05/05/2025
İSTANBUL'DA ÖZEL HALK OTOBÜSLERİ KRİZİ
Özulaş Toplutaşım A.Ş Başkanı Sedat Şahin, sektörün gündemini meşgul eden sorunları anlatarak, acil olarak çözüm önerilerini de yazdı
BEŞ ACİL TALEP
Kamusal Sorumlulukla Ayakta Kalan Bir Sistem: Çöküşün Eşiğinde mi?
İstanbul’da özel halk otobüsleri, tarihinin en kritik eşiklerinden birinden geçmektedir. Son yıllarda ağırlaşan ekonomik koşullar ve derinleşen yapısal sorunlar, bu alanda faaliyet gösteren işletmecileri ciddi bir sermaye kaybına uğratmış; birçok otobüs sahibi, mevcut gelirleriyle temel işletme maliyetlerini karşılayamaz hale gelmiştir.
Bugün gelinen noktada özel halk otobüsçüleri, bu kadim şehre duydukları sorumluluk bilinciyle hizmet sunmaya devam etmektedir. Ancak gelinen aşamada bu hizmet, bir “eylem” değil, tamamen “mecburi olarak işe gidememe” gerçeğine dönüşmüştür.
Şunu açıkça belirtmek gerekir ki, İstanbul’daki özel halk otobüsleri yalnızca bir ulaşım hizmeti değil; aynı zamanda yarım asrı aşan bir ekonomik ve sosyal katkı sistemidir. Yaklaşık 6.000 otobüsün hizmet verdiği İstanbul’da bu araçların %50’si özel halk otobüslerinden oluşmaktadır. Bu sistem, aynı hizmetin kamu eliyle verilmesine kıyasla üçte bir maliyetle işletilmiş; böylece kamu kaynaklarının daha verimli kullanılması sağlanmış, kamu zararının büyümesi önlenmiştir.
Kamusal Ekonomiye Katkı: Göz Ardı Edilemez Bir Gerçek
Özel halk otobüsçüleri yalnızca taşımacılık alanında değil; bankacılık, otomotiv, yedek parça ve istihdam gibi pek çok sektörde de dolaylı katkı sağlamaktadır. Ödedikleri vergiler ve sağladıkları istihdam sayesinde kamu bütçesi açısından ciddi bir değer yaratmaktadırlar.
Ancak artan akaryakıt fiyatları, işçilik giderleri ve vergi yükleri karşısında, mevcut hak ediş ödemeleri yetersiz kalmakta; bu durum da işletmecilerin araçlarını çalıştırmakta büyük güçlükler yaşamasına yol açmaktadır. Bu gelişmeler, “hizmet aksaması” riskini doğurmuş; pek çok esnaf, çalışamamak gibi mecburi bir durumla karşı karşıya kalmıştır.
Burada altı çizilmesi gereken önemli bir husus şudur: Bu durum ne bir ideolojik tutum ne de sendikal bir eylemdir. Bu, yalnızca ekonomik gerçeklerin dayattığı çaresiz bir sonuçtur.
Avrupa Uygulamaları ve Mevzuatlar
Avrupa Birliği Toplu Taşıma Mevzuatı (Regulation (EC) No 1370/2007), kamu hizmeti yükümlülüklerinin yerine getirilmesi amacıyla özel taşımacılara doğrudan mali destek verilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu düzenlemeye göre, toplu taşımanın sürdürülebilirliği serbest piyasa koşullarına bırakılamayacak kadar stratejik bir öneme sahiptir. Üye devletler, özel taşımacılığın devamlılığı için destek ve sübvansiyon mekanizmaları kurmakla yükümlüdür.
Avrupa’dan Örnekler:
• Almanya: Ulaştırma Bakanlığı (Bundesverkehrsministerium), her yıl “Verkehrsverbund” adı verilen ulaşım birlikleri aracılığıyla özel taşımacılara doğrudan bütçe tahsisi yapmaktadır. Ayrıca, işletme maliyetlerindeki ani artışlar için “Fahrbetriebskostenhilfe” adlı özel destek mekanizmaları devreye sokulmaktadır.
