19/03/2023
SECERE-İ ŞERİF [savﷺ]
ve
NESEB-İ ŞERİF (k.s)
SOY VE NESEB İLMİNİN ÖNEMİ
Şüphesiz ki her insan asalet olarak bağlı olduğu ecdadını, soyunu, mensub olduğu kavmini öğrenmeye rağbet eder, merak eder. Bunu öğrendiği zaman bazen atalarının ilmi kariyerini, bazen cömertliğini, bazen kahramanlığını ve Allah’a olan bağlığını görünce veya öğrenince öğünür, İftihar eder. Kimisi de başka başka şeylerle atalarını över. Konulmuş İlahi kaide gereği neticede insanlar aile, kabile, aşiret, kavim ve devletler şeklinde örgütlenmişlerdir.Nesep ilmi Allah Teâlâ’nın bu ümmet için bahşettiği en mühim ilimlerdendir. Şöyle Buyuruyor Yüce Rabbimiz (C.C) Huccurat süresi 12. ayette:
“Ey İnsanlar; Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Ve siz birbirinizi tanıyasınız diye kavimlere, kabilelere ayırdık. Şüphesiz sizin en kıymetliniz Allaha en çok itaat edeninizdir.”Buyurararak bizleri kabile ve kavim olarak yaratmanın hikmetini beyan etmektedir. Öyle ise bizler Yaradan’ın emri ile her birimiz bir kavmin içinde o kavmin bağlı aşiretine ve bir aşiretin bağlı kabilesine mensubuz. Durum böyle olunca da mutlaka kendimize göre mensup olduğumuz bir milletimiz, bir inancımız, kültürümüz, töremiz, geleneklerimiz olacaktır. Tabii olarak bağlı olduğumuz bir neseb, soy olacaktır. Elbetteki Bunu Yüce Allah (c.c) böyle istemiştir.
Nitekim Furkan süresi 54. ayette rabbimiz şöyle buyurur:
“Ve insanı bir sudan yaratıp onu, neseb (soy) ve sihriyyet sahibi kılan O'dur. Senin Rabbin güç yetirendir.”
Bir insanın soyunu öğrenmesi ve bilmesi onu şereflendirir. Neseb ve soyunu bilmekle akrabalık ilişkileri, soysal yardımlaşma pekişir. Allah’ın Resulü (S.A.V) :Akrabalıkla bağlı bulunduğunuz Soyunuzu öğrenin. Diye emir buyurmuşlardır. Nitekim Allah Resulunun bu emri İslam hukuku ilkeleri açısından vacip, yani mecburiyet arz eden emirler arasında kabul görmüştür.
Neseb kelimesi mana olarak bir şeyin diğer bir şeye bağlanması anlamına gelir. Nitekim aynı kelimenin değişik şeklini Türkçe’de İntisab, (Bağlanma) olarak kullanmaktayız.
Hukuken de bu tüm insanlar için gereklidir. Bir şahsın evlenmeler veya miras hukuku için soyunun belli olması gereklidir. Tanıma, bilme, kültürel ilişkilerin devamı için lüzümlüdür. Düşünün ki soyunu, kimden olduğunu bilmeyen biri mahremi olan bacısı veya teyzesi ile de evlenebilir. Bu ise toplumlar için bir felaket olur.
Aynı soydan gelenler birbirlerinin akrabasıdır. Akrabalığın ise bir hukuku vardır. Yüce Allah akrabaların birbirlerini sevmesini emreder. Şura süresi 23. ayette şöyle buyurur.
“De ki: "Ben, buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum, ancak akrabalık sevgisi hariç."
Dolayısıyla bir insanın kendisinin mensup olduğu aileyi, kavmi tanıması gereklidir. Mensup olduğu kabileyi ve bilhassa akrabayı bilmesi mecburidir. İnsanlar ferdi manada yalnız bir hayat sürdüremezler. Toplum, cemaat, halk olarak yaşarlar. Topumlar milletleri, Milletler devletleri oluşturur. Eğer kavim ve kabileler, aşiretler olmasaydı. Biz tarihi nasıl yazacaktık. Mesela Almanları, Fransızları nasıl anlatacaktık. Türklerden nasıl bahsedecektik. Şahıs, şahıs anlatma imkânımız olmaz veya bir kaç bin kişi ile sınırlı kalırdı. Hâlbuki biz tarihi anlatırken filan kavim diye başlarız. Filan millet diye izah ederiz. Mesela biz bir şahsa nerelisin dediğimizde doğuluyum veya batılıyım derse bu bizi onu tanımamız için yeterli değildir. Aklımıza her türlü fikir gelir. Fakat Türk’üm veya Kürdüm dese hemen zihnimizde onunla ilgili ana bilgiler biçimlenir. Yaşayış biçimi kültürü ve dini inancı,örf ve âdeti hakkında aklımızda bir bilgi hemen canlanır.
