SadakatHaber.com

SadakatHaber.com TERMESONDAKİKA
(1)

TÜRKİYE’DE ADALET VAR DİYEN Mİ SUÇLU, ADALETİ UYGULAYAN MI, YOKSA BU HABERİ YAPAN GAZETECİ CEMAL PEKER Mİ?Türkiye’de yıl...
27/09/2025

TÜRKİYE’DE ADALET VAR DİYEN Mİ SUÇLU, ADALETİ UYGULAYAN MI, YOKSA BU HABERİ YAPAN GAZETECİ CEMAL PEKER Mİ?

Türkiye’de yıllardır süren hukuk devleti ‘tartışması yeni bir dönemece girdi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un, ‘Türkiye bir hukuk devletidir ‘çıkışı, hukuk camiasından siyasete, sokaktaki vatandaştan akademiye kadar geniş bir tartışma başlattı. Ancak en sert ve çarpıcı çıkışlardan biri, gazeteci Cemal Peker’den geldi.
Peker, ABD Başkanı Donald Trump’ın Brunson davası üzerinden yaptığı açıklamayı hatırlatarak, ironik ve keskin bir soruyla kamuoyunun karşısına çıktı:
Sayın Bakan, Trump’ın ricası üzerine 35 yıla mahkûm edilen Rahip Brunson’un tahliyesini mahkeme değil Erdoğan vermiş… Bunu da Trump şimdi kendisi söylüyor. Rica etsek, kendisine bir telefon açıp ‘Türkiye bir hukuk devletidir’ der misiniz?
Bu cümle, aslında tek başına hem bir hukuk dersiydi hem de siyasal tarihe düşülen not gibi yankılandı.
Peker’in sorusu, Türkiye’de adaletin kimin elinde olduğu sorusunu yeniden gündeme taşıdı. Mahkeme kararları mı üstün, siyasi irade mi belirleyici? Yoksa gazetecinin bu soruyu sorması mı suç sayılacak?
Bu ironik çıkış, hukuk devletine dair üç keskin ihtimali ortaya koyuyor:
1.Türkiye’de adalet vardır
diyenler suçlu ilan edilecek.
2. Adaleti uygulayanlar, siyasi kararların gölgesinde kalacak.
3.Ya da bu tabloyu dile getiren gazeteciler, hedef tahtasına oturtulacak.
Her durumda kazanan yok, kaybeden ise halkın adalet duygusu oluyor.
Cemal Peker’in ifadeleri sadece bir eleştiri değil; aynı zamanda Türkiye’de hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve ifade özgürlüğü üzerine sert bir sınav niteliğinde. Çünkü asıl mesele, adalet var mı yok mu ‘tartışmasından çok daha öteye geçiyor. Asıl mesele, adaleti sorgulayanların suçlu sayılıp sayılmayacağı.
Ve şimdi soruyoruz:
Türkiye’de adalet var diyen mi suçlu, adaleti uygulayan mı suçlu, yoksa bu haberi yapan gazeteci Cemal peker mi suçlu?

DOĞAL GAZ ÇELİŞKİSİ: BÜYÜK İDDİA TCK KAPSAMINDA SORUMLULUK DOĞURUR MU?Türkiye kamuoyunda tartışmaları alevlendiren yeni ...
27/09/2025

DOĞAL GAZ ÇELİŞKİSİ: BÜYÜK İDDİA TCK KAPSAMINDA SORUMLULUK DOĞURUR MU?

Türkiye kamuoyunda tartışmaları alevlendiren yeni bir iddia gündeme geldi: Madem dünya dengelerini değiştirecek, Türkiye’nin 40 yıllık ihtiyacını karşılayacak kadar 1 trilyon dolarlık doğal gaz bulundu, o halde neden Amerika’dan 2045 yılına kadar doğal gaz alımı sürdürülüyor?
Bu çelişki, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda hukuki ve siyasi boyutlarıyla da Türkiye’nin gündemine oturmuş durumda.

