06/09/2025
Lafa Gelince Yarış Atı, İcraata Gelince Sütçünün Eşeği!
Lafa geldi mi mangalda kül bırakmıyoruz. Hepimiz, her ortamda en çok çalışan, en çok üreten, en çok düşünen, en çok fedakârlık yapan insan olduğumuzu iddia ediyoruz. Masalarda proje üstüne proje, plan üstüne plan… Hatta bazen öyle bir anlatıyoruz ki, sanki dünya bizim fikirlerimizle dönecek. Ama iş icraata geldiğinde tablo koca bir hayal kırıklığı.
Çünkü laf üretmek kolay, iş üretmek zordur. Bizim toplumda maalesef kolay olan daha çok tercih ediliyor. "Ben olsam şöyle yaparım" demek bedava, ama o işi gerçekten yapmak emek, disiplin, sabır ve alın teri ister. Tam da bu noktada, yarış atı gibi öne çıkmak isteyenler bir anda sütçünün eşeğine dönüşüyor. Yani ağırdan alan, adım atmayan, yükten kaçan bir tavır.
Ağır bir öz eleştiri yapmam gerekirse; aslında en çok da ben bu tablonun içindeyim. Bazen bende de çok konuşup az icraat yapma hali oluyor. Hayal kurmak kolay, fikir atmak kolay, "yapılır" demek kolay. Ama işin başına oturup geceni gündüzüne katmak, risk almak, alın teri dökmek kolay değil. İşte orada herkesin maskesi düşüyor.
Bir diğer sorun da şu: Başarı hep başkasından bekleniyor. "O yapsın, ben destek olurum" diyoruz ama destek olmayı bile unutan bir yapımız var. Oysa gerçek yarış atı, kulvarda nefes nefese koşandır. Bizimse kulvarla işimiz yok, tribünde bağırmayı tercih ediyoruz.
Artık bu huyumuzdan vazgeçmezsek, ne bireysel anlamda ne de toplumsal anlamda yol alabiliriz. Laf değil, iş üretmenin zamanı geldi de geçiyor. Yarış atı olmak istiyorsak, önce o kulvara çıkıp ter dökmeyi göze almalıyız. Aksi halde hepimiz sütçünün eşeği misali, yükten kaçan ve sadece oyalanan bir topluluk olmaya devam ederiz.