk haftasında kurban edilir.) Afro Türk Derneği'nin Konak belediyesiyle gerçekleştirdiği Dana Bayramı Festivali'nde, Alsancak sokaklarında bir hafta boyunca Afrika rüzgarı esti, Afrika kostümleri, maskeleri, müzikleri ve danslarıyla kortejler yapıldı. Hayvan haklarına saygı gereği, dana kurban edilmedi, hatta kortejde bile gerçek dana yerine, dana maketi kullanıldı. Piknik yapıldı. Paneller yapıldı. Türkiye'nin gene haberi bile yoktu ama… Kanada'dan İsrail'den, kölelik kavramı üzerine dünya otoritesi kabul edilen biliminsanları konuşmacı olarak katıldı.
*
Şahsi çabalarıyla, adeta tek başına mücadele ederek bu rengarenk bayramın kutlanmasını sağlayan Mustafa, hayatının en mutlu günlerinden birini yaşadı.
*
Oysa, ağır hastaydı. Dana Bayramı boyunca yüzündeki tebessüm asla eksik olmadı, kimseye belli etmedi ama, amansız hastalığın neredeyse son evresindeydi. Son nefesine kadar çalıştı, didindi, çırpındı, Afro Türk kültürünün tanınmasına katkı sağladı.
*
Ve maalesef, hafta başında kaybettik Mustafa'yı… Varyant'taki Fatih camisinde kılınan cenaze namazı sonrasında, Paşaköprüsü'nde toprağa verildi. Sessiz sedasız. Türkiye'nin ruhu bile duymadı.
*
*
Duymak istersiniz diye yazıyorum.
Türkiye çok değerli bir evladını kaybetti.
Mustafa Olpak…
Siyahtı, memleketin yüz ak'ıydı.🙏🙏💖💖

YILMAZ ÖZDİL 📲 sozcu.com.tr ( :

: )
15/10/2025

: )

02/10/2025

Aylık Kiralık Araç fiyatları için Kiralık araba kampanyaları ile indirimler Oscar Rent A Car ofislerinde! oscarrentacar.com

Torun 😍 My
05/09/2025

Torun 😍 My

Kumaşlar Kaptan Textile Kumaşçı mağazalarından teslim alındı :) Apsny giyilebilir   collections serilerinde özel tasarım...
13/08/2025

Kumaşlar Kaptan Textile Kumaşçı mağazalarından teslim alındı :) Apsny giyilebilir collections serilerinde özel tasarım, özel kesim, özel dikim 1. Koleksiyon "çiçekli şalvarlar, neşeli günler" coming soon..

Style in 🦅 APSNY ®️

Tailor :

, 'in TPE nezdinde tescilli markasıdır.

What is giyilebilir NFT ? .. 😏

Geleceğe notlar vol 4877529 Bu yapay zeka dalgası harika bir detay aslında dostum. Özellikle şu son 6 ayda AI (Artificia...
17/05/2025

Geleceğe notlar vol 4877529 Bu yapay zeka dalgası harika bir detay aslında dostum. Özellikle şu son 6 ayda AI (Artificial intelligence) (Yapay zeka) teknolojisi öyle bir gelişim sağladı ki, çok değil 3-5 sene içinde tüm dünyada sektörel köklü değişiklikler kaçınılmaz olacak.. Uzun lafın kısası hem kendinizi hemde çocuklarınızı bu devinim sürecinden uzak tutmamalısınız... Demem o ki yarın çocuğunun kazanan tarafta olmasını istiyorsan bir yerinden adapte etmeye başla mutlaka. Çünkü şimdi ütopik gelecek diye düşündüğümüz zamanlar için kaçınılmaz durum gelişmeleri senin tahmininden de önce gerçekleşecek. Avelin teki dediydi dersin yakın gelecekte... 📲 apsny.tr/game 👈

Address

Muğla
48000

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Haber posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Ajiba Yaşam ve Alışveriş Merkezi !

Zamansız içerikler ve son haberler ile gündemi takip edin