EKONOMİK ÇELİŞKİ VE KAMU ZARARI İHTİMALİ

Enerji alanında atılan stratejik adımlar, devletin uzun vadeli politikaları açısından hayati önemde. Eğer iddia doğruysa, yani Türkiye’nin devasa bir rezervi olduğu halde 20 yıl boyunca dışarıya milyarlarca dolarlık bağımlılık yaratacak anlaşmalara imza atıldıysa, burada kamu zararı’ve ‘ekonomik çıkarların zedelenmesi” söz konusu olabilir.

TCK ÇERÇEVESİNDE SORUMLULUK

Türk Ceza Kanunu’nda bu tip iddiaların muhatap olduğu maddeler dikkat çekiyor:
Madde 257 (Görevi Kötüye Kullanma): Kamu görevlilerinin görevlerini ihmal ederek veya kötüye kullanarak kamu zararına sebebiyet vermeleri suç teşkil eder.
TCK Madde 236 (İhale ve Alım Satımlara Fesat Karıştırma): Enerji alımında kamu zararına yol açacak ihale veya sözleşme usulsüzlükleri yapılması halinde uygulanır.
TCK Madde 309 (Anayasayı İhlal) ve 312 (Hükümete Karşı Suçlar): Enerji gibi kritik sektörlerde ülkenin bağımsızlığını zedeleyecek kararların alınması, ağırlaştırılmış suçlar kapsamında değerlendirilebilir.
TCK Madde 250-252 (Rüşvet ve Yolsuzluk): Enerji anlaşmalarında şahsi menfaat sağlama varsa bu maddeler devreye girer.

ULUSAL GÜVENLİK BOYUTU

Enerji bağımsızlığı, ulusal güvenlik meselesi olarak kabul ediliyor. Eğer Türkiye kendi rezervlerini kullanmak yerine uzun vadeli dışa bağımlılığı tercih ediyorsa, bu durum stratejik zafiyet doğurur. Bu da yalnızca ekonomik değil, milli güvenlik açısından da soruşturulması gereken bir konu haline gelir.

HUKUKİ YAPTIRIM İHTİMALİ

Uzman hukukçulara göre, söz konusu iddia ispatlandığı takdirde, sorumlular hakkında TCK hükümleri çerçevesinde:
Kamu zararı tespiti yapılabilir,
Görevden el çektirme ve yargılama süreçleri başlatılabilir,
5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezaları gündeme gelebilir.

HALKIN BEKLENTİSİ: ŞEFFAFLIK VE HESAP VERME

Vatandaşlar, bu devasa çelişkinin açıklığa kavuşturulmasını istiyor. Eğer 1 trilyon dolarlık gaz bulunduysa, neden 20 yıl daha milyarlarca dolarlık ithalat yapılıyor?’sorusu, kamuoyunda en çok yankı bulan başlık haline geldi.
Kamu vicdanı, devletin bu konuda şeffaf bir şekilde bilgi vermesini ve hukuki sürecin işletilmesini talep ediyor.
Enerji politikaları sadece bugünün değil, gelecek nesillerin de kaderini belirliyor. Ortaya atılan bu iddia, yalnızca ekonomik bir tercih meselesi değil, hukuki, siyasi ve ulusal güvenlik açısından da derin sonuçlar doğurabilecek nitelikte.
Devletin ve yargının bu konuda atacağı adımlar, Türkiye’nin hem iç kamuoyunda hem de uluslararası alanda güvenilirliğini doğrudan etkileyecek.

