13/07/2025
Lafa nasıl başlanmalı, bilemedim...
Şöyle diyelim:
Trabzonspor taraftarı, kolayca gaza gelen bir taraftardır.
Birinin söylediği sözü sahiplenir ve kendisi de dillendirmeye başlar.
Özellikle ekrandaki veya çok takipçili sosyal medya hesaplarının fikirlerini doğru kabul ederek sağduyulu davranmayı bırakır. Sonrasında ise, pişman olsa da iş işten geçmiş olur.
1995-1996 sezonunda Ali Şen’in ekranlardaki kışkırtmalarıyla Trabzon’da Fenerbahçe’ye yönelik tepkiler büyüdü ve Fenerbahçe otobüsüne yoldan geçerken tepkiler gösterildi.
Ardından Aygün’ün başının, uydurma bir sargıyla sarılması ve Trabzonspor’un şampiyonluktan olması meselesi gündeme geldi.
Bu gibi örnekler defalarca yaşandı ve her seferinde, ne yazık ki, bu kışkırtmalara kapılarak kendi kendine zarar veren bir camiaya dönüştük.
Bu işin bir de ekran ve sosyal medya tarafı var. Ekranlarda bir yapı oluştu. Sosyal medyada da benzer bir yapı kuruldu.
Önce, kim olduğunu tanımadığınız insanlar sahneye çıkarıldı. Zamanla, programlarının daha fazla izlenmesi için ekranlardan “büyük ağabeyleri” de katıldı. Muhabirlerle birlikte yayınlar yaptılar.
X hesaplarında uydurma transfer haberleri ve benzeri içeriklerle taraftarın dikkatini çeken büyük hesaplara ulaştılar.
Bu yapı, ihtiyaç duyulduğunda aynı anda düğmeye bastığında, ortaya infial görüntüleri çıkıyor. Bunu geçen yıl da, öncesinde de defalarca gördünüz.
Bu durum o kadar açık ki…
Trabzonspor’un şampiyon teknik direktörü Abdullah Avcı, kulüpten ayrılma gerekçesini açıkça sosyal medya baskısı olarak ifade etti.
Bu yapı elbette kolayca ortadan kaldırılabilecek bir yapı değil.
Eğer düğmeye basıldığında karşı tarafta, doğrunun yanında yer alırsanız, her türlü çirkefliğe de hazırlar.
YouTube kanallarımın kapatılması, Instagram'da telif ihlalleri... Bunlar bu yapının çalışma biçimi.
Amaçları, Trabzonspor’u sosyal medya üzerinden yönetmek ve yönlendirmek.
Bu yapıyla Trabzonspor’un başarıya ulaşması, ancak onların isteklerine boyun eğmekle mümkün olabilir.
Ya da bu savaşı kararlılıkla vererek, onların eline koz vermemekle.
Bu nedenle, iletişim dilinin en üst seviyede kullanılması gerektiğini söylüyorum. Kaos anlarında, etkili dillerin bir kenara saklanması değil, tam aksine ortaya çıkması gerekir.
“Şu hava geçsin” mantığıyla hareket edilmemeli.
Trabzonspor’un çevresinde bu yapıyla bağlantılı kim varsa, hepsi uyarılmalı, bağlar koparılmalıdır.
İletişim açısından da sadece beklemek, susmak değil; daha proaktif olmak gerekmektedir.
Yıllardır söylüyorum...
Sürekli haklı çıkmaktan yoruldum.