• Fransa: “Service Public de Transport” kapsamında özel otobüsçülere “kamu hizmeti sağlayıcısı” statüsü verilmiş; maliyet bazlı ödeme sistemleri geliştirilmiştir. Yıllık kamu desteği yaklaşık 2,5 milyar Euro seviyesindedir.
• Hollanda: “Wet Personenvervoer 2000” yasası kapsamında tüm toplu taşıma hatları uzun vadeli, gelir garantili sözleşmelerle ihaleye çıkarılmakta; ayrıca “resilience fund” adı verilen kriz fonlarıyla sistemin sürdürülebilirliği güvence altına alınmaktadır.
Bu örnekler, özel taşımacıların yalnızca hizmetin devamını sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda kamu hizmeti yükümlülüğü üstlendiklerini göstermekte; bunun için güçlü mali ve hukuki altyapıların zorunlu olduğunu ortaya koymaktadır.
Uluslararası Raporlardan Veriler
UITP’nin (Uluslararası Toplu Taşımacılar Birliği) 2023 Küresel Ulaşım Raporu’nda şu ifadeye yer verilmektedir:
“Kamu-özel işbirliği modelleri, toplu taşıma sistemlerinin verimliliğini artırmakta; kamu finansmanına olan yükü azaltmaktadır. Ancak özel işletmelerin sürdürülebilirliği için adil sözleşme modelleri, öngörülebilir gelir akışları ve kriz dönemlerinde otomatik destek mekanizmaları şarttır.”
OECD’nin 2022 Ulaşım Politikaları Raporu ise şu değerlendirmeyi sunmaktadır:
“Toplu taşımanın piyasalaştırılması, kamu hizmeti mantığından tamamen bağımsız düşünülemez. Özel taşımacılar kamu yararı adına çalıştıkları sürece, devlet doğrudan ya da dolaylı destek mekanizmaları tesis etmek zorundadır.”
İstanbul’da Yaşanan Kriz Ne Anlama Geliyor?
İstanbul’daki özel halk otobüsleri krizi, münferit bir işletme sorunu değil; yapısal ve stratejik bir sektör sorunudur. Mevcut tablo, yalnızca bir şehir içi ulaşım meselesi değil; aynı zamanda kamusal hayatın sürekliliği, ekonomik denge ve sosyal istikrar meselesidir.
Çözüm Önerileri: Yapısal Reformlara Acil İhtiyaç
• Türkiye’de yeni bir “Toplu Taşıma Kanunu” çıkarılmalıdır.
• Özel taşımacılara gelir garantili, uzun vadeli sözleşmeler sunulmalıdır.
• Hak ediş ödemeleri şeffaf ve formülize bir sisteme bağlanmalıdır.
• Merkezi bütçeden doğrudan destek mekanizmaları oluşturulmalıdır.
• Özel halk otobüsçüleri resmen “kamu hizmeti sağlayıcısı” statüsüne kavuşturulmalıdır.
Bu yapısal reformlar, yalnızca mevcut sorunların çözümünü değil; İstanbul’un ve Türkiye’nin toplu taşıma sisteminin geleceğini de teminat altına alacaktır.
Sonuç: Bu Kriz Hepimizin Geleceğini Etkiliyor
Özel halk otobüsleri, İstanbul’un can damarlarından biridir. Bu sistemin içinde bulunduğu ekonomik darboğaz, yalnızca esnafı değil; tüm şehrin ulaşım güvenliğini ve kamusal yaşamını tehdit etmektedir. Avrupa’da ve dünyada olduğu gibi, kamu-özel işbirliğiyle toplu taşımanın modernize edilmesi, hak ettiği kurumsal ve mali altyapıya kavuşturulması artık kaçınılmazdır.
Bugün atılacak doğru adımlar, yalnızca bugünü kurtarmakla kalmayacak; gelecekte daha güvenli, sürdürülebilir ve dayanıklı bir toplu taşıma sistemi inşa edilmesini sağlayacaktır.
Saygılarımla
Başkan Sedat Şahin