Sadakat Haber
Cemal Peker

İKTİDAR MESAFELİ, MHP KARARLI: MECLİS KOMİSYONU TARTIŞMALARI BÜYÜYORTBMM’de ‘Terörsüz Türkiye’ hedefiyle yürütülen komis...
27/09/2025

İKTİDAR MESAFELİ, MHP KARARLI: MECLİS KOMİSYONU TARTIŞMALARI BÜYÜYOR

TBMM’de ‘Terörsüz Türkiye’ hedefiyle yürütülen komisyon çalışmaları kritik bir eşiğe geldi. Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu 12’nci toplantısını tamamladı. Komisyonun, PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ı dinleyip dinlemeyeceği yönündeki tartışmalar Ankara siyasetinin gündemine oturdu.
Komisyonun hazırlık süreci Ekim ayına yetiştirilmeye çalışılırken, AK Parti’nin bu süreçte temkinli ve mesafeli duruşu dikkat çekiyor. MHP ise, terörle mücadelede kararlı çizgisini koruyarak, Öcalan’ın dinlenmesinin söz konusu olamayacağını net bir şekilde ifade ediyor.
Siyasi kulislerde, Komisyonun yönünün belirlenmesi ülkenin güvenliği kadar siyasetin geleceğini de şekillendirecek’ yorumları öne çıkıyor. Meclis’teki tartışmaların Ekim ayında yeni bir safhaya ulaşması bekleniyor.

NETANYAHU’YA BM TOKADI

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu büyük bir diplomatik şok yaşadı. Söz alarak konuşmaya başlayan Netanyahu’ya karşı, birçok ülkenin temsilcisi salondan ayrıldı.
Uluslararası toplum, Gazze’de yürütülen katliamlara ve insanlık dışı saldırılara tepki olarak bu protestoyu gerçekleştirdi. Netanyahu’nun yalnız bırakılması, İsrail’in işlediği suçların artık dünya kamuoyunda görmezden gelinemediğini bir kez daha ortaya koydu.

GAZZE, 1 GÜNDE 140 KEZ BOMBALANDI

Filistin’in kalbi Gazze, tarihin en ağır saldırılarından birini yaşıyor. İsrail savaş uçakları sadece bir gün içinde bölgeyi 140 kez bombaladı. Kadınlar, çocuklar ve yaşlıların da aralarında bulunduğu yüzlerce sivil hedef alındı.
Uluslararası insan hakları örgütleri, saldırıların açık bir savaş suçu olduğunu belirterek Birleşmiş Milletler’i göreve çağırdı. Gazze’deki yıkım, tüm dünyanın vicdanını derinden yaralıyor.

AFRİKA’DA SÖMÜRÜ BİTMEDİ, SADECE ŞEKİL DEĞİŞTİ

Küresel sistemin Afrika üzerindeki etkileri sürüyor. Uzmanlara göre, kıtanın doğal kaynakları üzerindeki sömürü düzeni bitmedi, yalnızca biçim değiştirdi.
Yeni dönemde büyük güçler, askeri işgal yerine ekonomik ve ticari bağımlılık mekanizmalarıyla Afrika’yı kontrol altında tutmaya çalışıyor. Bu tablo, Afrika halklarının özgürlük mücadelesinin daha uzun yıllar süreceğini gösteriyor.

KÜRESEL BORÇ 338 TRİLYON DOLARI AŞTI

Dünya ekonomisi büyük bir kriz sarmalına girdi. Uluslararası finans kuruluşlarının yayımladığı son rapora göre, küresel borç 338 trilyon doları aşarak tarihi bir rekor kırdı.
Borç sarmalının gelişmekte olan ülkeleri daha fazla zorlayacağı, ekonomik bağımsızlıklarını tehdit edeceği uyarısı yapılıyor. Uzmanlara göre, küresel sistem adil olmayan bir denge üzerine kurulu ve bu yük en çok dar gelirli halkların sırtına biniyor.

BONCİKTEN 225 UÇAK ALACAK

Havacılık sektöründe dikkat çeken bir gelişme yaşandı. Boncik Havacılık, uluslararası bir anlaşmayla toplam 225 uçak satın alacağını duyurdu.
Bu büyük hamle, hem Türkiye’nin hava taşımacılığı kapasitesini artıracak hem de bölgesel havacılık rekabetini hızlandıracak. Uzmanlar, bu alımın uzun vadede istihdam ve ekonomi açısından olumlu etkiler yaratacağını öngörüyor.

