Kur'anı kerim, Aşr-ı şerif ve Kasideler

23/12/2023

“KURTULDUM!”
Amir b.Füheyre tuzağa düşürülüp sırtından saplanan mızrakla son nefesini verirken “Kabe’nin Rabbine andolsun ki kurtuldum.”demişti.
“Kabe’nin Rabbine and olsun ki kurtuldum” cümlesi ölümü öldürmenin huzuru ile söylenebilecek bir cümle. Çanakkale’de cesetleriyle duvar ören Mehmetçik için düşmanın “ Bizim yaşamayı istediğimiz kadar onlar ölmeyi istiyorlar.” tespiti de ölümü bir son değil, cennete açılan kapı olarak görmenin ifadesi.
Tarih boyunca bu örneklere benzer yüzlerce, binlerce yaşanmış hadise anlatılabilir. Esasen İslam’ın insandan istediği de bu adanmışlık ruhudur. Kur’an-ı Kerim’de dünyadaki kalış süremiz “gündüzün bir kısmı”,” bir akşam ya da kuşluk vakti” olarak tasvir edilir. “ Kuşluk vaktinde cenneti kazanın, öyle gelin” diye seslenir sanki.
Biz yaşadığımız çağda dünyevileşmenin etkisiyle ölümü kötü görüp sadece yaşamayı kutsarken, Rabbimiz kendi rızasını kazanmak için yaşanan kısa hayatla beraber yine O’nun için candan geçebilmeyi yüceltir. “Allah müminlerden cennet karşılığında mal ve canlarını satın almıştır” (Tevbe 111) ve “ Allah yolunda öldürülenler diridirler ve kendilerine ikram edilenlerden fevkalade memnundurlar”.(Al-i İmran 169)
Anadolu coğrafyasını dikkate alarak soralım: 639’lu yıllarda sahabe ve tabiinden müteşekkil ordu Diyarbakır surlarını şehitlerle aşıp fethetmeseydi; 1071’de Sultan Alparslan Türk ve Kürtlerden müteşekkil, ümmet bilincine ulaşmış ordusunun başında kefene bürünür gibi giydiği beyaz kaftanında şehadet niyetiyle kendisini adamasaydı; Çanakkale’de yüzbinlerce Mehmetçik cesetleriyle düşmanın önünde sur yapmasaydı; yıllardır terörle mücadelemizde kendisinden vazgeçen şehitlerimiz olmasaydı; 15 Temmuz’u 16 sına bağlayan gece şehadet ruhuyla binler, yüzbinler hainlerin eline geçmiş tankın, uçağın önüne dikilmeseydi….

Bugün semalarında Allah (c.c) ve Muhammed (a.s)’ı simgeleyen ay ve yıldızıyla dalgalanan al bayrağı; minarelerinde “ Allah’u Ekber” sadaları yükselen camileri; üzerinde özgürce dolaşılan şehirleriyle Anadolu’dan bahsedebilir miydik?
Yoğunlaşmamız gereken, üzerine titrememiz gereken nerede, ne zaman öleceğimizden ziyade mü’min ölüp ölemeyeceğimizdir. Can emanetini şehadetle sahibine sunabilirsek bundan büyük bahtiyarlık olabilir mi?

Yeni Görev yerim.Depremde hasar gören Nihal Atakaş Cami'nin tadilatı, hayırsever iş adamı Recep Atakaş tarafından tamaml...
14/12/2023

Yeni Görev yerim.
Depremde hasar gören Nihal Atakaş Cami'nin tadilatı, hayırsever iş adamı Recep Atakaş tarafından tamamlanmış olup 15.12.2023 tarihi itibariyle, cuma namazında ibadete açılıyor. Tüm vatandaşlarımız davetlidir.

11/12/2023

ÜZÜLMEYE DE Mİ GÜCÜN YETMİYOR?

Bazen bir iyiliği yapacak imkâna sahip olamazsın ama "keşke imkânım olsaydı da şu iyiliği yapabilseydim" diye düşünmen, öyle bir imkâna sahip olamadığın için üzülmen, göz yaşı dökmen sana o iyiliği yapmış gibi ecir ve mükâfat kazandırır. Bunu da yapamıyorsan o iyilikten nasibin olmaz.