Tarih ilmini öğrenmek için de neseb ve soy ilmini bilmek şarttır. Tarihçi Markizi derki: bir ilim adamı tarih yazmak istiyorsa önce neseb ve soy ilmini öğrenmelidir.
Bir anne ve babadan yani Hz. Âdem ve Havva’dan meydana gelip çoğalan insanoğlu, yeryüzünde çeşitli renk ve dilde küçüklü büyüklü topluluklar oluşturmuşlardır. Âyet-i kerimeden bu farklılığın temel sebebinin farklı insan ve toplumların birbirini tanıyıp anlaşması ve kaynaşması olduğu anlaşılmaktadır.
Resûlullah [sallallahu aleyhi vesellem] nesep ilminin önemine dikkat çekerek şöyle buyurmuştur:
-“Nesep ilminden sıla-i rahim yapacaklarınızı tanıyacak kadar öğrenin. Zira sıla-i rahim akrabalarda SEVGİ, malda BOLLUK, ömürde UZAMAdır.”
ŞECERENİN FAZİLETİ
Kendi nesebini ceddi Nizâr’a kadar zikreden Hz. Peygamber [sav, ﷺ] İslâm’a davet sırasında Mekke dönemindeki faaliyetlerinde, başta Kureyş kabilesinin kolları olmak üzere insanlara daima mensup oldukları kabilelerin adıyla hitap ederdi.
Hatta Hac veya Umre maksadıyla Mükerrem Mekke’ye gelen Arap kabilelerine İslâmiyet’i anlatırken nesep bilgisi alanında meşhur olan Hz. Ebû Bekir’i [r.a] yanında bulundurur ve bu kabileler hakkında ondan bilgi alırdı. Müşriklerle mücadelesi esnasında Hassân b. Sâbit’e [r.a] Kureyş’i iyi hicvetmesi ve kendisini bu hicvin dışında tutabilmesi için Hz. Ebû Bekir’den [r.a] ihtiyaç duyduğu nesep bilgisini öğrenmesini emretmesi de Resûlullah’ın [sav,ﷺ] ensâb(soy) bilgisine verdiği önemi göstermektedir.
Hz. Ömer [radiyallahu anh] zamanında fethedilen yerlerde ve bilhassa Kûfe, Basra ve Fustat gibi yeni kurulan şehirlerde kabilelerin, özellikle de bedevî zümrelerin iskânı, kendilerine tahsis edilecek semt ve mahalleleri belirleme çalışmaları hep nesep esasına göre yapılmış ve bu şekilde akraba kabilelerin birbirine yakın oturmaları sağlanmıştır.
Ayrıca İslâm âlimleri fıkhî bir meselenin veya bir Hadisin sıhhatini bilmek için nesep ilmine başvuruya önem vermişlerdir.
İmam Şa‘rânî [k.s] el-Minenü’l-Kübrâ adlı eserinde, nesebini Hz. Ali’nin [r.a] oğlu olan Muhammed el-Hanefiyye’ye dayandırır ve bunun Allah Teâlâ tarafından kendisine verilmiş bir nimet olduğunu söyler. Nesep ilminin önemine binaen İslâm âlimleri bu konuda çok sayıda eser yazmışlardır.
Molla Diyaeddin Taşkesânî [k.s] buyuruyor ki: -Babam ve mürşidim Şeyh Ahmed Taşkesânî’ye [k.s], Minah kitabında geçen '1. Minha'yı okurken bana şu açıklamada bulunmuştu: “ Bu birinci Minha'dan gaye, her müslümanın, Peygamberinin nesebini ve bağlı bulunduğu mezheb imamının nesebini öğrenmesinin gerekli olduğu gibi, mürid de mümkün mertebe şeyhinin nesebini öğrenmelidir. Müridin, mürşidinin nesebini öğrenmesi iki yönden önemlidir: Birincisi, onun yüce nesebini öğrenmekle BEREKETe nail olur. Özellikle nesebinin içinde salih kimselerin olması, daha da önem arzeder. İkincisi de, müridin, mürşidinin nesebini öğrenmesi onun KEMÂLÂTını artırır. Çünkü muhabbet, ancak sevenin sevdiğini, imkan elverdiği müddetçe bütün yönleriyle tanımasıyla mümkündür.”(Minah, 1. Atiye)
Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ’ya mahsustur. Salât ve selâm soy bakımından insanların en temizi olan Efendimiz Muhammed’e, onun âline ve ashabına olsun