29/09/2025                                                                            
                                    
                                                                            
                                            BİR  ETKİNLİĞİN  ARDINDAN
Açılış günü.
Ne de denk düşmüştü o muhteşem yapıya Cengiz Bektaş ustam…
Koca çınar, yetmişlik dev adam bir yanda.
Bir yanda asırlardır dimdik ayakta Apollon  tapınağı.
Ne çok anlamlar sığdırdı o kısacık konuşmasına…
Buğulu sesiyle okuduğu şiirlerini de dinledik.
Şimdi aramızda bulunmayan, doğa-insan sevdalısı yaşıtları da bir yerlerden gülümseyerek izliyorlardı onu, doğruydu dedikleri.
Ne güzel bir etkinliğin içinde bulmuştum kendimi. 
Biraz daha kalabalık olabilirdi, Didim’de daha fazla sanatseverin olduğuna inanıyorum.
Girişte görevlinin duyarsızlığına, sorun çıkarmasına karşın her şey güzeldi.
Gelecekteki etkinlikler için umut veriyordu. 
Bir de başlangıç öncesi çalınan müzik  bizim halk ezgilerimizden seçilebilirdi. 
O tele vole çocuğunun şarkıları hiç uymamıştı günün anlamına. 
Bizim Ege türkülerimiz ne güzeldir, bilirsiniz.
Konuşmacıları dinlerken;  ülkesi için karşılık beklemeden emek harcayan insanların, sanatçılarımızın bir bir yitip gidişine, değerbilmezliğimize bir çığlık olmasını ve Apollon’un duvarlarından yankılanıp tüm ülkeye yayılmasını diledim.
Eli öpülesi insanlarımızın yaşarken her zaman saygı ve sevgiyle kucaklanmasını diledim.
Ve umutlandım.
Bir delikanlı edasıyla kürsüye gelen Bay Başkanın  sözleri beni umutlandırdı. 
Sanata sanatçıya değer vereceğini bu tür etkinliklerin her zaman destekçisi olacağını açıkladı.
Ne güzel…
“Bu kadar edebiyatçının olduğu yerde edebiyat yapmanın ne denli zor olduğunu bilirsiniz.” sözleriyle sonlandırdı konuşmasını.
Sıkmayın canınızı Sayın Başkanım, biz elli yıldır ne siyasetçiler gördük! 
Edebiyat yapan siyasetçiler.
Attıklarında mangalda kül bırakmayan…
Öyle ki dört saat konuşup hiçbir şey söylemeyen, soframızdaki ekmeği sürekli küçülten, yedi kez gidip sekiz kez gelen ne edebiyatçı siyasetçiler gördük.  
Sizi dinlerken elli yıldır göçer yaşadığım bunca yerden sonra, Yaşamımın geri kalanını burada sürdürme kararım için  bir kez daha sevindim…
Üçüncü gelişimden sonra ancak makamınıza ulaşıp, kültür etkinliklerinizde gönüllü olarak çalışabileceğimi söylediğimde,  aldığınız telefonumu sumen altı edişinize duyduğum alınganlığa karşın mutlandım. 
Umutlandım, sanat adına Sayın Belediye Başkanım…
Okunan şiirler  Medusa’nın büyülü yüzünde yankılandılar.
Ne keyifle izledik; Salih Aydemir’i, Gülsüm Cengiz’i, Gökhan Cengizhan’ı, Güngör Gençay’ı, Ayten Mutlu’yu,Ahmet Telli’yi, Haydar Ünal’ı.
Yüreklerine sağlık.
Ahmet Telli’nin büyülü sesi beni yetmişli yıllara götürdü.
Gülsüm Cengiz’i,Güngör Gençay’ı , Ayten Mutlu’yu tanımadığım için ,okumamış olduğum için  eksiklendim çok.
Ve Güven Pamukçu…
İlk kez gördüğüm ama yıllar öncesinden tanıdık bir yüz, sevecen, alçak gönüllü.
Çevreye yaydığı imrenilecek enerjisiyle, bende; daha çok Tibetli çocuklara gelecek düşleri dağıtan  Dalai Lama müridlerindenmiş duygusu uyandıran Güven Pamukçu.