Sadakat Haber
Cemal Peker

SADAKAT HABER TV ÖZEL HABERTarih: 27 Eylül 2025  Ankara / WashingtonTrump’tan Erdoğan’a Seçim Göndermesi: Ben sürgündeyk...
27/09/2025

SADAKAT HABER TV ÖZEL HABER
Tarih: 27 Eylül 2025
Ankara / Washington

Trump’tan Erdoğan’a Seçim Göndermesi: Ben sürgündeyken de dosttuk… Hileli seçimleri en iyi o bilir,

ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beyaz Saray’da gerçekleştirdikleri resmi görüşme öncesinde kameraların karşısına geçti. İki liderin basın mensuplarına açıklamalarda bulunduğu buluşma, diplomatik içeriklerden çok Trump’ın ifadeleriyle gündeme oturdu.

Basın toplantısının açılışında konuşan Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la uzun yıllara dayanan bir dostlukları olduğunu hatırlattı. Ancak bu dostluk vurgusu, alışılmış diplomatik söylemlerin dışına çıkarak, seçim süreçlerine yönelik tartışmalı bir ifadeyle devam etti.

Sürgündeyken de dosttuk

Trump açıklamasında, ilk başkanlık döneminin ardından dört yıl boyunca Beyaz Saray dışında kalmasını
sürgün ‘olarak tanımladı. Ben sürgündeyken hâlâ arkadaştık,
diyen Trump, 2020 seçim sonuçlarına yönelik daha önce de dile getirdiği hile iddialarını yineledi ve bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı işaret etti.

Trump’ın sözleri şöyleydi:

Dört yıl boyunca Beyaz Saray’dan uzak kaldım. Ben sürgündeyken de dosttuk. Seçimlerin nasıl hileli olabileceğini herkesten iyi bilir.

Bu ifade, salonda bulunan basın mensupları arasında şaşkınlık yaratırken, Trump’ın neyi ima ettiği ve bu sözleri hangi bağlamda sarf ettiği tartışma konusu oldu.

İddia mı, imâ mı?

Trump’ın ifadeleri kamuoyunda iki farklı yorumla karşılandı. Bazı yorumcular, Trump’ın sözlerini dostça bir atıf olarak değerlendirirken, bazı analistler bunu Türkiye’deki seçim süreçlerine dair açık ya da örtülü bir eleştiri olarak gördü. Özellikle hileli seçimleri herkesten iyi bilir ifadesi, doğrudan bir suçlama içermemekle birlikte, seçim güvenliği ve şeffaflığına ilişkin tartışmaları yeniden gündeme taşıdı.

Trump daha önce de 2020 seçimlerinde kaybetmesini organize bir hile
olarak nitelendirmişti. Bu bağlamda, Erdoğan’a yönelttiği sözlerin bir övgü mü yoksa dolaylı bir eleştiri mi olduğu konusunda kesin bir görüş birliği sağlanmış değil.

Ankara’dan sessizlik

Trump’ın açıklamalarına ilişkin Ankara’dan şu ana kadar herhangi bir resmi yanıt gelmedi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve ilgili diplomatik kaynaklar konu hakkında yorum yapmazken, Erdoğan’ın açıklamaya nasıl karşılık vereceği merak konusu oldu.

Uzmanlar ne diyor?

Siyaset bilimci Prof. Dr. Haluk Erdemli’ye göre, Trump’ın sözleri hem iç politikaya hem de dış politikaya mesaj niteliği taşıyor:

Trump genellikle kamuoyunu provoke eden, dikkat çeken söylemlerle öne çıkar. Ancak bu kez Erdoğan üzerinden seçim meşruiyeti tartışmalarını uluslararası düzleme taşıyor gibi görünüyor.

Uluslararası ilişkiler uzmanı Dr. Aslı Aydoğan ise Trump’ın açıklamasını kişisel mağduriyet anlatısını güçlendirme stratejisi ‘olarak yorumluyor:
Kendisini sistem dışına itilmiş bir lider olarak gösterirken, güçlü liderlerle ilişkisini vurguluyor. Erdoğan’a ‘sen de bu işi bilirsin’ diyerek hem güven hem eleştiri içeren çift anlamlı bir mesaj veriyor.