Şimdi Allah Resûlü (s.a.v.) zamanına gidelim. Tebük Savaşına... Allah Resûlü, Bizans'a karşı sefere çıkacağını, imkânı olan herkesin hazırlık yapmasını emretti. O dönemde düzenli ordu yoktu. Herkes savaş hazırlığını kendisi yapıyordu. Maddî imkânı olanlar bineğini, kılıcını, kalkanını, zırhını temin ediyordu. Peygamberimizin bu duyuruyu yapması üzerine maddî imkânı bulunmayan bazı Müslümanlar ona gelerek kendileri için binek hayvanı temin edip edemeyeceklerini sordular. Peygamberimiz, zengin olan ashabın katkılarıyla bütün imkânları seferber etmesine rağmen bazı kimselere binek hayvanı temin etmesi mümkün olmamıştı. Mesafe yüzlerce kilometre uzunlukta ve çöller ötesinde olduğu için binek hayvanı olmaksızın yürüyerek gitmeleri de mümkün değildi. Allah Resûlü (s.a.v.) onlara binek temin etme imkânının olmadığını söyleyince bu fakir sahabîler binek alacak durumda olmamaları ve Tebük seferine katılamamaları sebebiyle hüngür hüngür ağladılar.

Rabbimiz bu durumu şu âyette haber veriyor:

"Kendilerine binek sağlaman için sana geldiklerinde: Sizi bindirecek bir binek bulamıyorum, deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş dökerek dönen kimselere de (sorumluluk yoktur)." (Tevbe 92).

Allah Resûlü (s.a.v.) ve imkânı olan sahabîler yola çıktılar, fakir olup imkânı bulunmayan sahabîler ise savaşa çok katılmak istedikleri halde geride kaldılar. Tebük seferi çok yorucu geçiyordu. Yakıp kavuran sıcakta, çölde hareket edilirken kimi zaman vadiler, kimi zaman k*m yığınları aşılıyordu. Nihâyet haftalar süren bu yolculuktan geri dönerken bir mola yerinde Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Şu anda Medine'de öyle kimseler var ki bu sefer için ne kadar yol yürüdüyseniz, ne kadar vadi katettiyseniz onlar da sizinle birlikteydi. " Sahabe sordu "Medine'de oldukları halde mi?" Allah Resûlü şöyle cevap verdi: "Evet. Onları özürleri alıkoydu."

(Buhârî, Meğâzî, 76; Müslim; İbn Mâce, Cihad, 6)

Yukarıdaki âyet ve hadis öyle büyük anlamlar ve hikmetler barındırıyor ki...

Bir kimse gerçekten samimi ise bir ameli yapamasa bile bu samimiyet ve niyetinden ötürü o ameli yapmış gibi sevap ve ecir alır.

Kişinin samimiyeti, elinden gelen imkânları seferber etmesi ve elinden gelmeyenler için de iç dünyasında istek ve arzunun bulunmasından bilinir. Bir fakire yardım etmeyi gerçekten istiyorsunuz ama elinizde maddi imkân yok, siz de "keşke maddi imkânım olsaydı da buna yardım edebilseydim" diye samimi bir üzüntü duyuyorsunuz, işte bu üzüntünüz sizin samimiyetinizi gösterir.

Rabbimiz! Kendilerine yardım edemediğimiz mazlum ve mağdur mümin kardeşlerimizin üzüntüsünü kalbimizde hissetmeyi bizlere nasip eyle. Bizleri kendi gelip geçici menfaatleri kaybolduğunda üzülen ama kardeşleri için üzüntü hissetmeyen duygusuz ve duyarsız kimselerden eyleme.

(Soner Duman/25.Cemâziyelevvel.1445/08.Aralık.2023/Cuma)

26/11/2023

İsrail Mallarını Boykot Hususunda Mânidar Bir Misal...

Şâfiî fakihlerinden olan İbn-i Abdüsselâm (vefatı h. 660 / m. 1262), İslâm dünyasına savaş açmış haçlılara silah ve silah yapımında kullanılacak malzemenin satışının haram olduğuna ve bunu yapanların zalim olacaklarına dair bir fetvâ yayınlamıştı. Bu fetvâyı duyan terzilerden biri, İbn-i Abdüsselâm’a gelerek;
“–Haçlılar bana elbise diktirmeye geliyorlar. Ben haçlılara elbise dikersem bu zulme ortak olur muyum?” diye sordu.
İbn-i Abdüsselâm ise günümüze de ışık tutan şu muhteşem cevâbı verdi:
“–Hayır, sen zulümlerine ortak olmazsın. Sana iğne iplik satan zulme ortak olur, sen ise zâlimin ta kendisi olursun.”

16/05/2023

Seni Görmeyen Gözü neyleyim

Address

Reyhanlı

Telephone

05318951065

Website

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Kur'anı kerim, Aşr-ı şerif ve Kasideler posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Category