“Ben de artık Didim’de yaşıyorum, ürettiklerimi artık sizinle paylaşma düşüncesindeyim” diyerek tanışmak için elimi uzattığımda dilim ayağıma dolaştı, sesim çatallaştı.
Bu ne elektrik kardeşim diye düşünmekten kendimi alamdım.
İşte böylesine etkiledi beni. 
 ne denli ayıplandım gençay……… tanımadığım için omları okumadığımiçin…edebiyat yapamayacağını söylerken sesi titreyen  bay başkana alınganlığım geçmişti.Bir şiir kitabımı verip artık didimli bir  ozan alduğumu söylemek için tam üç kez kapısınan döndüğüm için, böyle bir etkinliğe çağrılmadığım için  duyduğum alınganlıktan, telefonumu alırken “ben sizi ararım hocam” söyleminin 
Ahmett telliyi dinlemenin heyecının  duyaren emekleyen bie ozan bile olmadığımı daha kat edilrecek çok yolun olduğunu anladım.Teşekkürler Güven Pamukçı Teşekkürler cengiz .. Ülkemin umut çiçekleri sizler kaç kişisiniz ki…Toy bir delikanlı gibi.. ned e güzeldi.. girişteki düzensizlik,başlangıçta tükülrimiz yerine çelınan  müzik ve konuşmacılar için hazırlanan masanın düzeni n sonradan  tamam edilmesine karşılım  ned e güzeldi her şey.. ortalıkta  yimi üçnisana hazırlanan çocukların heyecanıyla koşuşturan  Güven  öğretmenle tanıştırıyorum kendimi. Bana daha çok Tibet yaylalarında yoksul çocuklara gelecek dağıtan dalai lama  müritlerini andıran bu kara yağız delikanlıya “ben de artık didmiyim sizinle çalışmak, bendekileri sizinle paylaşarak çoğaltmak istiyorum” diyeceğim ya dilim ayağıma dolaşıyor,sesim çatallaşıyor sözler birbirine karışıyor. Ama o ne demek istediğmi anlamış ,soğukkanıl ve sakin” 5 gün buralardayım daha sonra beni akköyded bulursunuz diyor….
Toy bir delikanlı heyecanıyla kürsüye gelen sayın başkan  gelecek umudu dağıtıyor kısacık konuşmasında. Televole şarkıcısının yerine livanelinin, edip akbayramın, ya da ne bileyim hakan yeşilyurt’un eftelyası daha uygun düşerdi diye düşünüyorum. Hele   masaya adları yazılmayı unutulan konuşmacıların önüne konan su şişeleri herkesin yüzüne bir gülücük knduruyor.bir süre sonra bardakların getirilmesiyle de düşüyor o tçocuksu tebessümler. Aylardır  mikrfonik sesinden dinlediğim Ahmet telli’yi bu denli yakından görmek ve dinlemek  elli yaşımda bile beni yeni yetme sevdaları yüklenmiş bir delikanlı gibi heyecanlandırıyor. Yüreğimdeki  başkaldırıya sevda ateşi alazlanıyor da alazlanıyor insan sevmezlere inat. Ve geçen aylarda Karşıyaka da Homeros şiir günlerinde adını anımsamadığım bir ozan konuşmanın şiir kirlendi artık şu kadar dergide bu kadar bin şiir deyip  her gün çoğalan şiirden hoşnutsuzluğunu dile getiren konuşmasını anısıyor ve  kardeşlerimin okuduğu  şiirleri dinlerken inadına şiir diyorum. Yanı başımızda,Bergama’daki  dünyanın en büyük kitaplığında kaçşiir kitabı olduğunda habersiz,her önüne gelenin şiir yazmasından yakınan ve bulunduğu “şiir olmazsa üşürsün” sözlerine ters düşen konuşmasına inat. İnadına şiir diyorum ve . Duygu dağarcığım yüklenebilecek en dolu yoğunlukla  apollonu terk ederken alınganlığıma kızıyorum. Güne kimbilir kaçıncı kez kayıyor dünyanın öbür yanına yavaşça görülmeğe değer batışıyla. Bu güzellikleri çoğaltmak yerine sürekli bir didişme içinde ömür tüketen kendileriyle bir türlü barışamayan insanlara acıyorum  yavaşça içimden, beni kimse duymuyor.  
Ali Gençli