Seçim güvenliği tartışmaları yeniden mi alevleniyor?

Trump’ın bu sözleri, yalnızca ABD’deki seçim tartışmalarını değil, Türkiye’deki geçmiş seçim süreçlerinin güvenliğine ilişkin tartışmaları da gündeme taşıdı. Özellikle muhalefet partileri tarafından zaman zaman dile getirilen ‘seçim sisteminde şeffaflık sorunu ‘eleştirileri, Trump’ın bu sözleriyle yeniden hatırlandı.

Ancak Trump’ın sözleri doğrudan bir iddia ya da suçlama içermediği için, diplomatik düzeyde ‘
saldırı ‘olarak nitelendirilmesi mümkün görünmüyor. Bununla birlikte, kullanılan üslubun ve ima edilen anlamın dikkatle analiz edilmesi gerektiği vurgulanıyor.

Sadakat Haber TV’nin Notu

Trump’ın sözleri doğrudan suçlama niteliği taşımamakla birlikte, diplomatik teamüller açısından sıra dışı ve dikkat çekici bir üslup örneği oluşturmuştur. İki ülke arasındaki ilişkilerin daha fazla gerilmemesi adına, tarafların bu söylemi nasıl değerlendireceği önem taşımaktadır.

Kamuoyunun bilgi alma hakkı ve uluslararası ilişkilerde şeffaflık ilkesi doğrultusunda, bu tür açıklamaların dikkatle izlenmesi ve gerektiğinde diplomatik açıklıkla yanıtlanması elzemdir.

Hazırlayan: Editör: Sadakat Haber TV Dış Haberler Masası
Tarih: 27 Eylül 2025

SADAKAT HABER TV ÖZEL HABER27 Eylül 2025 | AnkaraCumhurbaşkanlığı Uçağında Hazırlıklı Sorular İddiası: Basın Toplantısı ...
27/09/2025

SADAKAT HABER TV ÖZEL HABER
27 Eylül 2025 | Ankara

Cumhurbaşkanlığı Uçağında Hazırlıklı Sorular İddiası: Basın Toplantısı mı, Kurgulanmış Sahneler mi?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyareti dönüşünde uçakta yaptığı basın toplantısına ilişkin kamuoyuna yansıyan iddialar, Türkiye’de basın özgürlüğü tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Deneyimli medya ombudsmanı Faruk Bildirici’nin açıklamaları, Cumhurbaşkanlığı uçağında gazetecilere yöneltilen soruların önceden hazırlandığını ve hatta gazetecilere dağıtıldığını ortaya koydu.

Bildirici’nin iddiasına göre, uçak henüz Washington’dan havalanmadan saatler önce, Erdoğan’a yöneltilecek soruların yer aldığı bir liste kendisine ulaştı. Listede yalnızca sorular değil, hangi gazetecinin hangi sırayla soruyu soracağı bilgisi de yer alıyordu. Daha sonra İletişim Başkanlığı tarafından kamuoyuna servis edilen röportaj metni ile bu liste birebir örtüştü.

Bu listeyi tanıklık etmeleri için iki gazeteci arkadaşımla da paylaştım. Erdoğan ile yapılan sohbet yayımlandıktan sonra elimdeki metinle karşılaştırdım. Gerçekten de, sorular sıralamasıyla birlikte önceden aynen hazırlanmıştı,diyen Bildirici, yaşananların bir basın toplantısından çok, planlanmış bir gösteriye benzediğini ifade etti.

Sadakat Haber TV’nin ulaştığı bilgilere göre, uçakta bulunan 19 gazeteciden 8’i herhangi bir soru sormadı. Sessiz kalan gazeteciler arasında kamu kaynaklı medya kurumlarının yöneticileri de bulunuyor. Gazeteciler, ABD ile yapılan enerji anlaşmaları, F-35 programındaki son durum, Rusya’dan enerji alımına dair yapılan görüşmeler gibi kritik konuları gündeme getirmedi.

Bu durum, kamuoyunda basının susturulduğu, özgür soruların yerini önceden belirlenmiş senaryoların aldığı’ yorumlarına neden oldu.

Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) 2025 yılı raporuna göre ülkede en az 19 gazeteci cezaevinde bulunurken, 29’u tutuklu yargılanıyor, 311 gazeteci hakkında dava açılmış durumda. Gazetecilere toplamda 137 yıl hapis cezası verilmiş, tazminat talepleri ise 3,8 milyon TL’yi aşmış durumda. Bu veriler, Türkiye’nin ifade ve basın özgürlüğü açısından bulunduğu kırılgan durumu gözler önüne seriyor.

Faruk Bildirici’ye göre, yaşananlar sadece gazetecilik açısından değil, halkın haber alma hakkı bakımından da ciddi bir sorun teşkil ediyor. Soru sormak gazetecinin en temel hakkıdır. Eğer bu hak ortadan kaldırılıyorsa, orada gazetecilik değil, yalnızca halkla ilişkiler faaliyeti yürütülüyor demektir, diyerek sürece eleştiri getirdi.

Cumhurbaşkanlığı ve İletişim Başkanlığı ise konuyla ilgili kamuoyuna henüz bir açıklama yapmış değil.

Sadakat Haber TV olarak, basın özgürlüğünün sadece gazetecilerin değil, tüm toplumun ortak hakkı olduğunu bir kez daha hatırlatıyor, şeffaflık ve özgür ifade ortamı adına bu gelişmelerin takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.

Haber: Sadakat Haber TV Araştırma Masası
Tarih: 27 Eylül 2025

Mikroplastik Alarmı! Hamsi, Palamut, İstavrit ve Diğer Balıklarda Ciddi Kirlilik Tespit EdildiUzmanlardan Kritik Uyarı: ...
27/09/2025

Mikroplastik Alarmı! Hamsi, Palamut, İstavrit ve Diğer Balıklarda Ciddi Kirlilik Tespit Edildi
Uzmanlardan Kritik Uyarı: “Balık Tüketmeden Önce İki Kez Düşününün…
27 Eylül 2025 – Türkiye Geneli
Türkiye’nin en çok tüketilen balık türlerinde alarm zilleri çalıyor. Karadeniz ve Marmara Denizi’nden avlanan balıklarda mikroplastik kirliliği kritik seviyelere ulaştı. Özellikle hamsi, palamut ve istavrit gibi sofralarımızdan eksik olmayan türlerde yapılan incelemeler, denizlerimizin geldiği vahim durumu gözler önüne seriyor. Uzmanlar, bu kirliliğin hem insan sağlığına hem de deniz ekosistemine ciddi tehdit oluşturduğunu belirtiyor.

Gıdada Gizli Tehlike: Mikroplastikler

Mikroplastikler, 5 milimetreden küçük plastik parçacıkları olarak tanımlanıyor. Bu parçacıklar, plastik atıkların doğada çözünmesiyle ya da kozmetik ürünler, tekstil ve sanayi atıkları yoluyla suya karışıyor. Denize ulaşan bu mikroplastikler, planktonlardan başlayarak besin zincirine giriyor ve en nihayetinde insan vücuduna kadar ulaşıyor.
Balıklarda Mikroplastik Tespiti: Veriler Endişe Verici
Son araştırmalar, Karadeniz ve Marmara Denizi’nden alınan örneklerin neredeyse tamamında mikroplastik kalıntısı bulunduğunu ortaya koydu. Özellikle şu türlerde yoğun kirlilik tespit edildi:
Hamsi: İnce yapılı ve planktonla beslenen bu balık, mikroplastikleri en çok biriktiren türlerden biri olarak öne çıkıyor.
Palamut: Yırtıcı olmasına rağmen, zincirin üst halkasında olduğu için bu kirliliği taşıyor.
İstavrit: Hem avlanma hem de tüketim oranı yüksek olan bu balıkta da ciddi mikroplastik izlerine rastlandı.
Marmara Üniversitesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin ortak yürüttüğü çalışmalarda, 100 balık örneğinden 92’sinde mikroplastik parçacıkları saptandı.
Uzmanlar Uyarıyor: Durum Her Geçen Gün Kötüleşiyor
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan deniz biyoloğu Prof. Dr. Ayşe Yıldırım, şu uyarılarda bulundu:
Mikroplastik, görünmeyen ama çok tehlikeli bir kirleticidir. Balıklarda birikmesi, doğrudan soframıza taşındığı anlamına gelir. Bu maddeler vücutta biriktiğinde hormonal bozukluklar, kanser riski ve sinir sistemi hasarına yol açabilir.

Yine çevre bilimci Dr. Mehmet Aksoy ise şu ifadeleri kullandı:

Mikroplastik kirliliği, sadece balık tüketimini değil, tüm ekosistemi tehdit ediyor. Bu gidişat durdurulmazsa, gelecek nesiller deniz ürünlerine ulaşamayabilir. Bu bir çevre felaketidir.
Toplum Sağlığı Açısından Riskler Neler?
Mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkileri hâlâ araştırılmakla birlikte, şimdiye kadar elde edilen bulgular oldukça çarpıcı:
Bağışıklık sistemini zayıflatabilir.
Hormonal bozukluklara yol açabilir.
Üreme sağlığını olumsuz etkileyebilir.
Kanser riskini artırabilir.
Beyin ve sinir sistemi fonksiyonlarını etkileyebilir.
Plastiklerin içinde bulunan bazı kimyasal katkı maddeleri (örneğin BPA, ftalatlar), toksik etkiler göstererek vücut dengesini bozabiliyor.
Denizler Neden Bu Hâlde?
Karadeniz ve Marmara Denizi, çevresel kirliliğe açık yapıları, yoğun sanayi, evsel atık boşaltımları ve plastik kullanımının artmasıyla birlikte yıllardır alarm veriyordu. Özellikle Marmara Denizi’nde 2021 yılında yaşanan müsilaj (deniz salyası) krizi, ekosistemin kırılganlığını açıkça ortaya koymuştu.
Mikroplastikler ise bu görünmeyen tehditlerin başında geliyor. Atık yönetimi eksikliği, denizlere kontrolsüz şekilde dökülen plastikler ve kentsel atık sular bu kirliliğin başlıca nedenleri arasında.

Vatandaş Ne Yapmalı?

Uzmanlar, bireysel düzeyde de bazı önlemler alınabileceğini belirtiyor:

Balık yerken organlarına (özellikle bağırsak) dikkat edin.
Güvenilir, analiz edilmiş kaynaklardan balık satın alın.
Plastik tüketimini azaltın, geri dönüşüme önem verin.
Belediyelere ve çevre kuruluşlarına deniz temizliği konusunda baskı yapın.
Çocukları plastik kirliliği hakkında bilinçlendirin.
Devlete Çağrı: Denetim ve Eğitim Şart
Çevre mühendisleri ve sivil toplum kuruluşları, devletin daha sıkı denetim yapması gerektiğini vurguluyor. Ayrıca ilkokuldan itibaren çevre bilinci eğitiminin zorunlu hâle getirilmesi de öneriler arasında.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığına, denizlerde mikroplastik izleme programlarının artırılması ve halkın bilinçlendirilmesi yönünde çağrılar yapılıyor.

Soframıza Gelen Tehlike

Balık, Türk mutfağının ve kültürünün vazgeçilmezlerinden biri. Ancak denizlerimizin karşı karşıya olduğu mikroplastik tehlikesi, hem sağlığımızı hem de gelecek nesillerin gıda güvenliğini tehdit ediyor.

Bilim insanları açıkça uyarıyor: Balık yemeye devam edebilmek istiyorsak, denizlerimizi ve doğayı korumalıyız.

AÇIK SEMALAR ANLAŞMASINDAN DERHAL ÇIKILMALI: TOPLUM SAĞLIĞI ALARM VERİYORTürkiye’nin taraf olduğu uluslararası askeri de...
27/09/2025

AÇIK SEMALAR ANLAŞMASINDAN DERHAL ÇIKILMALI: TOPLUM SAĞLIĞI ALARM VERİYOR

Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası askeri denetim anlaşmalarından biri olan Açık Semalar Anlaşması, yeniden tartışma konusu oldu. Kamuoyunda yükselen seslere göre bu anlaşma, ülkenin güvenlik çıkarlarının yanı sıra, toplumsal sağlık açısından da ciddi soru işaretlerini gündeme taşıyor.

Son yıllarda yapılan saha araştırmaları, vatandaşların günlük yaşamda artan sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kaldığını ortaya koyuyor. Sağlık uzmanları, her iki kişiden birinin üst solunum yolu rahatsızlıkları, kronik yorgunluk, kuru öksürük, boğaz ağrısı, konsantrasyon bozukluğu ve agresiflik ile bağlantılı nörolojik problemler yaşadığını rapor ediyor.

SAĞLIK TABLOSUNDA ENDİŞE VERİCİ ARTIŞ

Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde hastanelere başvuru oranları incelendiğinde, özellikle üst solunum yolu enfeksiyonları başta olmak üzere belirtilen şikâyetlerde son üç yıl içerisinde yüzde 60’a yakın artış olduğu tespit edildi. Yorgunluk ve konsantrasyon bozukluğu yaşayan bireylerin sayısındaki artış, hem iş gücü verimliliğini hem de eğitim alanındaki başarı oranlarını düşürüyor.

Nörolojik belirtilerin çoğalmasıyla birlikte, psikiyatri polikliniklerine başvurularda da dikkat çekici bir yoğunluk göze çarpıyor. Uzmanlara göre bu tablo, çevresel faktörlerin ve toplumsal stresin yanı sıra, uluslararası askeri ve teknolojik süreçlerle de bağlantılı olabilir.

AÇIK SEMALAR TARTIŞMASI YENİDEN GÜNDEMDE

2002 yılında yürürlüğe giren Açık Semalar Anlaşması, üye devletlere karşılıklı olarak belirlenmiş bölgelerde gözlem uçuşları yapma hakkı tanıyor. Ancak Türkiye’de son dönemde, bu uçuşların güvenlik zafiyetine yol açtığı ve halk sağlığını dolaylı şekilde etkilediği yönünde eleştiriler artmaya başladı.

Savunma analistleri, anlaşmanın Türkiye’nin stratejik çıkarlarına artık hizmet etmediğini ve ülkenin egemenlik haklarını zedelediğini belirtiyor. Özellikle son dönemde halk sağlığına dair verilerle birlikte değerlendirildiğinde, anlaşmanın Türkiye açısından yeniden masaya yatırılması gerektiği vurgulanıyor.

HALKIN TALEBİ: DEVLET DERHAL ADIM ATMALI

Kamuoyu araştırmalarında vatandaşların büyük çoğunluğu, önce sağlık ve güvenlik’ anlayışıyla devletin hızlı bir karar almasını istiyor. Her iki kişiden birinin hasta olduğu bir ülkede, uluslararası anlaşmaların yeniden değerlendirilmesi kaçınılmazdır” diyen vatandaşlar, hem toplumsal hem de bireysel düzeyde güvenliğin öncelik haline gelmesini talep ediyor.

Türkiye’de artan sağlık sorunları ve uluslararası anlaşmaların ulusal güvenlik üzerindeki etkileri birlikte ele alındığında, Açık Semalar Anlaşması’ndan derhal çıkılmalı ‘görüşü giderek daha güçlü bir şekilde dile getiriliyor. Devletin bu noktada atacağı adım, yalnızca güvenlik stratejileri açısından değil, toplum sağlığı ve sosyal refahın korunması açısından da tarihi bir önem taşıyor.

Address

Terme
55600

Website

http://sadakathaber.com/

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when SadakatHaber.com posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share